• Sonuç bulunamadı

2.4. Ermeniler

Bölgede yaşayan bir başka topluluk da Ermenilerdir. Ermeniler, Hıristiyanlığın bir kolu olan Ortodoks mezhebine bağlı etnik bir gruptur.58

57 http://vatankirim.net/wp-content/uploads/2018/01/cufutkale.jpg [E.T: 02.09.2019].

58 Yücel Öztürk (2000). Osmanlı Hakimiyetinde Kefe. Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Milli Kütüphâne Basımevi, s. 223.

Çoğunlukla Kefe şehrinde bulunan bu grup, Kudüs Ermeni Patrikliği’ne bağlıdır.59 Ayrıca Bahçesaray’da kendilerine ait bir de mahalle bulunmaktadır.60

İncelenen defterde Ermenilerin, yarımadada borç, alışveriş, gayrimenkul satışları gibi faaliyetlerde bulunduğu tespit edilmiştir. Ermeni taifesinden olan Asva veled-i Ogüb’ün, Karasu’daki Ermeni Mahallesi’nde bulunan darını yine bir Ermeni olan Ogüb veled-i Kaçader’e 20 kuruşa sattığına dair bir hüccet kaydı bulunmaktadır.61

Bir başka örnek de Davud veled-i Murad’ın Tüccar Mehmed bin Abdullah’a 11.5 kuruş borcu olduğunu itiraf ettiği bir hükümdür.62

16 numaralı defterde tespit edilen Ermeni isimleri tablo haline getirilerek aşağıya konulmuştur. Ermeniler ağırlıklı olarak Arslan, Dimitri, Kalus, Laçin, Mardus, Murad, Ogüb, Sarıkız ve Yogda gibi isimleri kullanmışlardır.

Tablo 8. 16 Numaralı Defterde Adı Geçen Ermeni İsimleri

Aleksandre Evanis Kata Mardus Satılmış

Aleks Hınzır Kerake Matyus Şah Murad

Arslan Hormesma Kosta Minas Şirvan

Asva Hosta Laçin Murad Tavit

Aydın İhvader Losfin Ogüb Yagob

Bagadır Kaçader Nikogos Payar Yani

Batre Kaçdar Nogaş Raskador Yogda

Çohar Kalus Mana Sarıkız

Dimitri Karyazı Mardonis Sarkiz

2.5. Kıptîler

Kıptîler, Kırım yarımadasında bulunan bir başka topluluktur.63 “Kıbt” kelimesinin, Nuh peygamberin torunlarından biri olduğu sanılan Kuftaim’in adından

59 Bıyık (2007). a.g.e., s. 103. 60 KŞS, vr. 88, hk. 2. 61 KŞS, vr. 87, hk. 8. 62 KŞS, vr. 88, hk. 3.

63 Emine Dingeç (2017). Osmanlı Devleti ve Eflak ve Boğdan’da Köleleşen Romanlar. Osmanlı Devleti’nde Kölelik: Ticâret, Esâret, Yaşam. (Ed. Zübeyde Güneş Yağcı, Fırat Yaşa), İstanbul: Tezkire Yayıncılık, s. 145.

yahut Mısır’da bulunan Koptos şehrinin isminden türetildiği ileri sürülmüşse de ilim camiasında kabul edilen görüşe göre bu kelime Grekçe’den gelmektedir.64 İncelenen defterde Kıptîlerin hangi dine mensup oldukları belirtilmediğinden Kıptîlerin dini inançları hakkında kesin bir tespitte bulunulamamaktadır. Defterde Kıptîlerle alakalı toplam 4 kayıt vardır. İncelenen kayıtlardaki kişileri dikkate aldığımızda bazılarının isimleri bizlere Müslüman olduklarını düşündürtmektedir.

Örneğin Şubat 1672 tarihli bir belgede borcunu itiraf eden bir Kıptî’nin adı Usta Hacı Gazi bin Tosun’dur.65 Tespit edilen bazı Kıptî isimleri şu şekildedir: Hacı Gazi, Hızır, Sefer Gazi ve Molay.

Grafik 3: 16 Numaralı Defterdeki Kayıtların Din ve Etnik Yapıya Göre Oranı.

2.6. Aile Kurumu

Toplumsal bir yapı olan aile, kadın ve erkeğin hayatlarını birleştirmeleri ve sahip oldukları çocuklarıyla birlikte ortaya çıkan bir kurumdur. Bir toplumu anlayabilmek için o toplumu meydana getiren bireylerin kişiliklerinin geliştiği aile hayatlarını çözümlemekten geçmektedir. Böylelikle örf, âdet, gelenek, görenek ve töre gibi o toplumun kimliğini ortaya çıkartan özellikleri tespit edilir. Genellikle bir aile bulunduğu yöreye göre şekillenirken bir imparatorluk coğrafyasında oluşan aile farklı etnik gruplara mensup kişilerden oluşabilir. Ancak bu devlet bir İslam ülkesi ise farklılık dini kurallara göre şekil almaktadır. İslami kaidelere göre Müslüman bir

64 DİA (2002). Kıptîler. DİA, C. 25, s. 424. 65 KŞS 16, vr. 72, hk. 2. 1. 40% 2. 25% 3. 15% 4. 10%5. 2% 6. 4% 7. 4% 1. Müslüman 2. Ermeni 3. Rus 4. Yahudi 5. Kıptî 6. Boğdan 7. Acem

erkek gayrimüslim bir kadın ile evlenebilirken, bir Müslüman kadın gayrimüslim bir erkekle evlenemez.

Aile oluşumunda her toplumun kendi ahlâkî ve hukukî prensipleri vardır. Sağlıklı bir toplumun oluşması için sağlıklı ailelerin olması zaruridir. Dayanıklı temeller üzerine oturtulmuş ailelerin oluşması için ise dinç bireylerin yetişmesi gerekmektedir. Bu minvalde Kırım coğrafyasında aile kurumu incelendiğinde yapılarının İslam prensipleri dahilinde oldukları gözlenmiştir. Tabi ki ifade ettiğimiz durum bölgede yaşayan Müslümanlar nezdindedir. Gayrimüslimler kendi ahlâkî ve hukukî yapılarına göre aile kurmaktadır.66 Bunları dikkate alarak 16 numaralı deftere göre Kırım’da aile yapısı farklı meseleler üzerinden değerlendirilmiştir.

2.6.1. Evlilik Yapısı

16 numaralı defterde bulunan kayıtlar dikkate alındığında Kırım’da tek eşliliğin yaygın olduğu göze çarpar. Bununla birlikte az da olsa iki eşlilikte mevcuttur.67 Ayrıca muhallefât kayıtlarında ölen kişinin çocuklarının ortalama 2-3 olduğu tespit edilmiştir. Bunlardan hareketle Kırım’da çok çocuklu aile pek yaygın değildir.

Gençler genellikle “Kaz Yolma İmecesi, Gençlerin Akşam Oturmaları” gibi mevsimlik ananelerin olduğu vakitlerde veya bir akşam üstü pencereden birbirlerini görmek suretiyle tanışmaktadır.68

Tanışma faslı gerçekleştikten sonra kızın ailesi kıza talip olan oğlanın ailesini eve çağırır.69 Burada taraflar birbirlerine hediye sunarlar.70 Erkek tarafı, kızın ailesi tarafından para istendi ise para verir. Kız tarafı ise çeyizden havlu, gömlek gibi

66 Osmanlı Devleti’nde aile ile alakalı bir kararnâme. Bkz. Mehmet Âkif Aydın (1998). Hukūk-ı Âile Kararnâmesi. DİA, C. 18, ss. 314-318.

67 KŞS, vr. 62, hk. 4.

68 Çulpan Zaripova Çetin (2005). Tatar Türklerinin Düğün Geleneği. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, C. 2, S. 3, s. 95.

69 a.g.m., s. 98.

hediyeler verir. Taraflar anlaşılırsa nikah yapılır. Eğer nikah bozulursa taraflar verdikleri hediyeleri geri alırdı.71

Nikahtan sonra düğün hazırlıkları yapılır. Düğün merasimi genellikle 4 gün sürer.72 Böylece yeni bir aile kurulurdu.

16 numaralı Kırım kadıasker defterinde herhangi bir evlilik kaydı bulunmamaktadır. Evliliğe dair bilgiler genellikle boşanma ve mihr kayıtlarından elde edilmiştir.

2.6.1.1. Mihr Hadisesi

Bir hukukî kelime olarak mihr, evlilik esnasında erkek tarafından kadına verilen nikâh bedelidir.73 İslamî bir uygulamadır. Literatürde mihr kelimesinin eş anlamı olarak “nihle, ecr, ferida, alaik, ukr” kelimelerinin de kullanıldığı durumlar olmuştur.74 Kaynağı Kur’ân’dır.75 Genellikle mihr müsemma ve misil76 olmak üzere ikiye ayrılır. Müsemma kendi içinde de muaccel ve müeccel olmak üzere ikiye ayrılır.77 İşte bu ikisi sicillerde en çok karşımıza çıkan mihr türüdür.

Mihr-i müsemma, tarafların kendi rızaları ile anlaştıkları mihr türüne denir. Buna göre anlaşılan mihr bedeli nikahtan önce ödenerek kadının mülküne geçmiş ise “mihr-i muaccel”, nikâh akdinin gerçekleşmesinden sonra kocanın ölümüne veya boşanmasına kadar bir erteleme olmuşsa “mihr-i müeccel” denir.78

71 a.g.m., s. 114.

72 Ayla Altunay (2004). XVI. Ve XVII. Yüzyıllarda Kırım’da Siyasi ve Sosyal Hayat, Yayınlanmamış master tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, s. 63.

73 Devellioğlu (2007). a.g.e., s. 603.

74 H. İbrahim Acar (2011). Mehrin İslam Hukuku Açısından Değerlendirilmesi. İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, S. 17, s. 368.

75 Kur’ân-ı Kerîm, Nisâ Suresi 4/4.; Kur’ân-ı Kerîm, Nisâ Suresi 4/20.; Kur’ân-ı Kerîm, Nisâ Suresi 4/24.; Kur’ân-ı Kerîm, Nisâ Suresi 4/25.; Kur’ân-ı Kerîm, Bakara Suresi 2/236.; Kur’ân-ı Kerîm, Bakara Suresi 2/237.

76 Taraflar arasında bir mihr tâyin edilmemiş ise kadının mihr-i kendisine denk başka kadınların mihr oranına göre tespit edilir. Bkz. Saliha Okur Gümrükçüoğlu (2013). İslam Aile Hukukunda Kadının Mehir Hakkına Toplumun Bakış Açısı Üzerine Bir Değerlendirme. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 17, S. 4, s. 229.

77 H. İbrahim Acar (2011). a.g.m., s. 13-14.

78 Hadi Sağlam (2016). İslam Hukukunda Mehir Evlilik Sigortası Mıdır. Universal Journal of Theology, C. 1, S. 1, s. 7.

Defterde mihr hadisesinin konu olduğu toplam 12 kayıt bulunmaktadır. Örneğin İskele köyünden el-Hâc Hüseyin ibn-i Muslı eşi Saray Bike bint-i Sefer’i boşar. Saray Bike boşanmadan dolayı hakkı olan 25 altın mihr-i müeccelinin 15 altınından vazgeçer.79 İncelenen kayıt Kırım’da boşanma durumunda uygulanan mihr-i müeccele örnektir. Erkek boşanma durumunda mihri ödemiştir. İncelenen kayıtlarda en çok da bu mihr türü göze çarpmaktadır.

2.6.1.2. Boşanma Olayları

Birbirini seven insanların evlenmesi ne kadar doğal bir olay ise evli bir çiftin maddî ve manevî sebeplerden dolayı boşanması da bir o kadar doğaldır. Kişiler anlaşamadıklarında, akraba büyükleri ve eş-dost çevresi ailenin dağılmaması için çaba gösterirler. Yapılan çaba bazen aileyi bir arada tutarken bazen de ailenin dağılmasının önüne geçemez. İşte bu durumda İslam, kadın ve erkeğin boşanma durumunda haklarını korumalarını sağlayacak prensipler geliştirmiştir. Böylelikle İslam hukukunda farklı türde boşanma (talâk) kaideleri oluşmuştur.

Boşanma, İslam literatüründe “talâk” kelimesi ile belirtilmiştir. Temeli Kur’ân-ı Kerîm’dir.80 Lügat anlamı olarak “serbest kalmak/serbest bırakmak

bağından kurtulmak/bağını çözmek” manalarına gelmekte iken hukukî olarak evli bir

çiftin nikâh akitlerinin bozulmasına karşılık gelir.81 Biçiminin Kur’ân ve hadis ile belirlendiği talâk, sünnî ve bid’î olmak üzere ikiye ayrılırken, neticesine göre de ric’î, bâin ve selase olmak üzere üçe ayrılır. Buna göre;

Sünnî Talâk; Ölçülerinin Kur’ân ve sünnet olduğu, kınamayı ortadan kaldıracak şekilde sağlandığı, âni duygu ve hareketlerden kaynaklanan boşanma sonrasında gerçekleşen pişmanlığın kabul gördüğü türdür.82 İncelenen 16 numaralı Kırım kadıasker defterinde böyle bir boşanma kaydına rastlanılmamıştır.

79 KŞS, vr. 11, hk. 6.

80 Kur’an-ı Kerim, Bakara Suresi, 2/229.

81 H. İbrahim Acar (2010). Talak. DİA, C. 39, s. 496.

82 Rifat Uslu (2018). Talak Suresinin İslam Aile Hukuku Bağlamında Değerlendirilmesi. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C. 11, S. 59, s. 1438.

Bid’î Talâk; Hukuken geçerli olan ama sünnî boşanmaya uygun olmayan talâk türüdür.83 İncelenen 16 numaralı Kırım kadıasker defterinde böyle bir boşanma kaydına rastlanılmamıştır.

Ric’î Talâk; Gerçekleşen bir evlilik akdinden sonra gerçekleşen cinsel ilişki sonrasında herhangi bir bedel karşılığı, bâin talâkı uygulanmasına neden olacak bir fiil veya benzetme olmaksızın, üç boşama ile dile getirilmeyen boşanma, iki talâk ile boşanma veya tek bir söz ile boşanma olarak açıklanmıştır.84 İncelenen 16 numaralı Kırım kadıasker defterinde böyle bir boşanma kaydına rastlanılmamıştır.

Bâin Talâk; Kesin bir şekilde evliliği ortadan kaldıran, eşler arası miras hukukunu bitiren, karı-koca arasında eş hukukunu sonlandıran boşanma türüdür.85 Bu boşanma türünü talâk-ı selase ortaya çıkartır.

Talak-ı Selase: Kişi, hanımına bir veya iki kere “boş ol” diye boşamış ise tekrar hanımına geri dönebilir. Ancak üçüncü kere “boş ol” der ise (talâk-ı selase) gerçekleşmiş olur. İncelenen 16 numaralı Kırım kadıasker defterinde talâk-ı selase ile gerçekleşen kayıtlar tespit edilmiştir.

Örneğin Hüseyin isimli şahıs, eşi Hub Sultan bint-i Hüseyin’i talâk-ı bâin ile boşamıştır.86 Bir başka örnekte, el-Hâc Hüseyin ibn-i Muslı, eşi Saray Bike bint-i Sefer’i talâk-ı bâin ile boşadığını mahkemede belirtmiştir.87 Ayrıca talâk-ı selase ile boşanma kaydı da tespit edilmiştir. İncelenen kayıt ise biraz tuhaftır. Erkek karısını boşamasını rağmen mahkemede boşadığını inkâr etmektedir. Fakat şahitler vardır. Kadın olaya tanık olan kişileri kadıya söyler. Şahitler de adamın karısına üç kere boş ol dediğini aktarırlar. Böylece adamın karısını boşadığı ortaya çıkar.88

83 Ülfet Görgülü (2017). İslam Aile Hukukunda Bid’î Talâk Meselesi. İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, S. 30, s. 340.

84 Pehlul Düzenli (2018). Türkçe Talâk Tabirleri ve Fıkhî Sonuçları. Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 46, s. 112.

85 Mehmet Hüsrevoğlu (2010). İslam’da Evlilik ve Boşanma. Kayseri: Arznet Yayıncılık, s. 152. 86 KŞS, vr. 75, hk. 3.

87 KŞS, vr. 11, hk. 5. 88 KŞS, vr. 34, hk. 1.

2.6.1.3. Vasî Tâyinleri

Vesâyet müessesi, İslam hukuku ile Osmanlı hukukunda herhangi bir nedenden dolayı korunmayı gerektiren kısıtlı kişilerin muhafazası için oluşturulmuş önemli bir yapıdır.89 Lügatte “eklemek, bitişmek; birinden bir işi üzerine almasını

istemek” manasındaki “vasy” ifadesinden türeyen “vesâyet”, İslam hukuk dairesinde

yerine getirme yetkisi olmayan ya da ehliyeti eksik olan kişilerle yetkisi sonradan kısıtlananların mallarını koruma ve yönetme, sahipleri adına kullanma yetki ve sorumluluğunun baba yoksa dede ya da kadı tarafından bir kimseye verilmesine denir.90 İşte bu sorumluluk ve yetki sahibini de vasî denir.

Vesâyet yetkisini veren eğer bir baba veya dede ise bu kişilere mûsî, ehliyet verilen kişiye ise vasî veya mûsâ ileyh, yüklediği sorumluluğa mûsâ bih, vasîlik altındaki kişiye de mûsâ aleyh denir.91

Baba veya dede vasiyet bırakarak tâyin ettiği vasîye; vasî-i muhtar, hâkimin tâyin ettiğine ise vasî-i mansûb veya vasî-i kadı isimleri verilir.92

İncelenen 16 numaralı defterde toplam 6 vasî kaydı bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi vasîsi olduğu Mustafa, Ali ve Ayşe isimli çocukların mallarını teslim eden ve vasîlikten çıkan bir kişiye aittir.93

Vasî-i mansûba örnek bir kayıt şu şekildedir. Bostan köyünden Hüseyin Ali ibn-i Kantemir isimli şahıs vefat eder. Vefat eden kişinin aynı zamanda Kablan Dede ibn-i Hüseyin’de alacağı olduğu bir miktar para vardır. Bu durumda vefat eden kişinin kızı Bulek’e, Samır bin Kantem vasî olarak tâyin edilir. Samır, vasîlik yetkisine dayanarak Kablan Dede’de bulunan parayı ister. Kablan Dede de 1552 akçe parayı vasîye verir.94

89 Hüseyin Muşmal - İrem Gürbüz (2018). Osmanlı’da Vasîlik Kurumu: Konya Örneği. Turkish Studies International Academic Journals, C. 13, S. 16, s. 203.

90 Ali Bardakoğlu (2013). Vesâyet. DİA, C. 43, s. 66. 91 a.g.e., s. 66.

92 Ümit Güler (2016). XVII. ve XVIII. Yüzyıl Kıbrıs Kadı Sicillerine Göre Müslüman-Zimmi İlişkilerinin İslam Şahıs ve Miras Hukuku Açısından Tahlili. Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi, C. 2, S. 1, s. 196.

93 KŞS, vr. 79, hk. 1. 94 KŞS, vr. 83, hk. 6.

Bir başka kayıtta ise vasî, kendisine emanet edilen parayı inkâr etmektedir. Safiye bint-i Şah Hüseyin isimli kadın, vefat eden kocasının annesinden oğlu Abdülaziz ile kızı Fatma’ya 82 altın hisse düştüğünü ve bu paranın da vasî Hüseyin bin Abdullah da olduğunu söyler. Ancak vasî inkâr eder. Bundan dolayı kadından delil veya şahit getirmesi istenir. Kadın da, Mustafa Monla ibn-i el-Hâc Ali ile Osman bin Ali isimli kişileri şahit gösterir. Böylece adı geçen kişilerin şahitlik etmeleri üzerine davaya konu olan hissenin verilmesi hükmedilir.95

2.6.1.4. Nafaka Tespitleri

İslam dini, toplumun en mühim parçalarından biri olan kadın ve aile üzerinde îtinâ ile durmuştur. Kişilerin güzel bir evlilik yapmalarını kolaylaştırıcı etkenler ortaya koyarken, diğer taraftan onaylanan birlikteliğin bir gün bitmesi durumunda da hukukî düzenlemeyi sağlamıştır. Ailenin dağılması durumunda kadının her türlü güvence altında hayatını normal bir biçimde devam etmesini sağlayacak haklar tanımıştır. Nafaka bunlardan bir tanesidir.

Aile reisi, sorumluluğu altında olan eşi ve çocuklarını bakmakla mükelleftir. Ancak mükellefiyet boşanma ile hemen son bulmamaktadır. Kadının boşanmadan sonra yeni bir evlilik yapabilmesi için iddet96 denilen 4 ay 10 günlük süreyi97 beklemesi gerekmektedir. Çünkü kadının eski eşinden hamile olma ihtimali vardır. Eğer iddet içinde kadının bir çocuğu olursa çocuğun babası belli olacaktır. İşte bu zaman zarfında kadına ve varsa eğer çocuklarına nafaka bağlanır. Nafaka Arapça bir kelimedir. Lügatte “yenecek yemek, katık, maişet ve diğer zaruri ihtiyaçların

karşılanması maksadıyla kişinin kendisi ve aile fertleri için harcadığı her şeydir.”

şeklinde tanımlanır.98 Bir hukukî terim olarak nafaka; kocanın boşamış olduğu karısı

95 KŞS, vr. 67, hk. 5.

96 “İslam hukukunda, evliliğin herhangi bir sebeple sona ermesi durumunda kadının yeni bir evlilik yapabilmek için beklemek zorunda olduğu süreyi ifade eder.” Bkz. H. İbrahim Acar (2000). İddet. DİA, C. 21, s. 466.

97 “İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri kendi başlarına (evlenmeksizin) dört ay on gün beklerler. Bekleme sürelerinin sonuna geldiklerinde kendileri hakkında, normal ölçülerde yapıp ettiklerinden size bir sorumluluk yoktur. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.” Bkz. Kur’an-ı Kerim, Bakara Suresi, 2/234.

98 Lütfiye Akgül (2015). İslam Hukukunda Evli Kadının Nafakası ve Kapsamı. EKEV Akademi Dergisi, S. 62, s. 22.

ve çocukları için beslenme, barınma ve daha başka ihtiyaçları için vermekle sorumlu olduğu nakdî bedeldir.99

Nafaka bağlanırken verilecek olan meblağ veya tereke üzerinden hisse, ehl-i hibre vâsıtası ile belirlenmektedir. Ehl-i vukuf da denilen ehl-i hibre, hukukî meselelerde konuya özel teknik ve tecrübeye sahip uzman kişi ya da kişileri belirtmek için kullanılan bir kavramdır.100 Genellikle sicillerde ne kadar nafaka ücreti verileceği söz konusu uzman kişi ya da kişiler tarafından tespit edilir. Örneğin Haffâf (Ayakkabıcı) Cafer karısını boşamıştır. Oğlu Abdülcemil ile kızı Emine için nafaka olarak ehl-i hibrenin uygun görmesi ile günlük 4 akçe bağlanmıştır.101

Eğer koca kayıp ya da evi terk etmiş ise o zaman da nafaka uygulanmaktaydı. Çufutkaleli Havva bint-i Yako eşinin kayıp olmasından dolayı kızı Sadet bint-i Davet için kadılığa başvurarak nafaka miktarının belirlenmesini talep eder. Mahkeme de ehl-i hibre vâsıtasıyla günlük 3 akçeyi uygun görür.102 Bu kayıtta dikkat çeken husus, Karay Yahudisi olan bir kadının, çocuğuna nafaka bağlatmak için kadı mahkemesine gelmiş olmasıdır. Muhtemelen kendi mahkemelerinde aleyhine sonuçlanacağını bildiği için kadı mahkemesini tercih etmiştir.

Bir başka nafaka kaydı da şu şekildedir. Kablan veled-i Aleksandre isimli zimmi, cariyesinden olma Aleks isimli çorası için nafaka miktarının belirlenmesini mahkemeden talep eder. Mahkeme de ehl-i hibre vâsıtasıyla günlük 1 akçeyi münasip görür.103

İncelenen defterde toplam 18 nafaka kaydı tespit edilmiştir. Bunlara göre verilen nafaka miktarı ortalama 1-5 akçe arasında değişmektedir. Çoğunluğu boşanma ile alakalı olsa da terk etme ve kaybolma gibi durumlardan dolayı da nafaka kayıtları mevcuttur.

Başka bir nafaka kaydında ise koca karısını boşamış ve terk edip gitmiştir. Söz konusu durumdan kaynaklı Saliha bint-i Hüseyin, kocasının 5 ay önce kendisini

99 Mehmet Dirik (2015). İslam Aile Hukukunda Kocanın Nafaka Mükellefiyetini Düşüren Haller. İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, S. 25, s. 136.

100 Ali Şafak (1994). Ehl-i Vukuf. DİA, C. 10, s. 531. 101 KŞS, vr. 85, hk. 5.

102 KŞS, vr. 70, hk. 3. 103 KŞS, vr. 68, hk. 3.

boşayıp gittiğini söyleyerek çocukları için mahkemeden nafaka miktarının belirlenmesini talep etmiştir. Mahkeme de ehl-i hibre vâsıtasıyla çocuklarının her birine günlük 2 akçe bağlanmasını uygun görmüştür.104

Bir nafaka kaydı da kocanın kaybolması ile ilgilidir. Bahçesaray’dan Nesli bint-i Hamza, kocası Musa’nın kaybolmasından dolayı mahkemeden nafaka miktarının belirlenmesini ister. Mahkeme de ehl-i hibre vâsıtasıyla günlük 5 akçeyi münasip görür.105

2.6.1.5. Muhallefât Kayıtları ve Miras Durumu

Şer‘iyye sicillerinde en çok karşılaşılan belge türlerinden birisi de muhallefât kayıtlarıdır. Lügatte “geride kalan, geriye bırakılan” anlamlarına gelen muhallefât ölen kişinin bıraktığı mal varlığıdır.106 Osmanlı Devleti’nde vefat eden kişilerin arkalarında bırakmış oldukları eşya ve malların tespit ve taksiminin vazifesi, kadıların sorumlulukları arasındadır. Bu sepeble tespit edilen emval sicile değerleriyle birlikte kaydedilir. Ölen kişinin yakını var ise kaydedilen mallar bölüştürülerek hak sahiplerine dağıtılır. Böylece ailelerin servet yapıları ortaya çıkar.

İncelen defterde toplam 57 muhallefât kaydı tespit edilmiştir. Tespit edilen muhallefât kayıtları üzerinden o dönemde kullanılan araç-gereçler, ev içi eşyalar ve giyim-kuşam emtiaları tablolaştırılmıştır. İncelenen kayıtlardan aynı zamanda ürünlerin fiyatlarının da tespit edilmesi ortalama bir ürünün o dönemin piyasasındaki değerini anlamamıza imkân vermektedir.

Örneğin, Fatma isimli kadın vefat etmiştir. Eşi İsmail ve oğlu İvaz’dır. Geride bıraktığı mal varlığının 50 altını mihrdir. Bunun dışında yorgan, yastık, çarşaf ve minder gibi ev içi eşyaları, tabak, sahan gibi mutfak araçları, 1-2 gömlek ve diğer eşyaları da vardır. Hepsinin toplamı 62 altın, 610 akçedir.107 İncelenen defterde tespit edilen terekeler göz önüne alındığında her ölen kişinin söz konusu muhallefât miktarı farklıdır. Bu miktarlar altın, kuruş ve akçe cinsinden kayda geçirilmektedir. Bayram

104 KŞS, vr. 50, hk. 2. 105 KŞS, vr. 25, hk. 1.

106 Tahsin Özcan (2005). Muhallefât. DİA, C. 30, s. 406. 107 KŞS, vr. 80, hk. 3.

isimli kişi vefat ettiğinde, Hüseyin, Mustafa, Hasan, Ömer ve Ali isimli 5 oğlu ve Ayşe isimli bir kızı vardır. Arkasında bırakmış olduğu mal varlığının değeri 177 kuruş, 41 akçedir.108 150 kuruş 100 altın eder. Bu dikkate aldığında 27 kuruş 2700 akçe yapar. Kalan 41 akçeyi de eklediğimiz de Bayram’ın 100 altın 2741 akçelik mal bırakmış olduğu tespit edilir.

Çufutkaleli Bekçi’nin muhallefât kaydı ise şu şekildedir. Öldüğünde sâdece İsak isimli bir oğlu vardır. Bıraktığı mallar arasında altından yapılmış eşyalar bulunmaktadır. Altın tokmak, altın kazan, altın sarık, 5 altın yüzük gibi malların dışında çeşitli kaftanlar ve ev içinde kullanılan emtialar da dikkat çekmektedir. Toplam mal varlığı 107.5 altındır.109 1 altın 150 akçe etmektedir. Buna göre tespit edilen miktar akçe cinsinden 16125 akçe yapmaktadır.

Tespit edilen muhallefât kayıtlarına göre o dönem içinde kullanılan elbiselerin ve takıların bir dökümü şu şekildedir.

Benzer Belgeler