• Sonuç bulunamadı

Devletler var olduğundan beri eğitim, sağlık, adalet, savunma gibi asli görevleri yerine getirmektedirler. Bu asli görevleri yerine getirmek ve temel ihtiyaçlarını

karşılamak için kendilerine sürekliliği olan bir gelir kaynağı oluşturmaktadırlar.

Devletlerin en önemli gelir kaynaklarının ise, yaptırım gücüne dayanarak topladıkları vergiler olduğu bilinmektedir. Devletler sadece mali amaç olarak anılan kamu harcamalarını finanse etmek için değil ekonomik ve sosyal amaçlarla da vergileri kullanmaktadırlar.

Vergi kavramıyla ilgili pek çok tanım yapılmaktadır. Nadaroğlu vergiyi; devletin, kamu hizmetlerini yerine getirmek amacıyla yaptığı harcamaları ve kamu borçlarını finanse edebilmek amacıyla, sahip olduğu egemenlik gücü ve yasaları dayanak göstererek, gerçek ve tüzel kişilerden karşılıksız, cebren nakdi olarak aldığı ödemeler olarak tanımlamaktadır (Nadaroğlu, 2000:184).

Anayasa’nın, 73. maddesine göre; "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi, resim ve harçlar ve benzeri mali yükümler ancak kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır” denilmektedir. Bu madde ile vergilerin bireyler için hem bir hak ve ödev olduğu hem de vergilerin yasal bir şekilde alındığı vurgulanmaktadır. “Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirim oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisi cumhurbaşkanına verilebilir” hükmü vergi ödevi olarak Türk Vergi Sistemi içerisinde en temel hüküm olup, verginin yasallığını ve yasal olmayan kanunsuz bir verginin olamayacağını ifade etmektedir.

İktisadi anlamda gelir, servet ve harcama aynı şeyleri ifade etmekle birlikte aralarında fonksiyonel bir ilişki bulunmaktadır. Fonksiyonel ilişki, elde edilen gelirin ya tüketim yoluyla harcanması veya servet olarak biriktirilmesi zorunluluğu ile ortaya çıkmaktadır. Başka bir deyişle milli geliri ifade eden,

Y= C+S formülüne göre;

Y = Gelir, C = Tüketim, S = Servet (tasarruflar) olarak açıklanmaktadır. Buna göre, bu ayrım ile gelir ve gelirin kullanılış biçimlerinin vergilendirildiği görülmektedir.

Üretim faaliyetlerine katılan faktörlerin fonksiyonel bölüşümü sonucunda hasıladan

aldıkları pay (ücret, kâr, faiz, rant) gelir olarak adlandırılmaktadır. Belli bir anda bir kişiye ait olan tüm menkul ve gayrimenkul malların değerlerinin toplamı ise servet olarak ifade edilmektedir. Gider ise servet veya gelirin tüketime giden kısmı olarak açıklanmaktadır (Erdem vd., 2013:113).

Vergiler çok farklı bakış açıları ve değişik ölçüler açısından farklı gruplar altında incelenmektedir. Geleneksel vergi sistemleri ile modern vergi sistemlerinin yapılarının farklı olması, vergi yapılarında ve bu ayrımların belirlenmesindeki kıstasları da etkilemektedir. Bu noktada vergiler değişik ölçülere ve ortak özelliklerine göre olmak üzere iki türlü sınıflandırmaya tabi tutulmaktadır.

1.2.1. Değişik Ölçülere Göre Vergiler

Değişik ölçülere göre vergiler aşağıda yer alan kriterlere göre sınıflandırılmaktadır.

*Ödemede kullanılan araçlara göre, vergiler ayni, bedeni ve nakdi olarak ayrılmaktadır. Ayni vergiler daha çok para ekonomisinin gelişmediği dönemlerde görülmektedir. Türkiye’de 1925 yılında kaldırılan “Aşar Vergisi” ayni verginin örneği niteliğindedir. Buna göre, devlet üretilen verginin bir kısmını vergi olarak almaktadır.

Bedeni vergiler ise insanın çalışarak, beden ve fiziki gücünü kullanarak ödenmektedir.

Nakdi vergiler ise vergilerin para birimi olarak nakden ödendiği veya çek, havale, banka hesabına gönderme gibi yollarla ödemelerin gerçekleştiği, günümüzde yaygınlaşmış olan vergiler olarak açıklanmaktadır (Erdem vd., 2013:110).

*Vergiye konu olan nesnelere göre, şahıs ve mal vergileri olarak sınıflandırılmaktadır. Şahıs vergilerinin konusu, direkt olarak yükümlünün kendisidir.

Geçmişte hemen hemen tüm ülkelerde uygulanmış olan ve “Baş Vergileri” olarak da bilinen bu vergide yükümlü verginin hem matrahı hem konusudur. İnsanların maddi güçlerine göre sınıflandırılarak artan oranlı bir vergilemeye tabi tutulması ile şiddetli bir şekilde adaletsizliğe yol açtığı görülmektedir. Bireyin fiziki varlığı dışından kalan vergilerin tümü dolaylı ya da dolaysız olsun mal vergileri olarak açıklanmaktadır (Edizdoğan, vd., 2013:264).

*Yükümlünün kişisel durumlarına göre, objektif ve sübjektif vergiler olarak sınıflandırılmaktadır. Malı hedefleyen ve verginin ödenmesi sırasında yükümlünün kişisel, ailevi, ödeme gücü gibi sosyal durumlarını göz önünde bulundurmamaktadır.

Subjektif vergiler ise yükümlünün çeşitli durumlarına uyumlaştırılabilen, sosyal durumlarını göz önünde bulunduran vergilerdir (Erdem vd., 2013:111).

*Verginin matrahına göre, advalorem ve spesifik vergiler olarak bir ayrıma tutulmaktadır. Değer üzerinden alınan advalorem vergi, genellikle yüzde olarak hesaplanırken, spesifik vergiler ağırlık, uzunluk, adet, yüzölçümü, hacim gibi maddi ölçüler üzerinden hesaplanmaktadır. Günümüzde uygulanmakta olan gelir vergisi, kurumlar vergisi, veraset ve intikal vergisi, gümrük vergisi değer esasına dayanmakta iken, m3 olarak hesaplan vergiler spesifik vergilerdir.

*Kapsamlarına göre, genel ve özel vergiler olarak iki sınıfta ele alınmaktadır.

Vergi bir kişinin tüm gelir ya da servetini konu alıyorsa ya da tüm mal ve hizmetlerden alınıyorsa genel vergidir. Bir ticari ya da zirai işletme kazancı veya bir menkul ya da gayrimenkul sermaye iradından, aylık ya da ücretlerden bunlar arasında herhangi bir bağlantı kurulmaksızın alınan vergiler özel vergilerdir. Genel-özel vergi ayrımlarında, özel bir amaç güdülüp güdülmediği ya da ele alınan sistemlerin büyüklüğünün fedaral veya federe olup olmadığı da belirleyici ölçüleridir.

*Tarifelerine göre, eşit oranlı, artan ve azalan oranlı olarak ayrıma tabi tutulmaktadır. Ülkemizde gelir vergisi ve veraset ve intikal vergisinde artan oranlı, kurumlar vergisinde eşit ya da sabit oranlı, damga vergisinde ise azalan oranlı olarak uygulanmaktadır.

*Uygulama sürelerine göre, sürekli ve geçici vergiler ayrımı yapılmaktadır.

Vergiler başlangıçta belli bir süre ile sınırlandırılmadan, uygulanmaya konulmaları ile ilgili amaçlarına hizmet ettikleri sürece uygulanmaktadır. Buna göre günün koşullarına uyumlaştırılması için zaman zaman değişikliğe uğrasalar bile bu durum vergilerin sürekliliğini etkilememektedir. Ülkemizde uygulanan gelir vergisi, kurumlar vergisi, emlak vergisi gibi vergiler sürekli vergiler olarak gösterilmektedir. Savaş dönemlerinde, doğal afet dönemlerinde veya iktisadi kriz dönemlerinde finansal ihtiyaçları karşılamak üzere konulan vergi dışı kalan gelir ve servetlerden alınan vergiler ise geçici vergilerdir.

Bu vergiler yaşanan olağandışı durumun atlatılmasından sonra uygulamadan kaldırılmaktadır.

*İktisadi kaynaklarına göre; vergiler gelir, servet ve harcamalar üzerinden alınmaktadır. Gelir üzerinden alınan vergiler gelir vergisi, servet üzerinden alınan vergiler servet vergisi olarak adlandırılırken, harcamalar üzerinden alınan vergiler tüketim (harcama) vergileri olarak ayrıma tabi tutulmaktadır. Bu ayrım aynı zamanda vergi matrahının niteliğine göre vergiler olarak da bilinmektedir (Edizdoğan vd., 2013:265-268).

1.2.2. Ortak Özelliklerine Göre Vergiler

Ortak özelliklerine göre vergilerin sınıflandırılması aşağıda bahsedilen kategorilere göre yapılmaktadır.

*Dolaylı-Dolaysız vergiler: Dolaylı- dolaysız vergi ayrımı vergiyi ödeyenin (kanuni mükellefin) üzerindeki vergi yükünü yansıtma yoluyla bir başkasına (fiili mükellefine) aktarıp aktarmaması olarak açıklanmaktadır. Dolaylı vergiler yansıtılan vergiler, dolaysız vergiler ise yansıtılamayan vergiler olarak açıklanmaktadır.

*Şahsi-Gayrişahsi vergiler: “Vergide şahsiyet prensibi” göz önünde bulundurularak mükellefin şahsi durumlarını dikkate alan sübjektif vergiler şahsi vergiler iken, mükelleflerin şahsi durumlarının göz önünde bulundurulmadığı objektif vergiler gayrişahsi vergilerdir.

*Üniter-Sedüler vergiler: Farklı gelir kaynaklarından elde edilen gelirlerin, ayrı ayrı birbiriyle bağlantı kurulmaksızın vergilendirilmesi sedüler vergiler olarak açıklanmaktadır. Ancak ücret, faiz, kira gibi farklı kaynaklardan gelir elde eden bir mükellefin gelir vergisi kapsamında tüm elde ettiği gelir çeşitlerinin toplanarak vergilendirilmesi üniter vergileme olarak açıklanmaktadır.

*Konularına göre vergiler: Verginin üzerinden alındığı konuya göre vergilerin tasnifi gelir vergisi, servet vergileri ve tüketim vergileri olarak yapılmaktadır (Bilici ve Bilici; 2011:150-153).

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de uygulanan vergi sistemi çok vergili bir vergi sistemidir. Ülkemizde de vergiler temel olarak yansıma kriteri ve verginin kaynağı bazında bir ayrıma tabi tutulmaktadır. Çalışmanın temeli tüketim vergileri olduğu için izleyen kısımda yansıma kriterine göre vergiler ile kaynağına göre vergiler ele alınarak, Türkiye durumu rakamsal verilerle ilgili sınıflandırmalar çerçevesinde irdelenmektedir.