• Sonuç bulunamadı

Yabancı Dil Öğretiminin Genel Ġlkeleri Bağlamında Atasözü ve Deyimlerin

III. BÖLÜM

4.2 Yabancı Dil Öğretiminin Genel Ġlkeleri Bağlamında Atasözü ve Deyimlerin

Bu baĢlık altında araĢtırmamızın temel problemi ile doğrudan doğruya bağlantısını sağlayabildiğimiz ilkeler ele alınacaktır. AĢağıdakiler yabancı dil öğretiminin genel ilkelerinin tamamı değildir.

a- Kullanılan, yaĢayan dilin öğretilmesi gereklidir.

Aksi durumda öğrenci öğrenmeye çalıĢtığı dil ile sokakta konuĢulan dil arasında ikilemde kalacak ve sağlıklı iletiĢim kuramayacaktır. Bu sebeple hazırlanacak materyallerde ve uygulanan programlarda, kullanılan dildeki en yaygın deyim ve atasözleri yer almalıdır. Unutulmamalıdır ki deyim ve atasözleri kullanılan, yaĢayan dilin içinde çok önemli bir yere sahiptir.

AraĢtırmacı olarak bu durumu Türkçenin tarihsel süreçte yabancılara öğretiminde kullanılan kitap ve sözlüklerin özelliklerinden yola çıkarak açıklamayı uygun buluyoruz. AraĢtırmamızda daha önce yer ayırdığımız ‗‘Yabancılara Türkçe Öğretiminin Dünü ve Bugününe Toplu Bir BakıĢ‘‘ adlı bölümde adı geçen bazı kaynaklarda, öğretim sürecinde atasözü ve deyimlere daha fazla yer verildiğini görmekteyiz. Bunlardan araĢtırmamızın temel problemi bağlamında en önemlisi, yabancılara Türkçenin öğretimi konusunda ilk eser kabul edeceğimiz Karahanlı Türkçesi döneminde KaĢgarlı Mahmut tarafından 1072–1074 yılları arasında kaleme alınan Divânü Lügat’it-Türk’tür. Yazar, eserde dil öğrenmede örneklerin, metinlerin önemini çok iyi fark etmiĢ, verdiği çok sayıda örneği günlük hayattan, atasözlerinden, manzum sanat eserlerinden derlemiĢtir. Türkçeyi öğretirken, Türk kültürünü de tanıtma, öğretme amacını gütmüĢ, bu konuya özel bir önem vermiĢtir. KaĢgarlı Mahmut’un bu tutumu modern dil öğretim ilkeleriyle örtüĢmektedir.

Bir dilde en çok kullanılan atasözleri ve deyimlerin tespit edilebilmesi için belli aralıklarla kelime sıklığı araĢtırmaları yapılmalıdır. Aynı durum diğer sözcükler için de geçerlidir. Bu araĢtırmalar ne yazık ki ülkemizde yeterli ölçüde yapılamamaktadır. Temel söz varlığının tespit edilememesi, hazırlanacak öğretim

programlarının, materyallerin de bazı yönlerden eksik kalmasına neden olmaktadır. Bu eksiklik Türkçenin yabancı dil olarak öğretimini bir yana ana dili olarak öğretilmesinde de büyük sorunlar doğurmaktadır.

Barın, ―Yabancılara Türkçenin Öğretiminde Temel Söz Varlığının Önemi‖ (2003) adlı makalesinde dilimizin temel söz varlığı tespit edilirken Ģu noktalara dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizmektedir:

Öncelikle organ ve akrabalık adlarının, sayılarının, günlük hayatta sıkça kullanılan isim ve fiiller ile onlarla iliĢkisi olan kelimelerin, deyimlerin, atasözlerinin ve iletiĢimde önemli bir yere sahip kalıplaĢmıĢ sözlerin ele alınması gerekir.

Temel söz varlığının belirlenmesine yönelik çalıĢmaların, dil öğretiminde bir iĢlevinin olabilmesi için öncelikle Türkçenin hedef kitleye ne derece öğretileceğinin iyi belirlenmesi gerekir. Bu belirlemeler için de ihtiyaç analizi yapılmalıdır. Eğer, amacınız bir yabancının Türkiye‘de lisans veya lisansüstü öğrenim görebilmesini sağlayabilecek düzeyde bir dil öğretiminin yapılması ise belirlemeleriniz farklı, ev hanımlarına günlük ihtiyaçlarını karĢılayabilecekleri düzeyde Türkçe edindirmekse farklı olacaktır.

Temel söz varlığı belirlenirken yalnızca yazılı kaynaklara baĢvurulmamalı; söz gelimi iletiĢim kurmada sıkça kullanılan kalıplaĢmıĢ ifadeler (Günaydın, iyi günler, Allaha ısmarladık, güle güle, hayırlı iĢler vb.) konuĢma dilinde daha sık karĢımıza çıktığından, bu gibi ifadelerin de konuĢma dilinde taranması gerekir. Hazırlanan kitaplarda doğal dil esas alınmalıdır.

Temel söz varlığının belirlenmesinde en önemli husus kelimenin aslının Türkçe olup olmaması değil, sık kullanılması ve Türk insanının kelimeye yüklediği anlam zenginliğidir. Kelimelerin özellikle deyimleĢmiĢ halleri üzerinde durmak; eĢ ve yakın anlamlılar ile çağrıĢtırdığı kelimelerden de söz etmek; kelimenin temel, mecaz ve terim anlamlarının kullanımdaki farklılıklarına dikkat çekmek gereklidir.

Gerekli durumlarda öğretim elemanı ders kitabındaki sözcüklerle sınırlı kalmayıp kullanım sıklığı olan ve öğrencilerin ilgi duydukları alanlara dönük sözcüklere de yer verebilmelidir.

Sıklık araĢtırmalarının dildeki değiĢmeler doğrultusunda belli aralıklarla yapılması gerekir. Toplumsal, ekonomik, siyasal, kültürel nedenlere bağlı olarak çok değiĢik yönlerde ve hızla gerçekleĢen değiĢimlerden dil de etkilenmektedir. Toplumda ortaya çıkan yeni kavram ve değer yargılamalarından dolayı oluĢan yerli ve yabancı kelimelerin günlük hayatta ne sıklıkla kullanıldığı da göz önünde bulundurulmalıdır.

Tespit edilen sözcüklerin sözlüklerle sağlamasını yaparak bilgisayar ortamına aktarmak yeterli değildir. Köklere eklenen eklerle çok sayıda ve anlamda yepyeni sözcükler üretebilmek Türkçenin ayırt edici yönüdür. Bu sebeple kullanımdaki sözlüklerimizin birtakım eksikliklerinin olduğu unutulmamalıdır.

b-Öğretilen dilin kültürünün de öğretilmesi gereklidir.

Her dil ait olduğu kültürün özelliklerini taĢımakta, nesiller arası bağlantıyı sağlamaktadır. Atasözleri ve deyimler daha önce de çokça sözünü ettiğimiz üzere kültürel birikimin dildeki en güzel yansımalarındandır. Yabancı dil öğrenen birey o dille beraber o dili konuĢan ulusun kültürünü de öğrenir. Bu bağlamda kültür aktarımını en güzel Ģekliyle yapan atasözü ve deyimleri öğrenen ve iletiĢimde kullanan birey öğrendiği yabancı dile ve kültüre o denli hâkim kabul edilir.

―Özellikle deyimler çok iyi öğretilmelidir. Çünkü, günlük kullanımda deyimlere çok fazla yer vermekteyiz. Yabancı biri, Türkçedeki deyimleri iyi kullandığında insanlarla çok daha rahat iletiĢim kurabilmektedir. Burada önemli olan, kelimeleri hangi metinlerde ne Ģekilde kullanacağımızdır. YaĢantılardan kopuk olarak dil öğretilmeye kalkılırsa o zaman ne dil ne de kültür tam olarak öğretilebilir.‖ (Barın, 2004)

Deyimlerin, atasözlerinin öğretiminde kültürel kimliğimizi, çeĢitli alanlardaki baĢarılarımızı (mimari, müzik, sinema, spor... vb.) konu alan seçkin metinlerin, görsel- iĢitsel materyallerin kullanımına dikkat edilmelidir. AraĢtırmamızın ‗‘3.7. Kültür Aktarımında Atasözü ve Deyimlerin Rolü‗‘ baĢlığı altında bu konu daha ayrıntılı ele alınmıĢtır.

Ġlk iki genel ilke dıĢında kalanların daha önce ayrıntılarıyla araĢtırmamızın temel problemiyle bağdaĢtırdığımız yabancı dil öğretiminin temel ilkeleriyle

örtüĢtüğünü görmekteyiz. AraĢtırmacı olarak ―Kullanılan, yaĢayan dilin öğretilmesi gereklidir‖, ―Öğretilen dilin kültürünün de öğretilmesi gereklidir.‖ ilkelerinin dıĢında kalan yabancı dil öğretimindeki genel ilkelerin burada isimlerini zikretmekle uygun yetineceğiz.

Bunlar aĢağıda sıralanmıĢtır:

- Öğretime dinleme ve konuĢma becerilerini geliĢtirme ile baĢlanmalıdır.

- Telaffuza önem verilmeli, öğrencilerin öğretilen dilin seslerinin en iyi Ģekilde çıkarmaları sağlanmalıdır.

- Öğrencilerin bildiği sözcüklere dayanarak yeni cümleler kurması sağlanmalıdır.

- Yeni cümle kalıpları bilinen sözcüklerle öğretilmelidir. - Öğrencilere öğrendiklerini kullanma olanağı tanınmalıdır.

- Öğrencilerin yeni dil alıĢkanlıkları edinmelerine yardımcı olunmalıdır.

- Herkese eĢit söz hakkı tanınmalıdır.

- Öğrencinin kendini yazılı sözlü ifade edebilmesi sağlanmalıdır. - Hem bireysel çalıĢmalara hem de grup çalıĢmalarına yer verilmelidir. - Ders planlanırken derse çeĢitlilik getirilmeli, dersi sıkıcı olmaktan kurtaracak çeĢitli uygulamalara yer verilmelidir.

- Öğrenci baĢarısı ölçülürken sadece öğretilen konulardan soru sorulması gereklidir.

- Bütün bilgiler öğretilmeye çalıĢılmamalı, öğrencinin öğrenebileceği kadar bilgi verilmelidir.

- Bir seferde tek bir yapıyla uğraĢılmalıdır.

- Öğretim materyalleri kolaydan zora doğru sıralanıp sunulmalıdır. - Yeni bir yapı sunulmadan önce örnekler verilmelidir.

- Öğrencilerin yaptıkları hatalar anında düzeltilmelidir.

- Öğrencilerin temel cümle kalıplarını öğrenmesi ve ezberlenmesi sağlanmalıdır.

- Amaç dil ile ana dil arasında sorun olan ses ve yapıların öğretilmesi sağlanmalıdır.

4.3.Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri Bağlamında Atasözü ve Deyimlerin

Benzer Belgeler