• Sonuç bulunamadı

3.6. Okul Öncesi Yaratıcılık Eğitimini Etkileyen Faktörler

3.8.1. Yurtdışında Yapılmış Araştırmalar

Edwards ve Nabors (1993), öğretmenin çocukların neler yaptıkları ile değil, nasıl yaptıkları, yaparken neler hissettikleri üzerinde odaklanmaları ve süreçteki eğitimi bu amaç doğrultusunda planlamaları gerektiğini öne sürmektedirler.

Dighe vd. (1998), sanat etkinlikleri süreçlerinde öğretmenin, çocukların konuşmalarını, hareketlerini ve keşiflerini dikkate almaları gerektiğini ifade etmektedirler.

Bae (2004), erken çocuklukta görsel sanatlar eğitiminde bir kılavuz olarak öğretmenin rolünü belirlemeyi amaçladığı çalışmada nitel araştırma yöntemi olarak etnografik araştırma yöntemini kullanmış ve bu çalışmayı Midwestern Üniversitesi'nden 4-5 yaş grubu öğrencilerinin sanat sınıfından 6 öğretmenle gerçekleştirmiştir. Araştırmacı öğretmenlerle yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirmiş ve katılımcı

gözlemle bu öğretmenlerin sanatsal etkinliklerini izlemiştir. Araştırma sonucunda, öğretmenlerin çocukları serbest el çizimi için çeşitli yollar bulmalarına, çocukların sanat algılarını geliştirmeye yönelik yaratıcı tartışmalara yönelttiği görülmüştür.

İstenen materyali istenen teknikle kullanan Lim (2005), erken çocukluk öğretmenlerinin çocukların yaşamlarındaki estetik deneyimleri hakkındaki bilgilerini, inançlarını ve değerlerini nasıl tanımladıklarını ve çocukların bu konudaki estetik deneyimlerindeki rollerini nasıl açıkladıklarını belirlemeyi amaçlamıştır. Araştırma nitel yöntemlerle tasarlanmıştır. Araştırmada 5-10 yıllık görsel sanatlar, müzik veya dansta tecrübesi olan 12 öğretmen, 4-5 yaşlarındaki çocuklara eğitim vermiştir. Araştırma verileri açık uçlu röportajlar ve video kayıtları kullanılarak elde edilmiştir. Öğretmenlerin görüşlerine göre, estetik deneyimler, duygu algıları, güzellik ve estetik nitelikler de dahil olmak üzere algısal boyut, temel sanat malzemeleri, bol doğal malzemeler, estetik yönde yerleştirilen malzemeler dahil olmak üzere keşif boyutları, düşüncenin etkileyici sanat biçimlerinin oluşturulmasında yüksek sanat becerileri, konsantrasyon ve düşünce ve duygularını yaratıcı bir biçimde dönüştürmeyi içeren entelektüel boyut yer almıştır. Araştırmaya katılan öğretmenler, çocukların gelişimlerini dikkatli gözlemlemek, çocukları keşfetmek için yol gösterecek uygun materyalleri hazırlamak, etkili soruları içeren güvenli bir ortam sağlamak ve kendi deneyimlerini sanatsal ürünlere dönüştürmelerine yardımcı olmak gibi çocukların doğadaki estetik deneyimleri desteklemek olarak tanımlamıştır. Öğretmenin estetik tecrübe bilincinin ve bilgisinin küçük yaştaki çocuklar için sanat eğitimindeki en önemli unsur olduğuna dikkat çekmişlerdir. Ayrıca, çocuklara sanatsal ve estetik bir deneyim kazandırmaya ve onları görme, işitme, duygu ve oyunculuk yollarına yönlendirmelerine yardımcı olabileceğini belirtmiştir.

Eckhoff (2008), müzedeki uzman sanat öğretmeninin çocuklara sanatsal görüntüleme deneyimi kazandırmada uyguladığı öğrenme stratejilerini belirlemeyi amaçladığı çalışmasında, Denver Sanat Müzesi'nde müzedeki uzman sanat öğretmeni tarafından 4-5 yaş grubundan 16 çocuğa bir yaz programı düzenlenmiştir. Araştırma süreci boyunca gözlem, fotoğraf, çocuklarla yapılan resmi olmayan röportajlar, derslerde ses kaydı, sanat öğretmenleriyle yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Müze tabanlı sanat programında, açık ve kapalı sorularla sorgulama, planlı ve doğaçlama oyun oynamak, bir eserin tarihini veya yaratılışını anlatan hikâye anlatımı,

eserin özelliklerine teknik odaklanma eserin tasarlandığı veya yaratıldığı yolu daha iyi anlamak için tartışma öğrenme stratejileri kullanarak çocuklara sanat gözlemi deneyimi verilmiştir. Araştırma sonucunda sanat eğitimi alan çocukların verdikleri cevaplar ile daha üst bir perspektife sahip oldukları gözlemlenmiştir.

Eckhoff (2011), sınıfın sanat programının geliştirilmesine sanatçı müdahalesinin, erken çocuklukta sanat eğitimi uygulamasına katkısının olup olmadığını belirlemeyi amaçlamıştır. 6 hafta süreyle, 4 yaş grubundaki 12 çocuk, çeşitli sanatçıların eserlerini modellemiş, sanatçılarla işbirliği yapmış ve onlar tarafından cesaretlendirilmişlerdir. Bu şekilde zengin bir öğrenme ortamı organize ederek çocukların sanatı uygulamaları ve denetlemelerine yardımcı olmuşlardır. Araştırmacı yarı yapılandırılmış bir görüşme planı uygulayarak, sınıf öğretmeni ve sanatçılar ile görüşmüştür. Görüşmelerden elde edilen verilere ek olarak, araştırmadaki derslerin ses ve video kayıtları, araştırmacının gözlem notları ve çocuk sanat ürünlerinin fotoğraf kayıtları da kullanılmıştır. Araştırma sonucunda sanatçının müdahalesi sayesinde sınıf öğretmeni ve sanatçı işbirliği ile uygulanan sanat programının eğitimin daha etkili olması konusunda etkili olduğu görülmüştür. Öğretmen ve sanatçı arasındaki işbirliğine dayalı ve açık ilişki, yönlendirilen sanatsal uygulamaların sanatsal izleme, sanat çalışmalarını uygulama ve estetik deneyim gibi anlamlı deneyimler haline gelmesini sağlamıştır. Çocuklarda sanatçıya dikkat çekme, isteklere cevap verme, soru sorma, tartışma, başkalarıyla birlikte çalışma, problem çözme, karar verme ve uygulama, sanat eserlerine aktif katılım, olumlu sözsüz tepkiler gibi kazançlar olmuştur.

Garvis (2012a, s.86-93), anaokulu ve hazırlık sınıflarındaki öğretmenlerin sanat eğitimi konusunda çocuklara sağladıkları katkıyı ve etkiyi belirlemeyi amaçlamıştır. Avustralya Queensland'da, 3,5 ve 4,5 yaşındaki çocuklardan oluşan sınıflara, iki hazırlık sınıfı öğretmeni ve iki anaokulu öğretmeni katılmıştır. Araştırma verileri öğretmenlerin sanat eğitimi felsefesi ve çocuk eğitiminde sanatın rolü üzerine görüşlerini almak için öğretmenlerle yarı yapılandırılmış görüşmeler yoluyla toplanmıştır. Araştırma sonucunda üç temel sonuç elde edilmiştir. İlk olarak, hazırlık sınıflarında öğretilen okuma-yazma ve matematik bilgisinin aktif olarak kullanılabildiği, fakat sanatın anaokulundaki günlük rutinin bir parçası olmasına rağmen hazırlık sınıfında ele alınmadığı tespit edilmiştir. İkinci olarak, hazırlık sınıfında sanat eğitimi veren eğitmenlerin sanata bakış açılarının eğitimi alan kişilerin sanata bakış açılarını etkilediği

görülmüştür. Son olarak, öğretmenlerin kendi sanat deneyimlerinin verdikleri sanat eğitimini de doğrudan etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.

Garvis (2012b) öğretmen adaylarının öğretmenlik eğitiminde sanat tecrübelerine ilişkin algılarını ve öğretmenin öz yeterliliğine olan etkilerini belirlemeyi amaçlamıştır. Yaşları 21 ile 45 arasında değişen 21 okul öncesi stajyeri araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Nitel yöntemler kullanılan çalışmada, katılımcı öğretmenlere açık uçlu sorular içeren bir anket uygulanmıştır. Araştırma sonucunda, öğretmen adaylarının erken çocukluk dönemindeki sanat tecrübelerinin sanat eğitimi öğretimi üzerindeki inançlarını etkilediği tespit edilmiştir. Rehber öğretmenlerin deneyimleri, rehber öğretmenin uygulamasına ait geri bildirimi ile şekillendirilmiştir. Rehber öğretmenlerin sanat eğitim uygulamaları açısından stajyer öğretmenler için uygun model olmadığı ve öğretmen adaylarının rehberlik öğretmenlerinden sanat eğitimi öğretmenleri ile ilgili olumsuz yorumlar aldıkları saptanmıştır.

Eckhoff (2013), okul öncesi eğitimde sırasında çocuklar ve öğretmenlerin yönlendirmelerin, çocukların sanat çalışmaları konusunda sahip olduğu rolü keşfetmeyi amaçlamıştır. Nitel araştırma olarak tasarlanan çalışma, Güney Amerika'daki çocuk bakım merkezinde 4 yaşındaki çocuklarla gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda, çocukların kopyaladıkları ve taklit ettiği sanatsal etkinlikler yerine öğretmen ve çocuğun işbirliği yaptığı öğretmen merkezli çalışmaların, erken çocukluk dönemi görsel sanat eserlerini desteklediği görülmüştür.

Boyd ve Cutcher (2015) okul öncesi eğitimcilerinin, çocukların sanat üretimini ve erken çocukluk merkezindeki perspektifi destekleyen bir ortamın etkinliğini keşfetmeyi amaçlamışlardır. Nitel araştırma New South Wales, Avustralya'nın erken çocukluk merkezinde yapılmıştır. Araştırmaya, erken çocukluk merkezindeki 4-5 yaş grubundaki 25 çocuk, iki sınıf öğretmeni ve yönetici katılmıştır. Araştırma sonucunda, eğitimcilerin, çocuklara sanat üretiminde pratik becerileri geliştirebilmeleri için, uygun ve rahat bir şekilde ulaşabilecekleri malzemeler sağlamaları gerektiği belirtilmiştir.

Novaković (2015), okul öncesi öğretmenlerinin görsel sanat bilgisi, sanat etkinliklerinin rolü ve sanat etkinliklerinin uygulama sıklığı hakkındaki tutumlarını incelemeyi amaçlamıştır. Araştırmaya Hırvatistan'daki 17 anaokulundan 207 okul öncesi öğretmeni katılmıştır. Nicel araştırmada öğretmenlere açık ve kapalı uçlu sorular içeren beş kademeli anket uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına yön veren ilk hipotez olan bir öğretmenin eğitim düzeyi ile unvanı arasındaki ilişki ile sanat, sanat teknikleri ve sanat tarihi arasındaki ilişki reddedilmiştir. Farklı seviyelerde öğretmenler bu konularda benzer puanlar almıştır. İkinci hipotez, öğretmenlerin eğitim düzeyinin ve unvanlarının sanat eğitiminin rolü hakkındaki düşüncelerini değiştirdiği hipotezinin çürütülmüş olmasıdır. Bütün öğretmenlerin sanat eğitiminin öneminden haberdar oldukları görülmüştür. Üçüncü hipotez öğretmenlerin eğitim düzeyi ile sanat faaliyetlerinin ne sıklıkta yapıldığı başlıklarıyla ilişkisinin hipotezidir. Okulöncesi öğretmenlerinin sürekli mesleki eğitim ve iyileştirme yapmaları gerektiği tespit edilmiştir.

Sunday (2015), sanat eğitimi hakkındaki geleneksel düşünceyi değiştirmeyi ve bu alanın erken çocukluk eğitiminde farklı potansiyele sahip yönlerini keşfetmeyi amaçlamıştır. Araştırma, Amerika'nın Orta-Atlantik bölgesinde ve 4-18 yaşlarındaki çocuklarda 2 ila 5 yaş arasındaki çocuklara hizmet veren bir kasaba okulunun haftalık sanat dersinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın sonucu, sanatın çocuğa verdiği sanatsal ortamı ve fikirleri keşfetme şansına bağlı olarak, sanatın çocukların hayatlarında bir işlevi olduğu yönündedir.

3.8.2. Yurtiçinde Yapılmış Araştırmalar

Güncel sanat eğitimi yöntemlerinden biri olan Çok Alanlı Sanat Eğitimi Yöntemi, çocukların alışılagelmiş sanat eğitimi yaklaşımından farklı, estetik, sanat tarihi, sanat eleştirisi hakkında bilgi sahibi olmaları, akıl yürütmeleri ve bunu uygulamaya geçirmeleri üzerine kurulmuş bir yöntemdir ve uygulamalı çalışmaları kapsamaktadır (Gökay, 2005). Üretkenliğe, anlamaya, akıl yürütmeye, sanat beğenisine, sanatsal algının gelişmesine, sanat toplumuna ve tüm bunların kültür ve toplum üzerindeki etkilerine katkıda bulunan bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır (Sevigny, 1987).

Senemoğlu’na (2004) göre, tüm eğitimciler çocukların gelişimsel özelliklerinin gerek kalıtım, gerek de çevrenin etkisiyle birbirinden farklılık gösterdiğini bilmeleri gerekmektedir. Boğa (1987), sanat eğitiminin sağlıklı uygulanabilmesi ve istenilen hedefe ulaşabilmesi için çocukların gelişim özelliklerinin iyi biçimde bilinmesi gerektiğinin altını çizmektedir.

Okulöncesi eğitimcilerinin, eğitim ortamını düzenleyen, çocuklara malzemelerin kullanımını öğreten, çocuklarla neler yaptıkları hakkında konuşan ve yönlendiren, sanat eğitimini planlayan, yapılan çalışmaları gözlemleyen ve ihtiyaç duyulan hallerde yol gösterici olan kişi olmak kendine has özellikleri vardır. Bu nedenle sanat eğitiminde yer alan eğitmenlerin, eğitim sürecinin çocuk merkezli olmasını en iyi bilen ve özen gösteren kişi olmaları gerekmektedir (Ulutaş ve Ersoy, 2004).

Parlakyıldız ve Yıldızbaş (2006), okul öncesi öğretmenlerinin sanat etkinliklerinde kullanılan materyalleri, çocuklara sağlanan gelişimsel katkıları, sınıf ortamının özelliklerini ve öğretmenleri incelemeyi amaçlamıştır. Bolu ilindeki okul öncesi öğretmenlerinden nitelik yöntemle tasarladıkları araştırma için rasgele örnekleme yöntemi ile seçilen 12 öğretmen dâhil edilmiştir. Hazırladıkları anketi kullanarak öğretmenlerle röportajlar yapmış ve çocukların sanat etkinliklerini incelemişlerdir. Araştırmanın sonucunda, öğretmenlerin sanat eğitiminin çocuğun gelişimine katkıda önemli bir rolü bulunduğu görülmüştür. Öğretmenlerin kendi yaratıcılıklarının sanat etkinliklerinde atık maddeleri seçme ve kullanma konusunda etkili olduğu belirlenmiştir. Atık malzemelerle ilgili çalışmaları, serbest zaman aktivitelerini

kullandıkları sanat etkinliklerine dâhil ettikleri gözlemlenmiştir. Çocuklara zarar vermeyen materyalleri seçtikleri ve materyal sağlamakta ailelerle birlikte çalıştıkları tespit edilmiştir.

Kefi (2006), okul sonrası kurumlarda uygulanan yaratıcı sanat etkinliklerinde oyun yönteminin etkisini belirlemeyi amaçlamıştır. Araştırmanın deney grubunu 5-6 yaş grubu 45 çocuk, kontrol grubunu ise 5-6 yaş grubu 45 çocuk oluşturmuştur. Veriler, araştırmacı tarafından hazırlanan gözlem formu kullanılarak elde edilmiştir. Çevrenin düzenlenmesi, materyal sağlanması, araştırmanın sunulması gibi öğretmen tarafından sağlanan materyallerin özellikleri; Çocukların cesaretlendirilmesi, kendi seçimleri için serbest bırakılmaları, faaliyetin başlatılması, sürdürülmesi ve sonuçlandırılması gibi öğretmenlerin aktivite sürecindeki davranışı; çocuğun etkinliğe katılımı, geleneksel yöntem ve oyun metodu, çocuğun ürün üzerindeki yaratıcılığını görme açısından karşılaştırılmıştır. Araştırma sonucunda, oyun yönteminin etkili olduğu görülmüştür.

Kara (2007) tarafından yapılan çalışma, 60-72 aylık çocukların yaratıcılığını etkileyen faktörler hakkında öğretmenlerin fikirlerini almaya yönelik bir araştırmadır. Konya'dan 121 okul öncesi öğretmeni araştırmaya katılmıştır. Öğretmenlere çevresel faktörler, okul, aileler, çocuklar ve görsel sanatlarla ilgili faktörler hakkında sorular sorulmuştur. Araştırmanın sonuçlarına göre, çevresel faktörlerin çoğunun yaratıcılığı, çeşitli materyallerin okulla ilişkili faktörlere etkisini, çocuğun aileye olan ilgisini etkilediği görülmüştür. Buna ek olarak, öğretmenler boyama kitaplarının yaratıcılığı etkilemediğini belirtilmiştir.

Atan ve Dalkıran (2008) tarafından yapılan araştırmada, okulların sahip oldukları imkânlara ilişkin olarak, genelde görsel sanat eğitimi için ayrılmış dersliklerin olmadığı, normal dersliklerin bu ders için yetersiz kaldığı, dersliklerin malzeme giriş çıkışlarının kolaylığı açısından uygun yerler olmadığı gibi sorunlar tespit edilmiştir. Bu bağlamda, söz konusu eksikliklerin öğretmenin eğitim-öğretim yaşantısını da etkilediği görülmektedir.

Öztürk (2008), okulöncesinde öğretmenlerin yılların deneyimi, eğitim durumu ve okul hayatı boyunca sanat dersleriyle ilişkili olarak sanatın diğer etkinliklerle bütünleşmesine ilişkin inançlarını belirlemeyi amaçlamıştır. Anket, Ankara'da çalışan

255 okul öncesi öğretmeni ile yapılmıştır. Tanımlayıcı araştırma yöntemini kullanan bu çalışma hem nitel hem de niceliksel verileri içermektedir. Demografik özellikler, okul öncesi eğitimde entegre programın yeri, entegre program, sanatın diğer etkinliklerle bütünleşmesine ilişkin öğretmen inançları içeren bir anket öğretmenlere uygulanmıştır. Araştırma sonucunda, öğretmenlerin% 64,3'ünün diğer faaliyetlerle bütünleştirerek sanat etkinlikleri gerçekleştirdikleri saptanmıştır. Öğretmenlerin% 60'ı sanat etkinliğini oyun etkinliği ile,% 60,4'ünü ise dil ve okuryazarlık için hazırlandığını belirtilmiştir. Çalışma sonucunda, uzun yıllara dayanan deneyime sahip öğretmenler, entegrasyon programının gerekli olması gerektiğini, çünkü okul öncesi eğitimde entegrasyonun katkısı olduğunu bulmuşlardır. Ayrıca, üniversite sanat öğretmenlerinin görsel sanat etkinliklerinin diğer etkinliklerle bütünleştiği ve görsel sanatların bütünleşmesinin öğretmenlerin desteğine daha çok inandığı tespit edilmiştir.

Büyükekiz (2009) çalışmasında okul öncesi eğitim almayan ya da almayan birinci sınıf öğrencilerinin resimleri arasında önemli bir farklılık olup olmadığını araştırmayı amaçlamıştır. Bu amaçla, Konya'daki 3 ilköğretim okulunda, okul öncesi eğitim almayan veya almayan her iki grubun 100'ü arasında toplam 200 ilk sınıf öğrencisi, ilkbahar ve piknik yapmak için kuru veya pastel boyalarla bir saat içinde bir resim hazırlamasını talep etmiştir. Nitel ve nicel araştırma yöntemlerinin kullanıldığı çalışmada, öğrenci değerlendirme formu ve görüşme formu kullanılarak veri elde edilmiştir. Araştırma sonucunda, okul öncesi eğitim alan çocukların resimlerinin estetik öğelerden daha başarılı olduğu, çizgi, renk, biçim, biçim ve leke gibi öğeleri daha iyi ifade ettiği görülmüştür. Teknik beceri açısından incelendiğinde, okul öncesi eğitim alan öğrencilerin resimlerinin daha dengeli bir şekilde ifade edildiği ve kâğıt üzerinde gereksiz boşluklar bulunmadığı görülmektedir. Okul öncesi eğitim alan öğrencilerin resimlerinin orijinallik ve yaratıcılık açısından daha başarılı olduğu görülmüştür.

Çelik ve Yazar (2009), okul öncesi öğretmenlerinin yoğurma materyalleri hakkındaki görüşlerini belirlemeyi amaçlamıştır. Erzurum ilinde 20 okul öncesi eğitim kurumunda 34 okul öncesi öğretmenine uygulanan çalışmada, 10 açık uçlu sorudan oluşan görüşme formu bir ölçme aracı olarak kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda, öğretmenlerin okul öncesi eğitim programında yer alan faaliyetleri kullandıkları ve oyun meraklıları, tuz seramikleri, kil, kâğıt, hamur işleri gibi yoğurma malzemeleri kullandıkları görülmüştür. Yoğurma materyalinin seçiminde ve planlanmasında,

çocukların yaş, ekonomi, kullanışlılık, yaratıcılık, hedefler ve kazanımlara dikkat ettikleri ortaya çıkmıştır. Suluboya, kuru boya, pastel boya, kolaj gibi malzemelerin yanı sıra yoğurma malzemeleri kullandıkları tespit edilmiştir. Yoğurma bileşenlerinin bilişsel gelişim, küçük kas gelişimi, duygusal gelişme, yaratıcılık üzerinde etkili olduğu düşünülmektedir.

Özler (2009), okul öncesi öğretmenlerinin görsel sanat etkinliklerini yaratıcılık açısından değerlendirmeye yönelik niteliksel bir araştırma yapmıştır. Çalışmada Ankara'da rastgele örnekleme yöntemi ile seçilen 25 okulda, 6 yaşındaki çocukların panel ve fuar alanlarında sundukları çalışmalarından yararlanılmıştır. Veriler, 3 uzman tarafından onaylanan yaratıcılık ölçütlerine göre değerlendirilmiştir. Sanat etkinlikleri sırasında çevreyi ve öğretmen davranışlarını da gözlemlenmiştir. Araştırma sonucunda, öğretmenlerin gerçekleştirdikleri sanat etkinliklerinin, çocukların hayal gücünü ortaya koymadığı, şablonu, taklit etmeyi, biçimini, rengini, özgünlük eksikliği olduğu görülmektedir.

Özalp (2009), sanat eleştirisi, sanat tarihi, estetik, uygulama aşamaları gibi çok alanlı sanat eğitimi yöntemlerini uygulayarak bu yöntemlerin çocukların sanatsal gelişimlerine etkisini belirlemek amacıyla nitel bir araştırma yapmıştır. Araştırmaya, Konya Özel Gençlik İlköğretim Okulu anaokuluna devam eden 5-6 yaş arasındaki 21 öğrenci ve okul öncesi öğretmeni dâhil edilmiştir. Araştırmacı, ders uygulamalarını gözlemleyerek çocuklarda sanatsal gelişim, hız ve davranış düzeyini gözlemlemiştir. Araştırma sonucunda, çok alanlı sanat eğitimi yönteminin hem çocuğun sanatsal gelişimine hem de uygulama özelliklerine katkıda bulunduğu, aynı zamanda görme, çalışma, çalışma hakkında konuşma ve sanatçıyı tanımak konusunda da katkıda bulunduğu görülmüştür.

Özkut ve Kaya (2012) tarafından, ilköğretim okullarında görev yapan okul öncesi öğretmenlerinin lisans döneminde aldıkları müzik eğitiminin mesleki yaşantılarına olan etkilerinin incelenmesi konusunda yapılan çalışmada, öğretmenlerin kendi eğitimleri süresince almış oldukları müzik eğitimini, yetersiz buldukları, blok flüt eğitimi gördükleri fakat bu konuda kendilerini uygulama ve enstrüman eğitimi verme konusunda yetersiz hissettikleri, öte yandan öğrencilerine müzik eğitimi ile ilgili temel becerileri kazandırabilmek adına farklı yöntem ve tekniklerden yararlanmalarının

gerekli olduğunu düşündükleri, ritim çalışmasına, drama tekniğine ve yaratıcı dansa yer verilmesi gerektiğini düşündükleri ancak bunu profesyonel çalışma hayatlarında gerçekleştirmek konusunda zorluk çektikleri sonucu ortaya çıkmıştır.

Akbulut’a (2013) göre, okul öncesi öğretmen adaylarının, çeşitli müzik türleri ve çalgıları, temel teorik müzik bilgisi, sesi doğru kullanma ve düzgün şarkı söyleme, okulöncesi çocuğun müziksel gelişimi, dünyada okulöncesinde müzik eğitimi ile ilgili farklı yaklaşımlar konularında belirli bir yeterliğe sahip olmaları, öğretmen adaylarının daha yetkin bireyler olmalarının önünü açacaktır. Bu noktadan hareketle, aynı biçimde sınıf öğretmeni adaylarının da benzer yeterliliklere sahip olmaları gerekliliği kaçınılmazdır.

Özkan ve Girgin (2014), okul öncesi öğretmenlerinin uygulamalarında görsel sanat etkinliklerinin kullanılma yöntemlerini ve görsel sanat etkinliklerini uygularken uyguladıkları yöntemleri belirlemeyi amaçlamışlardır. Araştırma nitel yöntemle tasarlanmış ve iki aşamalı olarak yürütülmüştür. İlk aşamada İstanbul Kadıköy ve Beşiktaş ilçelerinde 51 okul öncesi öğretmenine araştırmacılar tarafından hazırlanan bir anket uygulanmıştır. İkinci aşamada, araştırmaya katılan 51 öğretmenden seçilen 10 öğretmen ile yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Araştırmanın sonucunda, öğretmenlerin% 76.5 'i her gün görsel sanat etkinlikleri,% 52.9' u boyama çalışması,% 47.1 'i ise ifade yöntemi kullanılmıştır. Öğretmenlerin görsel sanat etkinlikleri, çocuğun psikomotor becerileri ve yaratıcılığı geliştirdiği sonucuna varmıştır. Ayrıca öğretmenlerin, lisans eğitiminde yeterli sanat eğitimi dersi bulunmadığını tespit etmişlerdir.

Dağal ve Şallı (2014) tarafından okul öncesi dönem çocuklarının sanat ve sanat dalları hakkında bilgi sahibi olmaları amacıyla gerçekleştirilen bir çalışmada, proje tabanlı öğrenme yaklaşımıyla hazırlanan “sanat eğitim” programına katılan çocukların sanata ilişkin farkındalık geliştirdikleri, var olan eserler ve sanatçılar hakkında bilgi sahibi oldukları, kendilerini daha iyi ifade edebildikleri, daha farklı çalışmalar ortaya çıkardıkları, arkadaşlarının yaptıkları çalışmaları daha farklı bir gözle değerlendirdikleri gözlenmiştir.

Kandır ve Türkoğlu (2015) tarafından “MEB 2013 Okul Öncesi Eğitim Programı’nın çocukların müzikal becerilerinin gelişimi yönünden değerlendirilmesi amacıyla yapılan araştırmada, gelişim alanlarına göre müzikal becerileri desteklemeye yönelik kazanımlar incelendiğinde, bilişsel gelişim için “müzikal biliş”, sosyal-duysal gelişim için “müziğin sosyal fonksiyonu”, motor gelişim için “müzikal hareket/bedensel yaratım”, dil gelişimi için ise “sesbilgisi ve farkındalığı”na bağlı alanlarda doğrudan

Benzer Belgeler