• Sonuç bulunamadı

Yeniçağa kadar geçen, süreçte insanlığın do ğa ve dünya gpriişterindeki değişiklikler

T i m bilgiler, değişmez, katı bir' dogmaya büründürül- düğünden, değişen, doğa ve dünya koşullan, karşısında, za- manla çok 'büyük açmazlarla karşılaşılmıştır., Her şeyden öoce, insanların bilgi, düzeyleri ve mantıksal değerlendirme yetenekleri, doğal .sürece uygun olarak sürekli geliş^miştir;. Değişen ve .gelişen bu mantıksal yargılamalar karşısında,,, mevcut katı görüşler1 doyurucu yanıtlar oluşturamayınca ve

toplumsal sorunlar gittikçe daha da artıp insanlar bunalıma girince.» insanlık, eskiden "tanrı" tarafından, insanlığa bildi- rilen emirlerin veya kuralların zamanla insanlar tarafından değiştirilerek, tahrif edilmiş olm.al.an gerektiği görüşüne sı- ğınmışlar ve zamanın bilgilerine uygun yeni **tann" anla- yışları geliştirmişlerdir (Tahrifat veya. değiştirilme olayına gelince: Sümer belgeleri taşlara veya pişirilmiş kil tabletle- re- yazılı olduklarından, üzerlerinde herhangi bir tahrifat ya- pılmış, olmaları söz konu.su. olamaz. Tevrat'ın da, M.Ö.. yıl- lara ait bir kopyası (Dead Sea Scrolls) 1947 yılında Lot Gö- lü kenarındaki bir' mağarada bulunmuş olduğundan ve de. bu kopyası ile günümüzdeki örnekleri birbirine uyumlu olduk- larından,,, "tahrifat yapılmıştır" iddiaları, her türlü dayanak- tan yoksun kalmaktadır!). Bir çok peygamber ortaya.çıkmış ve- kendilerine has "yaratıcı ve- yönlendirici güç sistemi" ta-

Doğa ve dünya 4-boyutlu bir gelişim içinde değil, sabit ve değişmez bir üç-boyutlu sistem olarak düşünülmeye devam edilmiş, II- 4-boyutlu değişim ve gelişim, bilinmediğinden, 3-boyutlu düşünce gereği olan "yukarıya bağlı bürokratik çark" sisteminde herhangi bir değişim yapılamamıştır.

Doğayı yönlendiren güç:, "enerji" dediğimiz maddenin en küçük parçacıklarına bağlanarak gittikçe büyük yapısal öğeler- oluşturan ve ta nedenle de görülmez olara, bir güç sistemi olarak değil» hep çok "büyük, ulu» ama yine de gö- •renmez ve de ölümsüz" bir "canlı" şeklinde yorumlanmıştır (Hatta insana benzer, çünkü» çamurdan yaratılan ilk insa- nın, yaratıcısının görüntüsünde olduğu yazılıdır). Doğayı ve: dünyayı yo:nlendireo güç ölümsüz bir canlı gibi yorum- lanınca, doğa ve dünya, da, zorunlu olarak sabit ve değişmez bir sistem olarak yorumlanmak zorunda kalınmıştır. Bunun haricinde, ""'yönlendirici, güç" doğal sistemdeki gibi küçük- ten, büyüğe doğru değil, yine- Sümerlerdeki gibi, tepeden ta- bana doğru etkili olarak düşünülmeye devam edildiğinden,,, toplumların yönetim sisteminde» yani bürokratik çarkın, iş- leyişinde hiçbir' değişiklik olmamıştın. Daha önce açıklanan insan beyninin işleyiş şekli 'kurallarına uygun olarak, beyin- lerindeki hücrelere-, üzerinde yaşadıkları doğa. ve dünya, ko- şullarına uymayan bilgiler yerleştirilen insanlık, man.tık.sal çarpıklık içine zorlanmıştır. Bunun sonucu, olarak, toplum- sal bütünleşme- yine sağlanamamış, "bizim, peygamberin görüşü doğru, sizinki yanlış1'" kavgası hep sürmüştür. Ana hedefi saptırılmış olan insanlar,,, bu mantıksal saptırma, ne- deniyle.» gerçeklere uygun bir doğal güç sistemi etrafında birleşmeye çalışacağına, 'hedef (dolayısıyla, mantık) saptırıl- ması nedeniyle, sürekli olarak birbirleriyle bir kavga ve di- dişme içinde yaşamlarım sürdürmeye devam, etmişlerdir.

Kısacası,,, bu dönem sürecinde, Sümerlerden beri devam eden tepeye bağlı bürokrasi çarklı otoriter ve- dogmatik, sis- temde hiçbir değişiklik, yapılmamış, sadece "maddelerde" değişiklikler yapılmıştır. Temel sistemde, yani doğa. ve dünya sisteminin dört boyutluluğuna (yani değişkenliğine) ilişkin, hiçbir gelişme olmadığından, doğal sisteme- uygun. bir1 toplumsal hayat sistemi oluşturma, çabalan, hep' başarı- sız kalmıştır. Buna karşın, otoriter-dogmatik sistemin zarar- lan.,,, bir sü:rü doğal sisteme uygun görüşlerin yeşermesine olanak tanımayarak, insanlığın geri kalmasında. ,ana. rolü oy- namıştır., İşte birkaç örnek:

1- Doğa ve dünyanın sabit ve değişmez şekilli ve de onu yönlendiren gücün, ölümsüz bir canlı olarak düşünülmüş ol- ması ve de bu ve diğer bilgilerin "kesin olarak doğru" ol- dukları dogmasının insanlığa belletilmesi nedeniyle, göz- lemlere dayalı, mantıklı bigiler, insanlar arasında yayılma fırsatı bulamamıştır., Örneğin, dünyamızın şeklinin okyanu- sa, gömülmüş ters bir tabak gibi değil, yuvarlak bir top gibi

şan. Erathostenes tarafından ispatlanmış* hatta çevresinin bi- le günümüz verilerine çok yakın, bir doğrulukta hesaplan- mış olmasına karşın (Fischer 1975), dogmatik dünya görüş- leri nedeniyle, 16,. Yüzyıla kadar dünyanın yuvarlaklığı ge- nel olarak kabul edilmemiştir (21 Haziranda, tam öğle vak- tinde, İskenderiye Kulesi « 7.5°lik bir gölge oluştururken» aynı. boylam üzerindeki Syene kentindeki, bir kuyuya Güneş ışınlan tam. dik olarak, girer ve kuyunun dibini aydınlatır. Bu iki kent. arasındaki mesafe 5000 "stadya" olarak ölçül- düğüne gore, yukarıdaki geometrik şekil gereği» dünya yu- varlak olmalı ve çevresi de (360/7.5)x500O = 240000' stad- ya = « 40000 km,.) olmalıdır?). Dünyanın yuvarlaklığının herkes tararından kesin olarak kabul edilmesi, gemilerle dünyanın çevresinde aynı. yönde gidilerek», sonunda aynı çı- kış noktasına tekrar- ulaşılması saye-sin.de sağlanmıştır (Şekil 43).

2- Yukarıda sunulan kutsal 'kitap verilerine uygun. "Cen- net" yorumuyla ilgili genişlerdeki, zamanla oluşan deği- şimler1 verilebilir.. Şekil 44'"de 10.. yüzyıla ait bir harita ve- rilmiştir (Beates haritası olarak, bilinen bu harita, Ortaçağ boyunca etkili ve yaygın dünya görüşünü yansıtırlar (Wood 1993))., Haritalar,,, yapıldıkları zamanın, insanlarının "dün- ya** görüşlerinin tam bir aynasını oluştururlar. Haritada gö- rüldüğü gibi,,, "dünya" Sümerler* in görüşlerine uygun ola- rak» bir dünya okyanusu içindeki, bir tabak gibidir ve doğu- da bir yerde (haritanın doğusu üstte) "Cennet Bahçesi, ve

Şekii43., Dünyanın çevresinin M.ö. lerî ilk defa nasıl hesaplandığını gösteren şekiL

Adem'le Havva" konuşlandırılmıştır. Yani,,, Orta Çağ dedi- ğimiz dönemde kutsal kitaplardaki dogmatik görüşlerin et- kili olduğu toplumlardaki tüm insanlar1 cennetin dünyanın doğusunda bir yerde ol.du.guna kesinlikle .inanıyorlardı,. Gü- nümüzde,,, dünyanın yuvarlaklığı saptanıp, "doğuda bir yer- de bir cennet baSçesi" bulunma olasılığı ortadan kaldırılın- ca, insanlar' başka açıklamalar arayışına girmek, zorunda, kalmışlardır..

3» Şekil 45*de,,. yukarıda belirtilen, dogmatik görüşler çerçevesinde,, 1551 yılında, yayınlanmış "evren, şeması"' gö- rülmektedir (Eicher,. 1976'*dan alınmıştır., "Petrus Apianus Cosmographie, 1551"). Görüldüğü üzere bu şemaya göre, dünya evrenin merkezindedir» tüm gezegenler ve yıldızlar.

Şekil 44. Orta çağ insanlarının dünya görüşünü yansıtan bîr harita (Soldaki resim,, sağdaki orijinal haritanın

aç.ıklamasinı gösterir. ),.

merkezdeki bu dünya çevresindeki yörüngelerde dolaşırlar. Bu doğa ve dünya, görüşü, kutsal 'kitap bilgilerinin, dogma- tik olması, nedeniyle, insanlık -aleminde tüm Ortaçağ boyun- ca, hatta 19,. yüzyıla kadar1 çok etkili, olmuştur, Bo etki ne- deniyle, teleskopun keşfinden sonra, Kopemik, Galile gibi din ve bilim adamlarının "Dünyanın güneş etrafından dön- düğünü" gözlemsel ve matematiksel olarak ispat etmelerine rağmen.» be bilimsel gerçeklerin yaygınlaşması. 20. yüzyıla kadar engellenmiştir.

4~ Şekil 46'*da, yine dogmatik görüşlere göre, 1560 yı- lında Usher tarafından hazırlanan. "Dünyanın Yaşı" konulu bir hesaplama sunulmuştur (Cooper's 'Chronicle'"de). Bura- daki bilgilere göre, 1560 yılı itibariyle, dünyamız. 5521 yıl önce oluşmuştur (Dipnotta da, Latin ekolü, vs. gibi farklı veri kaynaklan da dikkate alınırsa, en fazla 8522 yıl önce oluşmuş olabileceği belirtiliyor). Bu tir bilgilerle program- lanan, beyinler, jeolojik verilerle hesaplanan dünya yaşı ve- rilerini duyunca, ikilem içinde kalıyorlar. Bu nedenle, doğa bilimlerinin öğretilmesi ve kabul edilmesi hep zor ve gecik- meli olmuştur ve hala. da olmaktadır..

5- Son örnek olarak, "evrim" konu.su.nE örnek olarak sunmak istiyorum.. Taa Sümer'lerden beri, doğa ve dünya sadece 3 boyutlu olarak tanıtılmış olduğundan, insanlar bu

dogmatik görüş gereği,, evrim kavramını hep dışlamışlardır. Halbuki, 3. Bölümde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, ev- rim, zaman kavramının oluşmasının tek nedenidir ve 4..bo- yut denilen, kavramın, da eş. anlamlısıdırl Kutsal, kitapların dogmatik olmaları nedeniyle» 4.boyut demlen, kavram (yani "zaman" ve "doğadaki sürekli değişim-dönüşüm") insanla- ra benimsetilememektedir.. 4. boyuttan, habersiz insan be- yinleri ise, daha önce açıklandığı üzere,, mantık, çarpıklığı- na sürüklenmekte ve insanlar sorunlarına çözüm bulama- maktadır!