• Sonuç bulunamadı

Uzun Dönemli Bakım Sosyal Refah Harcamaları

Belgede Avrupa Birliği sosyal politikası (sayfa 152-156)

3.2 Üye Ülkelerdeki Sosyal Refah Harcamaları

3.2.4 Uzun Dönemli Bakım Sosyal Refah Harcamaları

Uzun dönemli bakım, fiziksel ve zihinsel özürlülüklerinden dolayı yardıma ihtiyacı olan bireylere yönelik devam eden bir süreçte ya da uzatılmış bir süreç uygulanan sağlık ve sosyal hizmetleri içerir. Avrupa Birliği ülkeleri arasındaki uzun dönemli bakım değerleri ülkeden ülkeye farklılık gösterir

Şekil 2. Uzun Dönemli Bakım Harcamaları (GSYİH %)

Kaynak: Commission of The European Communities, Joint Report on Social

Grafik-2 üye ülkelerin 2003, 2004 ve 2005 yıllarında uzun dönemli bakım harcamalarını GSYİH’ya %’lik oran şeklinde göstermektedir. Danimarka üç yıl içinde en yüksek harcamaları yapan ülke olmuştur. Danimarka, Lüksemburg, Hollanda ve Slovenya evrensel sosyal sigorta düzenini kurmuştur. Uzun dönemli bakım sigortasına bağlı olarak uzun dönemli bakım harcamalarının oldukça artası ve sistemin ileride nasıl finanse edileceği korkusu, uzun dönemli bakım hizmetlerinde bir reforma gidilerek uzun dönemli sigorta’nın tekrar tanımlanarak kullanım alanının sınırlandırılması planlanmaktadır (Commission of The European Communities, Joint Report on Social Protection and Social Inclusion, 144,145).

Sosyal refah harcamalarının analizi, yapılan yardımların türleri, vergilendirmenin etkileri ve güvenilir veri eksikliği gibi nedenlerle daha da karmaşık bir hale getirilmektedir. Ancak konut durumlarıyla ilgili, sosyal hizmetlerin ve çeşitli yardımların yaşam standartları üzerindeki etkileriyle ilgili bir şey söylenmemektedir (Hantrais, 2007: 205). Ucuz konut tedariki yoksulluk riski altındaki hanelerin harcama güçlerini etkili bir şekilde artırdığı görülmüştür. Yaşlı insanlar arasında ev sahipliğinin daha yaygın olduğu ülkelerde, üstlenilen konut giderleri hesaba katılırsa, yoksulluk riski oranları düşürülebilir. Bakım hizmetleri ve kendi kendine bakım biçimindeki yardımlar, gelir durumuna göre ölçülen yoksulluk riski oranlarını şişirmektedirler. Gelir-testinin yaygın olarak kullanıldığı yerlerde, yardımların dağılım etkileri genellikle daha büyük görülmüştür. Fakat yardımlar için uygulanan vergiler bunların dağılımlarını ters yönde etkilemiştir. Ayrıca devletler, iş piyasalarını desteklemek ve cesaretlendirmek için farklı yollarla asgari ücret, vergi paylarının düzenlenmelerine el atabilir ve minimum gelirleri garanti altına alabilirler. Bütün bu nedenlerden dolayı, sosyal sigorta ödemeleri ve bireylere ve hane halkına yönelik faydalar konularında yoksul gelirlilik riski azalabilir. 2003 yılında AB-25, sosyal aktarımların ardından en geniş kapsamlı risk azaltımını tecrübe etmişlerdir. Üç kuzey ülkesi ve Çek Cumhuriyeti’nde % 60’ın üzerinde bir düşüş sağlanmıştır. En küçük gerileme (% 25’in altında), emekli maaşlarının hariç tutulduğunda, dört güney Avrupa ülkesinde yaşanmıştır. Emekli maaşları dahil edildiğinde, İrlanda % 45’lik oranla en düşük gerilemeyi yaşayan ülke olmuştur (Hantrais, 2007: 206).

Her ne kadar sosyal refah harcamalarının toplamında ya da ayrı kalemlerinin her birinde çok büyük oranda azalışlar yaşanmamış olsa da, bu durum üye ülkelerin bu harcamaları karşılamakta zorlanmadıkları anlamına gelmez. Avrupa Birliği ülkelerinin genelinde, gittikçe ağırlaşan kamu refah harcamalarının kısılmasına yönelik arayışlar mevcuttur.

Refah devletinin temel fonksiyonlarından olan sosyal sigortalar, gelirin yeniden dağılımı, eğitim, sağlık vb. birçok alanda sorunlar yaşanmaya başlanmış, kamu sosyal harcamaları bütçenin kaldıramayacağı ölçülere yükselmiştir. Refah programlarından yararlanan kişilerin sayıları giderek artmış ve bu programların devlet üzerindeki yükü gittikçe ağırlaşmıştır. Bütün bu etkenler refah devletlerinde bir reformu kaçınılmaz hale getirmiştir. Bu sebeple, Avrupa’da birçok sosyal güvenlik sistemi, bu tarihten itibaren bir yeniden yapılanma ve harcamaları azaltma sürecine yönelmiştir.

Refah devletlerinin yeninde yapılandırılması(reorganizasyonu) bağlamında çeşitli çözüm önerileri aranmaktadır. Kamu gelirlerinin başında gelen vergilerin arttırılması artan maliyetlerin yükünü karşılamak için bir yol olsa da, günümüz koşullarında küreselleşme artan rekabet ve ekonomik dalgalanmaların olduğu bir ekonomide vergileri arttırma düşüncesi tamamen reddedilir.

Sosyal harcamalardaki artışın frenlenmesi amacıyla başlatılan girişimlerde, en belirgin başarı emeklilik sisteminde yapılan reformlar olmuştur. Emeklilik sisteminin ileride finansmanında daha büyük zorluklar çekileceğinin ve sistemin işlemez hale geleceğinin anlaşılmasının ardından, emeklilik sistemi ile ilgili harcamaları kontrol altına almak için emeklilik yaşı yükseltilmiş, primler arttırılmış, emekliye, geliri ile emeklilik aylığı arasındaki ilişkiye göre ödeme yapılmıştır.

İşsizler, yalnız yaşayan anneler gibi geniş sayıdaki sosyal refah hizmeti alıcılarına yönelik reformlarda, harcamaları kısma arayışlarının bir başka ayağıdır. Bunların bu hizmetlerden yararlanabilme kriterleri ağırlaştırılmıştır. Bir başka yöntem olarak, kamu çalışanlarının ücretlerinin özel sektör ücretlerine oranla düşük

tutularak, kamu sektöründe çalışanların istihdamın bir kısmının özel sektöre kaydırılmasıdır. Bir çok ülkede bu yöntem başarılı olmuştur. Sağlık sektöründe de kısıtlamalar yapılmaya çalışılmakta, hastanede sunulan sağlık hizmetleri daraltılmış ilaç masraflarının hastalardan alınması kararlaştırılmıştır(Özdemir, 2004: 193, 194).

Tablo 6. GSTİH’nın Bir Yüzdesi Olarak Toplam Özel

(Zorunlu+Gönüllü) Sosyal Harcamalar

Kaynak: William Adema and Maxime Ladaique, Net Total Social Expenditure:

More Comprehensive Measures of Social Support, Social, Employment and Migration Working Papers, Paris: OECD Publ. 2005.

Tablo-6 üye ülkelerdeki özel sosyal harcamaların GSYİH’daki oranını göstermektedir. Tablo’da üye ülkeler arasında sosyal harcamaların oldukça büyük ölçüde kamu tarafından karşılandığı gözükmektedir. Bir çok ülkede bu oran %1’in altındadır. Sosyal refah hizmetlerinin özel sektöre devri, neo-liberal yaklaşımın teorik bazda en çok tercih ettiği ve günümüzde bazı ülkelerin benimsediği bir uygulama biçimidir. Fakat devlet faaliyetlerinin özel sektöre kaydırılması kısa bir zaman süresi içinde gerçekleşmesi mümkün değildir. Bu sebeple tam bir piyasalaşma

1980 1985 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 Almanya 2,6 2,4 2,5 2,5 2,7 2,6 2,5 2,6 2,4 2,3 2,2 2,3 2,4 2,4 Avusturya 2 1,9 1,8 1,8 1,8 1,8 1,8 1,8 1,7 1,6 1,6 1,6 1,6 1,6 Belçika 1,1 0,8 0,3 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Çek.Cumh. - - 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Danimarka 0,3 0,4 1 1 1 1 1 1,1 1,3 1,3 1,2 1,3 1,3 1,3 Finlandiya 0,9 1 1,1 1,1 1 1,5 1,4 1,2 1,3 1,3 1,2 1,2 1,2 1,2 Fransa 1,6 1,6 1,6 1,7 1,7 1,8 1,9 1,9 1,9 1,9 2 2 Hollanda 2,4 2,9 3,8 4 4 4,2 4,4 4,6 5,4 5,4 5,9 6,2 6,2 6,2 İngiltere 2,3 3,2 2,9 3,1 3,5 3,7 3,8 3,7 3,7 3,9 3,9 4,1 4,7 4,4 İrlanda 1,2 1,4 1,4 1,4 1,5 1,4 1,5 1,6 1,6 1,6 1,5 1,4 0,5 0,4 İspanya 0,2 0,2 0,3 0,2 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 İsvec 1,2 1,2 1,3 1,8 1,6 3,1 3 2,9 3 2,2 3,3 3,4 3,3 3,5 İtalya 0,8 0,9 1,6 1,9 2 1,8 1,8 1,9 1,7 1,7 1,8 1,6 1,6 1,5 Lüksemburg 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0,1 0,1 0,1 Macaristan - - - 0 0 0 Polonya - - 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Portekiz 0,5 0,7 0,7 0,8 0,8 0,9 1 0,9 0,8 0,8 0,8 0,7 0,7 0,8 Slovakya - - 0 0 0 0 0 0,5 0,5 0,6 0,8 0,8 0,4 0,4 Yunanistan 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0

yaşamadan önce, yerel yönetimlerin kar gütmeyen kuruluşların devreye girdiği görülmektedir. Bu konu hakim olan liberal anlayış, hem merkez, hem de yerel yönetimlerin küçülmesini ve özel sektörün sosyal refah hizmetleri sunumundaki payının artmasını öngörmektedir (Özdemir, 2004: 194).

Belgede Avrupa Birliği sosyal politikası (sayfa 152-156)

Benzer Belgeler