• Sonuç bulunamadı

2.2. YaĢlanma ile birlikte yapı ve fonksiyon değiĢiklikleri sonucunda ortaya çıkabilecek sağlık sorunları

2.2.3.2. YaĢlanma boyunca görülen obezite ile iliĢkili hormonal değiĢiklikler

a. Büyüme hormonu (BH) sekresyonunda değiĢimler: BH uzun kemik

büyümesi kas anabolizması ve lipofiz uyarılması yoluyla büyümeyi ve vücut kütlesini düzenler. Bütününde BH, yağ kütlesini azaltır kas kütlesini arttırır. BH salgısı ve plazma BH konsantrasyonları peripubertal yaş ve erken yetişkinlik döneminde maksimum düzeye ulaşır ve giderek yaşlanmayla azalır. Yaşlılardaki azalmış BH salgısı yaşam kalitesini etkileyen kas kütlesi kaybı ve artan yağlanma, enerji seviyelerinde düşüş, azalmış kemik yoğunluğu ve psikolojik parametrelerdeki değişiklik gibi yaşlanma belirtilerine sebep olduğu düşünülmektedir (55). BH salınım

23

sıklığındaki ilerleyen azalma 30 yaş civarında başlar ve 70 yaşında, her 10 yılda ortalama %14‟lük bir düşüş ile en üst seviyeye ulaşır (56).

b. Geç BaĢlangıçlı Hipogonadizm (LOH) (Testesteron konsantrasyonunda azalma): LOH, yaşla ortaya çıkan testosteron

yoğunluklarındaki düzenli düşüş olarak tanımlanmaktadır. Testesteron üretiminin sabit bir başlama noktası ya da ani kesilmesi yoktur. LOH, 11 nmol/L (3.2 ng/mL) den daha az total testosteron yoğunluğu ve 220pmol/L (64 pg/mL)‟den daha az serbest testosteron yoğunluğuyla ilişkili en az üç cinsel belirtinin varlığıyla karakterize edilebilmektedir. Bu süreçte, total testosteron ve serbest testosteron yoğunlukları, her yıl %1 ve %3 arasında düzenli olarak düşmektedir. Bu değişiklikler geç başlangıçlı hipogonadizm ile sonuçlanır ve santral obeziteye neden olur (57).

c. Tiroid fonksiyonlarında değiĢimler: Yaşlanma süreci, tiroid hormon

üretimindeki çeşitli değişimlerle, metabolizma ve akitvite düzeyi ile ilişkilidir. Yaş ilerledikçe, serum tiroid uyarıcı hormon (TSH) ve triiyodotironin (hem T3 hem de

fT3) azalmakta, troksin (T4, fT4) konsantrasyonları değişmeden kalmakta, ters

T3 (rT3) ve tiroid antikorlarının (anti-Tg, anti-TPO) konsantrasyonları artmaktadır.

Aynı zamanda, tiroid hormonlarının biyolojik aktivitesi de azalmaktadır [48,49]. Bu durum, hipotalamus – hipofiz bezi – tiroid eksenlerindeki çeşitli seviyelerdeki değişimlerden kaynaklanmaktadır. Hipofiz bezinin TSH sekresyonunun azalması, muhtemelen tirotropların T4 ten gelen negatif dönütlerine karşı artan duyarlılığından

ya da azalan hipotalamik Tirotop –Salım Hormonu (TRH) sekresyonundan kaynaklanmaktadır. Yaş ilerledikçe, tiroid hormonunun etkisine dokudaki yanıtın azalması, obeziteye yol açan bazal metabolik hızın (BMH) %40‟a kadar düşmesine yol açar (58).

d. Adrenal Fonksiyon ile ilgili değiĢimler: Adrenal fonksiyon (çoğunlukla

kortizol salgısı) yaşam ve sağlık için çok önemlidir. Yaşlanan kişilerde kronik stres nedeniyle bazal kortizol konsantrasyonundaki artışın %20-50 kadar olduğu gözlenmiştir. Dehidroepiandrosteron (DHEA) ve DHEA sülfat (DHEA-S) 30 yaşından sonra yaklaşık %80 azalır. Artan kortizol ve azalan DHEA ve DHEA-S

24

konsantrasyonları; adrenal aksın kas kütlesini indirgemesi, yağ kütlesini arttırması ve yağ kütlesindeki dağılımın değişiminin merkezi obezitenin ortaya çıkışına katkıda bulunan işlevsel farklılaşması ile sonuçlanır (55).

e. Peptid sekresyonunda (leptin, ghrelin) iĢtahın merkezi düzenlemesiyle ilgili değiĢimler: Leptin ve barsak hormonları, yeme içme isteği ve ağırlık

kontrolünde önemli bir rol oynamaktadır. Leptin, besin alımı ve enerji tüketimi, yağ depolanması ve insülin düzenlenmesi sürecine dahil olur. Hem tokluk sinyali gibi hareket eder hem de düşük enerji alımı ve düşük yağ depolanması konusunda korumacıdır. Leptin hipotalamusta dolaşan diğer hormonları doğrudan yada dolaylı olarak kontrol eden nöronların üzerinde hareket eder (örneğin tiroid hormonu, seks steroidleri ve GH), bu yüzden obezite bağlantılı birçok değişiklikte rol oynar (55).

Leptin salgısı yağ depolarında biriken enerji miktarı ile doğru orantılıdır ve vücut ağırlığı ile birlikte artar. Leptin eksikliğinin nöroendokrin düzensizlikleri, üreme, kemik ve ilgili eksenlerin disfonksiyonuna bağlı metabolik anormalliklerle sonuçlandığı görülmüştür. Yaşlanan bireylerde artan bir leptin direnci ve yağlanmayla kıyaslandığında leptin konsantrasyonlarında orantısız bir artış da mevcuttur. Bozuk leptin reseptör sinyalizasyou, arızalı leptin taşımacılığı, bozulmuş obez reseptör, leptin sinyal yollarının doyurulabilir doğası, endoplazmik retikulum stresi ve bozulmuş leptin kaynaklı nöral plastisite/ devrenin leptin direnci gelişmesinde önemli rol oynadığı gösterilmiştir. Leptin direnci kısmen normal şartlar altında iştah ve enerji tüketimini uyaran oreksijenik peptid (NPY) salgılanmasının azalmasını içerebilir. Son zamanlarda santral obezite ile leptin etkileşimleri bilişsel gerilemede nedensel faktör olarak çalışırlar (55).

Ghrelin uzun süre açlık durumlarında yükselen, olağan günlük yeme seyrinde ise düşen bir hormondur. Yaşlanan bireylerde ghrelin konsantrasyonunda azalma, daha küçük porsiyonlar ile doyma, tokluk hissi ve yeme karşıtı davranış geliştirme görülebilir (55).

25

Adiponektin, adipositokinler olarak isimlendirilen adipoz salgılayan proteinlerin bir üyesidir. Adiponektin karaciğerde insülin etkisini hepatik glikoz üretimini arttırarak veya azaltarak bir insülin duyarsızlaştırıcı ajan olarak çalışır. Adiponektin konsantrasyonları insülin direnci durumunda düşer, insülin duyarlılığında yükselir. Tiazolidindionlarla tedavi ile ağırlık kaybı durumunda ise insülin duyarlılığı üzerindeki etkilerine ek olarak adipoenektin, lipoprotein lipazı arttırır ve lipid konsantrasyonlarını düşürür, endotel hücrelerdeki nitrik asit üretimini arttırır ve anjiyogenezi uyarır ve böylece anti inflamatuar ve anti aterojenik işlemlere aracılık eder (55).

f. Ġnsülin duyarlılığında değiĢimler: İnsülin duyarlılığı, obezite ve MS‟de

temel faktörler olarak kabul edilirken sık sık Tip 2 Diyabetes Mellitus (DM) gelişmesinde de yönlendirici faktör olarak görülür. Yaşlanmayla birlikte genellikle A-fetouin (abdominal obezite ile ilgili bir karaciğer glikoprotein) seviyesinde bir artışın eşlik ettiği insülin direncinde ve Tip 2 DM gelişmesinde pankreatik beta hücrelerinin aksiyonunda bir azalma gözlenir. Abdominal obezitede yağ yeniden dağılımı, leptin konsantrasyonunda, rezistin konsantrasyonunda ve inflamasyon

faktörlerinde [tümör nekroz faktörü (TNF)

anjiyotensin, plazminojen aktivatör inhibitör-1 (PAI-1)] artışı beraberinde getirir (55).

h. Gece melatonin sekresyonunda değiĢimler: Gece melatoninin salınımı,

35-40 yaşlarında sabit kalırken ilerleyen yaşlarda devamlı olarak düşer. 70‟li yaşlarda gündüz melatonin konsantrasyonu gecedeki konsantrasyona çok benzerdir. Sonuç olarak pek çok yaşlı 24 saat süresince melatonin normal dağılımını göstermez. Bu tutarsızlık sonucu bir çok yaşlı bilişsel sağlığını işlevsel fonksiyonlarını olumsuz etkileyen, düşük yaşam kalitesi hissi veren, uykusuzluk veya uyku bozukluğundan şikayet eder. Azalan gece melatonin salgısı yaşlanma ile ilgili olabileceği gibi Tip 2 DM veya metabolik sendrom gelişimi ile ilgili de olabilir (55).

26