• Sonuç bulunamadı

DEĞERLENDİRİLMESİ

Gerek Roma Antlaşması’nın 308. maddesi gerekse de ekonomik ve sosyal gelişmeler, yukarıda açıklandığı üzere, Topluluğu çalışanların yönetime katılmaları konusunda düzenleme yapmak zorunda bırakmıştır. Özellikle 2157/2001/EC sayılı Tüzüğün 12. maddesinde işçilerin yönetime katılımlarına ilişkin düzenleme yapılmasının SE’nin tescili için zorunlu olduğuna hükmedildiği gözönüne alınırsa Topluluk yasa koyucularının bu konuda ne denli kararlı oldukları ortaya çıkmaktadır. Bu madde uyarınca bir SE’nin tescil edilebilmesi şu üç koşuldan birisinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir:

— 2001/86/EC sayılı Yönerge’nin 4. maddesi uyarınca işçilerin yönetime katılımları konusunda bir anlaşma yapılmış olması

— Aynı yönergenin 3/VI fıkrası uyarınca alınmış bir karar olması (ki bu karardan kasıt özel müzakere organı tarafından müzakerelerin açılması ya da açılan müzakerelere son verilmesidir)

— Yine aynı yönergenin 5. maddesi anlamında yürütülen müzakerenin anlaşma ile sonuçlanması

Tüzüğün aynı maddesi devam cümlelerinde SE’nin esas sözleşmesinin yukarıda açıklanan yöntemlerden birisi ile belirlenmiş olan yönetime katılım düzenlemeleri ile uyuşmazlık içerisinde olmaması gerektiğine; aksi halde, esas sözleşmenin bu düzenlemeye göre değişikliğe tabi tutulması gerektiğine hükmetmektedir. Madde bu gibi durumlarda üye ülkelerin, şirket yönetim veya idare organına (monist ya da düalist yapı), genel kurul kararı olmaksızın esas sözleşmede kapsamlı değişiklik yapılması konusunda yetki verebileceğine hükmetmektedir. Bu

belirleme, kimi yazarlarca işçilerin yönetime katılımlarının esas sözleşme hükümlerinin dahi önünde yer aldığı biçiminde yorumlanmaktadır231.

Diğer yandan Tüzüğün 12. maddesi gereğince eğer üye devlet Yönerge’nin 7/3 maddesindeki tercih hakkını kullanmış ise, bu üye devlette SE’nin tescil edilebilmesi yine 4. madde uyarınca işçilerin yönetime katılımları usulüne ilişkin bir anlaşmanın yapılmış olması ya da SE’nin tescilinden önce katılımcı şirketlerden hiçbirisinde yönetime katılım usulünün uygulanmıyor olması gerekmektedir (önce-

sonra ilkesi).

Tüzüğün giriş bölümünde açıklandığı üzere iç pazarın ortadan kalkması ve sonuçta Topluluk ekonomik ve sosyal yapısında ortaya çıkardığı gelişmeler yalnızca ticaret engellerinin ortadan kalkmasını değil, aynı zamanda üretim yapılanmalarının Topluluk boyutunda uyarlanmasını da gerekli kılmıştır. Bu doğrultuda Tüzük yine giriş bölümünde Yönergenin Tüzüğün ayrılmaz ve tamamlayıcı bir parçası olduğunu ve eş zamanlı olarak uygulanacağını belirtmektedir. Ancak Yönerge de Tüzük de işçilerin bilgilendirilmesi ve danışmaya ilişkin hükümlerden farklı olarak, işçilerin yönetime katılımlarını gerçek anlamıyla zorunlu tutmamıştır.

Yukarıda da belirtmiş olduğumuz üzere ilk olarak Davignon Raporu ile gündeme gelen önce – sonra ilkesi 2001/86/EC sayılı Yönergede de kabul görmüştür. Buna göre, katılımcı şirketlerin hiçbirisinde işçilerin yönetime katılım hakları bulunmuyorsa, kurulacak SE’de de işçilerin yönetime katılım hakları olmayacaktır. Eğer şirketlerden birinde yönetime katılım hakkı mevcut ise yeni kurulan SE’de de yönetime katılım hakkının sağlanması zorunlu olacak, katılımcı şirketlerde de bu hak, farklı biçimlerde, mevcut ise işçi lehine olan katılım hakları standart olarak korunacaktır232. Bu katılım;

231 WERLAUFF E., The SE Company – A New Common European Company from 8 October 2004,

EBLR 2003, s.101

232 Burada işçi lehine olan tabirinden anlaşılması gereken yönetim organlarında çalışanlara verilen

hakların niteliği değil, işçilerin sahip oldukları çoğunluk miktarıdır. Ayrıntılı bilgi için bkz. DAVIES P.L., Employee Involvement in the European Company, s. 73

— İşçi temsilcilerinin SE’yi ve yavru şirketlerini ilgilendiren konularda bilgilendirilmesi ve şirketin almayı düşündüğü yönetsel kararlarda danışılması (İş Konseyi konsepti)

— İşçi temsilcilerinin monist sistemde yönetim kurulu üyelerinin, düalist sistemde ise danışma organı üyelerinin bir kısmını seçme veya atama ya da atanmalarına karşı çıkma haklarından birisinin seçilmesi yoluyla kullanılacaktır. Bu haklardan hangisinin SE’de uygulanacağı SE’nin kuruluş aşamasında belirlenecektir.

Diğer yandan birleşme yoluyla SE kurulmasında katılımcı şirket işçilerinin en az %25, holding veya yavru şirket yollarından birisi ile SE kurulması durumunda ise şirket işçilerinin en az %50’sinin ve her üç halde de 2/3’lük oy çoğunluğu ile alacakları bir karar ile işçilerin yönetime katılım haklarından vazgeçmeleri olanaklıdır. Mevcut bir anonim ortaklığın SE’ye dönüşmesi yoluyla kuruluşta ise anonim ortaklıkta mevcut olan düzen SE’de de devam edecektir. Ancak her halükarda SE’nin kuruluş biçimi ne olursa olsun, işçilerin yönetime katılımları usulü SE yöneticileri ile işçi temsilcileri arasında yapılacak müzakerelerin sonucuna göre belirlenecektir.

Öğretide kimi yazarlar, sistemin tüm Avrupa Şirketleri için zorunlu hale getirilmesi istenen bir düzenleme olmadığı, asıl amacın şirketlerin faaliyet gösterdikleri üye ülkelerdeki işçilerin yönetime katılım haklarından yeni kurulacak bir SE ile kaçmalarını engellemek olduğunu belirtmektedirler233.

Biçimsel olarak incelendiğinde Yönergenin, üç bölüm ve bir ekten oluştuğu, ilk bölümünde Avrupa Şirketinin kuruluş biçimlerine göre çalışanların yönetime katılım biçimlerinin düzenlendiği, ikinci bölümünde işveren ile çalışanlar arasındaki görüşmelerin usullerinin belirlendiği, çeşitli hükümler başlıklı son bölümde ise çekince ve gizlilik, temsil organının çalışma tarzı ve işçilerin bilgilendirilmesi ile

danışma usulleri, işçi temsilcilerinin korunması gibi hükümlerin bu bölümde yer aldığı görülmektedir.

Yönergenin eki niteliğindeki standart kurallar234 ise kendi içerisinde üç bölüme ayrılmakta, temsil organının oluşumu, bilgilendirme ve danışma için standart kurallar ile katılıma ilişkin standart kuralları içermektedir.

Biz ise çalışmamızda, yönergeyi yirmi paragrafı bulan genel gerekçesi ve standart kuralları ile birlikte incelemeyi uygun buluyoruz.

Benzer Belgeler