• Sonuç bulunamadı

Yakınlaştırma (Takrîb) ve Yakınlaştırmayı Artırma

1.8. el-Câhız Dönemi’nde Edebi Hayat

2.1.12. Yakınlaştırma (Takrîb) ve Yakınlaştırmayı Artırma

Başka bir yerde müellifin “Maymunlar ve Diğerleri Hakkında İddia Edilenler” başlığı altında şöyle yazdığını görüyoruz:

“Maymunların hayvan ile insan arası bir yapıda olduğu, geçmişte yeryüzünde bir ümmet olduğu ve Allah Teâla’nın ayetine istinaden meleklere onları ertelemelerini ve lanetlemelerini emrettiği iddia edilmiştir: ...Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz, demişlerdi...”144143

139Muslim rivayet etmiştir, Sıfatu’l-Cenne (2834), Bab 6, Cennete girecek ilk zümre.el-Kurtubî,. IX,

s. 137. 140el-Kurtubî, IX, 137. 141 et-Taberî, XXII, 272. 142el-Câhız, s. 188-189. 143Bakara 2/30. 144el-Câhız, s. 189.

46

İnsan yeryüzünde yaşar ve yeryüzünde ilk ve son yaşayanın kendisi olduğunu zanneder. İnsan böyle bir zan içerisindeyken el-Câhız bu yazısında, insanoğlundan önce yeryüzünde yaşayan bir ümmet varlığından söz edenler olduğunu söyler. Gerçekte bu yazının kısmen okuyucunun zihninden uzak olduğu sezilmektedir. Bu nedenle el-Câhız ilk bakışta okuyucuya uzak görünen bu meseleye ilişkin düşüncesini okuyucuya yaklaştırmak ister. Bu bağlamda Bakara suresinin 30. ayetini zikreder ki ayetin tamamı şöyledir: “Hani, Rabbin meleklere ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım!’ demişti. Onlar, ‘Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.’ demişler, Allah da‘Ben sizin bilmediğinizi bilirim!’ demişti.”

“Hani, Rabbin meleklere” ayetinde geçen “ve-iz” te’kid harfidir. Mazi için (ذإ) müstakbel için (اذإ) kullanılır. İkisi birbirinin yerini de alabilir. el-Müberred şöyle der: “Müstakbel ile birlikte (ذإ) geçerse manası Allah Teâla’nın şu ayeti gibi olur: Hani kâfirler senin için tuzak kuruyorlardı...”145

Mazi ile birlikte (اذإ) geçerse manası müstakbel olur. Allah Teâla’nın şu ayeti gibi: En büyük felaket (kıyamet) geleceği zaman...”146

Ebu Ubeyde ise “iz”in ziyade olduğu söyler. Zeccâc ve Nehhâs bu sözü reddederek isim ve zaman zarfı olduğunu, ziyade olmadığını söyler. “Hatırla ki, hani demişti ki” şeklinde takdir edilmiş bir mahzuf fiil ile ilgili olması da muhtemeldir. Allah Teâla’nın “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım!” ayetinde geçen ( لعاج) (kılacağım) kelimesi (قلاخ) (yaratacağım) demektir. Ayetteki halife ise fail manasındadır yani yeryüzünde insandan önceki meleklere yahut melek dışı varlıklara halef olacak insan kast edilir. Ayetteki halife ifadesinin mef’ul manasında olması da muhtemeldir yani halef kılınacak olan insan anlamı taşıması ihtimali de vardır. Tıpkı mef’ul olarak kesilmiş hayvan için kullanılan “zebîha” ifadesinde olduğu gibi Buradaki halef, tahrîk ile salihler, teskîn ile şerliler manasındadır. Yine halife, cemaatin okuyuşuna göre fâ ile okunur. Ancak Zeyd bin Ali’nin halifeyi durarak okuduğu nakledilmiştir ki bu durumda halife, Âdem (as) manasında olur. Yani Allah’ın hükümlerini ve emirlerini beyan etmek üzere gönderilmiş halifesidir. Zira Allah’ın yeryüzündeki ilk peygamberi odur. Ebu Zer’den Rasul’ün şöyle dediği

145Enfal 8/30.

47

kesinlikle biliyoruz ki melekler kendilerine öğretilenden başka bir şey bilmezler ve bilmedikleri şeyi konuşmazlar. Çünkü Allah Teâla şöyle buyurmuştur: “Onlar Allah’tan önce söz söylemezler...”147

ki bu onlara bir övgüdür. O hâlde melekler nasıl “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın?” demişlerdi? Buradaki mananın, halife lafzını işittiklerinde insanoğlu içinden bozgunluk yapacak kimseler çıkacağını anladıkları şeklinde olduğu söylenmiştir. Çünkü halifeden kasıt, ıslah etmek ve bozgunculuğu ortadan kaldırmaktır. Ancak bu masiyet hükmü herkese genellenmiştir. Bunun üzerine Allah Teâla, içlerinden bozguncular olduğu gibi, bozguncu olmayanların da bulunduğunu beyan etmiştir. Meleklerin sözünü düzeltmek üzere “Ben sizin bilmediğinizi bilirim!” buyurmuş ve bu husus Âdem’in tüm isimleri bilmesiyle teyit edilmiştir.”148

Yukarıdaki hususlardan anlaşıldığı üzere müellif, ayetin bağlama uygun kısmını seçmekle yetinmiş, hilafet ve istihlaf ile alakalı kısmını göz ardı etmiştir. Oysa medlûlü ile bu kelime, okuyucunun zihnine Âdem’den önce bir ümmetin varlığı düşüncesini yaklaştırmaktadır. Allah Teâla’nın “Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” ayeti ise “Sıfatına layık olmayan her şeyden seni münezzeh tutarız!” demektir. Onların sözündeki tesbih kötülükten tenzihtir.

َب ث ىشعأ لوق هنمو

( :

ع رسلا

)

...

ِرخاووووووووووووووووووووووووووووو لا ََوووووووووووووووووووووووووووووَمَق َع وووووووووووووووووووووووووووووِم َنا بوووووووووووووووووووووووووووووُس

ُهُرووووووووووووووووووووووووووووووو َ َ اووووووووووووووووووووووووووووووو اوووووووووووووووووووووووووووووووّمَل ُلووووووووووووووووووووووووووووووووقَأ

A’şâ Beni Salebe’nin şu şiiri de böyledir:

Kibri bana geldiğinde derim ki o kibirli Alkame’den münezzehim.

147el-Enbiyâ 21/27.

48

Yani “Alkame’den berîyim.” anlamını ifade eder. Bu ifade es-sebh kelimesinden müştaktır, çekmek ve gidermek anlamındadır. Allah Teâla şöyle buyurmuştur: “Çünkü gündüzün sana uzun bir meşguliyet vardır.”149

Buradaki sebh, Allah Teâla’yı tüm kötülüklerden tenzih ve tebrie manasındadır. Ayetteki “hamdin ile” ifadesi ise “Hamt ederek tesbih ederiz.” demektir. İki söz arasında bir ara cümle olması da muhtemeldir. Ayrıca şu anlam kastedilmiş olabilir:“Biz seni tesbih ve takdis ediyoruz, sonra onlar ibadet ve hidayet filini Allah’a nispet etmişler, bunun için Allah’a hamt etmişlerdir. Yani sen gösterdiği hidayet ile hamda en layık olansın. Yine seni takdis ederiz. Seni yüceltir, zikrini layık olmayan her şeye karşı tertemiz kılarız.” Bunu Mucâhid ve diğerleri söylemiştir. Dahhâk ise şöyle der: Senin rızanı kazanmak uğrunda nefislerimizi tertemiz kılarız. Katâde de senin için namaz kılarız, demiştir. Buradaki namaz, her tür tazim, takdis ve tesbihi kapsar: “Allah Rasulü (sav) rükûda ve secdede şöyle derdi: (

حو رلاو َكئ لما ّبر سودق حو بس

)”150

Kutsamak lafzı nasıl tasrif edilirse edilsin temizlik ve temizlemek manasındadır. Su kovasına da (سَدَق) denmiştir çünkü oradan abdest alınır ve temizlenilir. ( وداقلاس ) da öyledir.151

Bu bağlamda geçen söz konusu ayete ilişkin incelikli manalar ortaya konulduktan sonra el-Câhız’ın maksadını açıkça görmek mümkün olabilmektedir: uzak olanı yakınlaştırmak.Ancak el-Câhızbununla yetinmemiş, yakınlığı daha da artırmak isteyerek aynı maksatla başka bir ayeti zikretmiştir: “Bu nedenle Allah Azze ve Celle Âdem ve Havva’ya şöyle demiştir: “...ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”152

Bu da zalimin ve zulmün yeryüzünde olduğunu gösterir.”153

Müellif, okuyucuyu düşüncesine daha da yaklaştırmak için bu ayeti zikreder. Bu yakınlığı ifade etmek üzere, “bu da gösterir ki” ibaresinden sonra sözünün sonunda okuyucu ile düşüncesi arasındaki mesafe âdeta yok olur, zikrettiği ayet-i

149el-Muzzemmil 73/7.

150Muslim rivayet etmiştir, Salah, s. 487, Bâb 42; Rükû ve Secdede Ne Denir.el-Kurtubî . I, 233.

151el-Kurtubî, I, 232-234.

152Bakara 2/35.

49

kerimelerden sonra uzak olan, artık uzak olmaktan çıkar. Bu nedenleel-Câhız, Bakara suresinin 35. ayetinin bir kısmını alır. Ayet şöyledir: “Dedik ki ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”

“Zalimlerden” yani Allah’a masiyet ile kendilerine zulmedenlerden, demektir. Buradaki ağaçtan kastın buğday, asma ya da incir olduğu söylenmiştir. Zann-ı galibe göre buğday olsa gerektir.154

“Bu nedenle denilmiştir ki isyan ağacından beslenmiş insan nasıl isyankâr olmaz.”155

Yukarıda belirtilen beliğ ayet-i kerimelerden anlaşılmaktadır ki el-Câhız, bu ayetler ile kitabında birden fazla maksat için istidlalde bulunmuş ancak kimi zaman - burada olduğu gibi- kendisine ve ayete ilişkin düşüncesine yararlı kısmı kullanmamıştır. Bu kullanım biçimine rağmen belirtilen maksada yani ilk bakışta uzak görüneni yakınlaştırma ve bu yakınlaştırmayı artırma maksadına uygun olarak el-Câhızbu iki ayete yer vererek amacına ulaşmaktadır.

Benzer Belgeler