• Sonuç bulunamadı

Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri ve Tartışmalar 1 Dilbilgisi - Çeviri Yöntem (Geleneksel Yöntem)

Salih UÇAK 2

2. Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri ve Tartışmalar 1 Dilbilgisi - Çeviri Yöntem (Geleneksel Yöntem)

Çeviri yöntem, en çok kullanılan yöntemlerden biridir. En eski dönemler-den bugüne kadar kullanmıştır. 19. yüzyılda Karl Plötz tarafından yeni-lenmiş ve geliştirilmiştir. Dilbilgisini öğretmeyi amaç edinen bu yöntem, özellikle dinî metinlerin hermenötik açıdan yorumlanması, başka bir dile çevrilmesi veya açıklanması için kullanılmıştır. Osmanlı medreselerin-de dil öğretiminin bu yönteme göre yapıldığını söyleyebiliriz. Özellikle Arapçanın öğretilmesinde “Sarf ve Nahiv” olarak bilinen ses ve yapıya dayalı öğretim çeviri yöntemin esas olarak kullanıldığını göstermektedir. Çeviri yöntem, dilbilgisi kurallarından yararlanarak dili yazılı olarak öğ-retmeyi ve metnin tam ve eksiksiz çevrilmesini amaç edinir. Bu nedenle çeviri yöntemde sözdizimi ve biçimbilgisi üzerinde özellikle durulur. Çe-viri yöntemde, dil kurallarını öğretmek esas olduğundan anadilin imkânla-rından azami ölçüde yararlanılır.

Çeviri yönteme metin ve metne bağlı dilbilgisi uygulamaları önemlidir. Metinde anlatılan konudan çok dil kalıpları üzerinde durulur. Metinde ge-çen sözcüklerin ezberletilmesi anadile çeviri noktasında gereklidir. Çeviri yöntemin en çok tartışılan yönü, konuşma ve dinleme becerisine hemen hemen hiç yer vermemesidir. Bir dili edinmenin göstergesi, o dili dört temel beceriye uygun olarak kullanmaktadır. Bir becerinin aksama-sı, o dilin tam olarak öğrenilmediğini gösterir. Yazma ve okuma becerisi için oldukça verimli olan bu yöntem, konuşma ve dinleme becerisi için yetersizdir. Çeviri yöntemde anadil ile hedef dil birlikte kullanılır. Sözcük seçimi ve dağarcığı metinle sınırlıdır. Cümle ve cümle yapıları üzerinde derinlemesine tahlil ve tasnifler yapılır. Önemsen en önemli nokta çeviri-nin doğruluğu ve kesinliğidir. Çeviri yöntemin öğretim dili, anadildir.

Türkiye’de mevcut dil politikaları takip edildiğinde özellikle akademik literatürde hâlâ çeviri yöntemin uygulandığını söyleyebiliriz. Uluslara-rası arenada geçerliliği olan ÜDS, KPDS ve YDS sınavlarının dayandığı seçenekli cevaplama sistemi, okuduğunu anlamayı ve çevirmeyi esas al-maktadır. Bu nedenle başta akademisyenlerimiz olmak üzere, insanlarımız konuşma becerisinden oldukça uzaktır.

2.2 Doğal Yöntem

Yabancı dilin anadil gibi öğretilmesi gerektiğini savunan yöntemdir. Çe-viri yönteme tepki olarak ortaya çıkan doğal yöntem, Lemsre ve Payne ta-rafından geliştirilmiştir. Doğal yöntemde dilin tarihsel gelişimi veya farklı lehçeleri üzerinde durulmaz. Klasik dil yerine o an konuşulan “konuşma dili” esas alınır. Çeviri yöntemin aksine dilbilgisini dikkate almaz. Eğer dilbilgisi öğretilecekse metinle beraber kavratarak öğretmeyi savunur. Do-ğal yöntem, okuma ve yazma becerisine ağırlık vermez. Önemsen beceri “konuşma”dır. Bu nedenle öğreticilerin “anadil”li olması önemlidir. Doğal yöntemde öğreticin aktif olması, hedef dilin öğrenilmesinde birincil ön-celiklerdendir. Bu yöntemde konuşma becerisinin geliştirilmesi için, öğ-rencinin güdülenmesi, hata yapsa bile konuşmaya devam etmesi istenir. Diyalog çalışmaları, ezber ve söz varlığının geliştirilmesi doğal yöntemin önerdiği uygulamalardır. Telaffuz ve konuşma akıcılığı, yöntemin başarı-sını gösterdiğinden ses ve diksiyon çalışmalarına dikkat edilir.

Doğal yöntemin tartışılan en ciddi yönü, dört temel beceriye eşit oranda yer vermemesi, yazma ve okuma becerilerinin yok sayılmasıdır. Öğrenci sadece konuşma dilini öğrendiğinden klasik dille karşılaştığında zorlan-maktadır. Diğer bir tartışma noktası, öğretici sorunudur. Anadilden yeteri kadar uzaman öğretici bulmak her zaman mümkün olmayabilir.

2.3 Direkt Yöntem/Dolaysız Yöntem (The Direct Method)

20. yüzyılın başında çeviri yönteme kadar tepki olarak ortaya çıkan bir metottur. Dolaysız metotta anadil kullanılmaz. Bütün beceriler hedef dilde verilir. Tümevarım yöntemiyle dilbilgisinin öğretilmesi gerektiğini inanır. Bu yöntemin uygulayıcıları, dilin kültürden ayrılamayacağını, dil ve kül-türün birbirini tamamlayan unsular olduğunu söyler. Bu bağlamda çağdaş eserlerin okutulması ve kültürel değerlerin hedef dilde verilmesi gerekti-ğini savunurlar.

Doğal yöntemden ayrılan en önemli özelliği, dört beceriye eşit derecede önem vermeleridir. Dolaysız yöntem öğreticileri, dereceli öğrenme mo-delinin uygulanması gerektiğine kanaat getirirler. Bu yönteme göre kur sisteminin yabancı dil öğreniminde sağlıklı yürütülmesi gerekir.

1950’li yıllardan sonra bütün dünyada yaygınlaşmaya başlamış ve sıkça kullanılmıştır. Yöntemin başarısı “öğretici odaklı”dır. Öğreticinin mater-yal seçimi, hazırlığı ve çabası yöntemin başarısı ile doğru orantılıdır. Bu yöntemde dersler diyalog, masal, fıkra ya da kısa bir hikâye ile başlar. Görseller ve öğretmenin dersle ilgili jest ve mimikleriyle desteklenir. İlk zamanlarda sözlü öğretim yapılır. Sonrasında kitap çalışmalarına geçilir. Anadili hiç kullanılmaz. Anadil kullanımına izin verilmediği için çeviri de yapılmaz. Tamamen hedef dil kullanılır. Hedef dil öğrenimini anadil öğre-nimiyle eşit tutan bir yöntemdir (Erdem, Gün, Sever, 2015: 557).

2.4 Belirtz Yöntemi/Uygulaması

Belirtz uygulaması, dört temel beceriyi de dikkate alan bir yöntemdir. Bu yöntemde anadilden çok hedef dile önem verilir. Öğreticiler anadili konu-şan (native speaker) kişilerden seçilir. Belirtz yönteminde önce dinleme ve konuşma becerisine ağırlık verilir. Konuşma becerisi belli bir seviyeye geldikten sonra okuma ve yazma becerisinin geliştirilmesine çalışılır. Belirtz uygulamasında öğretici çeviri yapmaz, gösterir veya uygulama ya-par. Bu sebeple dil öğretiminde beden dili, jest ve mimikler tamamlayıcı öğeler olarak kullanılır. Tek tek sözcük öğretimi yerine cümleyi öğretmeyi hedefler.

Belirtz yönteminde öğretici çok konuşmaz, konuşturur. Öğrenciyi diyalog kurması için güdüler ve cesaretlendirir. Bir kitap takip etmektense ihtiyaca göre günlük planların ve ders notlarının daha yararlı olduğunu düşünür. Doğal dille konuşma becerisinin geliştirilmesinde oldukça faydalı bir yön-temdir.

2.5 İşitsel-Dilsel Yöntemi (Audiolingual Method)

1930-1950 yılları arasında Amerika’da uygulanmış ve ciddi bir talep gör-müştür. Davranışçı kuramın önerdiği öğrenim modellerinden

etkilenmiş-tir. Skinner’in “taklit-ezber-alışkanlık” tezini dikkate alır. Yöntem, dört beceriyi de önemser. Ancak Fries’a göre dil öğrenmede takip edilmesi ge-reken bir sıralama vardır. Bu sıralama; dinlediğini anlama, konuşma ve okuduğunu anlama ve yazma şeklindedir.

İşitsel-Dilsel yöntemde dilbilgisi önemsenmez. Güncel dil dikkate alına-rak konuşma becerisinin geliştirilmesi en temel amaçlarından biridir. Dil öğretiminde yapısına göre dillerin önemine değinen kuramcılar, anadile benzer yapıda olan dillerin çok daha kolay; yapı itibariyle anadile benze-meyen dillerin daha zor öğrenileceğini ileri sürerler.

Uzun ve detaylı dilbilgisi öğretimine karşı olan yöntem, anadillerini konu-şan insanların o dilin gramer yapılarını tam olarak bilmediklerine dikkat çekerler. Bu bağlamda tümevarım ve tümdengelim metotlarıyla öğrenci-nin yeteri kadar dilbilgisi öğrenebileceklerini öngörürler. Diyalog kurma, iletişim ve günlük konuşmaların dil öğretiminde oldukça yararlı oldukla-rına inanırlar.

Hedef dil, o dili konuşan toplumun kültürüyle beraber öğretilir. Anadili kullanılmamaya özen gösterilir. Anadili edinimi ile ikinci dil öğrenimini eşit tutar. Edebi metinler yerine gündelik sözcüklerden diyaloglar oluştu-rularak dil öğretimi yapılır. Bu yöntemde “duy-tekrar et” şeklinde yinele-meler oldukça istendik davranışlar artar. Yoğun sözel alıştırmalar yapılır (Erdem, Gün, Sever, 2015: 558).

2.6 Bilişsel Yöntem (Cognitive Code- Learning)

Noam Chomsky’nin dönüşümlü dilbilim kuramı sonucu ortaya çıkmış bir yöntemdir. Bilişsel yönteme göre önemli olan hedef dilde cümle üretme düzenini kavramaktır. Yabancı dil öğrenen kişiler, dildeki yüzey yapıyı algılayabilirse çok rahatlıkla dili öğrenebilir. İşitsel-dilsel yönteme karşı olan bilişsel yöntem dilin yapısal bilgisinin öğrenilmesi gerektiğini savu-nur.

Anlamlı öğrenmenin gerçekleşmesi için dil yapısının genel hatlarıyla öğ-renilmiş olması gerekir. Bilişsel yöntem akla ve mantık yürütmeye değer verir. Dilbilgisinin tümdengelim yöntemiyle öğrenilebileceğini, bunun yü-zeysel olmasının gerektiğini savunur.

Bilişsel yöntem, dört temel beceriyi de öğretmeyi gaye edinir. Anadil kul-lanımına ve çeviriye sıkça yer verir. Öğrenilenlerin bir anlamlı bir bütün-lük oluşturması gerekir. Bu neden eski ve yani öğrenilenlerden bir sentez oluşturmayı hedefler.

Chomsky’nin dönüşümsel- üretimsel dil bilgisi teorisinden etkilenen bu yöntem, farklı durumlar karşısında kişinin öğrendiği sınırlı sayıda kuralla sayısız sayıda cümle üretebilecek ve yorumlayabilecek seviyeye gelmele-rini hedefler. Chomsky, derin yapıda dillerin aynı olduklarını sadece farklı dönüşümler, telaffuz ve sözdizimi gibi uygulamalarda yüzeysel olarak ay-rıldıklarını savunur. Bilişsel yaklaşımcılara göre birey dili kullanmadan önce dili edinmeleri gerektiğine inanır. Dil yetisi kazanmadan dili kullan-manın mümkün olmadığını savunurlar. Bilişsel öğrenmede temel ilke, öğ-renmenin anlamlı olması ve zihnin aktif süreçlerden geçmesidir(Köksal, Varışoğlu 2014: 86).

2.7 İşitsel - Görsel Yöntem (Credif/ St. Claud Yöntemi)

İletişim esaslı bir öğretim metodudur. Konuşma becerisi odaklı olan bu yöntemde ilk altı ay yazma ve okuma becerisine hemen hiç yer verilmez. Aynı zamanda dilbilgisine de yer verilmez. Çeviri yönteme karşıdır. Genel dil becerisin kazandırılması hedeflenir ve yüzeysel bir dilbilgisinin yeterli olduğunu savunur.

Görsel ve işitsel yöntem metinlerin ses ve görsellerle öğretilmesini önem-ser. Hedef dile ait metin ve konuşmaların üç aşamalı bir yöntemle verilme-si gerektiğini söyler. Buna göre;

a) Günlük konuşma dili

b) Basit metinler ( uzmanlık gerektirmeyen gazete ve dergi yazıları) c) Uzmanlık gerektiren alanlar (akademik metinler, terimler gibi) sıra ile

verilmelidir.

Dil, edinimin hızlandırılması için görsellerden ve sürekli anlamlı mesaj-lardan yararlanılması gerekir. Dil öğrenen kişinin pratik yapması, diyalog kurması gerekir. Konuşma becerisi için yeterli olsa da yazma ve okuma becerisi için eksiktir.

2.8 Telkin Yöntem (Suggestopedia)

Eğitimci Georgi Lozanov’un geliştirmiş olduğu dil öğretim yöntemidir. Bu yöntem, ruhbilim ve yoganın motivasyon özelliklerinden faydalanıl-ması gerektiğini söyler. Dil öğretim ortamlarının açık iletişim alanları ol-masını tavsiye eder. Telkin yolu ile öğrenme, çok iddialı bir yöntemdir. Bu yöntemin bir özelliği de dil yeteneği olup olmadığına bakılmaksızın herke-sin başarı göstereceği iddiasındadır. Telkin yöntemi ileri düzeyde konuşma yeterliliğini çabucak edindirmeyi amaçlar. Öğrenme stratejisini öğrencile-rin geniş kelime listeleöğrencile-rini ezberlemesi üzeöğrencile-rine dayandırır ve öğrencilere de böyle hedefler gözetmelerinin uygun olacağı telkin edilir (Tosun, 2006: 83). Yoga ve Budizm’in öğreti ve uygulamalarından faydalanılarak geliş-tirilen bir yaklaşımdır. Akıl ve bilim ilkeleri dışında “esinbilim”e ait ritüel-lerin kullanılmasıyla dili daha rahat öğrenmeyi amaçlar. Ruhsal ve mane-vi telkinlerle öğrenme kapasitesinin geliştirilmesini savunan yöntem, her bireyde var olan gizil potansiyelin harekete geçirilmesi temel ilke olarak kabul edilir. Öğrenmenin hızlandırılması, öğrenme zamanının kısaltılması bu yöntemin amaçlarından bazılarıdır. Dil öğretim literatüründe doğrudan kendine yer bulmayan telkin yöntemi, ruhsal gücün harekete geçmesi nok-tasında başvurulan bir uygulamadır.

2.9 İletişimci Yöntem (Communicative Method)

Chomsky’nin edim(performance) ve yeti(competence) kavramlarına ileti-şim yetisinin(communicative competence) eklenmesiyle ortaya çıkmış bir yöntemdir. Dilin bir iletişim aracı olduğu gerçeğinden yola çıkan metot, iletişim yetisini geliştirmeyi hedefler. Sosyolog Hymes’in iletişim ve kül-tür kavramlarını birlikte ele alınması noktasından hareket eden iletişimci yöntem, dil aracıyla sözlü ve yazılı iletişimin en üst düzeyde gerçekleşme-sini ister. Dilbilgisi kuralları yerine dilin kullanımını esas alır. İletişim yo-luyla cümle kurma becerisini kazandırmak yöntemin en temel ilkelerinden biridir. Öğrencinin aktif, öğreticinin pasif bir olduğu bir yöntemdir. Dilin akıcı bir kullanıma kavuşması üzerinde ciddiyetle durulur. Bu yönleriyle çokça tutulmuş ve kullanılmış bir yöntemdir. İletişimsel yöntemde, ya-bancı dil öğretiminde esas olan dil yapıları değil; iletişim ve etkileşimdir. İletişimsel yöntemde amaç belirlenirken bireysel farklılıklar ve iletişim faktörü dikkate alınır. Bu yöntemde toplumsal iletişim bağlamı önemlidir. Önemsen iletişim olduğundan dil hatalarına büyük bir hoşgörü ile yakla-şılır.

2.10 Eklektik Yöntem (Seçmeci Yöntem)

Seçmeci yöntem, bir kuramdan çok bir yöntem öneri uygulamasıdır. Tek bir yöntemin dil öğretmede yetersiz kalacağını, hedef kitle, amaç ve öğ-renme ortamlarına göre yöntem seçilmesi gerektiğini savunur. Buna göre var olan yöntemlerin iyi tarafları seçilip uygulanmalıdır. Seçmeci yöntem, dil öğretiminde makro ve mikro uygulamalara yer verilmesi gerektiğine inanır. Dil öğretiminde seçilecek metodun geniş boyutlu ve seçmeci olma-sı, başarı şansını yükseltir. Seçmeci yöntem, dil öğretiminde genel pren-siplerin belirlenmesinden yana tavır alır. Genel prenpren-siplerin yerine göre özel ilkelerle desteklenmesi fikri ise hedef dili öğrenen kişi veya grupların isteklerine göre şekillenir. Öğretici, amaca göre yöntem seçer. Seçmeci yöntem herhangi bir beceriyi öne çıkarmaz. Her beceri eşit önemdedir. Geniş bir uygulama alanı bulan seçmeci yöntem, sözcüklerin cümle ile öğ-retilmesi gerektiğini söyler. İhtiyaç hissedilmesi halinde anadilden yarar-lanmayı uygun bulan yöntem, öğreticinin yöntem bilgisine sahip olmasını ister. Bir bakıma yöntemlerden bir sentez yapılması ve amaca giden yolda uygun metodun seçilmesini savunur. Bireysel farklılıklar, öğrenme düze-yi ve sınıf mevcuduna göre her zaman bir yöntemin kullanılması öğren-me açısından başarılı sonuçlar veröğren-meyebilir. Bu sebeple dil öğretim yön-temlerini birbirinden kesin çizgilerle ayırıp tek bir yönteme bağlı kalmak doğru değildir. Seçmeli yöntem yeni gelişmelere açık olduğundan çağdaş bir yöntem anlayışı benimsediği ortaya çıkmaktadır(Erdem, Gün, Sever, 2015: 559).