• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.2. YALNIZLIK

2.2.2. Yalnızlık Kavramı

Weiss (1973) yalnızlığın sosyal unsurların yokluğundan kaynaklandığını belirterek sosyal ve duygusal olmak üzere iki tür yalnızlık olduğunu savunmuştur. Sosyal yalnızlığın, sosyal ağların yokluğundan kaynaklandığı ve tatmin edici sosyal ilişkiler ile giderilebilineceğini belirtmiştir. Duygusal yalnızlığın ise, yakın bağlanma ilişkisinin kurulamamasından ve bağlanma figürünün eksikliğinden kaynaklandığını öne sürmüştür. Duygusal yalnızlığın ancak tatmin edici bağlanma ilişkisi ile giderilebilineceğini savunmuştur.

Peplau ve Perlman’a (1979) göre yalnızlık sosyal yetersizliktir ve bireyin sosyal ilişkilerinin az olmasından ya da tatmin edici olmamasından kaynaklanmaktadır. Fakat bireyin ihtiyaç duyduğu sosyal ilişkinin miktarını belirlemenin zor olduğu belirtilerek bir başka yalnızlık tanımı yapılmıştır. Bu tanıma göre yalnızlık, bireyin sosyal ilişkilerinin niteliğinin ve/veya niceliğinin yetersizliğinden kaynaklanan rahatsız edici durumdur. Bu tanım istenen ve elde edilen sosyal ilişki düzeyi olmak üzere yalnızlığı

tek başınalıktan ayıran iki önemli noktanın altını çizmektedir. Birey sosyal ilişkilerinin az olmasını istediğinde ve buna sahip olduğunda yaşantıları da olumlu olacaktır (Peplau & Perlman, 1979).

Peplau ve Perman (1982) yalnızlık ve sosyal desteğin zıt kavramlar olduğunu öne sürmüşlerdir. Yalnızlığın öznel bir kavram olduğu belirtilmiş ve sosyal ilişkilerdeki yetersizlik olduğu ifade edilmiştir. Sosyal desteğin ise hem nesnel hem de öznel olabileceğini belirtilmişlerdir. Yalnızlıkla ilgili üç önemli noktanın altını çizmişlerdir. Öncelikle, yalnızlıkta bireyin var olan sosyal ilişkileri ile istediği sosyal ilişkilerin uyuşmadığı belirtilmiştir. İkincisi, yalnızlığın sübjektif bir deneyim olduğu ve kalabalıklar içinde de yalnız olunabileceği savunulmuştur. Son olarak, yalnızlığın kişisel gelişimi destekleyebileceği fakat bu yalnızlığın kaygı verici ve rahatsız edici bir yaşantı olduğu gerçeğini değiştirmediği öne sürülmüştür.

Weiss (1974) yalnızlığı etkileyen altı sosyal unsur olduğunu öne sürmüştür: Bağlanma, sosyal uyum, rehberlik, güvenilir uyuşma, yaşama fırsatı ve değer verme. Yakın ilişkiler birden fazla unsuru içerebilir fakat her ilişki kendi unsurunu belirler ve her unsuru içeremez (Akt. DiTommaso & Spinner, 1997).

Peplau ve Perman (1982) yalnızlığı arttıran faktörleri ikiye ayırmıştır; hazırlayıcı faktörler ve tetikleyici olaylar. Hazırlayıcı faktörler bireyin kişilik özellikleri, durumun özellikleri ve kültürel değerleri kapsadığı belirtilmiştir. Bu tarz faktörler bireyin yalnızlığa yatkınlığını arttırken aynı zamanda tatmin edici sosyal ilişkiler kurmasını da zorlaştırdığı öne sürülmüştür. Utangaçlık, içe dönüklük, öz güven ve sosyal beceri yetersizliği gibi kişilik özellikleri bireylerin sosyal beğenirliğini azaltarak sosyal ilişkilerini kısıtlamaktadır (Peplau & Perman, 1982). Ayrıca kültürel değerler, toplumun

beklentileri, bireyin hayat koşulları da yalnızlığı etkilemektedir (Peplau & Perman, 1982).

Tetikleyici olaylar ise ilişkinin sona ermesi gibi bireyin sosyal ilişkilerindeki önemli değişimi içine almaktadır (Peplau & Perman, 1982). Peplau ve Perman (1982) en yaygın sosyal değişikliklerin ölüm, boşanma, ayrılık gibi nedenlerden dolayı yakın ilişkinin sona ermesi olduğunu belirtmişlerdir. Yalnızlığın sadece ilişkinin varlığından veya yokluğundan değil kalitesinden de etkilendiği belirtilmiş ve ilişki kalitesinin azalmasının da yalnızlığa neden olacağı öne sürülmüştür. Tetikleyici olayların, bireyin sahip olduğu ve sahip olmak istediği sosyal ilişkiler arasında dengesizlik oluşmasına neden olabileceği belirtilmiştir (Peplau & Perman, 1982). Sonuç olarak, hazırlayıcı faktörlerin veya tetikleyici olayların birinde meydana gelen değişikliğin yalnızlığa neden olabileceği belirtilmiştir.

2.2.3. Yalnızlık-Bağlanma-Evcil Hayvan

İlgili alanyazında yalnızlık ile bağlanma arasında ilişki olduğunu destekleyen çalışmalar bulunmaktadır. Araştırma sonuçları göstermiştir ki yalnızlık düzeyi yüksek olan bireylerin bağlanma düzeyleri düşüktür (DiTommaso & Spinner, 1997). Benzer şekilde, güvenli bağlanma stiline sahip bireylerin de yalnızlık düzeyleri düşüktür (Ireland & Power, 2004). DiTommaso ve Spinner (1997) yalnızlığın sosyal unsurlarından biri olan bağlanmanın duygusal yalnızlık için önemli bir yordayıcı olduğunu belirtmiştir. Yalnızlık ve bağlanma arasındaki ilişkiyi kapsayan birçok çalışma bulunmaktadır. Bunlardan bazıları yaşlılar (örn., Long & Martin, 2000), genç yetişkinler (örn., DiTommaso, Brannen-McNultya, Rossb, & Burgessa, 2003), ergenler (örn., Dhal, Bhatia, Sharma, & Gupta, 2007), kadınlar (örn., Kim, 1999), çocuklar (örn.,

Berlin, Cassidy, & Belsky, 1995) ve evcil hayvan sahipleri (örn., Howe, 1995) ile yapılan çalışmalardır.

Yalnızlık, bağlanmanın olmadığını ve buna ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir (Ainswort, 1982). Duygusal yalnızlık bağlanma figürünün eksikliğinden kaynaklanmaktadır ve bireyin uyumlu bağlanma ilişkileri varsa yalnızlık düzeyi de düşük olacaktır (Weiss, 1973). Bu nedenle kuramda, yalnızlık düzeyi yüksek olan bireylerin yalnızlık düzeylerinin destekleyici bağlanma ilişkileri ile iyileştirilebileceği belirtilmiştir (Weiss, 1969; Akt. Krause-Parello, 2008a).

Wood, Giles-Corti ve Bulsara (2005) evcil hayvan sahiplerinin evcil hayvanları aracılığıyla diğer evcil hayvan sahibi bireylerle etkileşime geçtiklerini belirtmişlerdir. Bu bağlamda evcil hayvan sahiplerinin çevrelerindeki birçok evcil hayvan sahibini tanıdıklarını ve onlarla bir tür iletişim kurduklarını öne sürmüşlerdir. Çalışmada evcil hayvan sahiplerinin, evcil hayvanı olmayan bireylere göre yabancılarla iletişim kurmada daha rahat oldukları belirtilmiştir. Aynı şekilde evcil hayvana bağlanma düzeyi yüksek olan evcil hayvan sahiplerinin yalnızlık düzeyinin az olduğu vurgulanmıştır. Yalnızlık ile evcil hayvana bağlanma arasındaki negatif ilişkiyi destekleyen çalışmalar (örn., Black, 2009) olmakla birlikte aksi çalışmalar (örn., Howe, 1995) da bulunmaktadır. Archer (1997) ise insan ilişkileri zayıf olanların evcil hayvanı insan yerine koyduklarına dair yeterli bulgu olmadığını belirtmekle birlikte yalnız yaşayanların veya çocuksuz bireylerin evcil hayvana güçlü bir şekilde bağlandığını da savunmuştur.

Benzer Belgeler