“Yaratıcılık yeni fikirler bulmak ya da var olan fikirler arasında yeni karışımlar oluşturmak için düşünme sürecidir ve bilinçli ya da bilinçsiz bir öngörü ile beslenir. Genellikle resim ve edebiyatta fikirlerin de ötesine geçer. Yaratıcılık yaratmayla ilgilidir, bir şeyi yapmayla, meydana getirmeyle ilgili(Fisk, 2010: 97)”.
“Yaratıcılık ya da Creativity, doğurmak, yaratmak, meydana getirmek an- lamındadır. Creativity'de dinamik bir süreç söz konusudur. …Yaratıcılık gerçek anlamda daha çok kendini gösteren bir süreçtir. Çünkü yaratıcılığın özgürlükle yakından ilgisi bulunmaktadır. (Turgut, 1993: 188)”. Turgut’un bu söylemlerinden hareketle en özgür yaratıcılık sanat alanında kendini gösterir diyebiliriz. Sürekli yeni fikirlerin eşliğinde ilerlemekte olan sanat dallarına bakıldığında, yaratıcı fikirler ile yapılan sanat eserlerinin daha başarılı bulunduğu ve daha fazla göz önünde olduğu söz konusudur. Sanat dallarından birisi olan müzik alanında da yaratıcı düşüncenin etkin olarak kullanıldığında ortaya çıkan eserlerin oldukça etkileyici olduğu bilinmektedir. Geçmişten günümüze kadar elimize ulaşan her müzik eserinin yaratıcı bir düşüncenin ürünü olduğu muktedirdir ki hala canlılığını koruyorlar. Bu eserler sergilenirken günümüzde yaratıcı fikirlerden de faydalanılmaktadır. Stravinsky’nin en önemli eserlerinden birisi “Bahar Ayini”dir. İki piyano için bestelenmiş olan bu eser piyanist Fazıl Say tarafından tek kişi olarak sergilenmiş ve tüm dünyada büyük ses getirmiştir. Say, bunu başarmak için yaratıcı bir düşünce ile hareket etmiştir. Piyano üreten bir firmaya, teknolojik donanım olarak çalınanı kaydeden ve tekrar çalınmasını sağlayan bir mekanizmaya sahip olan bir konser piyanosu sipariş veren Say, eserin birinci piyano bölümünü çalıp kaydettikten sonra ikinci piyano bölümünü teknolojinin kendisine armağan ettiği piyano ile aynı anda çalarak yaratıcı fikrinin ürününü ortaya koymuştur. Yaratıcı fikirleri her alanda kullanmak gereklidir. Özellikle müzik eğitimi alanında ortaya atılacak olan yaratıcı fikirler iyi ya da kötü mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yolla amacına doğru ilerleyen eğitimin rotasını daha kısa bir yola çekebilmek mümkün olabilir. İmgeler yaratıcı bir fikir olarak burada devreye girmektedir. Okul şarkılarında kullanılan eğitim-öğretim tekniklerine yeni bir yaklaşım olarak düşünülen imgesel yöntem de bu bağlamda yaratıcı bir düşünce sistemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bahar Ayini’nin teknolojik bir imkân doğrultusunda seslendirilebildiği, tüm dünyada ses getirebildiği gibi, en temel eğitim araçlarımızdan olan okul şarkılarımızın da ulusal
eğitim sisteminde yeni yaratıcı bir yaklaşımla öğretilebilmesi söz konusudur. Bilgisayar programları sayesinde şarkıların imgesel öğelerinin bir araya getirilerek müziksel alt yapısının da zenginleştirilmesi yoluyla öğretimi yaratıcı bir fikir olarak ortaya atılmıştır. Görme ile başlayan algıların harekete geçirilerek şarkı öğretiminin etkin bir hale getirilmesi ancak imgelerin ön plana çıkarılması ile mümkündür. İmgelerin uygun bir zemin üzerinde tasarımlanmasıyla, betimlediği sözlerin algılanması da daha kolay olacaktır.
Yaratıcı teknikler, orijinal düşüncelere ve farklı düşünme biçimlerine teşvik eder. Bazı teknikler iki ya da daha fazla sayıda insan gerektirir; bazıları ise yalnız başına uygulanabilir. Çoğu teknik hedef ya da sorun ile şimdiki durum ve bir tür harekete geçirici etken arasında ilişki kurmayı gerektirir(Fisk, 2010: 179). Okul şarkılarında uygulanacak olan imgesel teknikle şarkıların sözleri ve müziksel yapıları arasında ilişki kurulacak ve algılamayı etkin hale getirecektir. Böylelikle ortaya çıkacak olan animasyonu kullanacak olan müzik eğitimcisi kısa bir zaman diliminde istenen düzeyde eğitim verebilecektir.
Yaratıcı olmak belki de sadece, bir adım geriye gidip kendinize, bir şeyi yapmanın daha bir yolu var mı diye sormak için gerekli zamanı ayırma meselesidir. Edward de Bono buna ‘yaratıcı duraklama’ diyor, belki sadece 30 saniyelik bir ara verme, ama düşünmenin düzenli bir parçası olarak(Fisk, 2010: 181)”. Burada yaratıcı olabilmek konusunda arada sırada mola verip sadece 30 saniyelik bir düşünme esnasında yeni fikirlerin üretilebileceği olgusunu vurgulamaktadır Fisk. Her okul şarkısı öğretimi konusunda çalışılırken ayrıntıların kaçırılmaması için arada sırada durup geriye bakmak gereklidir. Bu yolla gözden kaçan bir şeyin olup olmadığı konusunda eksiklikler giderilecektir.
Yaratıcılığın temel bileşenlerinden biri özgünlüktür. Yeni ilişkiler, bakış açıları, betimleme yolları sezmeyi içerir yaratıcılık. …Yaratıcılığın ikinci bir bileşeni, en geniş tanımıyla fayda, işe yararlılıktır. Örneğin, tekerlekleri olmayan bir araba gibi hiçbir yaratıcı değeri olmayan yeni bir şey düşünüp bulmak mümkündür. …Yaratıcılığın son bileşeniyse, sonuçta bir çeşit ürün ortaya konması gerektiğidir. Yani, yaratıcılık bir şeyin yaratılmasını gerektirir. Yaratıcılığın üç bileşenden olduğunu düşünmekte yarar var. Yaratıcılık bireyle başlar. Daha sonra bu birey, yaratıcı bilişsel bir süreç boyunca, bir sorunu ele alır ya da iyi bir soru sorar veya yeni bir görüş ve kavramsallaştırma yolu arar. Bu süreçte neler olduğu bilişsel nörobilim için büyüleyici bir konudur. Süreç tamamlandığında –sorun çözüldüğünde, sorunun cevabı bulunup çalışma bitirildiğinde- ortada bir ürün
vardır. Birey, süreç, ürün. Bu bileşenler doğrusal, yinelemeli ya da yalnızca gizemli bir şekilde bir araya gelebilir (Andreasen, 2009: 21-22).
Andreasen, yaratıcılığın üç temel bileşenini böyle özetlerken Kırışoğlu’da yaratıcı süreçteki üç bileşenden şöyle bahsetmektedir:
“Her yaratıcı süreçte üç bileşen vardır. Bunlardan birincisi duyular, ikincisi imge, algı, bellek, imgelem, kavram gibi ussal süreçler; üçüncüsü de bu ussal süreçte işlenen malzemenin dışavurumu yani anlatımıdır(Kırışoğlu, 2002: 173)”.
Bu süreçlerin etkili bir şekilde, okul şarkıları öğretiminde çözümlenmesiyle birlikte ortaya imgesel öğelerin vurgulandığı, duyuların kolaylıkla harekete geçerek algılamanın sağlandığı bir dışavurum materyali geliştirilebilir. İyi tasarlanmış bir okul şarkısı animasyonu ile yaratıcı bir süreç gerçekleştirilecektir.
“Sanat eğitimi amacı ve sonucu belli bir süreçtir. Başta bu amaç doğru ve açık saptanmazsa, elde edilen sonuç da gerçek bir öğrenmeyi sergilemez. Öğretmen, neyi, niçin öğreteceğini, bu öğretimin sonucunda, çocuğun ne elde edeceğini oldukça yakın bir saptamayla önceden belirlemelidir(Kırışoğlu, 2002: 11)”.
Öyleyse düşünebiliriz ki tasarımlanan animasyonlar bu amaca hizmet ederek önceden belirlenmiş olan saptamaların öğretiminde etkili olacaktır. Hangi okul şarkısı olursa olsun ilk aşamada saptamaların doğru yapılmasının altı önemle çizilmelidir. Bu aşamadan sonra tasarım aşamasına geçilerek hedefe ulaşmak için çabalamak gereklidir.