• Sonuç bulunamadı

IV. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ

4.4. Vatan ve Millet Sevgisi

Hepsi canıma yakın: bozkırı da, bağı da… Kalamış koyu kadar güzel Ağrı Dağı da! Sevince çiçek açmış, dertleri kor içinde!

Yurdumun dört bucağı sarmaşıyor içimde! 230

Halide Nusret Türk milletinin en kutsal değerlerinden bir olan vatan ve millet sevgisini yaşantısında ve eserlerinde en güzel şekilde dile getiren yazarların başında gelmiştir. Bu sevgisinin oluşmasında yaşadığı zor günlerin etkisinin olduğu açıktır. İşgal yıllarını bizzat gören ve o acıları yaşayan bir insan olan Halide Nusret’in, o yılları, milli ve manevi duygularının oluşmasında etkili olmuştur. Kendisi vatan sevgisini değişik şiirlerinde dile getirmiştir.“Vatan” şiiri bunlardan biridir. Şiirinde vatan sevgisini anne ve çocukları kadar kıymetli sayar.

Feda olsun sana canım, Uğrunda dökülsün kanım, Cennette güzel vatanım, Sana bir canla kurbanım. ………

ifadesi ile vatan sevgisini her şeyin üstünde tutmuştur.

Ayrıca “Sen Her Şeyden Üstünsün” şiirinde de bu duygularını ifade etmiştir:

………..

Sendedir, sana döner damarlarımdaki kan, Senin için büyüttüm bağrımda bir çift fidan. Sen her şeyden üstünsün, her şeyden, aziz vatan

Hiçbir şeyi sevemem seni sevdiğim kadar 231

Şair, Yayla Türküsü isimli kitabında yer alan Ninni adlı şiirinde vatanına ve milletine duyduğu sevgisini şu mısralarla anlatır:

Damarında, Türk’ün güneşli kanı Yüreğinde yaşat büyük atanı; Her gün biraz daha yükselt vatanı, Vazifeni başar, çocuğum ninni!232

230

Zorlutuna, Yurdumun Dört Bucağı, Güney Gazetecilik ve Matbaacılık T.A.O, Ankara 1950, s. 5.

231

Halide Nusret, öğretmenlik mesleğini o buhranlı dönemlerde Anadolu’da sürdürmek istemesinin temelinde millete duyduğu sevgi yatar. Savaştan henüz yeni çıkmış bu milletin toparlanması ve geleceğe umutla bakabilmesi için kimsenin gitmek istemediği Anadolu’ya ısrarla gitmek istemiştir. Vatanına ve milletine borcunu böyle ödeyebileceğini düşünür. Onun tek düşüncesi, milletinden ayrılmamak, milletinden kopmamak idi. Ona, doğup büyüdüğü ilk gençlik heyecanlarını yaşadığı güzel İstanbul'u düşman bayraklarıyla donanmış görmekten duyduğu derin üzüntü, İstiklâl Harbi sonunda zafer türküleriyle sona ermiştir. Ancak pek genç yaşta geçirdiği bu acı ve büyük tecrübe Halide Nusret Zorlutuna’nın vatan sevgisini pekiştirmiş, vatanının ne kadar değerli olduğunu anlamıştır.233 Bu topraklar üzerinde yaşayıp da tarihte olduğu gibi vatanına ve milletine ihanet eden insanlara çok kızmıştır. 1916 yılında İstanbul’un işgal edilmesi için gelen askerlerle işbirliği yapanlara adeta ateş püskürmüştür. “Git

Bahar” adlı şiirini de bu işgali görmesi üzerine yazmıştır.

Yazar, Türk milletinin yaşadığı zor dönemlerinde yazdığı şiirleri ile vatan ve millet duygusunu hep canlı tutmaya çalışmıştır. Yazmış olduğu “Gençlikle Baş Başa” şiirinde bu yurdu koruyup kollamanın gençlik için en büyük vazife olması gerektiğini söyler ve şair yine bu şiirinde gençliğe; geçmişte olan kötü günleri hatırlatmakta ve onlara sorumluluk bilinci aşılamaya çalışmaktadır:

Uyuma bir lahza geçmesin için: Daima uyanık bulunmak gerek

Daima muzaffer yaşamak için 234

Halide Nusret için Anadolu çok önemlidir. Bu toprakların çektiği ızdırapların her karesine şahitlik ettiği için o, memleketin havasından suyundan kopamaz. Anadolu’nun dört bucağını gezerek memleketine hizmet etmiş ve ülkenin geleceği için neferler yetiştirmiştir. Ülkenin geleceğini de o çocuklarda görmüştür. O,

“Tohumlar ektim taze kafalara, Işık tohumları! Filizlendiğini gördüm o tohumların. 232 Zorlutuna, Bütün Şiirleri, s. 83. 233

Has-er, “Halide Nusret Zorlutuna”, Töre Aylık Fikir ve Sanat Dergisi, (Halide Nusret Özel Sayısı), Temmuz 1984, s. 22.

234

Güneş o kafalardan çıkacak yarın;235 sözleri ile öğretmenlik mesleğinin önemini ve onun toplumu nasıl şekillendirdiğini ortaya koymuştur.

Halide Nusret, “o rahat, o samimî, o aydınlık üslûbu ile Yurdunun Dört Bucağına güzellikler saçmış, vatanının taşını toprağını, insanını, kurdunu kuşunu, Kerkük’ünü, Tuna’sını, Edirne’sini, Kars’ını, İstanbul’unu, Ankara’sını... Sımsıcak bir gönülle alabildiğine sevmiş, ilhamını bizim tarihimizden, bizim dünyamızdan, bizim mukaddeslerimizden almış ve bir ömür boyu bizim dilimizle bizi anlatmıştı.”236 Gürel’inde dediği gibi o adeta bir Anadolu aşığı idi. Öğretmenlik mesleği ve eşinin asker olması sebebiyle gezdiği yerlerde Anadolu insanına hizmet etmeyi büyük aşkla ve sevgiyle yapmıştır. Onun için Anadolu, bir anne bir evlat gibi idi. Eğer öyle olmasa idi öğretmenlik mesleğinin başında herkesin Anadolu’ya gitmemek için korktuğu bir dönemde, o, Anadolu’ya gönüllü olarak gitmek için başvuruda bulunmazdı. Şair, “Beni çekmedi konfor, lüks, falan filan...”237 diyerek Anadolu için en büyük fedakarlığı göstermiştir. Onun gayesi sadece vatanına hizmet etmek ve bu milleti küllerinden uyandıracak nesiller yetiştirmek idi. Yalçın, Halide Nusret’in Anadolu sevgisi için, “Halide Nusret ismi ile Anadolu toprağı bir aydın Türk kadını arasında bulunmayacak kadar yakın bir bağ vardır. Anadolu fikri ünlü sanatçımızın yaşıtları arasında bir ideal olarak yaşadığı için, birçok insan onunla Anadolu arasındaki yakınlığı böyle bir bağ olarak kabul ederler. Oysa bu köşklerinden Beyoğlu’na, oradan Avrupa’ya giden yoldan başka yer görmemiş insanların tutturdukları türküler değildir”238 der.

Zorlutuna, “Vermek Gerek” adlı şiirinde vatanını seven bir kişinin bu topraklar için neler yapması gerektiğini anlatır. Ona göre, bir kişinin önce vatanını tanıması gerekir, daha sonra onu nasıl tanıması gerektiğini anlatır. O, bu özellikleri taşıdığını ve hiçbir zaman vatanından ve milletinden uzak durmadığını, tanımanın sadece kuru bir tanımak olmadığını, gezerken Anadolu’yu severek, okşayarak, dinleyerek, duyarak ve hissederek tanıdığını anlatmıştır. Anadolu için hiçbir şey yapmamış ve bu topraklara yabancı olanları eleştirmiştir.

235

Zorlutuna, Yurdumun Dört Bucağı, s. 5.

236

Gürel, a.g.e., s. 15.

237

Zorlutuna, Yurdumun Dört Bucağı, s. 12.

238

Yalçın, A., “Halide Nusret ve Anadolu”, Töre Aylık Fikir ve Sanat Dergisi, (Halide Nusret Özel Sayısı), Temmuz 1984, s. 20.

“Vilayet merkezlerinde ziyafetten ziyafete konarak Şerefe kadeh kaldırmak,

Nutuklar söylemek, Köylüyü övmek,

Alkışlamak, alkışlanmak… Hoş şeylerdir bunlar doğrusu, Fakat

Bize bu toprağı tanıtmaz”239

diyerek bu şekilde yaşayanlara tepkisini dile getirmiştir.

Benzer Belgeler