• Sonuç bulunamadı

Kanunnâme ve risâlelerde hükümet ve yurtluk-ocaklık sancaklar için yapılan tarifler incelendiğinde ortaya çıkan özellikleri, birkaç başlık altında toplayabiliriz.

1. İdarî Yönden

Hükümet ve yurtluk-ocaklık sancaklar fetih sırasında itaat eden ve hizmeti görülen eski hakimlerine, mahalli beylere veya ümerâya tevcih edilmiştir. Hükümet ve yurtluk-ocaklık sancaklarda, beyler azl ve nasb kabul etmezdi. Sancakbeyliği belli bir ailenin elindedir. Beyler öldüklerinde veya hizmette kusurları görüldüğünde, sancaklar vali arzı ile evlad ve akrabalarına

65 O. Kılıç, “Ocaklık Sancakların”, s. 261. Bkz. Orhan Kılıç, 18. Yüzyılın İlk Yarısında Osmanlı Devleti’nin İdarî Taksimatı: Eyalet ve Sancak Tevcihatı, Elazığ 1997 (Bundan böyle, İdarî

Taksimat); Fahameddin Başar, Osmanlı Eyâlet Tevcihâtı (1717-1730), TTK yay. II. Dizi-Sayı 35, Ankara 1997.

verilir, aile dışından kimseye tevcih yapılmazdı.67 Hakimler herhangi bir

sebeple hükümetlerinden ayrıldıklarında, merkezin onayı ile yerlerine genellikle oğullarından birini vekil olarak bırakırlardı.68

Bu sancaklar, ocaklık diye anılan ve yurtluk-ocaklık ve hükümet diye iki çeşidi bulunan bir nevi ırsî sancakbeylikleridir. Ocaklık terimi tevcihin şeklini göstermektedir. Hükümet sancaklar için önceleri “eyalet”, sonra “Hükümet”; yurtluk-ocaklık sancaklar için ise “liva” veya “sancak” tabirleri kullanılmıştır. Ancak her ikisi için de “ocaklık tarikiyle” tasarruf edildiği vurgulanmıştır.69

Buna, 1631-1632 tarihli bir sancak tevcih defterinde geçen “Hükümet-i Bitlis

Ocaklık”, “Liva-i Bargiri Ocaklık” gibi tanımlamalar örnek olarak gösterilebilir.70

Hakimlere, XVIII. yüzyılın başlarından itibaren az da olsa “paşa” rütbesi verildiği görülmektedir. Örneğin 1737 yılında Palu Hükümetinin İbrahim Paşa, Hoşab Hükümetinin Zeynel Paşa ve Genç Hükümetinin ise Mehmed Paşa idaresinde olduğu anlaşılmaktadır.71

2. Mali Yönden

Osmanlı imparatorluğu’nda bir kısım devlet gelirlerinin kendisine sadakatle hizmet edenlere devredildiği bilinmektedir. Timar sisteminin esasını da bu ilke oluşturmaktadır. Devlete sadakat gösteren ve hizmet eden bir kısım mahalli beylere eski ülkelerininin yönetiminin ve gelirlerinin, belirli şartlarla verilmesi de bu zihniyetin bir eseri olarak görülebilir. Çoğunluğu Doğu

67 O. Kılıç, “Ocaklık Sancakların”, s. 260; M. Ali Ünal, “XVI. Yüzyılda Palu Hükûmeti”, XI. Türk Tarih Kongresi (Ankara: 5-9 Eylül 1990) Kongreye Sunulan Bildiriler, C. III, TTK IX. Dizi-Sa. 11, Ankara-1994, s.1073 (Bundan böyle, “Palu Hükûmeti”), s.1072.

68 O. Kılıç; “Hakkâri Hükümeti” s. 708. 69 O. Kılıç, “Ocaklık Sancakların”, s. 258-259. 70 Ş. Turan, “İdarî Taksimat”, s. 201-232 71 O. Kılıç, “Hakkâri Hükümeti”, s. 708.

Anadolu’da yurtluk-ocaklık sistemi ile yönetilen sancak ve hükümetler bu tür idarî bölgelerdir.72

Hükümet sancaklar mülkiyet, yurtluk-ocaklık sancaklar ise arpalık ve sancak hâssı yoluyla tevcih olunmuştur. Hükümet sancaklarda çıplak mülkiyet (rakabe) devletin elinde kalmaktadır. Mülkiyet, devletin alması gereken vergi gelirine münhasırdır. Dolayısı ile tam bir mülkiyet serbestîsi söz konusu değildir. Bunlar araziyi satamaz, bağışlıyamaz, vakfedemezdi. Mesela herhangi bir arazinin gelirini vakfetmek istedikleri zaman Divân-ı Hümâyundan ayrıca temlikname istenmesi gerekmektedir. Vakfedilen de sadece köy ve mezradan elde edilen vergi geliridir. Yoksa ürünün tamamı değildir.73 Bu duruma, Cizre

Hakimi Bedir Bey’in ülkesinde yaptırdığı imaret ve tekkeye eyalet dâhilindeki dört karyeyi vakf ederken izin istemesi, Şeref Han’ın da Bitlis’te inşa ettirdiği medreseye aynı şekilde Hizan Hakimi Hasan Bey’den satın aldığı bir köyü vakf etmek için ricada bulunması örnektir.74

Hükümet sancaklarda; tahrir yapılmamakta, içlerinde timâr ve ze’amet bulunmamakta, sancak gelirinin tamamı hâkimlere ait bulunmaktadır.75 Ancak

72 N. Göyünç, “Yurtluk-Ocaklık Deyimleri Hakkında”, s. 277.

73 M. A. Ünal, “Palu Hükûmeti”, s.1082-1083; M. Z. Pakalın, C. III, s. 639.

74 Sırasıyla, BA, KK, no. 88, s. 419, 28.10.1577 tarihli hüküm ve BA, KK, no. 253, s. 7, 06.12.1592 tarihli hüküm. Bkz. N. Göyünç, “Yönetim ve Nüfus”, s. 84.

75 O. Kılıç, “Ocaklık Sancakların”, s. 260. Hükümet sancak statüsünde bulunan Eğil’in sancakbeyine, kendi sancağı dışında, Harput sancağı gelirlerinden haslar tevcih edildiği görülmektedir. 1518 tahririnde Eğil Mirlivası Kasım Bey’in Ebutahir nahiyesi gelirlerinden 127. 145 akçalık hassı olduğunu, yine 1566 tahririnde aynı nahiye gelirinden 96.750 akça hassı olduğunu M. A. Ünal kaydetmektedir. Bkz. M. Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518- 1566), TTK. Yayınları, XIV. Dizi-Sayı 7, Ankara-1989, s. 178. Dikkat çekici bir başka örnek ise yine hükümet sancak statüsünde bulunan Bitlis’e aittir. I. Ahmed döneminde Bitlis’de tahrir yapıldığı, sancak gelirlerinin yaklaşık %60’ının timar ve zeamet sahiplerine tevcih edildiği,

sancakbeyileri her yıl merkez hazinesine belirli bir meblağı ödemek mecburiyetindedirler. Öte yandan hükümet sancaklarda sancak halkı avârız, sürsat, nüzül vs. gibi divânî tekâlîfden muâf tutulmuştur. Oysa bu muâfiyet yurtluk-ocaklık sancaklara tanınmamıştır.76 Hükümet sancaklara ilişkin olarak

bu genel kaidenin dışına çıkılabildiğine bir örnek olmak üzere; IV. Murat’ın 1637-1638 Bağdat seferi sırasında, tahrir yapılmamış ve avarız hanesi tesbit edilmemiş olan hükümet sancaklardan, sürsat yükümlüğünün yerine getirilmesinin istenmiş olduğunu ifade edebiliriz.77

Yurtluk-ocaklık sancaklarda ise tahrir yapılmaktadır. Sancakbeyi sadece kendisine tahsis edilen hasları tasarruf etmektedir. Bu sancaklarda padişaha ayrılan haslar ise merkez tarafından tahsil edilmektedir.78 Sancakbeyinin hasları

ve diğer haslar çıkdıktan sonra geri kalan gelirler timar ve zeâmet olarak tevcih edilmektedir. Fakat bu timar ve zeâmetler öncelikle sancakbeyinin soyundan kişilere ve adamlarına verilmektedir.79

Yurtluk-ocaklık ve hükümet sancaklarda, sancakbeyleri devlet hazinesine ve o bölgede bulunan valilere, belli ölçüde yıllık bir vergi vermekte ve ayrıca gelenek haline gelmiş olan hediye verme yükümlülükleri

Sancakbeyi olan Şeref Han’a verilen hasların bir kısmının ise Muş sancağından karşılandığı görülmektedir. Bkz. O. Kılıç, Van, s. 138.

76M. A. Ünal, “Palu Hükûmeti”, s. 1072.

77 Diyarbekir eyaletine bağlı sancakların tabi oldukları yükümlülükleri, Lütfi Güçer’den (Bkz. Lütfi Güçer, XVI-XVII. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda Hububat Meselesi ve

Hububattan Alınan Vergiler, İ. Ü. İktisat Fakültesi Yayınları, İstanbul-1964) derleyen M.

Bruinessen ve H. Boeschoten, Eğil, Palu ve Hazzo için sürsat yükümlüğü getirildiğini fakat Cezire ve Genç’in bu yükümlülükten de muaf tutulduğunu belirtmektedir. Bkz. Martin van Bruinessen, Hendrik Boeschoten, Evliya Çelebi Diyarbekir’de, İletişim Yayınları, İstanbul- 2003, s. 52-54.

78 M. A. Ünal, “Diyarbekir Eyaletine Tâbi Sancaklar”, s. 2212.

bulunmaktadır.80 Merkeze ödenen verginin meblağını tam olarak tesbit

edemiyoruz. Bu miktarın siyasi şartlara göre değiştiğini söyleyebiliriz. Bu husus beyliğin intikalinde birden fazla mirasçı olması durumunda rekabete yol açmakta ve merkez hazinesine en fazla meblağı ödemeyi taahhüd eden hakim olarak nasb edilebilmektedir.81 Örneğin, Hakkâri Hükümeti, 1596 yılında

100.000 filori altın vermesi karşılığında Zekariya Bey’in idaresine verilmiştir. Bir başka örnek ise Palu’ya ilişkindir. Diyarbekir Beylerbeyine gönderilen 1583 tarihli bir hükümde 100.000 filori vermesi şartıyla sabık Palu Beyi Ahmed Bey’in yeniden Palu Hakimi olarak atandığı görülmektedir. Bu ödemelerin yıllık olduğunu da belirtelim. Her iki Bey, ayrıca Berat resmi olarak 6.000 akçe ödemişlerdir. Bu meblağ, bütün hükümetler için aynıdır.82

Diyarbekir Beylerbeyi Vezir Ömer Paşa’nın 1670-1671 yılı gelir-gider kayıtlarında, Eğil, Palu ve Hazzo’dan elde edilen gelirler de bulunmaktadır. Bu gelirlerin yarısının zeamet ve timar sahiplerinin ödediği tahvil akçasından, diğer yarısının da çeşitli rüsum ve harçlardan oluştuğu anlaşılmaktadır. Beylerbeyinin ayrıca arpa, prinç, dokuma gibi bazı mallardan da vergi aldığı görülmektedir.83 Bu sancakların hükümet sancak olmalarına rağmen içlerinde

zeamet ve timar barındırmalarının temel kaidelerde zaman içinde meydana

80 Mustafa Nuri Paşa, Netâyic ül-vukuât, C. III-IV, sadeleştiren Neşet Çağatay, TTK Yay. XXII. Dizi- Sa. 1, Ankara 1992, s. 135.

81 M. A. Ünal, “Palu Hükûmeti”, s. 1085. 82 O. Kılıç; “Hakkâri Hükümeti”, s. 716-718.

83 Ömer Paşa’nın Eğil Beyi’nden 1.350 akçe, Cezire Beyi Mir Mehmed’den 5.000 akçe, Palu Beyi’nden 2.000 akçe tahvil parası aldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Çermik, Eğil, Kulb ve Palu gibi ocaklık sancaklarda dahi cerime ve öşür toplandığı görülmektedir. Bkz. İ. Metin Kunt, Bir Osmanlı Valisinin Yıllık Gelir-Gideri Diyarbekir, 1670-71, B. Ü. Yayınları, İstanbul-1981, s.

20-21; M. Bruinessen, H. Boeschoten, Evliya Çelebi Diyarbekir’de, s. 58. Hazzo Beyi’nin, göçer aşiretlerin geçişinden elde ettiği gelir üzerinden, 3.000 kuruş rüsumu beylerbeyine ödediği anlaşılmaktadır.

gelen değişmelere, farklı uygulamalara örnek teşkil ettiğini söyleyebiliriz.84

Devlet, gerekli gördüğünde; vergi borcunu ödemeyen veya herhangi bir sebeple “mîrîye zarar veren” yurtluk-ocaklık sancakların beylerini azledebilmektedir.85

3. Askeri Yönden

Hükümet sancakların beyi, sefer zamanında, kendisine bağlı özel kuvvetler ve aşiret kuvvetleri ile sefere katılırdı. Bunların silah ve cephanelerini de kendisi temin etmekle yükümlüydü. Yurtluk-ocaklık sancakların beyi ise timar sahipleri ve zaimler ile bağlı bulundukları beylerbeyinin emri altında sefer hizmetini eda ederlerdi. Devlet, gerekli gördüğünde; sefere gelmemeyi mutâd hâle getiren, yurtluk-ocaklık sancakların sahiplerini azledebilmektedir.86

Hakimlerin askeri yükümlülükleri yalnızca sefer zamanı maiyetleri ile birlikte beylerbeyinin emri altına girmekle sınırlı değildir. Kale yapımı ve tamiri, serhat muhafazası, geçici olarak kale muhafazası gibi durumlarda da maiyetlerindeki ırgat ve askerleri görevlendirmekle yükümlüydüler.87

Risalelerdeki kayıtlar, bu sancakların merkeze karşı bir nevi muhtariyete sahip oldukları intibaını uyandırmaktadır ki, teorik olarak doğru olmakla birlikte uygulamada merkeze karşı sorumlulukları bakımından klasik sancaklardan pek farklı olmadıkları görülmektedir. En imtiyazlı görülen hükümet statüsündeki sancaklarda bile merkezin mali, adli ve askeri kontrolü söz konusudur. Devlet, hükümet sancak tasarruf edenlerden her yıl muayyen

84 M. Bruinessen, Kanunname hükümlerine aykırı olarak hükümet sancaklarda bulunan zeamet ve timarların, yöreden kişilere verildiğini ileri sürmektedir. Bkz. M. Bruinessen, H. Boeschoten, Evliya Çelebi Diyarbekir’de, s. 56.

85 M. A. Ünal, “Diyarbekir Eyaletine Tâbi Sancaklar”, s. 2212.

86 O. Kılıç, “Ocaklık Sancakların”, s. 260; N. Göyünç, “Yurtluk-Ocaklık Deyimleri Hakkında”, s. 271-272; M. A. Ünal, “Diyarbekir Eyaletine Tâbi Sancaklar”, s. 2212-2213.

bir vergi almakta, bu vergi ödenmediği veya geciktirildiği zaman “itaatsizlik” ve “miriye gadr eyleme” gerekçesi ile sancakbeyini değiştirmekte, devlete olan borcundan dolayı malına el konulmaktadır. Ayrıca bu sancaklara kadı tayin edilmekte, dolayısı ile sancakbeyinin halka zulüm etmesine de göz yumulmamaktadır. Bu konuda 1566 tarihli İcmal Tahrir defterine 1073/1663 tarihinde düşülen bir kayıt dikkat çekicidir. Bu kayda göre sancakbeyleri halka zulüm ettikleri için Sağman ve Mazgird sancakları kaldırılarak mukataa olarak başkalarına tevcih edilmiştir.88 Bunun tersi de mümkündür. Yani, “klasik”

Osmanlı sancaklarının siyasi gelişmelere bağlı olarak, kimi zaman imtiyazlı sancaklar haline dönüştürülebildiği görülmektedir. Meselâ, Çemişgezek sancağı 1580’lerde 4 ayrı sancak haline getirilerek “yurtluk-ocaklık” olarak tevcih edilmiştir. Kezâ Harput sancağı XVII. yüzyılın başlarında aslen İran ümerasından olan Murad Han Bey’e “kayd-ı hayat şartı ile” tevcih edilmiştir.89

Yine onaltıncı yüzyılın ortalarında normal sancak olan bazı yerler onyedinci yüzyılda ocaklık sancağa dönüştürülmüştür. Mesela, Erzurum Beylerbeyliğinde Kızuçan ve Küçük Ardahan, Diyarbekir’de Siirt, Van’da Bargiri ve Bosna’da Zaçesne bu gibi sancaklardır.90

Kanunamelerdeki hükümet sancaklar tarifinde yer alan, “İçlerinde

ümerâ’-i Osmâniyye’den ve kul tâifesinden hiç bir ferd yokdur”91 hükmünün dışına

çıkıldığı görülmektedir. 1558’de çıkan Beyazid İsyanı’ndan sonra, âsi timar erbabına olan güvensizlik nedeniyle, Anadolu’nun her tarafına yasakçı yeniçeriler konulmuştur. Şehirlerde Altı Bölük Sipahileri ve Yaniçerilerin

88 M. A. Ünal, “Diyarbekir Eyaletine Tâbi Sancaklar”, s. 2218-2220.

89 M. A. Ünal, “Diyarbekir Eyaletine Tâbi Sancaklar”, s. 2212’de 5 numaralı dipnot. 90 İ. M. Kunt, Sancaktan Eyalete, s. 37.

oturmalarına izin verilmiştir.92 Kapıkullarından meydana gelen garnizonların

bu tarihlerde hükümet sancaklara da yerleştirildiği anlaşılmaktadır. Palu hükümetinde Altı Bölük Halkı’nın varlığı bilinmektedir.93 Bitlis Hükümetinde

de bir miktar ulûfeli kul taifesinin bulunduğunu, 1588 tarihinde Van beylerbeyine yazılan bir hükümden ve 1001/1592-1593 tarihli bir tahvil kaydından öğreniyoruz. Öte yandan belirtmek gerekir ki hükümetlerdeki timar tevcihi veya kul taifesi ile ilgili işlemler beylerbeyinin arzı ve merkezin onayı ile gerçekleştirilir. Hakimlerin doğrudan merkeze yaptıkları bu türden müracaatlar, bu gerekçe ile geri gönderilmiştir.94

4. Adli Yönden

Bazı yazarlarca, yurtluk-ocaklık ve hükümet sancaklarda beylerin yargı yetkisine sahip oldukları, kaynak belirtilmeksizin, ileri sürülmüştür. Örneğin M. Z. Pakalın, yurtluk-ocaklık sahibinin “bazı şartlarla bir dereceye kadar bir kısım kazaî hakları da haiz” bulunduğunu ileri sürmektedir.95 Yine B.

Kodaman, Hükümet sancak tasarruf eden beylerin yargı (kaza) yetkilerine sahip olduklarını ileri sürerek, “her ne kadar Osmanlı kadısının teorik olarak yetkisi

bütün kazaî işleri kapsıyorsa da pratikte sancakbeyi(nin) de söz sahibi durumunda”

olduğunu ifade ediyor.96

Bilindiği üzere, yurtluk-ocaklık ve hükümet sancaklara da diğer sancaklar gibi, kadı tayin edilmektedir. Kadı her türlü davaya bakmaya yetkilidir. Yani, yargı işleri tamamiyle Divan’ın yetkisi dâhilindedir. Böylece,

92 Mustafa Akdağ, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası: Celalî İsyanları, Cem Yayınevi, İstanbul-1995, s. 89.

93 M. Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Çemişgezek Sancağı, TTK. Yayınları, XIV. Dizi-Sayı 18, Ankara- 1999, s. 25-26. M. A. Ünal bu bilgiyi, Harput Şer’iyye Sicili No. 386, s. 361’de yer alan 19 Muharrem 1042/6 Ağustos 1632 tarihli hükme dayandırmaktadır.

94 O. Kılıç; “Hakkâri Hükümeti”, s. 706. 95 M. Z. Pakalın, “Yurtluk-Ocaklık”, C. III, 639.

Devlet atadığı kadı aracılığı ile kendi kontrolünü sağlayabilmiştir. Bey ancak, cürüm sabit olduktan sonra infaz işlemini yapabilir.97 Kadıların beyler

hakkındaki davalara dahi bakabildiğine ilişkin bir örneği Palu’dan verebiliriz. Palu Beyi Yusuf Bey’in vefatı ile birlikte, amcazadesi Süleyman Bey, Yusuf Bey’in zimmetinde hayli “mâl-ı mîrî” olduğunu bildirmiş ve Yusuf Bey’in akrabalarının elinde bulunan malların tahsili için Palu ve Harput kadılarına başvurmuştur. Ancak adı geçen kazaların kadılarının davanın şer’le görülebilmesi için “hükm-i hümâyûn” istemeleri üzerine, kendilerine 6 Zilhicce 989/12 Ocak 1582 tarihli bir hüküm gönderilmiştir.98 Kadı aracılığı ile sancak

dâhilindeki vakıflara da nezaret edildiğini belirtelim.99

Yurtluk-Ocaklık ve Hükümet sancakların belli başlı özelliklerini inceledikten sonra, şimdi bu nitelikte sancakların hangi merkezlerde bulunduğuna ve zaman içerisinde nasıl bir seyir izlediğine bakabiliriz.

IV. Diyarbekir Eyaletinde Yurtluk-Ocaklık ve Hükümet Sancaklar

Benzer Belgeler