• Sonuç bulunamadı

Finans Kulüp tarafından 3 Mart 2005 tarihinde İMKB Konferans Salonu’nda “AB’ye Uyum Sürecinde Sermaye Piyasalarında Yapılanlar ve Yapılacaklar” konulu bir panel düzenlenmiştir. Aşağıda, panelin açılış konuşmacılarından olan Birlik Başkanı Müslüm Demirbilek’in konuşmasını sunuyoruz.

Sayfa 22

gündem

Uluslararası rekabet açısından baktığımızda büyüklük ve şirket sayısı olarak İMKB’nin orta öl-çekli bir borsa olduğunu görüyo-ruz. İşlem hacmi açısından ise çok daha ön sıralarda. Yani, pi-yasamız çok büyük değil ama derin. Peki, piyasamızı nasıl bü-yütebiliriz? Yeni ürünlerle, yeni menkul kıymet ihraçlarıyla ve yeni yatırımcılarla...

Bu açıdan yapılanları hemen söyleyebiliriz. Öncelikle, Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası Şu-bat ayı başında hizmete girdi.

Türev ürünler ülkemizde ilk defa olarak organize bir borsada aktif olarak işlem görmeye başladı.

Zaman içinde türev ürün çeşidi-nin ve derinliğiçeşidi-nin hızla artmasını bekliyoruz. Bu açıdan sermaye piyasamızın önemli bir eksikliği tamamlanmış oldu.

Türev ürünlerin dışında Borsa Yatırım Fonları hayata geçti. İlk örneğini gördük, ikincisi için ge-rekli çalışmalar oldukça hızlı bir şekilde yürütülüyor. Sektörümü-zün kollektif girişimiyle bir Borsa Yatırım Fonu kuruluyor.

Önemli eksikliklerimiz de var;

özel sektör borçlanma araçları gibi. Yıllardır bu ihraçların önün-deki en önemli engel olan Hazi-ne bonosu faizleri hem nominal, hem reel olarak oldukça geriledi.

Geriye kalan vergi engeli ise u-marım önümüzdeki sene orta-dan kalkacak. 2006’orta-dan itibaren tüm finansal ürünler aynı şekilde vergilendirileceği için halen varo-lan özel sektör borçvaro-lanması aley-hine olan durum ortadan kalka-cak. Dolayısıyla, burada da za-man içinde bir canlanma bekli-yoruz.

Öte yandan, İMKB dışında bir menkul kıymet piyasası oluştu-rulmasına yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu piyasada ön-celikle gelişmekte olan şirketle-rin hisse senetleşirketle-rinin işlem gör-mesi hedefleniyor. Fakat bunun dışında, özel sektör borçlanma senetlerinin de aynı piyasada iş-lem görmesi için çalışmalar

ya-pılması gerektiğini düşünüyoruz.

Yeni piyasanın KOBİ’leri ve diğer gelişmekte olan şirketleri hem hisse senedi ihraçları ile, hem de borçlanma senedi ihraçları ile fi-nanse etmesinin doğru bir yakla-şım olacağını düşünüyoruz.

Özel sektör borçlanma senetleri-nin dışında yatırım fonlarında

ü-Sayfa 23 gündem

rün çeşitlendirmesini sağlayacak yapıyı oluşturmamız gerekiyor.

Özellikle değişken sermayeli, şir-ket statüsünde, açık uçlu yatırım fonlarının hayata geçmesi fevka-lade önemli. Bu tür araçlarla konvertibl bonoları kullanmak suretiyle özelleştirme fonları o-luşturulabilir.

Ağırlıklı olarak türev ürünlere ya-tırım yapabilen fonların kurulma-sı, doğrudan döviz bazlı enstrü-manları kullanan ve döviz bazın-da satılabilen yatırım fonlarının oluşturulması gerekiyor. Konuyla ilgili mevzuat geliştirme çalışma-larının yapılması ve konunun çerçevesinin çizilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Avrupa Birliğinden bir kurum gelip kendi yatırım fo-nunu bizim ülkemizde satabili-yorsa, bizim kurumlarımız da o-radaki yatırımcıya hitap eden, döviz bazlı ürünler geliştirebil-melidir.

Görüldüğü üzere, kurumsal yapı açısından, ürün çeşitliliği açısın-dan, hukuki altyapı açısından ek-sikliklerimiz yavaş yavaş tamam-lanıyor.

Ancak, daha da yapılması gere-kenler var. Örneğin yurtdışındaki borsalara baktığımızda iki temel trend görüyoruz; borsaların kar amaçlı şirketlere dönüşmesi ile borsalar arası birleşme ve devir almaların hızlanması. Bu trendler de kendiliğinden bir moda olarak ortaya çıkmıyor. Bütün bunlar rekabet ortamında avantajlı du-ruma geçebilmek için yapılıyor.

Dünya Borsalar Federasyonu’na üye olan 54 borsa var. Bu borsa-lar bütün dünya borsaborsa-larının pi-yasa değerinin %97’sini

oluştu-ruyor. Federasyon, borsaları ku-rumsal yapılarına göre sınıflan-dırmış; kar amaçlı şirket olan, halka açık şirket olan, kooperatif yapısında olan, diye. İMKB, koo-peratif yapısında olan bir borsa.

54 borsa arasında sadece bu ni-telikte iki borsa var. Biri İMKB, öteki Tahran. Bu yapının AB sü-recinde yapılacak sağlıklı değer-lendirmelerle değişeceğini ifade etmek ve değişmesi gerektiğini söylemek önemli bir görev anla-yışının sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

Uluslararası borsa birleşmeleri için ise bazı çalışmaların başlatıl-ması gerekiyor. Biz FEAS’ın daha aktif hale gelebileceğini, İMKB’nin kendi teknolojisini ve bilgi birikimini ihraç eden bir borsa haline gelebileceğini düşü-nüyoruz. FEAS üyesi 26 borsa var ve FEAS’ın kapsadığı coğrafi alanı kapsayan bir oluşum yok dünyada. İMKB çok rahatlıkla bu bölgenin lideri olabilecek ko-numda.

Öte yandan, Deutsche Börse, Londra Borsası, Euronext, NO-REX gibi borsalarla ve oluşum-larla dirsek teması halinde olun-ması gerektiğini düşünüyoruz.

Bu borsalarla karşılıklı bilgi akı-şının sağlanmasının devam et-mesi ve işbirliği olanaklarının ar-tırılması önemli. Çünkü Avrupa Birliği tek bir sermaye piyasası hedefi doğrultusunda ilerliyor.

Bütün Avrupa çapında tek borsa ve tek saklamacı kurum oluştur-ma hedefi gerçekleşmese bile belli başlı birkaç büyük merkez oluşacaktır. Hatta oluşmaya baş-lamıştır. Bu merkezlere bir şekil-de yakın olunması gerektiğini i-fade etmek istiyorum.

Ben biraz da aracı kuruluşlarımız açısından konuya yaklaşarak, ül-kemiz kurumlarının diğer ülke kurumları ile rekabeti açısından bir değerlendirme yapmak isti-yorum.

Hepimizin bildiği gibi, şu an ül-kemizde yabancı kuruluşların fa-aliyet göstermesi için bir engel yok. İsteyen kurum gelip yurti-çinde bir kurum almak, ya da yeni bir kurum kurmak suretiyle piyasamıza girebiliyor. Yabancı menkul kıymetlerin satış ve pa-zarlamasında da önemli bir so-run yok. Sermaye Piyasası Kuru-lu’ndan izin almak suretiyle bancı menkul kıymetler Türk ya-tırımcısına sunulabiliyor. Ya da yerli yatırımcıların tasarrufları yurtdışındaki kurumlarda değer-lendirilebiliyor.

Fakat, bu kurumlar Türkiye’de yerleşik bir şirket kurmadan faa-liyet göstermeye başladıkları za-man sorunlar ortaya çıkabilece-ğini öngörebiliyorum. En önemli sorun olarak da denetim ve gö-zetim alanlarında kendini göste-riyor. Burada Sermaye Piyasası Kurulu’na ve Birliğimize çok ö-nemli görevler düşüyor. Özellikle yatırımcı güveni ve haklarının korunması hususunda...

Örneğin bir Polonyalı yatırımcı-nın Hollanda’daki bir aracı ku-rumdan Almanya’da işlem gören bir Türk şirketinin hisse senedini aldığını düşünün. Yatırımcının bu Türk şirketi ile ilgili bir sorunu, uyuşmazlığı olduğunda sorun nasıl çözülecek? Ya da bu işle-min karşı tarafının, yani satıcı-nın, bir Türk aracı kurumu oldu-ğunu düşünün. Aracı kurumlar arası ihtilaf nasıl çözümlenecek?

Sayfa 24

gündem

Tabii ki bu tür sorunların çözü-mü vardır, veya bulunacaktır. En azından Almanya’daki borsada işlem yapan Hollandalı kurum da, Türk kurum da, o borsanın üyesidir ve o borsanın üyeleri üzerinde belli yaptırımları vardır ve sorun çözülebilir. Avrupa Bir-liği mevzuatındaki “orijin ülke”

prensibi de bu tarz problemlerin çözümü için geliştirilmiştir.

Fakat, biraz önce belirttiğim gibi merkezi düzenleyiciler arasında çok sıkı işbirliğine ihtiyaç olacak-tır. Hatta, merkezi düzenleyiciler arasında özellikle ihtilafların çö-zümü ve denetleme için on-line bağlantılar kurulması gerekecek-tir.

Kara para ile mücadele de bu kapsamdadır. Örneğin, yurtdışın-da takibi yapılan kara para akış-ları bir şekilde ülkemizin kurum-larına gelirse, ve o noktadan sonra bu nakit akışlarının Türk mercileri tarafından takip edil-mesi istenirse “bizim mevzuatı-mız yetersiz, teknik altyapımevzuatı-mız yetersiz, bir şey yapamayız” şek-linde bir cevap kabul edilebilir bir cevap olmayacaktır.

Bunlar sadece mevzuat değişikli-ği ile çözülebilecek konular de-ğildir. Bunun yanı sıra ilgili finans kuruluşlarındaki persone-lin eğitimi ve kurumların tekno-lojik altyapılarında değişiklikler gibi gereklilikler ortaya çıkmak-tadır.

Bu konuların dışında yabancı a-racı kurumlarla rekabet için re-kabet ortamının eşit koşullara getirilmesi gerekmektedir. Şu an bir yabancı kurum Türkiye’de aktif olarak faaliyet göstermek

istediğinde Türk kanunlarına gö-re kurulmuş bir anonim şirket ile bu faaliyetlerini yürütmek zorun-dadır. Kendi ülkesinden Türkiye’-de işlem yapmasını sağlamak i-çin değişikliklerin yapılması gere-kiyor.

Son olarak, yurtiçi kurumlar ara-sındaki rekabete değinmek isti-yorum. Biliyorsunuz Avrupa Birli-ği mevzuatı bankaların da hisse senedi işlemi yapabilmesini ön-görüyor. Aslında şu anda banka-larımız kurdukları aracı kurumlar vasıtası ile dolaylı olarak hisse senedi işlemi yapabiliyorlar. Fa-kat, Avrupa Birliği kurumları ile uyum için bankaların da hisse senedi işlemleri yapmalarına ola-nak sağlanmasını öngörüyor.

Mevcut uygulamamızla gelişmiş bir aracılık sistemine sahip oldu-ğumuzu söylebiliriz. Ülkemizin sahip olduğu Anglo – Sakson uy-gulama ile diğer Avrupa ülkele-riyle karşılaştırdığımızda düzen-lemelerimizin daha modern ol-duğu açıktır. Ancak, AB mükte-sebatının üstlenilmesi bu avan-tajlı durumu ortadan kaldıracak-tır. Yine de, Avrupa Birliğine ü-yelik tarihine kadar sahip oldu-ğumuz bu modern yapıyı koru-yabiliriz. Yani bankalarımız ayrı bir bünyede sermaye piyasası faaliyetlerine devam edebilir.

Burada önemli bir nokta da, bankaların sermaye piyasası faa-liyetlerinin gözetim ve denetimi olacaktır. Burada yine Sermaye Piyasası Kurulu’na ve BDDK’ya önemli görevler düşüyor. Banka-ların kendi bünyelerindeki ser-maye piyasası işlemlerini diğer bankacılık faaliyetlerinden ayrı olarak izlenmesini sağlayacak,

kolaylaştıracak sistemlerin kurul-ması gerekiyor. SPK ve BDDK’nın görev tanımları ve iş bölümü mümkün olduğunca a-çıklığa kavuşturulmalıdır. Bunun yanında SPK ve BDDK arasındaki bilgi alışverişinin ve işbirliğinin güçlendirilmesine ihtiyaç vardır.

Dolayısıyla hem yeni bankacılık yasasında hem de sermaye piya-sası yapiya-sasında çift başlılığı önle-yecek tedbirlerin alınmasında yarar vardır.

Burada sözü daha fazla uzatma-dan diğer konuşmacılara bırak-mak istiyorum. Sabrınız için çok teşekkür ediyor, saygılar sunu-yorum.

Sayfa 25 gündem

Benzer Belgeler