• Sonuç bulunamadı

ZİYA GÖKALP’ DE KÜLTÜR, MEDENİYET VE TEZHİP

I. BÖLÜM

2.5. ZİYA GÖKALP’ DE KÜLTÜR, MEDENİYET VE TEZHİP

Gökalp “kültürde milliyet, medeniyette beynelmilelliyet” düsturunu ayet gibi ortaya koymuştu. Fakat kültür nedir medeniyet nedir, işte bunu iyice anlayamıyorduk. Medeniyet kaideleri diye bir takım yabancı kültür örflerini de almak istiyorduk. Bence başka bir medeniyetten çıkıp Avrupa medeniyetine giren milletlerin göz önünde tutacakları devrim düsturları şunlardır:

1- Milliyet yani dini görüş, ahlaki ve hukuki vicdan, zevk, felsefe, muaşeret, yemek sözün kısası, kültür millete göredir. Bunların Avrupalısı alınmaz ve bunlar milletlerarası olamaz.

2- Medeniyet yani ilim, fen, metot, makine, sözün kısası teknik, milletlerarasıdır: bunların millisi olmaz.

3- “Milli teknik” diyebileceğimiz teknikler vardır: yemek tekniği, işleme tekniği (mesela hesap işi), temizlik tekniği (mesela alaturka apteshane). Bunlar teknik olmakla birlikte başka tekniklere nispetle üstün ve kültürle sıkı sıkı olduklarından bırakılamazlar ve yerlerine yabancılar konulamaz.

64 Bilgiç, Emin, Milli Kültür Davamız, s: 28.

4- Yukarıda saydığımız din, ahlak, hukuk, zevk, muaşeret, yemek gibi örflerin değişmeyen kısımları bütün Türklerin ortaklaşa malıdır. Bunlara “anane”

denir. Ananeler devrim konusu değildirler ve hiç bozulmadan saklanacak şeylerdir. Bunlara efsaneleri; masalları, atasözlerini, Nasrettin Hoca hikâyelerini, Bektaşi fıkralarını katabilirsiniz.65

Temel sistematiği betimledikten sonra bunları açmakta fayda var. Ziya Gökalp “Kültür” kavramını tam anlamıyla özel ve ayrı bir yere oturtmak istemiştir.

Bunun en büyük nedenini ise yaptığı üçlü ayrımda; “ Türk Milletindenim, İslam Ümmetindenim, Batı Medeniyetindenim” gözlemleyebiliriz. Çünkü O’na göre Millet ortak kan bağı olan veya birbirine fiziken benzeyen bireylerden değil, ortak kültürü olan –aynı dili konuşan, aynı dine bağlanan ve bu dinden kaynağını alan ahlakı bir olan yani kısacası ruhça bir olan- bir topluluk olarak tanımlamıştır. Yani milleti oluşturan, ortak bir kültürün belirli bir toplum içinde paylaşımıdır. Bu bağlamda millet ve kültür kavramları arasında sağlam bir bağ vardır.

Bir diğer kavramı “Medeniyet”i inceleyecek olursak; medeniyet irade ile yapılan ve taklitle milletten millete geçebilen kurum ve tekniklerden oluşur.

Medeniyet bilgilerden mürekkeptir.66Yani bu bağlamda medeniyet millet üstü bir yapılanmadır. Medeniyet daha çok maddi bir yapılanmadır. Teknolojik gelişmeler veya hukuk kuralları bunun içine girebilir.

Yine aynı şekilde üçlü ayrımı - belki ayrım demek sonucu itibari ile yanlış olabilir, çünkü bu ayrım bölünmeye doğru giden bir medeniyetin birleşme ve kurtulma reçetesidir; Bu bağlamda Gökalp birliği, ayrılıkların yan yana getirilmesi ile oluşturmaya çalışmıştır - sonucunda medeniyeti ele alacak olursak, bir toplumun fiziki görünümü ve organize oluşudur diyebiliriz.

Günümüzde ve bizden öncede milli ve bütüncü bir paradigmaya sahip düşünürlerin Batılılaşmaya ve Küreselleşmeye bakış açısını etkileyen önemli etkenlerden biri Gökalp’in “Kültür ve Medeniyet” kavramlaştırmasıdır. Çünkü Batılılaşma ve Küreselleşme egemen küresel güçlerin manevi veya düşünsel

65 Baltacıoğlu, İsmayıl Hakkı, Türk’e Doğru, s: 27.

66 Gökalp, Ziya, Türk Medeniyeti Tarihi, s: 36.

kültürlerinden etkilenerek ve onları benimseyerek gerçekleşemez. Ama buna karşılık onların teknolojik gelişmelerini buluşlarını takip ederek onların kültürümüze uygunluk durumuna göre, bir süzgeçten geçirip kültürümüze uygun nitelikte olanları benimsemek olamayacakları ise elemek sakıncasız görünmektedir. Bu düşünsel yaklaşımın ortaya çıkması ise belki de matbaanın Osmanlı İmparatorluğuna 200-300 yıl gecikmeli olarak girişinden edindiğimiz bir tecrübenin sonucudur.

Tezhip ise O’nun yaptığı üçlemenin bir diğeri olan İslam Ümmetine karşılık düşer. O’na göre tezhibin esası iyi bir terbiye görmüş olmak, akli ilimleri, güzel sanatları edebiyatı felsefeyi, ilmi ve dini samimi bir aşkla sevmektir. Tezhip hususi bir terbiye ile husule gelmiş hususi bir duyuş, düşünüş ve yaşayış tarzıdır.67

Gökalp’te tezhip ilim ve irfana samimi bir bağlanıştan sözetmiştir. Yani tezhibe sahip olanlar dini ilmi yönden bilgin durumunda ki ayrıcalıklı kişilerdir.

Tezhip daha çok aristokratik bir yapı teşkil eder. Tezhip milli kültür ve medeniyet arasındaki ilişkiyi sağlayacak ve bir vicdan teşkil edecektir. Burada ise görev aydınlara düşecektir. Yani güzideler halka medeniyeti götürecek ve onun hakkında halkı bilgilendirecektir.

Halkın içinden gelen ve halkın kültürünü en üst düzeyde yaşatan ve aynı zamanda medeniyetin güzelliklerinin farkında olup ondan faydalanarak işe yarar bilgileri halka taşıyan kişiler tezhibin içindedir. Bu bağlamda akıl, irade ve vicdan duygu ve düşünüşlerinin tezhibin içinde olduğundan söz edebiliriz. Akıl ile kültür ve medeniyet arasında sentez ve uygunluk oluşturulur. İrade ile medeniyetin aşırılıklarından ve uygunsuzluklarından kaçılır ve bunu yaparken de kamunun veya toplumun vicdanını temsil eder.

Genel olarak üç kavramı değerlendirecek olursak kültür o toplumun dinini giyim kuşamını, ahlakını kısacası yaşam biçimini temsil ettiği için toplumun davranışsal tezahürlerini ve manevi ruhsal boyutunu gösterirken medeniyet, toplumun dış görünüşünü ve kurumlarını teknolojik gelişimlerini bilimsel bilgilerini ve maddiyat boyutunu temsil eder. Yani medeniyette o toplumun organize oluşu ve dış görünümünü, üretim mekanizmasının tekniklerini yansıtır. Tezhip ise toplumun

67 a.g.e., 1974; s: 22.

muhakeme, vicdan ve iradesini temsil ederek ruh ve beden arasındaki bağlantıyı ve uyumluluğu değişen şartlara göre düzenlemeye yarayan bir araç teşkil eder.

Küreselleşen dünyada milli kültürümüzün varlığını sürdürebilmek ve Hegel’in dediği tarihten gelen halkın ruhunu kaybetmemek için tezhibe sahip güzidelerimizin üstüne büyük vazifeler düştüğü açıkça görülmektedir.

III. BÖLÜM

NURETTİN TOPÇU’DA KÜLTÜR MEDENİYET VE KÜLTÜREL DEĞİŞME

Benzer Belgeler