• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL BİLGİLER

2.3. Müzik Tercihleri

2.3.2. Uyarılma, Bilişsel, Nöro-psikolojik Yaklaşımlar

Bu yaklaşımların bazıları estetik tercihlerin temelinde nöro-psikolojik etkenlerin olduğunu bazıları da kişilerin uyarılmışlık düzeylerini dengelemek için farklı tercihler yaptıklarını öne sürerler.

Deneysel estetik alanında tercihlerle ilgili iki teori öne sürülmüştür: ilki, fizyolojik uyarılma teorisi, ikincisi, bilişsel faktörlere vurgu yapan prototipler modeli. Deneysel Estetik, tercihlerin beyin üzerinde bir takım nöro-psikolojik etkileri olduğunu savunmaktadır. Bu teori, bireylerin estetik tercihlerinin, onların uyarılma potansiyelleri ile ilgili olduğunu öne sürmektedir. Berlyne tercihi, kişinin uyarılma seviyesi ile müzik unsurunun uyarma özellikleri arasındaki etkileşim olarak tanımlamıştır yani bilişsel yetilerle estetik tercihler arasında bağ olduğunu öne sürer. Bilişsel olarak daha karmaşık

insanlar karmaşık tercihlerde, az karmaşık insanlarsa daha az karmaşık tercihlerde bulunurlar. Berlyne’ e göre uyarılma potansiyeline etki eden değişkenler 3 kategoride toplanır. Birincisi psiko-fiziksel değişkenler, müziğin temposu ya da şiddeti gibi, ikincisi çevresel değişkenler, müzikal uyaranın belirgin/açık değeri, ya da anlamlılık düzeyi gibi, üçüncüsü de collative değişkenler. Bu üçüncü değişken kategorisi, karmaşıklık ve aşinalığı belirtir, buna göre karmaşıklık düzeyi yükseldikçe uyarılma potansiyeli artar yine aşinalık olmayan müzikal uyaranlara verilen uyarılma potansiyeli daha yüksektir.

Bu etkileri ölçmek için de laboratuvar ortamında katılımcılara müzikal uyaranlar uygulanmış, dinledikleri pasajları ne kadar ve ne oranda sevdikleri sorularak ya da birtakım fiziksel göstergelere bakılarak, (nabız, galvanik deri tepkisi) ve diğer sinir sistemi uyarılmalarına bakılarak katılımcıların tepkileri tespit edilmiştir. Örneğin heavy – metal fanları country müzik fanlarına göre daha yüksek uyarılmışlık seviyesi göstermişler (Govensmith – Bloom 1997) ya da nevrotik ve dışadönükler daha pes frekans içeren tercihler yapmışlardır bu da onların çevresel uyaran ihtiyacını karşılıyor olabilir. (McCown 2007, Pearson, Dollinger 2003). Berlyne' nin (1971) oluşturduğu teori, yetmişlerden doksanlara kadar bu alandaki çalışmalara etki etmiştir. (North, Hargreaves 2008: 76-78).

İnsanların çoğunlukla zihin tarafından daha kolay sınıflandırılan şeyleri tercih ettiğini, uyaranları özet bir zihinsel şema ya da prototiple birleştirerek en uygun kategoriye dâhil ederek seçtiklerini öne süren prototipler modeli günümüzde Colin Martindale adıyla (1988) anılmaktadır. Bu yaklaşıma göre, zihin tarafından prototipik olarak kodlandırılan uyaranlar atipik olarak kodlandırılan uyaranlara göre daha aktif durumdadırlar çünkü daha sık kullanılırlar. Dolayısıyla Martindale tercihlerin prototiplerle pozitif bir ilişkiye sahip olduğunu öne sürmüştür.

Tercihlerle ilgili araştırmalarda incelenen bir diğer faktör de dinleme ortamı olmuştur. Müzikal beğeni üzerinde fiziksel dinleme ortamının etkisi araştırılmıştır. Bu bağlamda, Konecni (1982) uyarılma temelli yaklaşımı geliştirmiştir. Hayatın günlük rutini içerisinde konuşurken, yemek yerken, dinlenirken, insanların farklı müzik tercihleri sergilediklerini belirten Konecni, bu durumda müzik ve müzik tercihlerinin zaman ve mekândan izole edilemez, değişen ve dönüşen olgular olduklarını ifade eder. Kişi çevresiyle sürekli etkileşim içinde olurken, ruh halini duygu durumunu optimize etmek için müziği kullanır öfkeli aşırı uyarılmış birinin sakinleştirici müzik, canlanmak isteyen

kişinin tempolu müzik tercih edebilir. Müzik ruh halini ruh hali de müziği etkileyerek bir döngü oluşturmaktadırlar.

Müzik tercihi alanında özellikle son yıllarda, kişilik parametreleri üzerine giderek artan çalışmalar vardır. Müzik tercihlerimiz farklı bireysel özelliklerimizi göstermede önemli göstergeler olabilirler, insanlar sosyal, kültürel ve bireysel değerlerini pekiştirmek ve yansıtmak için kendilerini tam anlamıyla yansıtan tercihler yapmaktadırlar. Bu paralelde (North ve Hargreaves 1999) insanların müziği değer ve eğilimlerini yansıtmak için bir rozet gibi kullandıklarını belirtmişler, bu bir bakıma sosyal kimlik kullanımı olarak da değerlendirilebilir.

Tabi ki kişilik dışında, sosyo-ekonomik durum, yaş ve cinsiyet gibi değişkenler de bu başlığın içinde incelenmiş ve incelenmektedirler. Örneğin Le Blanc (1991), çocukların farklı türlere daha toleranslı olduğunu, ergenlikte bu tolerans kaybolduğunu, ergenlikten olgunluğa geçişte kısmen geri dönüp, yaşlılıkta ise bazı türlerin tekrar dışlandığını belirtmiştir. Kişilik ve müzik tercihleriyle ilgili araştırmalarda, kişiliğin müzik tercihinin direkt nedeni olabileceği ya da kişiliğin müzik ve müzik tercihleriyle olan kişisel bağlantı seviyelerini etkileyebileceği düşünülmüştür. Bütün tercih ve kişilik odaklı araştırmalar kültürel ve çevresel etkileşimlerin de müzik tercihlerinde mutlaka etkili olduklarını vurgulamışlardır.

Cattell ve Anderson 1953 te jazz ve klasik müzik odaklı bir müzik tercih testi (I.P.A.T.) geliştirip faktör analizi kullanarak 12 müzik tercih faktörü belirlediler.

Böylelikle müzik kişilik ilişkisini ilk çalışanlar oldular.

Cattell’in yanı sıra Eysenck’in kişilik argümanı da bu çalışmalarda çok etkili olmuştur. Eysenck ve Eysenck (1975) içe dönüklerin süper-optimal (en uygun) seviyede kortikal uyarılmışlık yaşadıkları için, uyarılmışlık seviyelerini düşürmeye ihtiyaç duyduklarını ve partiler, diyaloglar gibi sosyal uyarımlardan kaçındıklarını belirtmiştir.

Dışadönüklerinse bunun zıttı olarak, uyarılmışlık seviyelerini yükseltmeye ihtiyaç duydukları için, bahsedilen uyaranlara eğilim gösterdiklerini ortaya koymuştur.

Dolayısıyla içedönükler yalın, yavaş, sakin, tanıdık tercihler yaparken dışadönükler karmaşık, hızlı, yüksek tercihlere meyillidirler. Yani, müzik kişilik boyutlarını dengelemektedir. Bu savı destekleyen, Payne (1967), içedönüklerin formal yapıda müzikleri tercih ettiklerini, dışadönüklerin ise duygusal olarak daha uçlarda tercihler sergilediklerini belirtmiştir. Müzik tercihlerinin kişiliği nasıl yansıttığına dair Rentfrow

ve Gosling 2006 tarihli çalışmalarında da bazı görüşler öne sürmüşlerdir: birincisi kişiler tamamen hoşlarına giden sesleri tercih ediyor olabilir, örneğin, dışadönük kişiler koral müzik sevebilirler çünkü insan sesi severler. İkincisi, uyarılma seviyelerini dengelemek için faydalanıyor olabilirler (Sloboda, O’ Niell 2001) örneğin uyumlu insanlar yatıştırıcı müzik tercih ederek dinginlik seviyelerini koruyabilirler. Üçüncüsü, kişilerin sosyal kimlik anlamında kendilerini ve diğerlerini tanımlama belli etme isteği etkili olabilir, örneğin, entelektüel bireyler daha sofistike bir imaj verdiği için karmaşık tercihler yapabilirler.

Benzer şekilde, (Chamarro, Pre-muzic, Swami, Furnham 2008) nevrotiklerin duygu durum dengelemesi için, dışadönüklerin arka plan unsuru olarak, deneyime açıkların ise bilişsel anlamda kullandıkları öne sürülmüştür. Bu noktada özellikle dikkati çeken nokta şudur; kişilik ve müzik tercihi araştırmalarının çoğunda, müzik tercihleriyle en fazla ve özellikle dışa dönüklük ve deneyime açıklık olarak adlandırılan iki kişilik boyutu ilişkili çıkmışlardır (Dollinger 1993, Rawlings ve Ciancarelli 1997, Rentfrow, Gosling 2006, Delsing 2008, Zweigenhaft 2008)

Öte yandan kişilik ve müzik tercihleri çalışan bazı araştırmacılar da, müzik tercihlerinin kişiliğin belirli yönlerini dengelemekten çok, söz konusu yönleri yansıttığını öne sürmüşlerdir. Zuckerman’ın (1979) heyecan arama/meyili ölçeği "sensation seeking scale", bu konudaki birçok araştırmada kullanılmıştır.

Burada sözü edilen 'sensation seeking', değişime, alışılmışın dışında olana, karmaşık deneyimlere olan ihtiyacı ve bir takım fiziksel ve sosyal risklere rağmen bu deneyimler içinde olma isteğini ifade eder. Little ve Zuckerman (1986) heyecan arayışında yüksek değer alanların, müziği günlük hayat aktivitelerinin arka plan unsuru olarak değerlendirmediklerini, müzikle duygusal boyutta iç içe olmayı sevdiklerini ortaya koymuşlardır. Aynı araştırmada rock, heavy-metal ve punk müzik tercihi heyecan arama (sensation seeking) ile pozitif ilişkili, dini müzik tercihi ise negatif ilişkili bulunmuştur.

Başka başka araştırmalar da, heyecan arayışı ile uyarımı yüksek müzik tercihleri arasında özellikle rock-hard rock arasında direkt bağlantılar bulmuşlardır.

Son dönem çalışmalarından, (Juslin ve Vastfjall, 2008) insanların nasıl farklı tercihler yaptığına, müziğin bireylerde hangi duygusal bilişşsel noktaları uyandırdığına ilişkin altı mekanizmalı bir çerçeve sunmuşlardır. Brainstem reflex (beyinkökü refleksi), müziğin bir ya da fazla temel akustik özelliği beyin kökü tarafından acil ya da önemli bir

olayı işaret etmek üzere algılanmaktadır. Ealuative conditioning (değerlendiren koşullanma), ilgili müzikal uyaran başka bir uyaranla sık sık pozitif ya da negatif olarak eşleşmektedir. Emotional contagion (duygusal bulaşma), dinleyici, müziğin duygusal ifadesini algılamakta ve onu taklitle/mimikle içselleştirmektedir. Visual imagery (görsel imgeleme), dinleyici görsel imgeler hayal etmektedir. Episodic memory (olaysal bellek), ilgili müzikal uyaran kişisel bir hatırayı canlandırıyordur. Musical expectancy (müzikal beklenti), müziğin spesfik bir özelliği dinleyenin, melodinin devamıyla ilgili beklentilerini onaylamakta, ertelemekte ya da beklentisine uymamaktadır.

Kullanım ve doyum/hoşnutluk yaklaşımı (uses and gratification model) (Rosengren, K. E. Wenner, L. A. & Palmgreen, P. 1985, Hall 2005) ağırlıklı olarak birey medya ilişkisi üzerinde durmakla birlikte, estetik tercihler dolayısıyla müzik tercihleri üzerine de söz söylemiştir. Artan müzik tüketimi-medya yönlendirmesi ve bireyin kişilik özelliklerinin karşılanması üzerinden konuyu ele almıştır. İnsanların belirli müzik türlerini seçmesinde o müziğin tatmin ettiği belirli kişilik özelliklerini taşımalarının etkili olduğunu savunmaktadır. Bu yaklaşıma göre müzik tercihleri iki şekilde incelenmiş: ruh hali (mood control) dengelenmesi için (Knoblach ve Zilmann 2002) sosyal kimliği belirginleştirmek, vurgulamak için Tarrant ve diğerleri 2001).

Benzer Belgeler