• Sonuç bulunamadı

2.2. BAZI EKONOMĐK VE POLĐTĐK DEĞĐŞKENLERĐN TERÖRĐZM

2.2.2. Yoksulluk ve Ekonomik Gelişme Đlişkisi

Toplumsal politika ve terörizmin arasındaki belki de en görülür bağlantı yoksulluk ve kişi başı gayri safi yurt içi hâsılanın (GSYĐH) rolüdür. Fakat toplumsal politikaların fakirlik ve kişi başı GSYĐH’nin etkileri, fakirlik ve gelişimin terörizme olan etkileri kadar yoğun bir şekilde tartışılmaktadır. Refah ve gelişme üzerinde yapılan araştırmalar hangi toplumsal politikanın yoksulluğu azaltıp gelişmeyi arttırıp arttırmadığı ve ne kadar arttırdığının belirli refah şartlarına – yani daha çok yoksullara yönelik, transfere karşı hizmet odaklı refah, evrensele karşı hedefe bağlı transferler, ve işsizliğe karşı yaşlılık yardımları gibi - bağlı olduğunu öne sürüyor. Avrupa Ekonomik Đşbirliği Teşkilatı (AEĐT) refah devletlerinin incelemeleri, refah hizmetleri ve transferlerinin fakirliği azalttığını (Korpi ve Palme 1998) ve ekonomik gelişme için

pozitif olmasa bile en azından nötr olduğunu (Lindert 2004) öne sürmektedir. Fakat gelişen dünya için, bu ülkelerdeki toplumsal harcamanın emekliliğe yapılması ve genelde resmi olmayan ekonomideki en fakirler yerine resmi ekonomideki orta ile yüksek gelir sahibi kişileri hedeflemesiyle daha eşitsiz bir durumun ortaya çıktığı görülmektedir.

Bu değişken modeller toplumsal politika yararları ve fakirlik konusunda genellemeyi karmaşıklaştırsa da (Van der Walle ve Nead 1995), kanıtlar refahın yoksulluğu azalttığını göstermektedir. Bazı çalışmalar “aşırı büyük” kamu ekonomileri ve gelişme arasında negatif bir ilişki olduğunu iddia etmiş olsa da (Barro ve Lee 1993), son dönem literatürü refah politikasına yatırım yapmanın, özellikle de eğitim harcamaları gerçekleştirmenin, gelişme ve yoksulluğu azaltmada pozitif etkileri olduğunu göstermektedir (Benabou 1997; Birdsall ve James 1990; Dollar ve Kraay 2000; Lindert 2004). Birçok sayısal kanıt da toplumsal politikaların, özellikle de ilk eğitim ve sağlık hizmetlerinin, yoksulluğu azalttığını göstermektedir (Gupta, Verhoeven ve Tiongson 2001; Lanjouw ve diğerleri 2001). Sınırlı toplumsal transferler bile gelişmeyi destekleyip artan-dünya yoksulluğunu – Latin Amerika ve Afrika’daki yaşlılara iştirak etmeyen transferlerden Hindistan’daki farklı bölgelere yapılan toplumsal güvence transferlerine kadar - azaltmaktadır (Benabou 1997; Barrientos ve Lloyd-Sherlock 2002; Justino 2003). Son olarak, toplumsal politikalar aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in (BM) kompozit “insani gelişmişlik indeksi” gibi, gelişmeyi daha geniş bir tanımla teşvik etmektedir. Bir “Robin Hood paradoksu” görmek mümkün – yani en yoksul ülkelerin, daha zengin, daha eşit devletlerin en yoksullarına yardım etmekten daha az odaklanan toplumsal politikaları olması (Lindert 2004). Fakat bu paradoksa sahip en az gelişmiş devletler bile, özellikle eğitim ve sağlık hizmetleri alanında daha fazla toplumsal politikanın bulunması, yoksulluk ve kişi başı GSYĐH için daha azının olmasından daha iyidir.

Bütün bunların terörizm için önemi, yoksulluğun azaltılması ve kişi başı GSYĐH’nin arttırılmasının terörizmi nasıl etkilediğine bağlıdır; popüler seziler yoksulluk ve düşük gelirin, politik aşırıcılık ve terörizmi ortaya çıkaran eziyet ve şikâyetler yaratarak terörizmi teşvik ettiğini öne sürmektedir. Bazı araştırmalar bu sezgiyi ayrıntılı olarak göz önüne koymaktadır: yoksulluk ve yavaş gelişme “sivil ve etnik çatışmayı alevlendirebilecek göreceli mahrumiyet rahatsızlığı ve suçlama”

hislerini ortaya çıkarabilirler (Auvinen ve Nafziger 1999; Gurr 1970; Fearon and Laitin 2003). Yoksulluk, devletleri ve politik meşruluğu zayıflatıp, Afganistan’ın Taliban’ı gibi, terörist gruplara davet çıkarabilir (Li ve Schaub 2004). Ve yabancılara görece yoksulluk değersizlik hisleri uyandırıp isteklerinin peşinden gitmek ya da kızgınlıklarını göstermek için teröre başvurmak gibi sonuçlar yaratabilir (Johnson, 2001).

Deneysel olarak, Paxson’un (2002) 1960’ların sonundaki Kuzey Đrlanda vatandaşları hakkındaki araştırması, Kuzey Đrlanda’da daha yoksul, işsiz ve daha az yetenek ve eğitim sahibi kişiler arasında gayri meşru siyasal şiddet ve terör hareketleri için artan destek olduğunu göstermiştir. Ülkedeki terör saldırıları seviyesine bakıldığında, daha yoksul ülkelerin daha fazla terörizmle karşı karşıya kalacağı beklenebilir. Saleh (2004) Filistinlilerin kişi başı geliri ile 1990 ile 2000 arasındaki intihar bombalamaları arasında, siyasal koşullar etki etmeksizin, büyük bir negatif ilişki olduğunu bulmuştur. Ülkelerarası terör olaylarının Li ve Schaub (2004) analizi, daha yüksek kişi başı GSYĐH’e sahip olan ülkelerin, ülke topraklarında daha az ülkelerarası terör olayları yaşadıklarını öne sürmektedir.

Birkaç çalışma ise yoksulluk ile terörizm arasındaki herhangi bir pozitif bağlantı hakkında şüpheli davranmaktadır. Bazıları toplumsal şiddetin, nefret suçlarının ve terörizmin kökenlerinin en temelde ekonomik koşullara ağır basan toplumsal ve siyasal koşullar olduğunu öne sürmektedirler. Örneğin, Krueger ve Maleckova’nın (2004) çalışması, terör yandaşlığının ve hareketlere katılımın kişisel zenginlik ve eğitim ile alakasız olduğunu ortaya çıkarmıştır – fakat bu yoksulluğun, ekonomik olarak iyi durumda olan vatandaşların yoksul kardeşlerinin adına terörizmi gerçekleştirmesi ya da tolere etmesine sebep olup olmadığı konusunda pek bir bilgi vermemektedir. Ayrıca daha yoksul olan ülkelerin, biri siyasal ya da sivil hakları kontrol ettiğinde, istatistikî olarak vatandaşların ciddi ülkelerarası terörizmi gerçekleştirmekte büyük bir potansiyele sahip olmadıkları konusunda ülke bazında bölümler arası kanıt sunmaktadır. Fakat en şüpheci araştırmalar bile yoksulluğun terörizmi teşvik etmek yerine terörizmden caydırdığını iddia etmemektedir ve bu ikincisini beklemek için de kesinlikle yeterince mantık ve kanıt mevcuttur.

Benzer Belgeler