• Sonuç bulunamadı

VAKIF FAALĠYETLERĠ ĠLE ĠLGĠLĠ HABERLER

C. DĠL ve EDEBĠYAT

II. VAKIF FAALĠYETLERĠ ĠLE ĠLGĠLĠ HABERLER

Balkan Gazetesinin Bulgaristan Türklerinin içtimai hayatlarıyla ilgili verdiği en önemli haberlerin baĢında vakıf meselesi ve evkaf idaresiyle ilgili problemlerin yer aldığı haberler gelmektedir. Bu haberler çoğunlukla vakıfların yönetiminde yapılan haksızlıklar, usulsüzlükler ve buradaki memurlarla ilgili sorunlar hakkındadır. Bulgaristan Türkleri Osmanlı Devleti’nin hakimiyetinin Bulgaristan’da son bulmasıyla beraber azınlık statüsünü almıĢlardır. Bulgaristan’da yaĢayan Türk azınlığın en önemli sorunlarından biri müftülük ve vakıf meselesi olmuĢtur. Bunun en önemli sebebi ise Bulgaristan’da en çok vakıf ve vakıf mallarına sahip olan cemaatlerin baĢında Türklerin olmasıdır. Bulgarlar 93 Harbinin hemen sonrasında yaptıkları 1879 tarihli anayasanın 40. Maddesine göre herkesin din ve inanç özgürlüğüne sahip olduğu belirtilmiĢ ve Bulgaristan’da yaĢayan tüm cemaatlerin hakları anayasa güvencesine alınmıĢtır108

. Bulgaristan Türkleri müftülük ve vakıf idarsinde özgür bırakılmıĢ, Müslüman cemaatin dini kurumlarının yönetim ve idaresi müftülere bırakılmıĢtır. Bulgaristan’da Türk ahalinin müftülük ve vakıfların yönetimi meselesinde ciddi sıkıntılar yaĢadığı görülmektedir. Vakıf malları idarecileri tarafından adeta yağma edilmeye çalıĢılmıĢ ve haksız hukuksuz ihaleler ve kiralama yöntemleriyle birilerinin tekeline düĢmüĢtür.

Tutrukan kazasında yaĢayan bir abonenin kaza müftüsü hakkında iddiasına göre müftünün yapmıĢ olduğu haksızlıklar ve hukuksuzluklarla ilgili ilk baĢta gazeteye göndermiĢ olduğu mektup sonucunda bundan cesaretlenen ahali, sayıları sekiz on civarında aboneye baĢvurarak kendi baĢlarına gelen haksızlıklardan bahsetmiĢlerdir. Gazeteye abonenin gönderdiği mektuba göre Tutrukan kazasına bağlı Gönekli köyü sakinlerinden bir davacı kardeĢleriyle arasında olan miras meselesi üzerine Tutrukan müftüsüne baĢvurur. Davacı davasından vazgeçmiĢ ve buna rağmen 5 Frank resmî belgeler için ödeme yapmıĢtır. Mahkeme çıkıĢında konuĢtuğu arzuhalci bu paranın çok fazla olduğunu kendisinden 3,5 Frank fazla ücret alındığı ve geri iadesini talep etmesini söylemesi üzerine köylü müftüden fazla alınan paranın geri iadesini istemiĢtir. Bunun

107 HR.SFR.04., 283-18, s. 1. 108

sonucunda parasının üstünü geri almıĢ olsa da müftü tarafından darp edilip hakarete uğramıĢtır. Bu vakanın karĢısında uğradığı saldırı ve hakareti unutamayacağını söyleyen Ģahıs müftüden hakkının sorulmasını talep etmek maksadıyla gazeteye mektup göndermiĢtir109

.

Müderris Hacı Selim Efendi isimde bir Ģahıs Silistre’de bulunan bir camide yatsı namazı sonrası, camide bulunan Mahzarzade Mustafa Ağa ile aralarında çıkan yaygarayı anlamaya giden Ġmam Salih Efendiye bir müderrise yakıĢmayacak Ģekilde ağır küfür ederken bu sırada müezzin de oraya gelip imama saldırır. Müezzin kendisinden üst mevkide bulunan imamı darp ve hakaretten görevinden azl edilir. Müderris Hacı Salim Efendi ise medrese vakfına ait olan iki dükkanı kendi Ģahsına geçirmeye çalıĢmaktan görevinden alınmıĢtır. Olaya Türklerin yanı sıra çevrede bulunan Bulgarlar da Ģahit olmuĢtur. Ethem Ruhi bu olayı büyük bir rezillik olarak görmüĢ ve postu paylaĢamama Ģeklinde yorumlamıĢtır110

.

Evkafı Ġslamiyenin yapmıĢ olduğu hatalara değinilerek belediye seçimlerini kaybettiklerinden dolayı zamanlarına kadar Ortodoksların Yortularında Türk ahalinin dükkan kapatma adeti olmamasına karĢı bunu yaptırmaya çalıĢmaları eleĢtirilmiĢtir. Türk ahalinin yortu zamanı dükkan kapatmasının onları neden Ģereflendirdiği sorgulanmakta ve bunu yapmamak isteyen Müslüman esnaf dükkan açmaya müsaade aldıktan sonra oldukça sevindiğini belirtmektedir111

.

Silistre’den gelen mektuba göre Müezzin Recep Efendi daha önce bahsettiğimiz camide meydana gelen kavga ile alakalı olarak Müderris Salim Efendinin imamın görevini düzgün yapmamıĢ olasından dolayı yerine baĢka bir imam bulacağını söylemesi üzerine bunu duyan imam müderrisin gırtlağına sarılmıĢtır. Müderrisin feryadını duyup yardıma koĢtuğunu belirten Müezzin Recep Efendi kendisinin araya girmesini imam tarafından yalan konuĢularak saldırı olarak gösterilip, vazifesinden olduğunu mektubunda bildirmektedir112

.

Eski Zağra’dan gelen haberlere göre vakıf malı bir un değirmeni siyasi Ģahsiyetler ve vakıf yöneticilerinin giriĢimleri sonucu sözleĢme süresinin bitimine altı ay olmasına ve birçok talibinin olmasına rağmen ihale yapmadan aynı kira bedeliyle aynı kiĢiye

109 “Mektuplar”, Balkan, S. 1, 22 Temmuz 1906, s. 2-3. 110 “Mektuplar”, Balkan, S. 2, 24 Temmuz 1906, s. 2-3. 111 “Dahili”, Balkan, S. 8, 1 Ağustos 1906, s. 3.

112

kiralamıĢtır. Durumun meydana çıkmasından sonra olaya adı karıĢanlar görevden alınmıĢtır113

.

Ethem Ruhi yazılarında sıklıkla müftülük makamının ve Evkafı Ġslamiye’nin kötü yönetildiğine değinmiĢtir. Bulgaristan’da yaĢayan Türk ahali arasında vakıf meselesi ve müftülük sürekli bir sorun halinde olmuĢtur. Balkan Gazetesi bu mesele üzerine sıklıkla gitmiĢtir ve makam sahibi Ģahısların post mücadelesi içeresinde olduklarını partizanca tutum sergilediklerini ve vakıf yönetimlerine hâkim olma uğruna birbirlerine düĢmanlık ettikleri sıklıkla aktarılmaktadır. Bu olayı kötü haller olarak tanımlayan gazete bu yaĢanılan sıkıntının Bulgaristan’ın hangi Ģehrine, kasabasına ve köyüne giderseniz gidin mevcut olduğunu dile getirmektedir. Bu durumun Bulgaristan Türklerine yakıĢmadığını ve yaĢanan birçok sıkıntının bu hatalardan meydana geldiğini dile getiren Ethem Ruhi, vakıf yöneticilerini ve Türk ahaliyi adil, namuslu ve ahlaklı olmaya davet etmektedir. Bu yöneticilerin en az kendini düĢündükleri kadar Türk ahaliyi de düĢünmeleri gerektiğini bunun Müslümanlığın ve insanlığın gereği olduğunu dile getirmiĢtir114

. Bulgaristan’daki Ġslam vakıflarının amacından saptığı, vakıflar yüzünden Türk ahalinin bölündüğünü ve sürekli kavga olduğu, bölünmenin en önemli nedenin “Vakfı sen yiyeceksin ben yiyeceğim” görüĢünü olduğu ifade edilmektedir. Ethem Ruhi, bu durum karĢısında Türk ahalinin ne gibi bir yol izlemesi gerektiğine dair düĢüncelerini Balkan Gazetesinde okuyucularıyla paylaĢmıĢtır. Vakıf mallarının Allah’ın bir emaneti olduğunu yetim malı sayıldığını bunların nasıl yönetildiğinin Müslümanlar tarafından bilinmesi ve kontrol edilmesi gerektiğini vurgular. Vakıf yöneticilerinin, imamların ve müftülerin mal yeme uğrunda birbirlerine düĢmelerinin hem Müslümanlar için hem de burada bulunan vakıfların geleceği için tehlikeli olduğunu belirtir. Bu gibi iĢlerin idaresine namus, ahlak ve vicdan sahibi kimselerin getirilmesini tavsiye eder115. Bu kötü yönetilen vakıflara Filibe’nin uzun çarĢısında bulunan Ġki Kapılı Han örnek gösterilmiĢtir. Bu hanın idarecileri tarafından kötü bir Ģekilde yönetildiği ve usulsüzlüklerle idare edildiğinden bahsedilmiĢtir116

. Burgaz müftülüğü ile ilgili bir habere göre birkaç aydan beri kurulmamıĢtır yapılan seçimleri Aydoslu RaĢit Efendi tarafından tekrar kazanıldığı duyurulmaktadır117

. Filibe Evkaf Ġslamiyesi tarafından

113

“Rezalet BaĢladı”, Balkan, S.13, 9 Ağustos 1906, s.1.

114 “Kötü Hallerimiz”, Balkan, S. 37, 13 Eylül 1906, s. 1-2. 115 “Bulgaristan’da Evkaf-ı Ġslamiyye”, Balkan, S. 48, s. 1-2. 116 “Ġki Kapulu Han Vakfı” Balkan, S. 49, 26 Eylül 1906, s. 1-2. 117

kontrol süreleri son bulan yirmi altı parça emlakın tekrar ihalesi süresinde hile yapıldığı yazılmaktadır.

Bulgaristan Sobraynasında müftülerle ilgili kanun teklifi verilmesi üzerine gazete bu teklifi destekleyici bir yazı yazmıĢtır. Müftülerin bulunmuĢ oldukları makamları ve ellerinde bulunan yetkileri su istimale uğrattıklarını ve uğratmakta olduklarını, Sobrayna Balçık mebusu Doktor Pasarof’un bazı yetkilerin müftülerden alınmasına dair söylediği sözlerin pekte boĢ olmadığını, Bulgaristan’ın muhtelif kasabalarının müftüleri ve naipleri hakkında idarehaneleri birçok yerden gelen Ģikâyet mektuplarını bir araya toplayacak olsalar, belki binlerce sayfalık bir kitabın meydana geleceğini söylemektedir.

Diğer milletlerin olduğu gibi Türk ahalinin de dini liderlerinin bulunduğunu fakat bu mevkilerde bulunan Ģahısların, milletin haysiyet medeniyesini gösterecek vasıfları taĢımadıklarını, yapmıĢ oldukları cahillikleri ve kabalıkları görünce insanın yerin dibine girdiğini ifade edilmektedir. Bu kurumları iĢgal eden insanlardan iyi insanlarında var olduğunu ama binde, yüzde kaça kalır onun bilinemeyeceğini, 5 veya 10 düzgün müftünün ya çıkar ya çıkmaz halde olduğu yazılmaktadır. Müftülerin ekseriyetinin mektep medrese görmemiĢ olduklarından ve Ģeriat kanunlarına hâkim olmadıklarından Ģikâyet edilmektedir118

. “Şumnu‟dan yazılıyor

Şumnu, Silistre, Tırnova müftü katipleri ve Aydos, Niğbolu, Lofça, Karlova, Rahova, Selvi, Eski İstanbulluk müftü vekaletleri memuriyetleri lağvedilmiştir. Sebebi ise her birinin 40 ar 50 şer franktan alda 25 franka kadar düşmüş incelenmelidir.

Müftü dairesinde iki bulgara 100 ve 70 frank maaşla, diğer iki Müslüman ise 70 40 frank katibi bulunduğu halde 40 franklık memuru da lağvetmişler bu adalet midir? Mustafa zihni makamı neden kullanmıyorsun

Bulgarlar karşılaştırıldığından haklı olmakla beraber 40 lık olanı mezahip nezaretinin aldığı kararı haksız bulmuyor gazete

Bulgar memurları şikayet ediyoruz fakat kasabalarımızda kaç Müslüman Bulgarca bilen var ki bu bizim için aşağılayıcı bir durumdur bu durumdan ancak evlatlarımızı güzel tahsil ilim öğretme suretiyle cahil mektepsiz kaldığımız için böyle ayak altında kalmaya mahkum oluyoruz119.”

118 “Müftüler Meselesi”, Balkan, S. 153, 28 Aralık 1906, s. 3. 119

Bulgaristan’ın muhtelif noktalarında Bulgar hükümeti tarafından Ġslam vakıflarının bazı yöneticilerinin ve memurlarının iĢlerine son verildiğine, maaĢların düĢürüldüğüne dair ġumnu’dan gelen mektuba cevaben bu haksızlıkların yanlıĢ olduğunu fakat Bulgaristan’da yaĢayan Türk ahalinin bu durumda olmasının en büyük sebebinin kendi hatalarının olduğunu, Bulgarca bilen ve memurluk yapabilecek kimsenin olmamasından dolayı kendi vakıflarına dair Bulgarların daha yüksek maaĢla memur olduğunu ifade etmektedirler.