• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.3. Vebanın Ortaçağ Edebiyatı ve Sanatında Yeri

Ortaçağ’da yaşanan “Kara Ölüm”, hayatın her alanını etkilediği gibi Ortaçağ sanatını ve edebiyatını da önemli ölçüde etkilemiştir. Yazarların büyük bir kısmının vebadan sonra ölüm ve ahiret gibi yeni konularla yakından ilgilendiği fark edilmektedir. Çünkü vebanın tanrıdan bir ceza olarak yeryüzüne gönderildiği fikri hâkim olmuştur. Dönemin yazar ve şairleri eserlerinde vebaya sık sık yer vermiş hatta sayfalarca bu salgının toplumdaki etkilerini anlatmışlardır. Eserlerde vebanın sebepleri, tedavi çeşitleri, bulaşıcılığı ve korunma yöntemleri ile sonuçları hakkında pek çok bilgi bulunmaktadır. Ayrıca vebanın sebep olduğu dehşet verici görüntüler ve bilgiler hakimdir.

Tarihe baktığımızda “Kara Ölüm”den önce yaşanan salgınlar hakkında, Herodotos ve Thukydides gibi antik yazarlar eserlerinde geniş bilgiler vermişlerdir. Ancak onların döneminde yaşanan veba ile Ortaçağı kasıp kavuran ve binlerce şehir ve köyü yok eden vebanın arasında çok büyük farklılıklar vardır. Bu yüzden de her alanda olduğu gibi, edebiyata da etkisi çok daha büyük olmuştur. 1467 yılında Kritovoulos Konstantinopolis, Trakya, Makedonya ve Anadolu’da hasta insanlardaki

vebanın seyrini ayrıntılı bir biçimde anlatmıştır.157 Fakat edebiyata damga vurmuş eser

şüphesiz ki Giovanni Boccaccio’nun Decameron158 eseridir. Bir zamanlar güzelliğiyle

kendine hayran bırakan Floransa’nın sokakları artık cesetlerle kaplıdır. Popüler veba

156Costas Tsiamis - Effie Poulakou Rebelakou – Athanassios Tsakris – Eleni Petridou, “Epidemic waves

of the Black Death in the Byzantine Empire (1347-1453 AD)”, Le Infenzioni in Medicina, v. XIX (3), Salerno 2011, s. 199.

157Günther Steffen Henrich, Εμμανουήλ/Μανόλης Λιμενίτης Το Θανατικόν της Ρόδου

[Emmanouil/Manolis Limenitis Rodos’ta Veba], s. 112.

158Decameron: İtalyan yazar Giovanni Boccaccio’nun (1313-1375) yüz öyküden oluşan novella

derlemesidir. Floransa’da yaşanan veba salgınından kaçan yedi kadın ve üç erkeğin Fiesole’de bir köşke yerleşmeleri ile başlar. Bu arkadaş grubundan her biri her gün birer öykü anlatır ve böylece on günde yüz tane öykü anlatılmış olur.

edebiyatına iz bırakan Boccaccio’nun Decameron eserinde Boccaccio vebadan şu sözlerle bahsetmektedir:

“İyileşme bir yana, biraz düzelme sağlayan hiçbir ilaç, hiçbir çare yoktu…Belirtilerin ortaya çıkmasını izleyen üç gün içinde hasta ölüyordu…Herkes birbirinden kaçıyor, komşu komşuya sırt çeviriyordu…En önemlisi, belki inanmayacaksınız ama analar babalar çocukları sanki kendilerinin değilmiş gibi davranıyor, onları görmeye gitmiyor, yardım ellerini uzatmıyorlardı…Kokuşan bedenlerin iğrenç kokusu, önce komşulara ulaştırıyordu ölüm haberini. Ölenlerin cesetleri taşıyordu her yandan…Özellikle sabahları sokağa çıkanlar, bir yığın ölü ile karşılaşıyorlardı.”159

Boccaccio’nun aynı zamanda arkadaşı olan Francesco Petrarca160 özellikle

Ad te ipsum şiirinde vebanın yıkımından ve yarattığı acılardan bahsetmiştir. Petrarca “Ey böylesine sonsuz bir bela yaşamayacak ve tanıklığımıza masal gözüyle bakacak olan mutlu nesiller.” diyerek içinde bulunduğu ümitsiz durumu ve insanların gelecekte bu duruma imkânsız gözüyle bakacaklarını ifade etmiştir. “Kara Ölüm”e dair önemli referanslar içeren ve Boccaccio’nun Decameron eseriyle benzerlik gösteren bir başka

eser İngiliz şair Geoffrey Chaucers’in Canterbury Tales eseridir.161

Doktorların tavsiye broşürleri de vebanın ortaya çıkmasıyla tamamıyla vebaya odaklanmıştır. Bu broşürler vebanın önlenmesi ve tedavi edilmesi için klasik dönemlere ait yöntemler, Hıristiyan ve Müslüman gelenekleri ve çeşitli kürlerden oluşan karışık bir içeriğe sahiptir. Broşürlerde insanlara bozuk havanın dışarıda kalması için kapı ve pencereleri sıkıca kapatıp evin içinde çeşitli otlar yakmalarını, çok

159 Boccaccio Giovanni, Decameron, 5. Baskı, Oğlak Yayınları, İstanbul 2000, s. 22-26.

160 Daha fazla bilgi için bkz. Joseph Patrick Byrne, The Black Death, Greenwood press, London 2004,

s. 145-147.

161 William Landon, “Black Death: Literature and Art”, Encyclopedia of Pestilence, Pandemics and

yemek ve içmekten, banyo yapmaktan ve her türlü cinsel ilişkiden kaçınmalarını, güzel

kokulu çiçekleri ellerinde taşıyıp koklamaları gibi tavsiyeler yazmaktadır.162

İncelediğim edebiyat sahasında “Kara Ölüm”ün belki de Avrupa için en önemli etkilerinden biri de özellikle kiliselerde Latince eğitim veren din adamlarının ölmesi olmuştur. Ruhban sınıfının ölmesiyle kiliselere tecrübesiz ve dini konulara hakimiyeti neredeyse hiç olmayan kişiler yerleştirilmiştir. Böylece Latince bilmeyen bu kişiler yüzünden Latince güç kaybına uğramış ve sonuç olarak Latinceye göre

öğrenilmesi çok daha kolay olan halk dilleri yani ulus diller yaygınlaşmıştır.163 Aynı

durum üniversitelerde de geçerli olmuştur. Latinceyi iyi bilen insanların azalması, bazı üniversitelerin tamamen kapanmalarına sebep olmuştur. Onların yerine anadilde

eğitim veren yeni öğretim kurumları açılmıştır.164 Sonuç olarak veba dolaylı bir şekilde

dil konusunda milliyetçiliğin başlamasına neden olan etkenlerden biri olmuştur.

“Danse Macabre” (Ölüm Dansı) ismi verilen yeni bir kavram sanatçıların ve edebiyatçıların çalışmalarına konu olmuştur. “Ölüm Dansı” vebadan dolayı hastaların ateşinin artmasıyla ortaya çıkan ve şuur kaybı ile sarsıntılara yol açıp titremelere verilen isimdir. Bu kavram hızlı bir şekilde “Kara Ölüm” sembolüne dönüşmüş ve yüzyıllarca edebiyatta ve sanatta bir iskeletin yavaş yavaş insanları mezara götürerek

dans etmesiyle tasvir edilmiştir.165

162 Özlem Genç, “Kara Ölüm: 1348 Veba Salgını ve Ortaçağ Avrupa’sına Etkileri”, Tarih Okulu

Dergisi, Sayı: 10, 2011, s. 129.

163 Özlem Genç, “Kara Ölüm: 1348 Veba Salgını ve Ortaçağ Avrupa’sına Etkileri”, s. 144. 164 Sean Martin, Kara Ölüm Ortaçağ’da Veba, s. 87.

165 Raymond A. Cook, “The Influence of the Black Death on Medieval Literature and Language”,

Resim 5: Danse Macabre- Michael Wolgemut (1493)166

1562’de Pieter Brueg(h)el “The Triumph of Death” (Ölümün Zaferi) isimli tüyler ürpertici başyapıtını çizmiştir. Bu eser günümüzde Madrid’deki Prado müzesinde bulunmaktadır. Resimdeki iskeletler ölümü sembolize etmektedirler ve küçük büyük, soylu soysuz ayırtmaksızın tüm insanları yok etmektedirler. Şüphesiz ki

eserde ölümün herkes için geldiği anlatılmak istenmektedir.167

Resim 6: The Triumph of Death-Pieter Brueghel (1562)168

166 Michael Wolgemut, Danse Macabre, https://www.sciencesource.com/archive/Danse-Macabre-- Nuremberg-Chronicle--1493-SS2618347.html, (17.05.2019).

167 Meral Batur Çay, “Pieter Brueghel: Ölümün Zaferi”, İnönü Üniversitesi Kültür ve Sanat Dergisi, C.

III, Sayı: 2, Malatya 2017, s. 51-52.

168 Pieter Brueghel, Ölümün Zaferi, https://www.wga.hu/html_m/b/bruegel/pieter_e/05/01death.html,

3. BÖLÜM

EMMANOUİL LİMENİTİS VE ESERLERİ

Emmanouil Limenitis (Georgillas) (?1435/1445-1500) Rodos’ta doğmuş bir yazardır. Limenitis soyadı, yazarın ailesinin doğduğu Rodos’un Limeni isimli bölgesi ile doğrudan bağlantılıdır. Georgillas soyadı ise o zamanlar Rodos ile sıkı iletişim

halinde olan Girit’ten bilinmektedir.169 Aslında araştırmacıların yazarın soyadını uzun

bir süre boyunca Georgillas olarak kabul ettiklerini ancak daha sonra şiirlerini daha iyi incelediklerinde şüpheye düştükleri gözlemlenmektedir. Bu yüzden soyadı ile ilgili birçok rivayet vardır. Yazar iki soyadına sahip olabilir veya babasının ismi Georgios olup, kendine Georgios’un oğlu anlamında Georgillas demiş olabilir. Bir başka ihtimal ise Georgillas’ı takma isim olarak kullanmış olmasıdır. Ancak günümüzde araştırmacıların çoğu soyadının kesinlikle Limenitis olduğunu düşünmektedir. Çalışmamızın 195. dizesinde yazar (Azrail), beni, Georgillas’ı ve oğlum Giorgi’yi bıraktı yazmaktadır. “Beni” ve “Georgillas’ı” arasında bulunan virgül bizlere Georgillas’ın farklı biri olduğunu düşündürmektedir. Ancak metinde iki virgül arasında bulunan “Georgillas” ilgi cümlesi de olabilir. Yani yazar burada belki de (Azrail) ben Georgilas’ı ve oğlum Giorgi’yi bıraktı demek istemiş olabilir.

Yazarın hayatını anlatan günümüzde elimize ulaşmış bir eser maalesef yoktur ya da halen bulunamamıştır. XV. yüzyılda doğduğu XVI. yüzyılda ise öldüğü bilinmektedir. XV. yüzyılda genellikle tarihsel konular içeren eserler yazmıştır. Düzyazının aksine şiir yazmayı tercih etmiştir. Şiirleri ağıt içermektedir. Yazar hakkında bilinenler ancak bunlarla sınırlıdır.

Şairin şiirlerini yazdığı coğrafi bölge ve o dönem göz önünde bulundurulunca şiirlerinde bahsettiği kişiler ve olaylardan onun aydın biri olduğunun çıkarımı

169 Bruce Merry, “Georgillas of Rhodes Emmanuel (?1445-c. 1500)”, Encyclopedia of Modern Greek

yapılabilmektedir. Genellikle tarihsel konularla ilgilenmiş ve Ortodokslar ile Katoliklerin arasındaki mezhep farklılıkları bir kenara bırakıp ortak düşmanları olan Türklere karşı birlik olmalarını desteklemiştir.