• Sonuç bulunamadı

Hastalık adları ve hastalıkla ilgili terimler

Àbile

< Far. Àbile ‘sivilce, küçük çıban; su kabarcığı’ (Devellioğlu 1995;4) “daha çok çocuklarda görülen ve kabarcıklar biçiminde beliren kaşıntılı bir deri hastalığı” (MŞ).

abrÀş

< Ar. abrÀş ‘vücudunda sam lekesi olan adam’ (Devellioğlu 1995;5) “tende meydana gelen alaca hastalığı” (KM, Tuh).

acı

< Tü. acı-à : fiil kökü-fiilden isim yapım eki. “ağrı, sızı” (MN,ZM).

Eski Uygur Türkçesinde açıà ‘öfke, kızma, şiddet ; acı, ızdırap; ekşi, ekşimtırak, hediye, armağan’ (Caferoğlu 1968;2) şeklinde karşımıza çıkan kelimenin Eski Anadolu Türkçesinde de kullanıldığı anlaşılıyor.

Eski Türkçe açı- ‘acımak’ (Caferoğlu 1968;2) fiilinden –g ile açıà biçiminde isim yapılmış ve daha sonra kelime sonundaki g’nin düşmesi sonucunda acı halini almıştır.

acıú

< Tü. acı- à : fiil kökü-fiilden isim yapım eki. “acı, dert, ıstırap” (YTS).

Kelime Eski Türkçe açı- ‘acımak’ (Caferoğlu 1968;2) fiilinden –g ile yapılan açıà biçimindeki son sesin ú’ye dönüşmesi sonucu oluşmuş olmalıdır.

èadem-i àıdÀ

< Ar. èadem-i àıdÀ “gıdasızlık, gıda yetersizliği” (M).

èadse çıúarmaú

< Ar. èadese + Tü. ùaş-ı-ú-ar-maú : isim kökü + isim kökü-yardımcı ses-isimden fiil yapım eki-fiilden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki (mastar eki). “adse hastalığına yakalanmak” (TN).

Çıbanlar için “çıkarmak” fiili kullanılmaktadır. Adese de bir çıban türü olduğu için bu fiil kullanılmıştır.

Çıkmak kelimesini Eski Türkçede taşıkmak ‘taşmak, dışarı çıkmak’ (Caferoğlu 1968;227) şeklinde görmekteyiz. Orhun Kitabelerinde taşıkmak “dışarı çıkmak, sefere çıkmak (Ergin 1970;113)” anlamlarında kullanılmaktadır.

Taşıkmak fiilinin hece yutulması ve ş>ç değişimi sonucunda çıkmak biçimine dönüştüğü görüşü Türk diliyle uğraşanlar arasında genel kabul görmüştür.

èadese

< Ar. èadese “insan vücudunda beliren, mercimek şeklinde öldürücü bir çıban” (Mif, MŞ, TN).

Àfet

< Ar. Àfet “belâ, musibet, afet; hastalık” (BL,M,TN,TUH).

‘afn

< Ar. èafn “bozulmuş, çürümüş, kokmuş; küflü, mikroplu, mikrop bulaşmış” (M, TM).

‘afin ısıtması

< Ar. èafn + Tü. ısı-t-ma-sı: isim kökü + fiil kökü-fiilden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki-teklik 3. şahıs iyelik eki. “iltihaplı çıban veya şişler nedeniyle ortaya çıkan bir sıtma türü” (TM).

ısıtma:anlamı ve kökeni için bk. ısıtma

aàır

< Tü. aà-ı-r : fiil kökü-yardımcı ses-fiilden isim yapım eki. “ağır, ileri derecede;

sıkıntılı, zahmetli; kabus” (BL, K, KM, M, TŞ, YTS, ZM).

Ağır kelimesi Türkçe ağ- ‘ağır gelmek’ fiilinden –(ı)r ile türetilmiştir (Eren 1999;4).

aàır basmaú

< Tü. aà-ı-r + bas-maú : fiil yardımcı ses-fiilden isim yapım eki + fiil kökü-fiilden isim yapım eki. “karabasana uğramak, kabus görmek” (BL, KM , MŞ, YTS).

aàır : anlamı ve kökeni için bk. aàır

Basmaú ‘yaymak; basmak, kazanmak, yenmek’ (Caferoğlu1968;34) kelimesi Eski Türkçeden beri kullanılan bir kelimedir. Kelimeyi ba-‘bağlamak’ köküne götürmek mümkündür. Çünkü her basma işi aynı zamanda bir bağlanma hareketidir.

aàırlanmaú

< Tü. aà-ı-r-lan-maú : fiil kökü-yardımcı ses-fiilden isim yapım eki-isimden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki (mastar eki). “hastalanmak, ağırlaşmak, acı hissetmek” (CH, M, Mif).

Agırlanmak kelimesinin agır kökünden geldiği oldukça açıktır. Agırlanmak yerine bugün ağırlaşmak biçimini kullandığımızı belirtmek gerekir. Bu da bize –lan eki ile –laş birleşik eklerinin aynı işlevde kullanılabildiği göstermesi bakımından ilginçtir.

aàır : anlamı ve kökeni için bk. aàır

aġırlıú

< Tü. aġ-ı-r-lıú : fiil kökü-yardımcı ses-fiilden isim yapım eki-isimden isim yapım eki.

“ağırlık, ağır olma; uykuda iken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum”

(CH,K,MİF,TTŞ,TŞ,TM,YTS).

Türk insanı bazı fizikî ve ruhî rahatsızlıklar için genellikle ağırlık kavramından hareketle oluşturulmuş terimler kullanmayı tercih etmektedir. Hatta burada görüldüğü gibi agırlık kavramın kendisi de rahatsızlık anlatır duruma gelmiştir. Bu durum bazı rahatsızlıkların, insanın vücuduna bir ağırlık yüklenmiş gibi belirtiler göstermesinden kaynaklanmaktadır.

aàır : anlamı ve kökeni için bk. aàır

aġız acılıġı

< Tü. a-à-ı-z + acı-à-lıú(à)-ı : fiil kökü-fiilden isim yapım isimden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki + fiil kökü-eki-fiilden isim yapım eki-isimden isim yapım eki-teklik 3. şahıs iyelik eki. “ağızda bir acılık hissinin olması” (TM).

Ağızda bir acılık hissi meydana getiren rahatsızlık için Türk insanı “agız acılıgı”

demiştir. Halbuki bugünkü tıp anlayışında ağız acılığı bir hastalık terimi olamaz; ancak bir rahatsızlığı gösteren belirti olabilir.Bu örnek bize eski tıp anlayışıyla ilgili bir ipucu göstermektedir.

aġız: anlamı ve kökeni için bk. aġız acı : anlamı ve kökeni için bk. acıú

aàız aàrısı

< Tü. a-à-ı-z + aà-ı-r-ı-g-sı: fiil kökü-fiilden isim yapım isimden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki + fiil kökü-yardımcı ses-eki-fiilden isim yapım eki-isimden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki-teklik 3. şahıs iyelik eki. “pamukçuk, afte” (KM, MN,

aàız : anlamı ve kökeni için bk. aàız aàrı: anlamı ve kökeni için bk. aàrı

aġız başı

< Tü. a-à-ı-z + baş-ı: fiil kökü-fiilden isim yapım eki-isimden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki + isim kökü-teklik 3. şahıs iyelik eki. “ağız yarası” (BL,TM).

Bu terim ağızda görülen yara ve çıbanlar için kullanılmıştır. Burada kullanılan baş kelimesi bazı sözlüklerde baş 2 biçiminde made başı yapılmıştır (bk. Eren 1999;42-Toparlı 2003;24).

Tarama Sözlüğü ise sadece bir baş kelimesi almış ve “yara, çıban” anlamını baş maddesinin dördüncü anlamı olarak vermiştir.

Burada şuna dikkat etmek istiyoruz: Baş kelimesinin “yara, çıban” anlamı yeni bir kelimeye dönüşmüş olabilir. Bu konu dil biliminde “fono-semantik başkalaşma, doublet kelimeler, ayrı düşmüş kelimeler” başlığı altında ayrıntılarıyla incelendiği için üzerinde durmayacağız ( ayrıntılı bilgi için bk. Kara 2004).

aàız: anlamı ve kökeni için bk. aàız

aġız damaú úurulıġı

< Tü. a-ġ-ı-z + ùam-àaú + úuru-à-lıġ-ı: fiil kökü-fiilden isim yapım eki-isimden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki + isim kökü-isimden isim yapım eki (küçültme eki) + fiil kökü-fiilden isim yapım eki-isimden isim yapım eki-teklik 3. şahıs iyelik eki. “ağız ve damağın hararetten kuru hale gelmesi” (TM).

Burada yine bugünkü tıpta bir hastalık belirtisi sayılabilecek bir durumun hastalık adı olarak kullanıldığına dikkat çekmek istiyoruz.

damaú: anlamı ve kökeni için bk.damaú

Kurulık biçiminin kökü olan kuru kelimesini Eski Türkçede kurug ‘kuru’ (Caferoğlu 1968;188) biçiminde görüyoruz.

aġız egilmegi

< Tü. a-à-ı-z + eg-i-l-mek(g-)i : fiil kökü-fiilden isim yapım isimden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki + fiil kökü-yardımcı ses-eki-fiilden fiil yapım eki-eki-fiilden isim yapım eki (mastar eki)-teklik 3. şahıs iyelik eki. “ağzın bir yana eğilmesi, yüz felci, lakve”

(KM).

Arapça lakve “yüz felci” için kullanılan Türkçe bir terimdir. Yüz felci sonucu ağız da eğilme görüldüğü için bu terimin yapılmasında bu durum etkili olmuştur. Çünkü ağızda meydana gelen bir kayma, eğrilik hemen dikkat çekmektedir.

aġız : anlamı ve kökeni için bk. aġız

Egilmek kelimesinin ise Türkçe eğ- kökünden gediği oldukça açıktır. Bu sebeple üzerinde ayrıntılı olarak durmuyoruz. Burada agız egilmegi terimiyle ilgili olarak şunu belirtmek gerekir. Bugün böyle bir terim yapılsaydı ağız eğilmesi biçiminde olurdu.

Çünkü bugün –me ekini –mek’ten daha çok kullanmaktayız. Bugün için –mek’li yapıların çoğu eskimiştir ve kullanılmamaktadır. Örnek olarak gelmeklik, bilmeklik vb.

kelimeler kullanılmaktadır. Bu durum da bize dilin yenileştiğini, değiştiğini göstermektedir. Bu konuda da araştırma yapılması, dilde değişen yapıların ortaya konması gerektiğini düşündüğümüzü belirtmek gerekir.

aġız úoúusı

< Tü. a-ġ-ı-z + úoú-u-sı : fiil kökü-fiilden isim yapım eki-isimden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki + fiil kökü-fiilden isim yapım eki-teklik 3. şahıs iyelik eki. “ağızdaki kötü koku, ağız kokusu” (MN, MŞ, TŞ).

Eski anlayışa göre genellikle bugün hastalık belirtileri saydığımız durumlar hastalık olarak anlaşılmaktadır. Bugün ağız kokusu bir hastalık değil, ancak bir belirti olabilir.

Ancak eskiden bu durum bir hastalık olarak algılanmaktadır.

aġız : anlamı ve kökeni için bk. aġız

Koku kelimesinin Türkçe kok- fiiliyle ilgili olduğu fiilden isim yapım eki olan –u ile türetildiği anlaşılmaktadır.

aġız olmaú

< Tü. a-ġ-ı-z + bol-maú : fiil kökü-fiilden isim yapım eki-isimden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki + fiil kökü-fiilden isim yapım eki (mastar eki). “pamukçuk hastalığına yakalanmak, aft” (HS, MŞ, YTS).

Bu terimde bir bölgede görülen rahatsızlığın o bölgenin ismiyle anıldığı anlaşılmaktadır.

Pamukçuk, aft sadece ağızda görüldüğü için Türk insanı da bu hastalık için ağızdan hareketle bir isim koymuştur: agız olmak.

aġız : anlamı ve kökeni için bk. aġız

Olmak fiilini de Eski Türkçede bolmak biçiminde görmekteyiz. Baştaki b sesinin düşmesi sonucu bugünkü şeklini almıştır.

aġız yıyısı

< Tü. a-à-ı-z + yıê-ı-sı: fiil kökü-fiilden isim yapım eki-isimden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki + isim kökü-teklik 3. şahıs iyelik eki-teklik 3. şahıs iyelik eki. “ağız kokusu” (TM).

Eski Türkçede yıê ‘koku, rayiha, ıtır, misk’ (Caferoğlu 1968; 293) kelimesini ê seslerinin y’ye gelişmesi sonucu yıy biçiminde hatta yiyi, iyi ‘koku’ (Dilçin 1983;248) olarak görmekteyiz.

Yıyısı kelimesinde ek kalıplaşması olduğu anlaşılmaktadır. Aslında kelimenin kökü yıy biçimindedir. Bu durumda üst üste iki iyelik eki görülmektedir. Kelime yıyı olarak algılandığı için, kelime üzerine yine bir iyelik eki olan –sı getirilmiştir. Bu durumun dilimizde örneği pek çoktur ve bu konu Zeynep Korkmaz tarafından geniş bir biçimde incelenmiştir (bk. Korkmaz 1994).

aġız : anlamı ve kökeni için bk. aġız

aġrı

< Tü. aà-ı-r-ı-à: fiil kökü-yardımcı ses-fiilden isim yapım isimden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki. “ağrı, dert, illet, hastalık” (BL,CH,EM,HS,K,KM, MN,MİF, MÜC,MŞ,TŞ,TN,TUH,TM,YTS,ZM).

Bize göre ağrı kelimesindeki hareket noktası ağırlık kavramı olmalıdır. Sanki insanın üzerine bir ağırlık konup kişinin boğulacak gibi sıkıntı çekmesi durumunu anlatmaktadır. Bunun karşısında bir bıçak saplamış gibi birden gelen ve bir noktada hissedilen sıkıntılı durum ise sançmak ‘saplamak’ kavramından hareketle sancı

‘saplanan ağrı’ olarak adlandırılmış olmalıdır.

Buna göre agır kökünden agrı- şeklinde isimden fiil yapan –ı ile önce fiil, daha sonra da –g ile fiilden isim yapılarak agrıg biçiminde isim türetilmiştir. Batı Türkçesinde kelime sonlarındaki –g’lerin düşmesi sonucunda agrı biçimine dönüşmüştür.

Karayim Türkçesinde avruv ‘ağrı, acı’ (Kowalski 1996;14) biçimi de bize bunu göstermektedir.

Ağır kelimesi ise Türkçe ağ- ‘ağır gelmek’ fiilinden –(ı)r ile türetilmiştir (bk. Eren 1999;4).

aġrılanmaú

< Tü. aġ-ı-r-ı-à-lan-maú : fiil kökü-yardımcı ses- fiilden isim yapım eki-isimden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki-isimden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki (mastar eki). “ağrı girmek, ağrımak” (Mif, Ş).

Agrılanmak kelimesinin agrı kökünden –lan ve mastar eki –mak türetildiği ve ağrımak anlamında olduğu açıktır. Söz konusu fiil bugün de kullanılmaktadır.

aġrı : anlamı ve kökeni için bk. aġrı

aġrımaú / aġırmaú

< Tü. aġ-ı-r-ı-maú : fiil kökü-yardımcı ses-fiilden isim yapım eki-isimden fiil yapım eki- fiilden isim yapım eki (mastar eki). (BL, K, M, Mif, Müc, MŞ, TŞ, TN, Tuh, ZM).

aġrı : anlamı ve kökeni için bk. aġrı

aġulanmaú

<Tü. aġu-la-n-maú : isim kökü-isimden fiil yapım eki-fiilden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki (mastar eki). “zehirlenmek” (MN, TM, MŞ).

Türkçe agu ‘zehir’ kökünden türetildiği oldukça açıktır. Zehirli bir nesne yemek suretiyle yaşanan rahatsızlık durumunu anlatmak için kullanılır.

aòlÀyus

< Yun. aòlÀyus “gözün saydam tabakasının dış yüzeyinde meydana gelen bir hastalık (M, Mif).

aóvel

< Ar. aóvel “şaşı” (M, Mif, ZM).

aú bahaú

< Tü. aú + Ar. bahaú “vücutta benekler şeklinde beliren bir cilt hastalığı, bahak-ı ebyaz, addison hastalığı.” (HS,KM,MN,MŞ).

Bu terimin Türkçe ak ile Arapça “sam lekesi, abraşlık (Steingass 1930;153)”

anlamındaki bahak’tan oluşmuş birleşik bir kelime olduğu anlaşılmaktadır.

Buradaki ak sıfatı bu hastalığın bir başka türü olan bahak-ı esved’den farklılığı vurgulamak için kullanılmıştır.

aú baraã

< Tü. aú + Ar. baraã “abraşlık hastalığının bir türü, vitiligio” (HS).

Yine Türkçe ak ile Arapça baras kelimelerinden oluşmuş bir terimle karşı karşıyayız.

Àkile

< Ar. Àkile “çıktığı organı yiyip bitiren kötü bir yara, yenirce, kangren olmuş yara”

(M).

aúlemerus

< Yun. aúlemerus “bir sıtma türü” (TM 24a-D).

aúlıú

< Tü. aú-lıú : isim kökü-isimden isim yapım eki. “göze düşen ak” (K, KM ).

Türkçe ak kökünden –lık ile yapıldığı oldukça açıktır. Göze düşen beyaz noktayı, ak suyu, kataraktı karşılamaktadır.

aú: anlamı ve kökeni için bk. aúãu

aúrÀã-ı enderÿn

< Ar. aúrÀã-ı enderÿn “vücudun iç kısımlarında çıkan urlar” (MŞ).

aúsaú

< Tü. aúsa-ú : fiil kökü-fiilden isim yapım eki. “aksak, aksayan” (BL, CH, TM, ZM).

Çağdaş Türk lehçelerinden Az ahsag, Baş akhak, Kzk aksak, Krg aksak, Özb aksak,

“çolak”, Tat aksak, Tkm ağsak, Uyg aksak (Ercilasun vd. 1991; 10-11), Tel aksak (Sırkaşeva 2000;3) biçiminde karşımıza çıkan kelime, aksa- ‘aksamak,topallamak’

(Atalay 1999;14) fiilinden –k ile isim yapılmıştır.

aúãu

< Tü. aú + ãub : isim kökü + isim kökü. “gözdeki billur cismin saydamlığını yitirerek ağarmasından ileri gelen körlük, ak basma, katarakt” (M).

Türkçe aú ve ãu kelimelerinden oluşan birbirleşik isimdir. Gözdeki bir rahatsızlık durumu için kullanılmaktadır.

Ak ‘ak, beyaz’ (Caferoğlu 1968;9) kelimesi Eski Türkçeden başlayarak kullanılmaktadır. Zaman içinde “temizlik, namus” gibi çok değişik anlamlar kazanmıştır. Yön olarak “batı” için kullanılmıştır.

Su kelimesini Eski Türkçede sub biçiminde görüyoruz. Kelime sub > suv > su aşamalarından geçerek bugünkü halini almıştır.

aúsurmaú

< Tü. as-úur-maú : isim kökü-isimden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki (mastar eki).

(EM, MŞ,YTS, ZM).

Tıpkı öksürmek ve tıksırmak kelimelerinde olduğu gibi ses yansımalı bir kökten türediği söylenilebilir.Bu iş yapılırken çıkarılan ses bu durumun adı hâline gelmiştir. Aslında

askırmak biçiminde iken sk seslerinin yer değiştirmesiyle (göçüşme) aksırmak şeklini almıştır (Zülfikar 1991;99).

ala

< Tü. ala: isim kökü. “abraşlık; cüzzam” (BL,YTS).

Ala kelimesini Eski Türkçede “cüzam ve ala renkli at (Caferoğlu 1968; 10)”

anlamlarında görmekteyiz. Divanü Lugati’t-Türk’te ise kelime “ala, alaca (Atalay 1999;18)” anlamlarında geçmektedir. Abraşlık ve cüzam hastalığı vücutta benekler, lekeler oluşturduğu için Türk insanı bu hastalıklar için ala ve alalık terimlerini kullanmıştır. Yine burada da hastalık belirtisinin hastalığa isim olduğuna şahit olmaktayız.

alalıú

< Tü. ala-lıú : isim kökü-isimden isim yapım eki. “abraşlık, baras; bulanık görme hastalığı” (CH,YTS). krş.ala, alatenlü

Abraşlık hastalığı için kullanılan bir terimdir. Bu terimin ala şekli de kullanılmaktadır.

Hastalığın vücuttaki görüntüsünden hareketle bu terimin oluşturulduğu anlaşılıyor.

Tarama Sözlüğü’nde “bulanık görme hastalığı” için de alalık teriminin kullanıldığını görüyoruz (Dilçin 1983; 7).

alatenlü

< Tü. ala + Far. ten + Tü. –lig : isim kökü + isim kökü + isimden isim yapım eki.

“baras, alaca illetine tutulmuş, abraş” (YTS). krş.ala, alalık

Baras, abraşlık hastalığına yakalananlar için kullanılan bir terimdir.Bu terimin oluşmasında da vücudun bu hastalık sırasında aldığı görüntü etkili olmuştur.

alazlama

< Tü. ala-z-la-ma : isim kökü-isimden isim yapım eki-isimden fiil yapım eki-fiilden

Tarama Sözlüğü’nden aldığımız bu terim yazılı eserlerde çok nadir olarak kullanılan bir kelimedir. Bu sebeple köken bilgisiyle ilgili kaynaklarda da geçmemektedir.

Ancak biz bu kelimeyle Hasan Eren’in sözlüğünde yer alan alaza ‘ekinler biçilirken tarlaya dökülen tanelerden ertesi yıl kendiliğinden çıkan ekin’ (Eren 1999;8) kelimesi arasında bir bağlantı kurmak istiyoruz.

Eren, alaza ile ilgili olarak “Ağızlarda halaza olarak da geçer. Bu biçimin başındaki h- sonradan çıkmıştır.Yerel olarak alaz ve alazlık biçimleri de kullanılır. Kökünü bilmiyoruz (Eren 1999;8).” demektedir.

Tarama Sözlüğü’nde görülen alaz alaz ‘alaca bulaca’ (Dilçin 1983;7) ikilemesi de burada bize yardımcı olacaktır.

Hasan Eren’in kökünün bilinmediğini söylediği alaza biçimi için Türkçe ala kökünü öneriyorum. Bilindiği gibi Türkçede ala “karışık renkli, çok renkli, alaca” anlamındadır.

Yani burada esas olan bir yüzeyin her tarafının aynı renkte olup olmamasıdır. Buna göre

“ekinler biçilirken tarlaya dökülen tanelerden ertesi yıl kendiliğinden çıkan ekin” olarak açıklanan alaza’nın alalık kavramıyla ilişkisi anlaşılır. Zira alaza denilen ekinler incelendiğinde bazı yerlerde sık , kimi yerlerde ise çok seyrek çıkmakta olduğu görülür.

Bu tür tarlalara bakıldığında tam bir “alalık, yani renklilik” görülür. Çünkü bazı yerler

“yemyeşil” iken bazı yerler ise “bozkır” rengindedir.

Buna göre alazlama adı verilen hastalık da alalık kavramından hareketle türetilmiş olmalıdır. Çünkü bu hastalıkta insan derisi üzerinde kızıl lekeler oluştuğu görülmektedir. Buna göre insan vücudu ala yani çok renkli, karışık görünüşlü bir hâl almaktadır. İşte bunun için bu hastalığın adı “çok renkli hale gelme, karışık renkli olma”

anlamında bir kelime olan alazlama ile idade edilmiş olmalıdır.

Türkçede bu hastalık için kullanılan ısıràı terimi de bu söylediklerimizi ispatlamaktadır. Burada da ısırılmış gibi olma durumundan hareketle bu adlandırma

yapılmıştır. Isırılan derinin görünüşü de alalık kavramını hatırlatır. Çünkü dişler arasındaki boşluk daha açık renkli görünecektir.

èalìl

< Ar. èalìl ‘kör; sakat; hasta’ (Devellioğlu 1995;29) (MN, Mif, Müc, Tuh).

alt çeñe çıúuúı

< Tü. alt + çeñe +ùaş-ı-ú-ı : isim kökü + isim kökü + isim kökü-yardımcı ses-isimden isim yapım eki-teklik 3. şahıs iyelik eki. “alt çenenin çıkması” (CH 189b-4).

İki kısımdan oluşan çenenin alt tarafında görülen bir çıkma hadisesini ifade etmektedir.

Oldukça açık ve anlaşılır bir Türkçedir.

Alt kelimesi Orhun Kitabeleri’nde altın ‘aşağı, aşağıya, alt, alta’ (Ergin 1997;84) ve Uygur Türkçesinde altın ‘altta, aşağıda’(Caferoğlu 1968;13) biçiminde karşımıza çıkmaktadır. Belki de kıymetli bir maden olan altın ile karışmasını önlemek amacıyla zamanla alt şekline dönüştürülmüştür.

çeñe: anlamı ve kökeni için bk. çeñe

çıúuú: anlamı ve kökeni için bk. çıúuú

èamel

< Ar. èamel “sürgün, iç sürmesi, ishal” (Tuh,TM).

arúa aàrısı

< Tü. art-úa + aà-ı-r-ı-à-sı : isim kökü-isimden isim yapım eki + fiil kökü-yardımcı ses-fiilden isim yapım eki-isimden fiil yapım eki-ses-fiilden isim yapım eki- teklik 3. şahıs iyelik eki. “sırt ağrısı” (CH, TŞ).

arúa : anlamı ve kökeni için bk. arúa aàrı : anlamı ve kökeni için bk. aàrı

arúa ãancusı

< Tü. art-úa + ãanç-ı-à-sı : isim kökü-isimden isim yapım eki + fiil kökü-yardımcı ses-fiilden isim yapım eki-teklik 3. şahıs iyelik eki. “sırt ağrısı”(MŞ).

arúa: anlamı ve kökeni için bk. arúa ãancu: anlamı ve kökeni için bk. ãancu

arnuú

< Tü. ar-ı-n-u-ú : fiil kökü-yardımcı ses-fiilden fiil yapım eki-yardımcı ses-fiilden isim yapım eki. “yorgun, yorulmuş” (YTS).

Ar- ‘yorulmak, yorgun düşmek’ kökünden yapıldığı oldukça açıktır. Ar- kökünden –n ile arın- biçiminde dönüşlülük anlamı taşıyan bir fiil ve buradan da –k ile isim yapılmıştır.

Arınuk biçimindeki kelimenin ikinci hecesindeki ünlünün vurgusuzluktan dolayı düştüğü anlaşılıyor.

aruú

< Tü. ar-u-ú : fiil kökü-yardımcı ses-fiilden isim yapım eki. “zayıf” (BL, CH, EM, HS, M, MN, MŞ, TŞ, YTS, ZM).

Ar- ‘yorulmak, yorgun düşmek’ kökünden –(u)k ile yapıldığı oldukça açıktır. Asıl anlamı “yorgun, yorulmuş” olan kelime burada “zayıf” anlamında kullanılıyor.

Yorulmak ile zayıflık arasındaki ilişki bellidir.

aruúlatmaú

< Tü. ar-u-ú-la-t-maú : fiil kökü-yardımcı ses-fiilden isim yapım eki-isimden fiil yapım eki-fiilden fiil yapım eki-fiilden isim yapım eki (mastar eki). “zayıflatmak” (HS, K, MN, MŞ, YTS).

Aruú biçiminden –la ve –t ile fiil yapılmış sonra da –mak ile isimleştirilmiştir.

aruú : anlamı ve kökeni için bk. aruú

aruúlıú

< Tü. ar-u-ú-lıú : fiil kökü-yardımcı ses-fiilden isim yapım eki-isimden isim yapım eki.

“zayıflık” (CH, HS, KM, MN, ZM).

Aruú biçiminden –lık ile yapıldığı açıktır.

aruú : anlamı ve kökeni için bk. aruú

artuú biten diş

< Tü. art-u-ú + bit-en + ti-ş : fiil yardımcı ses-fiilden isim yapım eki + fiil kökü-fiilden isim yapım eki (sıfat-fiil eki) + fiil kökü-kökü-fiilden isim yapım eki. “ağızda üst üste diş çıkması” (CH 74a-16).

Aynı noktadan üst üste iki diş çıkması durmunu anlatan bir terimdir.

Artuk kelimesinin Türkçe art- ‘çoğalmak, fazlalaşmak’ fiil kökünden fiilden isim yapım eki olan –(u)k ile türetildiği, burada “fazla, fazlalık”anlamında kullanıldığı oldukça açıktır.

Biten kelimesi ise Türkçe bit-‘ortaya çıkmak’ fiil kökünden –en ile sıfatlaştırılmış bir kelimedir.

diş: anlamı ve kökeni için bk. diş

artuú et

< Tü. art-u-ú + et : fiil kökü-yardımcı ses-fiilden isim yapım eki + isim kökü. “vücudun herhangi bir yerinde hastalık sonucu çıkan et parçası” (M). krş. laóm-i zÀyid

< Tü. art-u-ú + et : fiil kökü-yardımcı ses-fiilden isim yapım eki + isim kökü. “vücudun herhangi bir yerinde hastalık sonucu çıkan et parçası” (M). krş. laóm-i zÀyid

Benzer Belgeler