• Sonuç bulunamadı

Vergileme Sistemine İlişkin Öneriler

Vergilendirmede en önemli unsur güven ve istikrardır. Çok sık değişen vergi mevzuatı gerek yerli gerekse yabancı yatırımcılar açısından sermaye piyasasına olan güveni zedelemekte, yatırım tercihlerinin suni olarak değişmesine yol açmaktadır. Verginin yatırım kararlarında belirsizlik yaratan değişken bir faktör olmaktan çıkarılmasına yönelik mekanizmaların vergi sistemi içerisinde yer alması gerekir. Bu amaçla kurulacak vergileme sistematiği hem enflasyondan arındırılmış gerçek geliri vergilendirmeli hem de yatırımcı kararlarını herhangi bir yatırım aracı lehine veya aleyhine yöneltmemelidir.

Özellikle para ve sermaye piyasalarında belirsizliğin egemen olduğu dönemlerde yatırımcılar, alternatif yatırım araçları arasında tercihler yapmak suretiyle belirsizliğin yarattığı potansiyel getiri kaybından korunmaya çalışırlar. Bu nedenle gerek aynı risk grubundaki gerekse farklı risk grubundaki yatırım araçları arasında vergileme farklılığı yaratmak, piyasadaki gelişmelere uyum süresini ve maliyetini artırmaktadır. Para ve sermaye piyasalarının etkin bir şekilde

çalışmasını engelleyen ve sonuçta yüksek faiz olarak kendisini yansıtan bu durum nedeniyle Hazine’nin de borçlanma maliyeti artmaktadır. Bu nedenle, para ve sermaye piyasalarının karakteristik özelliklerini ve yatırımcı tercihlerini dikkate alan, bu piyasaların gelişmesine yönelik düzenlemeler içeren bir vergi yapısına gerek bulunmaktadır.

2.1) Yeni Bir Tanım İhtiyacı Vardır

Sermaye piyasası araçlarına ilişkin mevcut vergi düzenlemelerinin önemli bir eksikliği sermaye piyasası araçlarının tanımı bakımından sermaye piyasası mevzuatı ile vergi mevzuatı arasındaki uyumsuzluktur. Bu tanım uyumsuzluğu özellikle piyasalarda yeni işlem görmeye başlayan finansal ürünlerden elde edilen gelirlerin vergi karşısındaki durumuna yönelik belirsizliklerde ön plana çıkmaktadır.

Nitekim, vadeli işlem ve opsiyon işlemleri ile borsa yatırım fonlarından elde edilen gelirlerin vergi karşısındaki durumuna yönelik belirsizlikler ortaya çıkmıştır. Vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri Sermaye Piyasası Kurulu tarafından “diğer sermaye piyasası aracı”

olarak kabul edilmesine rağmen, Maliye Bakanlığınca bu konuda bir açıklama henüz yapılmamıştır. Aynı belirsizlik borsa yatırım fonları için de geçerlidir.

Menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları üzerinden elde edilen gelirlerin vergilendirilmesinde ortaya çıkan çelişkilerin giderilmesini teminen, sermaye piyasası araçlarının tanımı bakımından vergi mevzuatı ile sermaye piyasası mevzuatı arasındaki uyumsuzluğun giderilmesi gerekmektedir. Bu amaçla, sermaye piyasası mevzuatında yer alan “Sermaye Piyasası Araçları” tanımına Gelir Vergisi Kanununda da aynen yer verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

2.2) Kısa Vadede Stopaj Uygulaması Tercih Edilmelidir Bugünkü durumu itibariyle gelir vergisi sistemimiz beyan esasına dayanmaktadır. Beyan sistemini genel olarak özetlemek gerekirse;

77 stopaja tabi tutulan gelirler için beyan sınırı uygulanmakta, beyan sınırını geçen gelir unsurlarının tamamı beyanname ile beyan edilmek suretiyle artan oranlı gelir vergisi tarifesine göre vergilendirilmektedir. Böylece bir bakıma beyan eşiğini aşan gelir elde eden bireylerin artan oranlı tarifeye göre vergilendirilmesi sağlanarak dikey vergi adaletinin gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir.

Bu sistemde, beyan eşiğinin altında gelir elde edenlerin ödedikleri stopaj nihai vergi olarak kabul edilmekte, beyanname mükellefiyetinin vergi idaresine sağlayacağı ek vergi gelirinden daha fazla maliyet yaratacağı kabul edilen büyüklükteki gelirler beyanname dışında bırakılmaktadır.

Stopaja tabi olmayan gelir unsuru elde edenlerin ise bu gelirlerini beyanname ile beyan ederek vergilenmeleri sağlanmaktadır. Yine vergi yönetimi maliyetinden kaynaklanan gerekçelerle bu gelir unsurlarında da belirli istisna uygulanmakta, bu tutarı geçmeyen gelirlerin beyan dışında bırakılması yoluyla vergi idaresinin gereksiz iş yükünden kaçınması amaçlanmaktadır. Durum böyle olmakla birlikte, stopaja tabi tutulmayan bazı gelir unsurları bakımından istisna uygulanmamakta, gelir tutarı ne olursa olsun yıllık beyannameyle beyan edilmesi gerekmektedir.

Bu özelliği itibariyle bakıldığında, gerçek kişilerin gelirlerinin beyanname alınmak suretiyle vergilendirilmesinde belirli bir teorik kalıba uymayan, karma bir sistemin geçerli olduğunu söylemek mümkündür. Bu bağlamda, para ve sermaye piyasalarından elde edilen gelirlerin vergilendirilmesinde de benzer yapıya rastlanmaktadır. Gerçekten de bugünkü gelir vergisi mevzuatımızda gerçek kişi yatırımcıların para ve sermaye piyasalarında elde ettiği gelirlerin niteliğine göre değişen esaslarda beyan ve vergileme sistematiği vardır. Fakat bu sistematiğin en azından bazı gelirler bakımından, işlemin gerçek niteliğine uygun vergileme esasları öngördüğünü söylemek güçtür.

Para ve sermaye piyasalarından elde edilen gelirlerinin vergilendirilmesinde, bireysel yatırımcıların karakteristik davranış biçimlerinin dikkate alınması, bugün gelişmiş ekonomilerin bile kabul etmek zorunda kaldıkları bir gerçektir. Finansal yatırım araçlarına yatırım yapanlar yatırım kararlarını risk ve getiri bileşenlerine göre

alırlar. Vergileme rejiminin de yatırımın karakteristik özelliğine göre farklılaşan bir yapıya sahip olması gerekir. Aksi halde verginin suni olarak yatırım tercihlerine müdahalesi söz konusu olacaktır.

Beyanname almak suretiyle menkul sermaye gelirlerinin vergilendirilmesi aslında ek vergi geliri sağlamak kaygısından çok, vergilemede eşitliği sağlama kaygısından ileri gelmektedir. Ancak menkul sermaye gelirlerinin vergilenmesi bugün en gelişmiş ekonomilerde bile sorun olmaya devam etmektedir. Özellikle açık kambiyo rejimine sahip ülkelerde, teknolojinin sağladığı olanaklardan da yararlanmak suretiyle, menkul sermaye çok kolaylıkla vergi yükünden kaçınabilmekte veya vergi yükünü en aza indirebilmektedir. Öyle ki, potansiyel vergilenme olasılığı bile sermayenin yer değiştirmesine yol açabilmektedir.

Bu nedenle, özellikle yurtiçi tasarrufların para ve sermaye piyasalarına kanalize edilerek ülke ekonomisine yararlı bir şekilde değerlendirilmesini sağlamak bakımından, stopaja tabi tutulması mümkün olan menkul sermaye gelirlerinin nihai vergi yerine geçen stopaj suretiyle vergilendirilmesi, para ve sermaye piyasası araçları bazında farklılaştırma yapılmaksızın standart bir stopaj oranının (%10) uygulanması ve bu şekilde vergilendirilen gelirlerin beyanname dışında tutulmasının kısa vadede en uygun vergi politikası olduğu düşünülmektedir.

Para ve sermaye piyasası araçlarının vergilendirilmesinde uygulanması önerilen stopaj uygulamasına; hisse senetleri ve yatırım fonları katılma belgeleri alım satım kazançlarında, teşkilatlanmış borsalarda gerçekleştirilen vadeli işlem ve opsiyon işlemlerinden elde edilen gelirlerde, hisse senedi kar paylarında ve menkul kıymet yatırım fonları ve ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden kaynaklanan gelirlerinde 01.01.2005 tarihinden itibaren başlanılabilecektir. Buna karşılık, diğer para ve sermaye piyasası araçlarında (mevduat faizleri, repo gelirleri, hazine bonosu ve devlet tahvili, vb.) stopaj uygulamasına ilişkin yürürlük tarihinin, özellikle bankaların bilgi işlem alt yapılarında yapılması gerekli olan yazılım çalışmaları dikkate

79 alınmak suretiyle 01.01.2006 tarihi olarak belirlenebileceği düşünülmektedir.

3) Para ve Sermaye Piyasası Araçlarının