• Sonuç bulunamadı

Yüzyıla Ait Bir Madenî Kap Üstüne Resmedilmiş Sanj veya Cang Çalan Arap Kadın Figürü

Belgede I. CİLT / VOLUME I / TOM I (sayfa 158-167)

ÜZERİNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ *

10. Yüzyıla Ait Bir Madenî Kap Üstüne Resmedilmiş Sanj veya Cang Çalan Arap Kadın Figürü

Eski Hindistan ve Moğol Sarayı’nda Arp

Hint Yarımadası’nda telli çalgıların görülmeye başlandığı en eski dönem tarihöncesi çağlardır. Orta Hindistan’daki bazı mağaralardaki duvar resimlerinde ve Hint uygarlığının antik yazmalarında arplar ve lirler görülebilmektedir. Bu mağara resimlerinde arpın genellikle yay biçimli, kavisli bir boynu olduğu görülür. Ramayana adlı eserde yayın arpla ve okun plektrum (mızrapla) karşılaştırıldığı görülmektedir. (B.C. Deva) Genellikle araştırmacıların ortak fikrine göre Kavisli ve Köşeli Arplar Mezopotamya’da ortaya çıkıp oradan doğuya yayılmışlardır. Köşeli

arplar Uzak Doğu’da yaygınlık gösterirken, yay biçimli arplar güneye ve Güney Asya’ya (Hint Yarımadası’na) yayılmışlardır. Özellikle Mezopotamya’da MÖ 3000’lerde görülen yay biçimli arplar MÖ ikinci yüzyıldan itibaren Hindistan’da sık rastlanılır hâle gelmiş ve yaygınlaşmıştır. Araştırmacılara göre Kavisli Arp MS 500’lerden (4. yy.) önce Hindistan’ın güney kıyısından Burma’ya kadar ulaşmıştır.

İran’da ve Timur Sarayı’nda Çeng

Dikey tutularak çalınan köşeli arpın Mezopotamya’dan ve Mısır’dan İran’a aktarıldığı ve İslamiyet öncesi dönemde arpın İran’da kullanıldığı bilinmektedir.

Sasani kralı I. Şapur’un Bişapur’daki sarayının kalıntıları arasında bulunan mozaik paneller üzerinde 6 telli köşeli bir Arp betimi bulunmuştur. Bu mozaik üzerinde resmedilen ziyafet sahnesinde, bir kadın tarafından çalınan arpın ince bir boynu, geniş bir ses kutusu vardır, boyutları icracının boyundan uzundur.

Sasani Kralı II. Hüsrev zamanından kalan “Taki Butsan” adlı mağaradaki duvar

resimlerinde de Arp betimlemelerine rastlanmıştır. Saray hayatını tasvir eden bu betimlemede kralın teknesinde köşeli bir arp çalan bir kadın krala eşlik eder vaziyette resmedilmiştir. Bu betimlemelerde üç tür Arp görülmektedir: Dik köşeli arplar, dik ve eğik tutulan Arplar ve mızrapla çalınan akortlanabilen köşeli arplar (bkz.: s.490).

Osmanlılarda Çeng

Osmanlı Devleti 14. yüzyılın büyük kısmını genişleme ve egemenlik alanını korumaya çalışmakla ve ayrıca yönetim yapısını kurmakla geçirdiğinden, bu dönem boyunca sarayın egemenliğinde ve korumasında olan kültürel aktiviteler uygulama açısından sınırlıydı. Ancak Sultan II. Murat döneminden itibaren Bursa ve Edirne sarayları Asya’daki Timur saraylarından gelen bilim adamları, şairler, sanatçılar ve müzisyenler tarafından ziyaret edildi. 15. yüzyılda Osmanlılar’ın başkenti İstanbul Sarayı, kültürel merkez olan Herat’ı ve Sultan Hüseyin Baykara’nın (1469-1506) Herat Sarayı’nı tüm sanatların koruyucusu olan bir model olarak görüyordu. 17. yüzyıla kadar, Osmanlı sanatçıları komşu kültürlerle iletişim içinde oldukları ve bu merkezlere seyahat ettikleri gibi, çevre kültürlerde yetişmiş sanatçılar da Osmanlı sarayını ziyarete gelmişlerdir ve bu seyahatler sonucunda farklı toplumlarla kültür alışverişleri sağlanmıştır (bkz.:

s.491). Bu açıdan bakıldığında, Bağdat, Herat, Isfahan, Şiraz, Tebriz, Semerkant, Buhara, Horasan, Edirne, Bursa ve İstanbul gibi kültür merkezlerinde yapılan minyatürler bu dönem müziği hakkında önemli görsel belgelerdir. Bu temel görsel malzemeleri incelerken Kuzey Hindistan’dan Timur Sarayı’na ve Osmanlı’ya geniş bir coğrafyayı düşünmek gerekmektedir, zira 17. yüzyıl öncesinde bu saraylar model olarak alınmış ve İstanbul’un kültürel merkez olarak yükselmesinde etkili olmuştur. 15. yüzyılda, Abdülkadir Meragi, Timur ve Ahmet Han Celayir saraylarında kullanılan müzik aletlerinden bahsettiği eserinde çengden de bahsetmiştir. Yine aynı dönemde, Osmanlı Sarayı’nda, Ahmedi Dai, Ahmetoğlu Şükrullah, Hızır bin Abdullah, Kırşehirli Nizameddin ve Ladikli Mehmed Çelebi, Dursun Bey, ve Nihani tarafından yazılan eserlerde karşılaşılan müzik aletleri, Abdulkadir Meragi’nin Timur Sarayı’nda bahsettiği müzik aletleri ile benzerlikler göstermekte, ve benzer kültürel ve müzikal pratikleri anlatmaktadır. 15. yüzyılda, II. Murat döneminde yaşayan Ahmedoğlu Şükrullah, o dönemde Türkler tarafından kullanılan dokuz çalgıdan söz ettiği eserinde Çeng’den de bahsetmektedir.

Toplumsal Cinsiyet

Bu gördüğümüz örneklerden yola çıkarak Osmanlı-Türk Müziği kültürü içinde çengin kadın kimliği ile ilişkisini tespit edebilmek için öncelikle toplumsal cinsiyet teorileri konusunda bir ön değerlendirme yapmamız gerekmektedir. Toplumsal cinsiyet, biyolojik cinsiyetten farklı olarak kültür tarafından belirlenen ve aynı zamanda kültürü şekillendiren bir olgudur. Müziği bir kültür ürünü olarak ele alıp analiz eden etnomüzikoloji biliminde, toplumsal

cinsiyet araştırmaları özellikle 1970’lerden itibaren, yükselen feminist hareket ve antropolojideki gelişmelerin de etkisi ile, önemli çalışma alanlarından biri olmuştur. Kültür tarafından belirlenmiş, cinsiyetler arasındaki ayrımlar hakkındaki düşünme biçimlerinin müzikal alana etkileri, müzikal davranışları nasıl ve ne şekilde belirlediği gibi konular müzikte toplumsal cinsiyet çalışmalarının temel sorularındandır. Bu çalışmaların önemli bir kısmı “müzik ve kadın” konusunu ele alırken, “kadınlık” ve “erkeklik” durumlarının müzikal kültürleri belirleyiciliği daha net bir biçimde ortaya konulmuştur. Yalnızca kadınlara ait olan repertuarlar, besteler, müzikal etkinlikler, tüm bunların kadının toplumsal konumuna etkileri, ve toplumun tümüne etkileri vb. konular, toplumsal cinsiyet çalışmalarının alt kategorilerinden biri olan “müzik ve kadın”

çalışma alanının araştırmaları arasında özellikle yer tutmaktadır. Bunların yanı sıra etnomüzikolojinin önemli araştırma alanlarından bir diğeri olan organoloji (yani çalgı bilim) alanında toplumsal cinsiyet açısından yaklaşımların dünyadaki çok çeşitli kültürler üzerinden uygulandığı, örneğin yalnızca kadınlara ya da erkeklere özgü çalgılar, çalgı repertuarları vb. konuların araştırıldığı, çalışmalar yapılmış ve yapılmaktadır. Dünyadaki çeşitli kültürler üzerine yapılmış bu tür çalışmalar ve tespitlerden örneğin ilk akla gelenler: Batı Afrika’da yaşayan Berberi bir kabile olan Tuareg’lerde yalnızca kadınların ve özellikle yaşlı kadınların çaldığı imzad adlı tek telli yaylı bir çalgı ve bu çalgı repertuarı üzerine yapılmış çalışmalar. Bir Japon flütü olan Shakuachi’nin yalnızca erkekler tarafından çalınabiliyor olması ve aynı zamanda onlar için bir statü sembolü olması. Bunun yanı sıra Avustralya yerlilerinin ünlü nefesli çalgısı didgeridoo’nun da yalnızca erkeklere özgü bir çalgı olması gibi örnekler sayılabilir.

Osmanlı-Türk Müziği kültürü içinde toplumsal cinsiyet araştırmaları ve özellikle kadının konumu ve kimliği ile ilgili günümüzde yapılmış çalışmalar nadir olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konularda yapılmış modern araştırmalar çok azdır. Bu çalışmalar içinde Osmanlı-Türk Müziği’nde kullanılan çalgılar ve toplumsal cinsiyet ilişkilerine ise doğrudan değinen geniş kapsamlı hiçbir çalışma araştırmamıza rağmen bulunamamıştır. Ancak bildirimizin başında da değindiğimiz gibi 16. yüzyılda Gelibolulu Mustafa Ali’nin döneminin müzik aletlerini dişi ve erkek enstrümanlar olarak sınıflaması böyle bir tespitin neden yapıldığı konusunun irdelenmesi açısından önem taşımaktadır. Bununla birlikte birazdan bahsedeceğimiz, bize fikir veren ve ipuçları bulduğumuz diğer kaynaklarda da çengin kadınlara özgü bir çalgı olduğuna kısmi olarak değinmeler bulunmaktadır ve seyyahların betimlemeleri de bu konunun temel anlayışını destekler niteliktedir. Minyatürlerde kadın çeng çalgıcılarının özellikle görülmeye başlanması 14. yüzyılda Tebriz’dedir. Ayrıca daha önce de bahsettiğimiz 17. yüzyıl Osmanlısı’na ait astronomi ile ilgili bir el yazmasında çeng çalan kadın figürü Venüs gezegeninin sembolü olarak kullanılmıştır (bkz.:

s.491). Tüm bu bilgiler de çengin toplumsal cinsiyet bağlamı içerisinde incelenmesinin önemli bir çalışma alanı olduğunu bize göstermektedir ki bu

çalışmanın amacı bu tespitleri yaparak bir ön değerlendirme yapmak ve ileride yapılacak detaylı araştırmalara bir kapı açmaktır.

Walter Feldman’ın da bu çalışmayı destekleyen benzer bir tespiti bu konu ile ilgili detaylı bir çalışma yapılması gerekliliğini destekler niteliktedir: “…Diğer bir taraftan çeng, sarayda da çalınabildiği gibi, Venüs inancı ile de güçlü bağları vardı. Fars ve Türk şiirinde Venüs dans ederken çalınan çalgı Çeng’dir.

Böylelikle, Harem’in simge enstrümanlarından biriydi Çeng.”

Diğer bir araştırmacı Walter Denny de Çeng’in kadın çalgıcılarla ilgisine dikkat çekmektedir: “Arp veya çeng genellikle kadın çalgıcılarla ilişkilendirilir ve Harem etkinlikleri sahnelerinde bu durum gözlemlenebilir.” (bkz.: s.491)

Osmanlı’daki gündelik yaşam konusunda bilgi veren, gravür ve taş baskılar içeren seyahatnamelerin en eskilerinden biri 1530’larda yaşayan Guillaume Postel’e aittir. Fransız Kralı I. François tarafından elçi olarak gönderilen Postel, İstanbul’a gelmiş ve Republique des Turcs adlı kitabı 1560’da yazmıştır. Bu kitapta çeng’in tarif edildiği ve resimlerinin gösterildiği bölümde, Postel Çengi topluluklarındaki genç kızların dans ve müzikteki rollerine, dans yeteneklerine özellikle işaret etmektedir. Çeng’in çengi dansında kullanıldığını ve çalgının oturarak ve bacakların arasında tutularak çalındığını da anlatmıştır.

SONUÇ

Toplumsal cinsiyet çalışmalarının sadece yaşayan kültürlere ve geleneklere uygulanmakla sınırlandırılmayıp, tarihsel kültürlerin de bu açıdan incelenebilmesi, simgeler ya da kodlar üzerinden de tarihsel ögeler içerisinde değerlendirmeler yapılabilmesi, ve bu konuların günümüz akademik çalışmalarında özellikle Türk müziği açısından ele alınması gerekmektedir. Bu örneklerden yola çıkarak bu çalışmada yaptığımız değerlendirme ve sonuç, çengin Osmanlı-Türk kültüründe özellikle kadınlarla ilişkilendirilen bir çalgı aleti olduğu, bu durumun Osmanlı Sarayı kültür yaşantısına büyük etkileri olan Moğol ve Timur saraylarındaki uygulamalarla benzerlikler gösterdiği ve bu geleneğin Yakın Doğu’nun en eski medeniyetlerinden itibaren aktarılarak Osmanlılar’a kadar ulaştığıdır. Bununla birlikte çeng Osmanlı’da dans eden kadın ile de özdeşleştirilen bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır ve bu durum görsel örneklerle de desteklenmektedir. Nitekim çengi sıfatı Osmanlı’da hem “çeng çalan kadın” ve hem de “dans eden kadın” için kullanılmaktadır.

KAYNAKÇA

Alp, S., (1999), Hititlerde Şarkı, Müzik ve Dans, Hitit Çağında Anadolu’da Üzüm ve Şarap. Ankara: Kavaklıdere Kültür Yayınları, No: 6.

Aksoy, B., (1994), Avrupalı Gezginlerin Gözüyle Türk Musikisi, İstanbul:

Pan Yayıncılık.

Aksoy, B., (1999), Osmanlı Musiki Geleneğinde Kadın, Osmanlı, 10, 778-800.

Aksoy, B., (1999), Ortadoğu Klasik Musikisinin Bir Merkezi İstanbul , Osmanlı. İstanbul: 10. 801-814.

Ali Ufki [Hazırlayan: Prof. Dr. Şükrü Elçin], (1976) Mecmua-i Saz-ı Söz.

Ankara: MEB Yayınları.

Altınay, A. R., (1930). Hicri 12.Asırda İstanbul Hayatı, İstanbul: Devlet Basımevi.

Altındal, M., (1993). Osmanlı’da Harem, İstanbul: Altın Kitaplar.

And, M., (1982). Osmanlı Şenliklerinde Türk Sanatları, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.

And, M., (1985). Geleneksel Türk Tiyatrosu, İstanbul: İnkılâp Kitabevi.

And, M., (1993). 16.Yy Da İstanbul (Kent, Saray, Günlük Yaşam), İstanbul: Akbank Yayınları.

Ataman, S. Y., , [Yayına Haz: Süleyman Şenel]. (1997). Türk İstanbul, İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı Yayınları.

Beşiroğlu, Ş. Ş., (2002). Osmanlı Musıkisi ve Kadın, Türkler, İstanbul: 12, 454-463.

Beşiroğlu, Ş. Ş., (2003). Osmanlı’da Musıki, Raks ve Kadın, İstanbul Dergisi, İstanbul: 45, 69-72.

Beşiroğlu, Ş. Ş., (2006). Osmanlı’da Raks: Köçekler, Çengiler, Folklor Edebiyat Halk Oyunları Özel Sayısı, Ankara: 45, 111-128.

Braun, J., (1998), “The Earliest Depiction of a Harp (Megiddo late 4. mill B. C.): Effects on Classical and Contemporary Cultures”, Ellen Hickmann ve

Ricardo Eichmann (ed.). Studien zur Musikarchäologie 1:

Orient-archäologie 6. Rahden/Westf.: Leidorf. 5-10.

Dinçol, B., (2003), (2. Basım) Eski Önasya ve Mısır’da Müzik. İstanbul:

Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Yayınları: 14.

D’ohsson, (197?). 18. Yüzyıl Türkiyesi’nde Örf ve Âdetler, İstanbul : Tercüman Yayınları.

Evren, B., Can, D. G., (1997). Yabancı Gezginler Ve Osmanlı Kadını, İstanbul: Milliyet Yayınları.

Farmer, H. G., (1929), A History of Arabian Music. London.

Feldman, W., (1996). Music Of The Ottoman Court, Berlin Inter Cultural Institute.

Kantemiroğlu [Yayına Hazırlayan: Prof. Yalçın Tura], (2000). Kitab’ül İlmü’l Musiki Ala Vechü’l Hurufat, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Kerimov, M., (Basılmamış Eser), Azerbaycan Gedim İsimli Çalgı Aletleri, Çeng, s. 35.

Koskoff, E., (1997). Introduction, Edited By Koskoff, Ellen, Women and Music Cross-Cultural, Perspective, Urbana And Chicago: University of Illinois Press, s. 1-14.

Lawenklau, J., Viyana Nationalbibliothek, Codex Vindobonensis: 8615.

Mc Clary, S., (1999). Feminine Endings, Music, Gender ad Sexuality, Minnesota: University of Minnesota Press.

Micklewright, N. (2000) Müzisyenler ve Dans Eden Kızlar: Osmanlı Minyatürlerinde Kadın İmgeler”, Editör Zilfi, Madeline, Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları, İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları, 144-160.

Montagu, Lady Marry Wortley, (?) Türkiye Mektupları, İstanbul:

Tercüman Binbir Temel Eser.

Montran, R., (1990). 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Saz, L., , [Yay. Hazırlayan: Sadi Borak] (1974). Haremin İç Yüzü, Ankara:

Milliyet Yayınları.

Saz, L., (2000). Anılar (19. Yüzyılda Saray Haremi), İstanbul, Cumhuriyet Kitapları.

Sılay, K., (2000). Editör Zilfi, Madeline, Erkeğin Ağzıyla Söylenen Gazel:

Osmanlı Kadın Şairler ve Ataerkilliğin Gücü, Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları, İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları, 188-203.

Şeker, M., (1997). Gelibolulu Mustafa Âli Ve Mevâ’idü’n Nefais Fi Kavâ’idi’l Mecalis, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Tuğlacı, P., (1985). Osmanlı Saray Kadınları, İstanbul: Cem Yayınevi.

Uluçay, Ç., (1992). Harem, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Wade, B. C., (1998). Imaging Sound,: An Ethnomusicological Study of Music, Art and Culture in Mughal India, Chicago: The University of Chicago Press.

TEKNOLOJİK GELİŞMELERİN MÜZİK DERSLERİNE YANSIMASI

BOLAT, Melike TÜRKİYE/ТУРЦИЯ ÖZET

Bu çalışmada, bilgisayar ve destek gereçleri, video, CD, kaset, CD ve kasetçalar, tepegöz ve slayt göstericisi gibi teknolojik araçların genel olarak müzik derslerinde nasıl kullanılabileceği ve bunun sağladığı avantaj ve dezavantajlar ele alınmıştır. İlköğretimde haftada yalnız bir saat, ortaöğretimde ise haftada yalnız bir veya iki saat ile sınırlandırılmış müzik dersinde konu bütünlüğü içinde ders işlemeye gayret gösteren müzik eğitimcilerini, ders işlerken teknolojik araç-gereçleri kullanmaya teşvik etmek ve kullanılan teknolojilerin müzik derslerindeki etkisi konusunda bilgilendirmek amaçlanmaktadır.

Araştırma verileri, kaynak tarama yöntemiyle toplanmasının yanı sıra, bir yükseköğretim kurumunun seçmeli genel müzik dersinde yapılan birkaç uygulamayla ve bu konuda öğrencilere sorulan sorulara verilen cevaplarla elde edilmiş, grafiklerle de desteklenmiştir.

Yapılan araştırmalar ve öğrencilere sorulan sorulara dayanılarak elde edilen veriler ışığında, kullanılan teknolojik araç-gereçlerin, öğretim sürecini zenginleştirmesi, hızlandırması, öğrenmeyi arttırıp daha kalıcı hâle getirmesi, öğrenciyi ve öğretmeni güdülemesi, öğrenci ve öğretmen açısından zaman tasarrufu sağlaması gibi birçok açıdan müzik derslerine etkisi olduğu görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Teknolojik gelişim, müzik eğitimi, öğretme-öğrenme.

ABSTRACT

The Reflection of Technological Improvements to Music Lessons

In this research, technological appliances like as computer and support appliances, video-CD-tape, CD-DVD-tape player/recorder, overhead projector, audiovisual aids and e.t.c in general music lesson and advantages- disadvantages were discussed. Music lessons are limited to one or two hours in a week for the primary and secondary education. This study is also aimed to inform the encouragement of utility of technology and effect of techolological improvement on music lessons.

Research data were complied by searching of literature and more, some question which replies by students about the technology in music lessons. In order to support this study the graphics were used as well.

Finally, technological appliances are necessary to support, enrich and accelerate education process, make permanence and the vertification of the motivation of the student and the teachers as well. Furthermore, tecnological appliances will provide more time to students and teachers, and offer advantages for music lesson.

Key Words: Technological improvement, music education, teaching-learning.

GİRİŞ

Her tarafın ses ağıyla örülü olduğu dünyaya gelirken biz de, dünyaya 440 frekans değerindeki “la” sesinde ağlayarak ilk katkımızı yaparız. İnsanlığın bildiği en eski ve en ilkel iletişim yöntemi sesten geçer. Müzik eğitimiyle sesleri daha iyi tanırız, dinleriz, beğenimizi geliştiririz, eğleniriz… Müzik insan yaşamında, bireyin sağlıklı, başarılı, duyarlı, mutlu, dengeli, doyumlu olması;

toplumlar arasında tanışma, kaynaşma, paylaşma, işbirliği, bütünleşme sağlama;

kültürü artırması, nesilden nesile aktarılması, kültürler arası ilişkileri zenginleştirici özellikleri bulunması gibi işlevlere sahiptir. Müzik, bir eğitim aracı ve yöntemi, hatta başlı başına bir eğitim alanıdır.

Müzik eğitimi, bireye kendi yaşantısı yoluyla amaçlı (ve yöntemli) olarak müziksel davranışlar kazandırma veya bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla amaçlı (ve yöntemli) olarak müziksel değişiklikler oluşturma sürecidir.

(Uçan, 2005; 223) Eğitimin gerçekleşmesi için bize yararlı olabilecek ve günümüzde göz ardı edemeyeceğimiz bilim alanları vardır: Eğitim Teknolojisi ve Öğretim Teknolojisi.

Teknoloji, bilimin uygulamalı bir sanat dalı hâline dönüşmesidir.

Uygulamalı sanat terimi, Fransız sosyolog tarafından kullanılmış ve kısaca

“technique” olarak isimlendirilmiştir. Jackques Ellul, teknolojiyi bir technique uyarınca yapılmış bir makine olarak görmüş ve bu technique’nin ancak küçük bir bölümünün makine tarafından ifade edilebildiğinden bahsetmiştir. Belirli bir teknik sayesinde sadece makinenin değil, bu makineye ait öğretimsel uygulamalarında gerçekleştirilebileceğinden söz etmiştir. (Gentry, 2)

Eğitim Teknolojisi; öğretme-öğrenme süreçlerinin tasarımlanması, uygulanması, değerlendirilmesi ve geliştirilmesi işidir. Öğretim teknolojisi ise;

bilimlere veya sanatlara ilişkin herhangi bir konunun kuramsal olarak kazandırılabilmesi için öğrenmenin yönlendirilmesidir. ( Günay-Özdemir, 2003;

17-18)

Bilimin sadık hizmetkârı teknoloji her geçen gün hayatımıza biraz daha fazla yerleşmekte ve birçok açıdan insanlığın işini kolaylaştırmaktadır. Teknolojinin kullanımı tüm alanlarda olduğu gibi müzik eğitimi alanında da hızla yaygınlaşmakta, geleneksel eğitim şekli yer yer şekil değişmekte, yer yer terk edilmektedir. Bilgisayar, projektör, video, dvd-cd-kaset oynatıcılar ve

kaydediciler, elektrikli piyano, synthesizer, online sistemlerin müzik eğitiminde kullanılması, müzik öğretmenine üstünlük sağlamaktadır.

Meslekî eğitime katkının yanı sıra çağın gerektirdiği teknik donanıma sahip bireyler yaratmada son derece etkili olan bu sistemler, 21. yüzyılda damgasını vurarak ihtiyacı olan bilgiyi nerede ve nasıl bulacağını bilen, ezbercilikten uzak, araştırmacılık ruhuyla yetişmiş bir gençlik yaratılmasında çok büyük bir paya sahip olacaklardır. Teknoloji destekli çağdaş eğitim öğrenciyi, görsel ve işitsel araçlarla donatılmış eğitim ortamında yetiştirip, yaparak-yaşayarak öğrenen, düşünen, araştıran ve araştırmalarının sonucunu toplum yararına sunan bireyler hâline getirirken, öğretmenin pozisyonunu da değiştirmeye başlamıştır.

(Levendoğlu, 2004; 3)

Ancak, teknoloji eğitim/öğretim sürecinde bağımsız bir değişkendir; yerinde kullanılması durumunda etkili sonuçlar alınabilir. Carnegie Komisyonunun bu konuyla ilgili vardığı sonuç şöyledir: “Teknoloji öğretimde yardımcı bir rol üstlenmelidir, öğretimin amacı hâline getirilmemelidir. Bizler, gelişmiş teknoloji kullanımının öğretimde doyum ve başarıya ulaşabilmek için tek başına yeterli olduğuna inanmıyoruz. Öğretim teknolojileri kullanıldığında sıradan bir insan, üstün bir performans gösterebilir; yoksa gelişmiş teknoloji kullanmak tek başına yeterli olmayacaktır.” (Gentry, 3)

Öğretmen, hedef davranışları kazandırırken görsel-işitsel araç-gereçleri yerinde kullanmalıdır; çünkü bunlar öğrenmeyi kolaylaştıran ve kalıcılığı sağlayan önemli değişkenlerden biridir. Seçilen araç-gereçler (film, kaset, slayt, tepegöz, harita, tablo, grafik, resim, vb.) hedef davranışlarla ilgili olmalıdır.

( Sönmez, 2004; 209)

Müzik eğitiminde, teknoloji uygulamaları sayesinde, müzik dersinin öğrenciler üzerinde daha ilgi çekici bir hâle geldiği fark edilmiştir. Ayrıca, kendi öz güvenlerini kazanmaya yardımcı olduğu, daha verimli ve etkili bir öğrenmenin sağlandığı, grup çalışmalarını güçlendirdiğini, eleştirici düşünce ve problem çözümünü olumlu yönde etkilediğini, müziğin bilim ve sanat boyutuyla kavranabildiği, aktif katılımla müzik dersinden daha fazla keyif alındığı yapılan araştırmalarda gözlemlenmiştir. (Arapgirlioğlu, 2003; 160- 164)

Belgede I. CİLT / VOLUME I / TOM I (sayfa 158-167)