• Sonuç bulunamadı

Masal metinlerinde çağrışım, ima ve gönderme yoluyla kahramana ve dolayısıyla insana verilen özel mesajlar bulunur. Başkahramana gönderilen özel mesajlar aracılığıyla evrensel bir iletişim sağlanır. Bu iletişim ilksel deneyimdeki vahyi söylem ve kehanetlerdir. Masalın seçilmiş kahramanına rüya ve ilham yoluyla gösterilen olaylar vahiysel söylemdir; kahramanın hayatında da seçilmiş kimliğine bağlı olarak çeşitli kehanetler gerçekleşir. Bu durum büyük dinlerde ve İslamiyetin sembollere dayanan tasavvuf felsefesinde önemli bir temadır. Vahiy işaret, gösterme ve yöneltmedir; kutsal dinlerin sembol, figür ve konuları edebiyat içinde işaret ve yöneltmelerle aynileştirilir. Hayal eylemi, masalın temel taşıdır ve ortak bilinçdışı sembollerle yaratılması yönüyle rüyayla ortaktır. “Hayal eylemi ve modern insanın rüya tecrübelerine, dini semboller, dini figürler ve dini konular hâkim olmayı sürdürürler.” (Eliade, 2015: 247) Dinî figür, sembol ve konular; hayal eylemiyle edebî eserde tekrarlanarak devam eder. İnsan, mit, sembol ve ritlerin özgünlüğünü edebî gelenek içinde yineleyerek bu temalara ebedilik kazandırır. İlk dönemlerin kutsal törenlerinde işlenen temalar halkın oluşturduğu anonim edebiyatta sürer.

Vahiy; ima, işaret, gizli ve hızlı bir şekilde bildirmek, birine konuşmak, ilham, iki şeyin birbirine yaklaşması (ilma), kitap, fısıldamak, anlayış (fehm), emir, ses, seslenme ve bağırma anlamında Arapça bir kelimedir. İngilizcede ‘revelation’ bildirmek,

162

açıklamak, ifşa etmek, göstermek, örtüsünü kaldırmak, yeteneğini sergilemek, söylemek, ortaya çıkarmak, bir inancı yansıtmak, bilinir yapmak ve iletişim anlamlarına gelecek şekilde kullanılır. (Yüksel, 2006: 13) İma ve işaret anlamında vahiy; insanlara doğru yolu göstermek amacıyla seçilmiş ve yüce kişiler olan peygamberlerin hayatında önemli olaylardır. Allah ve peygamberleri arasındaki özel iletişim işaret ve ima olarak özel varlıklar aracılığıyla gerçekleştirilir. Vahiy ve vahiysel söylem “ister bir hakikatin bildirimi, isterse gizli olan bir şeyin örtüsünün açılması anlamında olsun, her iki durumda da onun (vahyin); bilme, öğrenme ve bilgi ile çok yakın bir ilişkisi vardır.ˮ (Yüksel, 2006: 18) Bilme, öğrenme ve bilgi kavramları masal aracılığıyla kahramana çeşitli bilgilerin verilmesi, yolunun aydınlatılması ve sırlara özel bir biçimde sahip olması şeklindedir. Peygamberlerin seçilmiş kimliğiyle kahramanın kimliği bu bağlamda özdeşleştirilir. Bu özellik masal metninde kutsalı temsil eden bir tip aracılığıyla gerçekleşir. Dervişlerin, Hz. Hızır’ın, ruhu temsil eden kuşların vb. kutsal kişilerin/varlıkların gelecekten haber vermesi bu durumun sonucudur. Tecrübe edilen vahiysel söylem, kahramanın eylemlerine yön verir. Vahiy tecrübesi peygamberlere ait bir özelliktir; masal kahramanı ideal tip olarak, bu özelliklere yakınlaştırılmış bir macera yaşar. Yine özel kişilerin/varlıkların vasıtasıyla (bilge kişi, hayvan ruhu vb.) vahiy tecrübesi yaşanır. Vahiysel söylem dikeydir; ‘farkında oluş’ ve ‘anlam dünyası’ üzerine kurulmuş sembolik bir düzleme sahiptir. İnsanlığa yeni ve özel bilgilerin kapısını açar.

Masalın başkahramanının macerası olağanüstü olay ve kimliğe bağlı şekilde gelişir. Bu kimlik, kahramana ortak hafızanın bilinçli olarak sunduğu bir roldür. Evrensel değerleri tüm insanlara taşıyan masal kahramanı, peygamberlerin insana yaratılış gerçeğini ve doğru yolu göstermesi göreviyle özdeşleşir. Masalın başkahramanları peygemberler gibi seçilmiş insanlardır, yol gösterici ve mucizevî kişiliğe sahiptirler. Peygamberler, örnek ahlakları ve yaşam mücadeleleriyle masal kahramanının kişiliğine üstün erdemlerden oluşan bir kimlik kazandırırlar. Her millete bir peygamber gönderilmiştir ve peygamberler, kutsanmış/yüceltilmiş bir kimliğin temsilcisi olmuşlardır. Peygamberler, amaçları olan ve insanlığa doğru yolu göstermek göreviyle mücadele eden seçilmiş insanlardır. Büyük peygamberler ve onların hayat öyküleri masalların içinde birer motif olarak anlatılır. Kahraman, kutsal göreviyle evrensel yolculuğu sembolize eden kişidir ve bu bağlamda masalın başkahramanı seçilmiş insandır; kutsal bir görevi vardır. Kutsal dinlerin peygamberlerinin seçilmiş olması gibi masal kahramanı da seçilmiş mucizevî bir hayatla kutsallık ve yücelik kazanır.

Peygamberlerin doğum hadiseleri olağanüstülük gösterir; bu seçilmiş kimlik özelliği masal kahramanının doğum öyküsüne de yansır. Hz. Muhammed’in, Hz. İsa’nın ve diğer peygamberlerin mucizevî doğumu kahramanın kutsal ve olağanüstü doğum öyküsüyle yenilenir. Peygamberlerin doğumu olağanüstü mucizelerle gerçekleşmiş ve bu doğumların öncesinde ve sonrasında çeşitli işaretler meydana gelmiştir. Bu mucizevî doğumların öyküsü kahramanların masalda olağanüstü doğumlarıyla anlatılır. Kırk sayısı Hz. Muhammed’in olgunlaşma ve tamlığa erme yaşıdır. “Yahudilikte ve İslamda, 40 gün arınma dönemidir.” (Schimmer, 2000: 268) Bu durum kahramanın dönüm noktalarında görülen bir motiftir; kırk, olgunluğun ve tamlığın sayısıdır. “Kırk sayısı da tıpkı ‘üç’ ve ‘yedi’ sayıları gibi sembolik değere sahip bir sayıdır. Hz. Süleyman ve Davud’un kırk yıl hüküm sürdükleri söylenir. Hz. Muhammed’e vahiy, kırk yaşında iken gelmiştir. Peygamber’in kırk hadisini bir araya getirme geleneği vardır. İslam’da zekat, malın kırkta biri olarak belirlenmiştir.” (Bilkan, 2009: 71) Kırk gün kırk gece tamamlanmaya dönüşen bir semboldür. Hz. Nuh’un yol göstericiliği, uyarıları ve onu dinlemeyen halkının helak edilmesi düzeni inşa eden seçilmiş kahramanların öyküsüyle ortak bir temadır. Masalın mesajları arasında sabır makamı vardır. Bu bize Hz. Yakup ve Eyüp sabrını hatırlatır. Hz. Eyüp’ün sabrıyla kahramanların sabır göstererek mükâfatlandırılması kutsî kişiliklere bir telmihtir. Hz. Yusuf’un kanlı gömlek kıssası masal kahramanının öldüğüne dair kullanılan bir semboldür.

Bütün kutsal kitaplarda ve insanlığa gönderilen son kutsal kitap Kur’an-ı Kerim’de, peygamberlerin öyküleri anlatılır. Bu öykülerle oluşmuş tefsir ve hadisler tasavvuf eserlerine de aktarılmıştır. Kısas-ı Enbiyalar sözlü anlatım geleneğiyle doğmuştur. Sufî anlayışında, Kısas-ı Enbiya, Menakıpname ve Fütüvetnameler, insana kutsal öyküleri aktarmada kaynaklık eder. Masal kahramanının çektiği çileler ve büyük ödül; tasavvuf ritüellerinde yapılan sembolik yolculuktaki gibi çekilen çilenin ardından gelen mükâfatla aynıdır. Peygamberler, halktan/halkın içinden seçilerek insanlara doğru yolu gösterme görevini üstlenmişlerdir. Amaçları yolunda zorluklar yaşamış, ancak görevlerini başarıyla tamamlamışlardır. Bu yaşam öyküleri yeni bir evren kurmaya çalışan insan için birer örnek teşkil eder. Peygamberlerin kutsal yaşam öyküleri ve mucizeleri kutsal kitaplardan anlatılara doğru halkın hayal ikliminde kurgulanır. Türk milleti tarihsel süreçte etkilendiği dinlerin inanış sistemlerini tam yaşamış ve kültürel değerlerine de aktarmıştır. Peygamberlerin yaşamları insanlara hayat karşısında ilham verir. Zorluklar karşısında dinî kimliğin temsilcisi olan güçlerin mucizevî öykülerindeki

164

motifler masala aksettirilir. Sinonimleşme/eşanlılaşma; farklı tiplerin, sembollerin, canlı veya cansız varlıkların aynileşmesidir. Vasıta, aracı işlevi gören şamanlarla; peygamberlerle yalnız ve ulu ağaçlar arasında sinonimleşme vardır. (Abdulla, 2012: 175) Şaman kimliğinde toplumun sıkıntılarını giderme, yol gösterme ve seçilmiş kimlik yönüyle aynilik vardır. Yalnız ve ulu ağaçlar sembolünde, Allah’a yakın olma ve dünyanın yer ve gök kavramlarını bütünleştirme anlamı vardır. Ağaç bu özelliğine bağlı olarak kutsallık kazanır. Masallarda, yüceltilen kahramana bu özellik aynileştirme yoluyla verilir. İnsanlığın kurtarıcısı ve yol gösterici kimlikleriyle peygamberler ve kahramanlar bütünleştirilir. Kahraman, özellikleriyle insan-ı kâmil olarak; ulu ve seçkin bir kimlikle aynileşir. Özdeşlik kurulan kahraman ve peygamberlerin kutsî öyküleri analoji ve imgelerle yaşatılır. Tanrı, bütün zamansal varlığın temeli olarak ‘ilahi zamansız varlık’ olarak insan düşüncesi, kültürü ve sembollerinde yaşatılır. İnsan, sonlu varoluş şartları altında olması nedeniyle; vahiy insan için onun somut-soyut durumuna, toplumun belli şartlarına ve özel tarihsel döneme göre konuşur. Böylece kutsal metin, hem ilahi olanın ifşasıdır, hem de insanın içinde bulunduğu kültürel ve dini duruma göre şekillenir. (Yüksel, 2006: 25) Kur’an, peygamberlerin ve kavimlerinin öykülerinin yer aldığı temaları içerir ve bu temalar, gerçek bir tecrübenin vahiysel söylemle insana aktarıldığı bir iletişim sunar. Peygamber öykülerinde de kutsal görev ve bu uğurda yapılan mücadele önemli bir temadır. Peygamberlerin ailelerinden uzakta erginlenmesi ve bu süreçte tek bırakılmaları masal kahramanının öyküsünde de önemli bir motiftir. Olgunlaşma için yalnız kalma ve ruhla bütünleşme gereklidir. Tasavvufta çile çekme ve Allah ile baş başa kalma için bu bir metafordur. Üst mertebelere yükselmeyi sağlar. Peygamberlerin kutsal öykülerindeki motifler, kahraman aracılığıyla mucizevî kimlikleri hafızaya taşır ve vahiysel bir söylem oluşturur.

Kahramanın doğumuyla başlayan mucizevî yaşam kaynağını vahiysel bir iletişim sağlayan peygamber öykülerinden alır. ‘Kıskanç Kız Kardeşler’ (Önal, 2011: 377-381) masalında yeni doğmuş iki kardeşin hayatlarının kurtulması motifi Hz. Musa’nın suyla yeni bir başlangıç yaşaması motifiyle özdeştir. Firavun’un kötülüklerinden ve zulmünden kurtulan Hz. Musa, su içindeki yolculuk ile yeni bir başlangıç yaşar. Bu masalda kardeşlerinin sözünü gerçekleştirmesi ve padişahla evlenmesini kıskanan büyük kardeşler; kız kardeşlerinin yeni doğurduğu kız ve erkek çocukları bir sandığa koyarak suyun içine bırakırlar. Hz. Musa’nın sandık içine bırakılarak yaptığı yolculuğu masal kahramanlarının kurtuluşu ve maceranın çatışma unsurunu tamamlamasında sıklıkla

görülen bir motiftir. İlklerin kutsallığını yine bir ritüel şeklinde masalda yeniden canlandıran kahramanlar, bu kutsallığın özünü/ruhunu tekrarlarlar.

Kutsal öyküler içinde Hz. Yusuf’un yaşamındaki tecrübeler de vahiysel söyleme bir göndermedir. İletişim, ilkselin hatırlanmasını sağlayan bir motiftir. Taşeli yöresine ait ‘Çocuğun Rüyası’ (Alptekin, 2002: 256-265) masalında çocuğun rüyasında gördüğü; yıldız, güneş ve ay figürü Hz. Yusuf’un rüyasında gördüğü sembollerle aynıdır. Yazı/hafıza, bu şifreyi hafızasına kodlayarak sözün elçisi olur. Çocuk, bu üç nesnenin koynuna girdiğini görür. Çocuk rüyasını hayır olsun demeyen annesine ve hocasına anlatmaz; rüyasını hayırdır inşallah yorumunu yapan çobana anlatır. Geleneğe, örfe bağlı kalan Çoban Mehmet, mitin yarattığı kutsal kahramandır. Tecrübe kazanarak düzeni sağlar. Çocuk burada rüyanın görülmesinde bir aracıdır ve Hz. Yusuf rüyasını çocukken görmüştür. Çocuk rüyasını maceranın asıl kahramanı olan Çoban Mehmet’e satar. Çoban Mehmet, bulunduğu mekândan ayrılır ve masalın sonunda padişah olur. Hz. Yusuf, Mısır’a lider olur. Bu masalın sonunda çobanın evlendiği üç güzel ve olağanüstü kız; dünya güzeli, devlerin kız kardeşi ve padişahın kızı masalın başında görülen rüyadaki güneş, ay ve yıldız sembolünün gerçekleşmesini anlatır. Çoban Mehmet, eskiyi temsil eden kötü padişaha karşı mücadele eder. Padişah, tabiatın kaba gücüdür. Demokratik olmayan bir biçimde çobanın eşine göz koyar. Mit tarafından cezalandırılır ve Çoban Mehmet padişah olur.

Mucizeler, peygamberliğin seçilmiş kişiliğinin kanıtıdır. ‘Hz. İsa Hikâyesi’ masalında İsa peygamberin ölüyü diriltme motifi efsanevî bir temayla masala kodlanır. Bu kodlamalar, masal ve vahyi söylem arasındaki iletişimle insana/insanlığa aktarılır. “Eğer hadse ölür dirilmezse sora asin buni.’ Götirir, gidiler gidiler neyse Hz. İsa’ya Cenâb-ı Allah o guveti vermiş, o mücizeyi vermiş. Bi duva buyurir, esayı üsdüne goyir, bu silkinir. ‘Ya ilahe illallah İsa Resulallah.’ Diyir, silkinir. Padişaha haber verirler. Padişah seslir diyir ki, Ne gater isdirsinse muradın isde.” (Seyidoğlu, 1975: 326) Ölüyü diriltme ve asa mucizesi bu kutsal öyküyü yeniden canlandırmadır. Cahil insanların sonu ve cezalandırılma motifinde Hz. İsa’nın ölüyü diriltme mucizesine kutsallık ve yücelik yönüyle bir hatırlatma vardır. Peygamberlerin hayatı mucizevî olaylarla yüklüdür. Bu kutsal mucizeler her bir kültürde kendine göre yeniden biçimlenerek masallara kaynaklık eder.

Masal kahramanının hayatında meydana gelen vahyi söylem ve mucizeler onların kişiliğini kutsallaştırır. Kahraman, İlahi kaynağın taşıyıcısı olma vasfıyla bu değerlerle

166

işlev kazanır. Allah’ın özel fiilleri “tanrı’nın özel fiilleriyle; özel bir zaman ve mekânda belirli bir amaç doğrultusunda gerçekleşen fiiller anlaşılmaktadır. Bunların mucizeler, duaya cevap, dinî tecrübenin çeşitli formları ve vahiy şeklinde insana bildirilen şeyler olduğu kabul edilmektedir.ˮ (Yüksel, 2006: 21) Gelecekten haber verme ve bu durumun gerçekleşmesi kehanettir. Masal metinlerinde gelecekten haber verme motifi ve söylenen sözün/hadisenin gerçekleştiği görülür. Kehanet; kaza ve kader anlayışıyla ilgili bir kavramdır ve insanoğlunun gizemi öğrenme sırlara vakıf olma arzusunun tezahürüdür. Vahyi sembolizm sonsuza kadar arzu edileni sunar. Sonsuz değişmezlik vahyin arzu edileni sunma imgesidir. “Vahyi sembolizm sonsuza dek arzu edilebilir olanı sunar, burada insanın ihtiras ve tutkuları tanrılarla özdeşleştirilir veya onlara uyarlanır ya da onlara yansıtılır. ‘Komik’, cenneti andıran, romantik, hürmetkâr, övülesi, ideal ve büyülü olanın çoğunu içeren masumiyet analojisinin sanatı çoğunlukla, arzu edilebilir olanı insani, alışıldık, ulaşılabilir ve ahlaki açıdan caiz bir şekilde sunmak çabası içindedir. Şeytani dünyanın, tecrübenin analojisiyle ilişkisi söz konusu olduğunda da hemen hemen aynı durum geçerlidir. Örneğin tragedya, ne olduğuna ve neyin kabul edilmesi gerektiğine dair bir görüdür. Bu açıdan, insanlığın arzularının önüne çıkan engellere duyduğu amansız kinin ahlaki ve akla yatkın bir yerdeğişimini içerir.” (Frye, 2015: 188) Mucizelerin gerçekleşmesindeki metafor tılsım, büyü ve sihire sahip özel güçlerin yardımıyladır. Yaratıcı gücün ruhunu taşıyan destekleyici tipler bu donanıma sahiptir. Yaratış, bir metafordur ve her şey yaratışa dayanır. Büyü, yaratıcı sürecin zanaatkârlığının ötesidir. “Aslında bu metafor imgeleme dayalı yazıma ilgisiz ya da düşman olanların çoğunun varsaydığı gibi imgesel olan her şeyin, öznenin ötesinde hiçbir gerçekliğinin olmadığını önerir. Büyüden bahsederken onun şiirsel dilin tesadüfi bir etkisini olduğunu fakat yaratıcı sürecin zanaatkârlığının ötesinde bir boyut açtığını ifade etmiştik. Gerçek büyüde öznel bir mevcudiyetin ya da öyle görünen bir şeyin yardımına başvurum söz konusudur. Tepeden inme ideolojiler kontrol edilemeyen mevcudiyetler konusunda oldukça gergindirler.” (Frye, 2008: 106) Gerçek, yaratılmış bir kurgudur ve büyü bu kurguda yardımcı bir güçtür. Yaratıcının enerjisini taşır. Büyü ve sihir, olağanüstü güçlerin taşıyıcısıdır. Arzu edilen durumlar mucizevî özelliklerle büyü ve sihir ile olunur kılınır. Büyü/sihir/tılsım, yaratıcı gücün insan arzusundaki hükmetme metaforudur. İnsanın hükmetme ve keşfetme arzusu sihirli objelerle sağlanır. Mümkün kılma arzusunun dışavurumudur.

Tek Tanrı inancına dayanan İslâmiyet dininde insanın yaşayacağı her şey, önceden belirlenmiştir; insan bu sonu yaşayacaktır. Masallarda, kaza ve kaderin önüne geçilemeyeceği mesajı ifade edilir. Kur’an’da sayısız kehanet ve gelecekte yaşanacak olay, insanoğluna haber verilmiştir. Yerdeğişimleri ile metaforik düzenlemeler yapılır. Mit, yerdeğiştirmelerle kabaca uyumlu hale getirilir. “Edebi olanın mitik ve soyut halleri arasındaki akrabalık, kurmacanın birçok boyutunu aydınlatır; özellikle de olaylarının makul olması bakımından yeterince gerçekçi ve ‘iyi bir hikâye’ sayılacak kadar romantik, yani iyi tasarlanmış olan nispeten popüler bir kurmacanın. Bir kehanetin veya bir alametin sunulması ya da tüm hikâyeyi başlangıçta sözü edilen kehanetin çıkması gibi anlatma, buna verilecek bir örnektir. Böyle bir düzenek, varoluşsal tasarımı içinde, kaçınılmaz kader ya da her şeye kadir gizli bir irade kavramını ortaya koyar.” (Frye, 2015: 169) Her şeye kadir irade dünyanın/evrenin varoluşsal tasarımıdır ve masal bu düzlemi tematik olarak yansıtır.

Kehaneti öğrenme yollarından biri de remil atmadır. Geleneksel bir motif şeklinde geleceği öğrenme tasarımını içerir. ‘Elma Kurdu’ (Günay, 2011: 59-60) masalında tebdili kıyafet yaparak dolaşan padişah remil atar ve doğacak çocuğun bir kurt tarafından yiyileceğini görür. Çocuğu korumak için önlemler alırlar ancak çocuk gerdek gecesi yediği elmanın ortasını yere atar ve içinden bir kurt çıkar. Büyüyen kurt çocuğu yer; verilen mesaj kehanetin önüne geçilemeyeceğidir. Padişahın, çocuğu/genci kurtarma çabasına karşılık; onun geleceğini değiştiremediği görülür.

Muğla yöresinden derlenen ‘Külcü’ (Önal, 2011: 369-370) masalında Padişah, kızının attığı topun Külcüye gelmesi ve Külcü’nün kendisine damat olması durumunu kabullenmez; kızını ve Külcüyü bir sandığa koyup nehre bırakır. Sandık motifi ve nehre atma teması Hz. Musa’nın hikâyesinden gelen bir motiftir. Külcünün yılana yaptığı iyilikle her dileği kabul olur, padişahın sarayının karşısına bir saray yaptırıp onun karşısına çıkar. Padişah kızını tanıyamaz, kız bir hikâyeyle babasına gerçeği anlatır. Kader ve akıbet insana cesaret ve sabır gibi erdemler kazandırır. Kader kaçınılmazdır ve kahraman kaderden kaçamaz. Kendi iradesinin üstünde bir güç olduğunu bilir, her şey önceden yazılmıştır. İnsan bu durumu kabul etmezse de tecrübe eder ve boyun eğer. Akıbet/kader bilinmez yaşanır ve seçimler bu sonucu doğurur. Kahraman, her insanın yaşadığı kaderi, sembolik olarak yaşar. Kader ve kehânet, geleceği öğrenme arzusunu da dışa vurur.

168

Masallar aracılığıyla insanın merak ettiği gizemler sembolik dille aktarılır. Masal dünyasında insan, dünya/âlem ve şans, baht, talih anlamlarını karşılayan feleği aramaya gider. ‘Allah’ı Arayan Adam’ (Alptekin, 2002: 328-331) masalında, kahraman feleği aramaya gider. Kader inancının ağır bastığı bu masalda felek; yedi deniz ortasındaki bir adadadır. Felek çarkını çeviren adamın elinde gümüş bir asa vardır. Gümüş asa sembolü Hz. İsa’nın kutsal sembolünü hatırlatır. Bu tema, İslâmî bir motifle talihini aramaya giden insanın/insanlığın öyküsünü somutlaştırır. Mit, vahyî bir çerçeveyle kutsal öyküleri anlatı düzlemine kodlayarak; peygamberlerin ve yüce zatların hikâyesini hafızaya taşır. Kur’an açık bir delil olarak bu bilgileri muhafaza eder. Olağanüstü olaylar ve mucizelerin kaynağı mittir. Mit kutsal kitaplar ve yaratılış gerçeklerini saklar. Mitolojinin içinde var olan kutsallık imgesi vahyi bir çerçevedir. “mitoloji insan inançlarını, korkularını, endişelerini, tutkularını ve saldırganlığını bir gelenek bağlamında ya da tamamıyla gizemli, otoriter bir kaynaktan geldiği varsayılan vahiy bağlamında ifade etmekteydi. Birçok mitin bilime öncülük eden bazı işaretler taşıdığı doğrudur. Örneğin güneş ve ay yılını uzaklaştırmak suretiyle bir takvim teşekkül etmekle alakalı mitler bu türden mitlerdir. Birçok mitin, tarihî karakterlerin ya da olayların imalı anlatımları oluşları da böyledir. Mitolojinin temelde ilgilendiği şey spekülatif olan değildir, hakikatle ise çok daha az ilgilidir. Mitoloji pratik insan ilgileri ile ilgili bir yapıdır.” (Frye, 2008: 58) Mitler, vahyî söylemle insanın mucize ve kehanetlere dair algı ve inançlarını somutlaştırır.

‘Yılan Bey’ masalında Züleyha ve Hz. Yusuf’ un hikâyesini hatırlatan motif, ilksel ve kutsal olma özelliğiyle peygamber kıssasıdır. Masalda ilk eşini gören kadın, bu durum karşısında meyve kestiği bıçakla elini keser. Yusuf’un güzelliği karşısında ellerini kesen Mısırlı kadınlar Züleyha’ nın aşkının büyüklüğüne tanıklık ederler. Kadın kahraman, ilk eşi Yılan Bey’i görür ve eski eşiyle arasındaki sevginin etkisiyle ne yaptığını fark etmez. Yılan Bey’in yakışıklılığı ve kadının unutamadığı ilk eşini karşısında görmesiyle bir bilinçsizlik durumu yaşanır. Mısırlı kadınlar Yusuf’un güzelliği karşısında aynı duyguyu yaşar. “Bu gız da köyün tam altında evleri. Pencerenin önünde oturmuş uşahlarına elma soyir, yedirir. Bu İlan Bey'de köye, muhdara misafir olir. Sabahısı gün de atına binir, bele sohah sohahdolanir. ‘Hebet ya gapıda ya bacada bu gizi görürem. Burada görmem orda görmem, başha yerde görürem. Onu bulacağam.’ Pencerenin altından geçer geçmez hemen bele başını penceriye galdırır galdırmaz nası gız oğlanı görir, oğlan da gizi görirse elmayı derken elini kesir. Nası kesdiği gibi, oğlan bahir kesir bilir, ‘Ana herif sene bahdi, sen de ona bahdın niye elin kesdin?’ Dir ki’ Bişe

Yılan nası görirse muhdara sorir. ‘Bu ev kimin?’ ‘İşde falan beyin evidir.’ Diyiler. Ahşam olir babasi gelir. Bu oğlan, ‘Baba bi he- içeri burv' gapidan geşdi, anam ona bahdi, elmayı

Benzer Belgeler