• Sonuç bulunamadı

4. TÜRKİYE’DE EKONOMİK İSTİHBARATIN GÜNCEL DURUMU, YENİ

4.2. Yasal Düzenlemeler

Türk Ceza Kanunu’nun 239. Maddesi, “ticarî sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması” başlığını taşımaktadır. Söz konusu maddenin fıkraları aşağıda sıralanmıştır.

Sıfat veya görevi, meslek veya sanatı gereği vakıf olduğu ticarî sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri yetkisiz kişilere veren veya ifşa eden kişi, şikâyet üzerine, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu bilgi veya belgelerin, hukuka aykırı yolla elde eden kişiler tarafından yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi hâlinde de bu fıkraya göre cezaya hükmolunur.

Birinci fıkra hükümleri, fennî keşif ve buluşları veya sınaî uygulamaya ilişkin bilgiler hakkında da uygulanır.

Bu sırlar, Türkiye'de oturmayan bir yabancıya veya onun memurlarına açıklandığı takdirde, faile verilecek ceza üçte biri oranında artırılır. Bu hâlde şikâyet koşulu aranmaz.

Cebir veya tehdit kullanarak bir kimseyi bu madde kapsamına giren bilgi veya belgeleri açıklamaya mecbur kılan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

Maddeyle “ticarî sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri ile fennî keşif ve buluşları veya sınaî uygulamaya ilişkin bilgiler” konusundaki suiistimaller suç kategorisine sokularak bunlara ilişkin ihlallere cezai yaptırımlar öngörülmüştür. Şüphesiz kanun yapıcı TCK’ya böyle bir madde koyarak –açıkça zikretmese de- endüstriyel ve ekonomik casusluk faaliyetlerine karşı cezai müeyyideler getirmiş ve bu tarz faaliyetlerle yasal zeminde mücadele amaçlanmıştır.

Hukukumuzda ticari sırın korunmasına ilişkin genel hükümler, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54. madde ve devamında “haksız rekabet” başlığı atında düzenlenmiştir. Kanunu’nun, 55. maddesinde ticari sırlara ilişkin haksız rekabet hallerinin hangileri olduğu sıralanmakta, 56. maddesinde bu husustaki hukuki yaptırımlar, 62 ve 63. maddelerinde ise cezai sorumluluklardan bahsedilmektedir.

83 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesi “sırların saklanması”, 159. maddesi ise “sırların açıklanması” başlığını taşımaktadır. Kanuna göre; BDDK Başkan, üyeleri ve personeli, TMSF Kurul Başkan, üyeleri ve personeli, BDDK’ya dışarıdan destek veren kişi ve kuruluşlar, bankalar tarafından sır saklamakla yükümlü kişiler (banka ortakları, banka yönetim kurulu üyeleri, banka mensupları, banka ortakları, yönetim kurulu üyeleri ve mensupları adına hareket eden kişileri bankaların görevlileri, bankaların diğer görevlileri, bankaların destek hizmeti aldıkları kuruluşlar ve bunların çalışanları) bankaların müşterilerine ait sırları saklamakla yükümlüdür. Ayrıca kanunun 73. maddesinde belirtilen yükümlülüğe uymayanlar için bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin günden iki bin güne kadar adli para cezası hükmolunmuştur. Banka ve müşterilere ait sırları açıklayan üçüncü kişiler hakkında da aynı cezalar uygulanmakta olup ilgili kimseler sırları kendileri ya da başkaları için yarar sağlamak amacıyla açıklamış olursa verilecek cezalar altıda bir oranında artırılır.

10/01/2017’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Sınai Mülkiyet Kanunu ile tüm sınai haklar tek çatı altında toplanmıştır. Metne göre kanunun amacı, marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ile geleneksel ürün adlarına ilişkin hakların korunması ve bu suretle teknolojik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin gerçekleştirilmesine katkı sağlamaktır. Kanunla birlikte bu alanda düzenlemeler içeren 551, 554, 555 ve 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameleri kaldırılarak patent, marka, endüstriyel tasarım ve coğrafi işaretler için ayrı ayrı kanun metinleri bir arada toplanmış ve marka haklarının ihlali halinde hapis ve para cezaları öngörülmüştür.

Hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak ekonomik istihbarata ilişkin yasal düzenlemelerde kişi hak ve özgürlüklerinin korunması, firmaların rekabet edebilirliklerinin desteklenmesi ve yabancı sermayenin ürkütülmemesi gerekmektedir. Kanun yapıcının bu alandaki düzenlemelerde güvenlik-ekonomi dengesini dikkate alması gerektiği sıklıkla ifade edilmektedir. Ayrıca ekonomik ve endüstriyel casusluk faaliyetlerine karşı yasal düzenlemelerin caydırıcı olması da son derece önemlidir.

“Ticari Sır, Banka Sırrı ve Müşteri Sırrı Hakkında” Kanun Tasarısı Ekim 2011’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulmuştur. Tasarıda ticari sır, banka sırrı ve müşteri sırrı gibi kavramlar tanımlanmış ve cezai hükümler getirilmiştir. Tasarıda kanun kapsamındaki sırların sahipleri ve bu sırları ellerinde bulunduranların sırları; “TBMM, mahkemelere ve Cumhuriyet başsavcılıklarına sır kapsamındaki bilgi ve belgeleri

84 vermekle yükümlü” olduğu yer almıştır. Ne var ki tasarıya Türkiye Bankalar Birliği’nce itiraz edilmiş, bankalara ait sırların meclis oturumlarında ele alınması sonucunda bu sırların korunması hususunda sorunlar oluşturabileceği vurgulanmıştır. TBMM’de görüşülmesi sırasında bazı milletvekilleri tasarıya karşı çıktığından görüşmeler ertelenmiş ve tasarının yasalaşması mümkün olmamıştır.

2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Kanunu’nda 17/04/2014’de yapılan değişiklikle MİT’in; “5411 sayılı Bankacılık Kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşlardan bilgi, belge, veri ve kayıtları alabileceği, bunlara ait arşivlerden, elektronik bilgi merkezlerinden ve iletişim alt yapısından yararlanabileceği, bu kapsamdaki taleplerden kendi mevzuatlarındaki hükümler gerekçe gösterilerek kaçınılamayacağı” hususu düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile MİT’in her türlü bilgiye ulaşma yetkisine sahip olması sonucunda ticari sır kavramının zarar göreceği, ayrıca yabancı firmaların Türkiye’den yatırım yapmaktan kaçınabilecekleri şeklinde eleştiriler getirilmiştir.

Sınai Mülkiyet Kanunu ile marka, patent vb. hakların korunması bir çatı altında toplanmış olmasına karşın Türkiye’de ekonomik istihbarata ilişkin yasal düzenlemeler dağınık ve çağın gerisindedir. Bunun yanında teknolojik gelişmelerin baş döndürücü bir hal aldığı günümüzde ekonomik ve endüstriyel casuslukla mücadelede temel yasal düzenleme olan TCK’nın ilgili maddelerinde yeniden bir düzenlemeye gidilmesi gerekliliği ortadadır.