• Sonuç bulunamadı

zanılmış olması gerekir

Özel mülkiyet, tarihte hiç bir şekilde hırsızlık ya da zor sonucu ortaya çıkmaz. Tersine. Tüm uygar halkların eski ilkel komünlerinde, bazı nesnelerle sınırlı da olsa, zaten vardı. Bu komünlerin içinde, önce yabancılada takas yo­

luyla, meta biçimine dönüştü. Koroünün ürünleri ne kadar

daha çok meta biçimine büründüyse, yani ne kadar daha

az üreticilerinin kendi kullanımı için ve ne kadar daha çok deği§im amacıyla üretildiyse, ve başlangıçtaki doğal işbö­

lümü yerini, gene komün içindeki değişime ne kadar çok bıraktıysa, koroünün tek tek üyelerinin sahip olduğu mülk­

teki

eşitsizlik o kadar çok gelişti, eski ortak toprak mülki­

yeti

o kadar derinden sarsıldı, ve komün dağılmaya ve kü­

çük mülk sahibi köylülerden oluşan bir köy haline dönüş­

meye doğru o kadar hızlı ilerledi. Doğu despotizmi ve fe­

tihçi göçebe halkların değişen egemenliği, binlerce yıl bo­

yunca bu eski toplulukları sarsamadı ; ilkel ev sanayiilerin, geniş-ölçekli sanayi ürünlerinin rekabeti ile yavaş yavaş yıkilması, onları çözülüp yok olmaya adım adım yaklaştır­

dı. Zor bu süreçte, Moselle kenarında ve Hochwald'daki köy topluluklarının

(Gehöferschaften)

ortaklaşa sahip olduğu toprağın şu sıra hala gerçekleşmekte olan bölüşülmesinde oynadığı kadar az bir rol oynamıştır; köylüler, toprağın özel mülkiyetinin ortak mülkiyetin yerini almasını kendi çı­

karlarına bulmaktadırlar. Keltlerde, Cermenlerde ve Pen­

cap'ta olduğu gibi, ilkel bir aristokrasinin oluşması bile, or­

tak toprak mülkiyeti temeli üzerinde yer almıştır ve baş­

langıçta hiç bir biçimde zora değil, gönüllülüğe ve gelene­

ğe dayandırılmıştır. Özel mülkiyetİn kurulduğu her yerde, bu, değişen üretim ilişkilerinin ve değişimin bir sonucu ol­

du, üretim artışına ve ilişkilerin gelişmesine yaradı - do­

layısıyla ekonomik nedenlerin bir sonucu oldu. Zor bunda hiç bir rol oynamamıştır. Gerçekten de, bir hırsızın, bir başkasının mülküne elkoyabilmesi için, özel mülkiyet kuru­

luşunun zaten var olması gerektiği ve bu yüzden de zorun onun salıipliğini değiştirebileceği, ama bizatihi özel mülki­

yeti yaratamayacağı açıktır.

Zoru ya da zora dayanarak kurulmuş mülkiyeti, "kölece

yaptırmak" -en modern biçimiyle ücretli emek harca­

mak- "üzere, insana boyun eğdirilmesini" açıklamakta da kullanamayız. Emek ürünlerinin metalara

dönüştürülmesi-nin, onları üretenler tarafından tüketilme için değil de de­

ğişim için üretilmesinin, eski toplulukların dağıtılmasında, yani özel mülkiyetİn dolaylı ya da dolaysız genel yayılma­

sında oynadığı role daha önce değinmiştik. Kapital'de ise Marx, tam bir açıklıkla tanıtlamıştır ki -ve Bay Dühring bunun üzerinde tek sözcük etmekten bile kaçınmaktadır­

gelişmenin belli bir aşamasında metaların üretimi kapita­

list üretime dönüşür ve bu aşamada "meta üretimi ve do­

laşımına dayanan yasaların, kendine maletme ya da özel mülkiyet yasalarının, kendi iç ve kaçınılmaz diyalektikleri ile, tam karşıtıarına dönüşecekleri açıkça görülür. Eşdeğer­

Ierin değişimi, yani bizim yola çıktığımız ilk işlem, şimdi öylesine tersine dönmüştür ki, ortada yalnızca görüntüde bir değişim sözkonusudur. Bunun ilk nedeni, emek-gücü ile de�işilen serma�enin kendisinin, bir başkasının eşde�eri ve­

rilmeksizin elkonan emeğinin ürününün bir kısmıdan baş­

ka bir şey olmamasıdır ; sonra, bu sermaye, onu üreten ta­

rafından yalnız yenilenmekle kalmaz, aynı zamanda, onun­

la birlikte ek bir fazlanın katılması da zorunludur . . . . Baş­

langıçta, bize, mülkiyet hakkı, insanın kendi emeğine da­

yanıyormuş gibi gözükmüştü. .. . Şimu� ise (marksist tahlil sonunda) , mülkiyet, kapitalist yönünden, başkalarına ait karşılığı ödenmemiş emek ya da ürüne elkoyma hakkı, emek­

çi yönünden, kendi ürününe sahip çıkma olanaksızlığı ola­

rak ortaya çıkıyor. Mülkiyetİn emekten ayrılması, sanki bunların özdeşliğinden doğan bir yasanın zorunlu sonucu halini alıyor."1 Bir başka deyişle, tüm hırsızlık, zor ve hile olana�ını dıştalasak bile, tüm özel mülkiyetİn başlangıçta mülk sahibinin kendi eme�e dayandığını ve sonraki tüm süreç içinde yalnızca eşit değerlerin eşit değerlerle değişil­

diğini varsaysak bile, üretimin ve değişimin ileri doğru ev­

rimi, gene de bizi zorunlu olarak mevcut kapitalist üretim tarzına, üretim araçlarının ve geçim araçlarının sayıca az bir tek sınıfın elinde tekelleşmesine, büyük çoğunluğu

oluş-turan öteki sınıfın mülksüz proleterler düzeyine düşmesine, spekülatif üretim patlamalarının ve ticari bunalımların pe­

riyodik nöbetleşmesine ve bugünkü üretim anarşisinin bü­

tününe götürür. Tüm süreç salt ekonomik nedenlerle açık­

lanabilir : hiç bir noktada, hırsızlık, zor, devlet ya da her­

hangi bir siyasal müdahale gerekli değildir. Burada da

"zor üzerine kurulmuş mülkiyet"in, bir palavracımn işlerin gerçek seyrini anlayamayışını gizlemek niyetiyle ortaya at­

tığı bir palavradan başka bir şey olmadığı ortaya çıkar.

İşierin bu seyri, tarihsel olarak ifade edilirse burjuva­

zinin

evriminin tarihidir. Eğer, "politik koşullar ekonomik durumun belirleyici nedeni olsalardı" modern burjuvazi feo­

dalizme karşı savaşnn içinde gelişmiş olamaz, onun dün­

yaya isteyerek getirdiği en sevgili çocuk olması gerekirdi.

Herkes b

ilir ki

bunun

t

am

tersi olmuştur.

Başlangıçta,

ege­

men feodal soyluluğa vergi vermekle yükümlü olan, her çe­

şit serf ve bağımlı köylü arasından çıkıp biraraya gelmiş, ezilen bir tabaka olan kasabalılar, soylulukla sürekli sava­

şırnlarında birbiri ardına mevziler kazanmış, ve ensonu, en çok gelişmiş ülkelerde onun yerine iktidara sahip olmuş­

tur. Fransa'da soyluluğu doğrudan doğruya devirerek ; İn­

giltere'de onu gitgide daha çok burjuvalaştırarak ve süs olarak kendi başına geçirip içine alarak. Bunu nasıl başar­

mışlardır? Yalnızca, ardından er ya da geç, isteyerek ya da bir savaŞın sonucu olarak politik koşullarda bir değiş­

menin ortaya çıktığı, "ekonomik durumda" bir değişme ile.

Burjuvazinin feodal soyluluğa karşı savaşımı, kentin kıra, sanayiin toprak mülkiyetine, para ekonomisinin doğal eko­

nomiye karşı savaşımıdır; ve burjuvazinin bu savaşımda­

ki belirleyici silahı, onun, önce elsanatı halinde olan ve son­

ra, daha sonraki bir aşamada manüfaktüre geçen sanayiin gelişmesiyle ve ticaretin yaygınlaşmasıyla sürekli olarak artan

ekonomik

güç araçları olmuştur. Tüm bu savaşım bo­

yunca, siyasal zor, krallığın, bir tabakayı ötekisiyle

dene-tim altına almak için, kasabalıları soylulu�a karşı kullandı­

�ı bir dönem dışında, soyluluğun yanında olmuştur ; ama hala politik bakımdan güçsüz olan burjuvazinin artan eko­

nomik gücü sayesinde tehlikeli hale gelmeye başladığı an­

dan itibaren, krallık yeniden soylulukla ittifakını kurdu ve böylece, önce İngiltere'de, sonra da Fransa'da burjuva dev­

rimine yolaçtı. Fransa'daki "politik koşullar" dejişmeden kalmışken, "ekonomik durum" onları aşmıştı. Politik sta­

tüsü ile değerlendirildiğinde, soylu her şey, kasabalı hiç bir şey idi, ama toplumsal durum ile değerlendirildiğinde, ka­

sabah şimdi devletteki en önemli sınıfı oluştururken, soylu, tüm toplumsal fonksiyonlarından yoksun bırakilmıştı ve şimdi yalnızca ortadan kalkmış olan bu fonksiyonları için, kendisine gelen gelirler biçimi altında para çekiyordu. Hep­

si bu kadar da değil. Tüm burjuva üretimi, bu üretimin -yalnızca manüfaktürün değil, elsanatı sanayiinin bile­

çoktan aşmış olduğu ortaçağların feodal siyasal biçimleri içinde kısılıp kalmıştı ; üretimin salt angaryaları ve köstek­

leri haline dönüşmüş olan binlerce !onca ayrıcalıklarının ve yerel ve bölgesel gümrük engellerinin içinde kısılıp kalmıştı.

Burjuva devrim buna bir son verdi. Ama Bay Dühring'­

in buyruğuna uygun olarak, ekonomik durumu, politik ko­

şullara uyacak biçimde ayarlayarak değil -soyluların ve krallığın yıllardan beri boş yere yapmaya çalıştıkları şey işte buydu- tersini yaparak, eski çürümüş siyasal saçma­

lıkları bir yana atarak ve yeni "iktisadi durumun" içinde varlı�ını sürdürebileceği siyasal koşulları yaratarak. Ve gereksinmelerine uydurulan bu siyasal ve yasal atmosfer içinde, burjuvazi parlak bir biçimde gelişti, öylesine parlak bir biçimde gelişti ki, daha şimdiden, soyluluğun 1789'da sahip olduğu konumu işgal etmesine pek az kaldı ; burjuva­

zi, giderek daha çok, yalnızca toplumsal bakımdan gereksiz hale gelmekle kalmıyor, toplumsal bir engel haline de geli­

yor; üretken faaliyetten giderek daha çok ayrılıyor ve

geç-mişteki soyluluk gibi, gitgide daha çok, gelirini cebine in­

dirmekten başka bir şey yapmayan bir sınıf haline geliyor, ve kendi konumundaki bu devrimi ve yeni bir sımfın, pro­

letaryanın yaratılmasını, herhangi bir zor hokkabazlığı ol­

maksızın, salt ekonomik bir biçimde gerçekleştirmiş bulu­

nuyor. Dahası var:

O

kendi hareket ve faaliyetlerinin bu sonucunu hiç bir biçimde istememiştir, - tersine, bu sonuç, burjuvazinin isteğine karşı

ve

niyetlerine aykırı olarak, kar­

şı konulmaz bir güçle kendini ortaya koymuştur ; onun ken­

di üretken güçleri kendi denetiminin dışına çıkmıştır ve ade­

ta bir doğa yasasımn zoruyla, tüm burjuva toplumu yı­

kıma ya da devrime doğru sürüklemektedir. Ve eğer, bur­

juvalar şimdi, yıkılan "iktisadi durumu" son çöküşten kur­

tarmak için zora başvuruyorlarsa, bu yalmzca onların da, Bay Dühring ile ayın hayalin peşinden koştuklarım. ; "poli­

tik koşulların ekonomik durumun belirleyici nedeni olduğu"

hayalinin peşinden koştuklarını gösterir; bu yalnızca, tıpkı Bay Dühring gibi, "birincil"den, "dolaysız politik zor"dan yararlanarak, "ikincil olguları", ekonomik durumu ve onun kaçınılmaz gelişmesini yeniden biçimlendirebileceklerini ; ve dolayısıyla, buhar makinesinin ve onun harekete getirdiği mouern makinelerin ekonomik sonuçlarının, dünya ticareti­

nin ve günümüzdeki banka ve kredi gelişmelerinin ekono­

mik sonuçlarımn, Krupp silahları ve Mauser tüfekleri saye­

sinde kendilerince yok edilebileceğini hayal ettiklerini gös­

terir.

iKi