• Sonuç bulunamadı

Hızlı ekonomik, sosyal ve yapısal değişiklikler tüm toplumdaki kurumları etkilediği gibi aynı zamanda aile kurumunu da etkisi altına almıştır. Ailelerin yoksullaşmaları, ailelerin toplum içerisindeki konumlarını, aile bütçelerini, rollerini, ev içi sorumluluk dağılımlarını, işgücüne katılma şekillerini, sahip oldukları varlıkların durumunu, toplumsal yaşama katılma eğilimlerini, toplumsal çevreyle olan ilişkilerini etkilemiştir. Ailelerin yoksullaşmaları ile birlikte ailedeki roller ve ilişkiler de değişikliğe uğramaktadır. Aile içerisinde eşler arasındaki ahenk ve uyum bozulmakta, hatta bu durum boşanmaya kadar gidebilmektedir. Ailelerin yoksullaşmaları özellikle toplumun ve ailelerin geleceği konumunda bulunan çocukların uygun ve sağlıklı şartlar altında yetişmelerine büyük ölçüde etki etmektedir. Yoksullukta çocuk işçiliği gündeme gelebilmekte ve çocukların eğitimleri yarıda kalabilmekte veya hiç eğitim alamamalarına neden olabilmektedir (Ersöz, 2003).

Aileler yoksulluğun üstesinden gelebilmek için oluşturdukları yöntemlerin, yoksulların arasında birtakım farklılıklara ve benzerliklere sahip olduğu söylenebilir. Bazı yoksullar yaşam mücadelelerinde bir güvenceye sahip olmadan ya da çok düşük ücretler karşılığında işlerde çalışarak geçinmeye çalışmaktayken bazı yoksullar da alternatif arayışlar içerisine girebilmektedirler. Yoksul ailelerin ayakta kalabilmeleri adına gerçekleştirilen her çeşit tasarruf tedbirleri ve gelir getirici faaliyetler önemlidir (Yusufoğlu ve Kızmaz, 2015).

Yoksul insanlar bakımından sahip oldukları kendi iş güçleri çok önemli bir kaynaktır. Yoksul aile üyelerinin her biri işgücüne gereksinim duymaktadırlar. Yoksul ailelerin ve aile üyelerinin eğitim seviyelerini düşük oluşu ya da eğitimsizi oluşları niteliksiz işgücü olarak görülmelerine neden olmakta ve bundan dolayı da yoksullukları daha artmaktadır. Şiddetli yoksulluk nedeni ile aile üyeleri barınma dahil olmak üzere daha bir çok hizmetten yararlanamamaktadırlar. Yoksulluk nedeniyle kadınlar, yaşlılar, özürlüler ve çocuklar gibi toplum içerisinde özel gruplar arasında yer alanların aile sorunları daha da derinleşebilmektedir. Yoksullukta ölüm oranı da

52

yüksektir. Özellikle yeterince beslenememe, çocuk ölümleri, devamlı sağlık bozuklukları ve eğitimden eşit bir şekilde faydalanamama yoksulluğun aile ve aile üyeleri üzerindeki etkilerin başında gelmektedir (Kurnaz, 2007).

Toplumlarda çok sık görülen hastalıklara neden olan unsurların başında yoksulluk gelmektedir. Sağlık problemleri ile yoksulluk arasında bağlantı bulunmaktadır. Yoksulluk en başta yetersiz beslenme ve uygunsuz barınma şartları olmak üzere birçok yönden sağlığı olumsuz yönde etkilemektedir. Kişilerin gelir seviyeleri, başta yaşam biçimlerini (yetersiz ve kötü beslenme, madde bağımlılığı, alkol ve tütün kullanımı, fiziki aktivite eksikliği vb.), yaşadıkları çevre (uygunsuz barınma şartları, yetersiz su, havanın kirli oluşu, ulaşım problemleri vb.) ve sağlık hizmetlerine erişmeleri bakımından çok önemli bir yere sahiptir. Genel olarak insanların yaşadıkları çevre ile yaşam biçimleri iç içedir. (Pala, 2019).

Yoksulluk, bireylerin yaşam kalitesini ve süresini kısaltmakta ve bireylere hayatları boyunca zararı olmaktadır. Yoksul olanlar daha çok hastalanmakta ve yaşam süreleri daha kısalmakta ve erken ölebilmektedirler. Yoksullara bakıldığında, ortalamanın üstünde anne ve çocuk ölümleri, sosyal korumalardan yeterince faydalanmama ve hastalanma görülmektedir. Yoksul kızlar ve kadınlar cinsiyet eşitsizliğinden daha çok zarar görebilmektedirler (Şantaş, 2017).

Yoksulluk özellikle büyümekte olan çocuklara çok fazla zarar verebilmektedir. Yoksulluk nedeniyle hastalıklar ve kötü beslenme durumları meydana gelebilmektedir. Eğitimleri yarıda kesilebilmekte ve ihmalin, sömürünün her çeşidine maruz kalabilmektedirler. Yoksulluk içerisinde yaşamını sürdüren çocukların gelecekte yoksul yetişkinler haline gelmeleri çok yüksek bir olasılık olarak görülmektedir (Şener ve Ocakçı, 2014).

Özellikle yoksulluk, alt sosyoekonomik seviyede yaşamını sürdüren insanların yaşamlarını önemli derecede etkileyerek, onların hayatla mücadele güçlerini ve psikolojik sağlıklarını negatif yönde etkilemektedir. Bu olumsuz etki yoksul olanların sahip oldukları özelliklere ve sergiledikleri davranışlara farklı biçimlerde yansıyabilmektedir. Yapılan araştırmalara göre, yoksul gençlerin, sosyal beceri eksikliği, sosyo-psikolojik uyumsuzlukları, mutsuzluk, saldırgan davranışlar ya da

53

boyun eğici davranışlar sergileme gibi özellikler bakımından yüksek derecede etkilediği belirtilmektedir. Yoksul ailelerde yetişen gençlerin duygusal problemler ve çeşitli davranışlar bakımından riskli gruplar haline getirdiği belirtilmektedir. Yıkıcılığın, saldırganlığın, boyun eğici davranışların, mutsuzluğun, kaygıların, korkuların ve endişelerin yoksullukla bağlantılı olduğu ifade edilebilir (Tümkaya vd. 2010).

Aile büyüklerinin sahip oldukları meslekler ve işler, onların davranışlarını, değerlerini, amaçlarını ve sosyalleşmelerini yakından etkilemektedir. Alt sosyoekonomik statüye sahip aileler ile orta sosyoekonomik statüdeki ailelerin yaşam yönelimleri ve kişilikleri farklılaşmakta ve çocuklarıyla ilgili olarak yaşam içerisinde koydukları öncelikler ve amaçlar da değişmektedir. Alt gelir düzeyine sahip aileler, çocuklarının eğitim ve sosyalleşme süreçlerinde daha çok itaat ve uyuma öncelik verirlerken, çocukların entelektüel gelişimleri göz ardı edilmekte ve onlara yeterli rol model olamamaktadırlar. Bu aileler çocuklarının dersleri ve eğitimleri ile meşgul olmalarını tam anlamıyla sağlayamamaktadırlar (Şengönül, 2019).

Tarımdan sanayileşmeye geçişle birlikte, köylerdeki bir işe güce sahip olmayan kişiler çok hızlı bir biçimde şehirlere göç etmeye başlamıştır. Şehirlere gelen bu kişilerin kurmuş oldukları ilişki biçimleri enformel yapıların doğmasına neden olmuştur. Formel kesimlerdeki örgütlü yapıların tam tersi enformel kesimlerde ilişkilerin kendine ait yapısı kalıcı ve refaha kavuşmaya engel olarak yoksulluğun devamlılığına neden olmaktadır. Tüm bunlarla birlikte sistem dışına atılmış, yoksullukla mücadele yeteneği bulunmayan, kronik yoksulluğa mahkûm edilmiş bir yaşam sürmeye itilen yeni yoksullar da ülkemizin önemli problemlerindendir (Macit, 2020). Yoksul kadınların yoksul erkelere göre hem psikolojik hem de biyolojik stres etkilerinden etkilendikleri, eğitim seviyelerinin düştüğü, iş imkanlarının azaldığı, eşleri tarafından fiziki açıdan hırpalandıkları, rol çatışmaları ve toplumsal problemlerle başa çıkmadıkları, hastalıklardan daha çok etkilendikleri söylenebilir. Bunlarla birlikte yoksul ailelerin çocuklarının, öz güvenlerinin eksik olduğu, diğer arkadaşları ile aralarında ekonomik farklılıktan kaynaklı benlik azalması, anksiyete, mutsuzluk ve bağımlılık duygularının ağır bastığı görülmektedir. Yoksul aile çocuklarının daha üst

54

sosyoekonomik sınıfa geçebilmek adına suça karışabildikleri görülmektedir (Taşdemir, 2014).

Benzer Belgeler