• Sonuç bulunamadı

37

Bu sırada Tuğrul Bey, Halife’nin kızı olan yeni eşiyle birlikte Rey’e dönerken buraya yakın bir yer olan Kasran’da hastalandı ve altı ay sonra da 8 Ramazan 455 / 4 Eylül 1063 günü Rey’de vefat etti.102 Kündüri, Girdkuh Kalesi’ni muhasaraya devam ettiği sırada Sultan’ın ölüm haberini alınca askerlerini toplayarak: daha önce Tuğrul Bey’e hizmet ettiklerini ancak artık onun öldüğünü, bundan sonra yapacakları işin Tuğrul Bey’in vasiyetine uygun olarak onun yerine kardeşinin oğlu Süleyman’ı tahta çıkarmak olduğunu belirterek kendisine yardımcı olur ve desteklemeleri durumunda isteklerini en güzel şekilde yerine getireceğini belirtti. Bu sözler üzerine askerler de Kündüri’nin emrinde olduklarını, alacağı her kararın arkasında olacaklarını söyleyerek Vezir’e sadık kalacaklarını belirttiler. Kündüri de askerlerin dağılmaması ve kendisine sadık kalmaları için elinde bulunan her türlü eşyayı ordu mensuplarına dağıtarak 12 Eylül 1063 günü Rey’e döndü.103

Tuğrul Bey’in ölümüyle beklemediği bir anda düştüğü zor durumdan kurtulan Kutalmış, bunun üzerine Tuğrul Bey’in yerine tahta geçmek amacıyla mücadeleye devam etti.

38 Künbed-i Tuğrul’a nakledildi.104

SONUÇ

Selçuklular, XI-XIV. yüzyıllarda Türkistan, Horasan, İran, Afganistan, Azerbaycan, Suriye, Irak ve Anadolu’da şubeler halinde hüküm sürmüş olan hanedanın adıdır. Oğuzlar’ın Kınık soyundan gelen Selçuklular’ın bilinen ilk atası Dukak Bey’dir. Yarı göçebe bir hayat sürmekte olan Oğuzlar, Orta Seyhun’dan Aral-Hazar arasına kadar olan yurtlarında Oğuz Yabguluğu idaresinde yaşamakta idiler. Dukak Bey ve daha sonra da oğlu Selçuk Bey, yabgunun hizmetinde subaşı olarak hizmet etmişlerdi.

Oğuzlar’ın kuzey komşusu olan Kıpçak birliğinin dağılması üzerine başlayan göçlerin sebep olduğu sarsıntı yabguluğu da etkiledi. İktisadi ve sosyal başka sebeplerin de etkisiyle, Yabgu ile siyasi çekişmeye giren Selçuk Bey göç etmeye mecbur oldu. 100 kadar atlı ile Yenikent’ten Maveraünnehir’de bulunan Cend’e geldi. Kısa zaman içerisinde bu havaliye göç eden ve Müslüman olan Oğuzlar’ın etrafında toplanmasıyla büyük bir güce ulaştı. Bundan dolayı Karahanlılar ile Samanoğulları arasındaki mücadelelerde ikisinin de yardımına ihtiyaç duyduğu bir güç haline geldi. Samanoğulları bu yardımlar karşılığında Selçuklular’a Buhara yakınlarında Nur kasabasını yurtluk olarak verdiler.

Selçuk Bey’in ölümünden sonra oğlu Arslan Yabgu ailenin başına geçti. Ancak Karahanlılar’ın Maveraünnehir’i ele geçirmesi üzerine zorluklar arttı. Yoğun baskı üzerine yeni arayışlara girdiler. Çağrı Bey 1016-1021 yılları arasında Doğu Anadolu Bölgesine bir sefer yaptı. Bu toprakların fethedilebilir olduğu müjdesi ile döndü. Bu arada Karahanlı Ali Teginle ittifak eden Arslan Yabgu, Oğuzlar (Türkmenler)’ı giderek artan kuvvetleri dolayı-sıyla tehdit olarak gören Gazneli Sultan Mahmud tarafından bertaraf edildi. Bundan sonra ailenin başına geçen Çağrı ve Tuğrul Beyler, Ali Tegin ve Harzemşah ile bazı ittifaklar denemelerine rağmen artık burada kalmanın mümkün olamayacağını görerek Ceyhun’u geçip

104 Osman Turan. a.g.e. s.102

39 Horasan’a geldiler.

Gazneli Sultan Mesud, topraklarına izinsiz giren Selçuklular’a karşı mücadele başlattı.

Yurt ihtiyacı yüzünden göçe mecbur kaldıklarını bildirerek yaptıkları af ve hizmet talepleri kabul edilmedi. 1035 yılında Nusay savaşı ile başlayan ve 1040 Dandanakan savaşma kadar devam eden bu mücadeleler sırasında Selçuklular, 1038 yılında Nişabur’u ele geçirip devlet ilan ettiler. Sultan Mesud’un, Türkmenler (Oğuzlar) ya da Selçuklu meselesini çözmek üzere yaptığı son büyük hamle de Dandanakan’da başarısız oldu. Bu başarısızlıkta, Selçuklular’ın bu var olma-yok olma mücadelesinde kazanmaktan başka çarelerinin olmaması ve uyguladıkları vur-kaç savaş taktiği önemli etken olmuştur. Savaştan sonra Tuğrul Bey sultan ilan edilerek Selçuklu Devleti kuruldu. Ülke topraklarının yönetimi hanedan mensupları arasında paylaşıldı.

1040 yılında Gazneliler’e karşı kazandıkları Dandanakan savaşından sonra devlet kuran Selçuklular, Tuğrul Bey’i sultan ilan ettiler. Kurultayda ayrıca diğer hanedan üyelerine de bazı görev ve yetkiler verildi. Ailenin en büyüğü olan Musa İnanç Yabgu ve Çağrı Bey, kendilerine ait topraklarda, kendi adlarına para basıp hutbe okutmak şartıyla, bir nevi bağımsız hüküm sürme yetkisi kazandılar. Kutalmış, İbrahim Yinal, Alp Sungur Yakuti, Resul Tegin ve Hasan gibi önde gelen şehzadeler ise Tuğrul Bey’in hizmetinde fetihleri genişletmekle görevlendirildiler.

Bu çerçevede ilk fetihler doğal olarak devletin başkenti Nişabur’dan Orta ve Batı İran’a; Merv’den Harzem ve Maveraünnehir’e doğru olacaktı. Selçuklu yöneticileri öncelikle hisselerine bölgelere yerleştikten sonra fetihlere giriştiler. Çağrı Bey ve Musa Yabgu, öncelikle Gazneliler istikametinde ilerlediler. Horasan’a ilave olarak Toharistan, Sistan ve Kirman alındı. Tuğrul Bey Taberistan’ı aldıktan sonra iki kardeş birlikte, Cend hâkimi Şah-Melik’in ele geçirdiği Horezm’i aldılar. İbrahim Yinal ise mahalli hanedanlar elinde parçalanmış bulunan İran’da başarılı fetihlerde bulundu. Başkent onun fethettiği Rey’e

nak-40

ledildi. Hemedan ve diğer İrak-ı Acem şehirlerinin fethi ile Selçuklular, Abbasi Halifeliği bölgesine girdiler. Öte taraftan Azerbaycan’a kadar yayılan Oğuzlar, Bizans sınırlarına dayandılar. Selçuklu Devleti batı istikametinde İslam Dünyası ve Bizans olmak üzere iki ayrı hedefe yönelecektir. Devletin kurulması üzerine Ceyhun’u aşıp yurt bulmak ümidiyle Horasan’ı dolduran ve ister istemez islam ahaliyi incitmekte olan Oğuz göçleri Bizans topraklarına yönlerdirildi. Kutalmış, İbrahim Yinal, Şehzade Hasan gibi ileri gelenler ve Selçuklu sultanın da bizzat öncülük ettiği bir süreç başladı. 1048’deki Hasankale zaferi göçlerin önünü ve Bizansla da ilk diplomatik temasın önünü açtı. 1054 yılında Anadolu’ya sefer yapan Tuğrul Bey, Van Gölü çevresinde fetihlerde bulundu.

Selçukluların yükselişi Abbasi halifesi Kaim Biemrillah'ın dikkatini çekmiş, elçiler göndermesiyle de ilk diplomatik ilişkiler kurulmuştur. Halifenin, Sultan Tuğrul Bey ile ilişki kurmak istemesinin nedeni Fatımi yayılmacılığı ve buna paralel olarak gelişen Bağdat'taki Büveyhi yönetiminin baskıları ve Arslan Besasiri unsurudur.

Bağdat'a davet edilen Tuğrul Bey'in 1055 (447) yılında Bağdat'a girişi Abbasi tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Tuğrul Bey'in Bağdat'a girişinin en önemli sonuçlarından biri de hiç şüphesiz, Şii Büveyhi yönetiminin yıkılarak Sünni yönetiminin egemen olmasıdır. Türk egemenliğin siyasi sonuçlarına bakacak olursak en önemli sonucunun halifeliğin siyaseten Selçukluların eline geçtiğini söyleyebiliriz. Abbasi halifeleri ise bundan böyle dini bir otorite olarak varlıklarını sürdürmeye başladılar.

Tuğrul Bey’in saltanatı döneminde uğraşmak zorunda kaldığı diğer önemeli bir mesele ise bazı hanedan mensuplarının isyanları oldu. Çağrı Bey, Kavurt ve İnanç Yabgu gibi hanedan mensuplarına tanınan imtiyazlara bakarak, İbrahim Yinal ve Kutalmış gibi iki büyük şehzade isyan ettiler. İbrahim Yinal üçüncü teşebbüsü olduğu ve devleti zora soktuğu için öldürüldü. Ancak iki yıla yakın bir süre isyan halinde bulunan Kutal-mış, Tuğrul Bey’in

41

ölümü üzerine de taht davasını devam ettirdi. Tuğrul Bey, 1063’te 70 yaşında Rey’de vefat etti.

Selçuklu Devleti, Türk-İslam Medeniyeti’nin XI. ve XII. asırlarda ki, en güçlü ve en büyük devletidir. Bu devlet bugünkü Türkmenistan sahasında kurulmuş ve Türkmenler bu devletin her bakımdan kurucu ve destekleyici yegâne unsurudur. Türkmenistan’da kurulan Selçuklu devletini kuran Türkmenler, Anadolu’yu da Türkmen muhaceratı ile Türkiye denilen Türkmen yurdu, Türk vatanı haline getirmişlerdir. Türkiye Selçuklu Devleti’ni (1077-1308) kuran, Türkmenistan’da kurulmuş olan Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Melikşah’ın (1072-1092) emri ile gelen Kutalmışoğlu Süleymanşah ve oğullarıdır. Anadolu’nun Türkleşmesinde alperenlerin yanı sıra, Saltuk Gazi, Mengücek Gazi, Artuk Gazi, Danişmend Gazi ve Sökmen Gazi gibi şahsiyetlerin büyük hizmetleri olmuştur.

Türkmenistan toprakları binlerce yıldan beri Türkler ile meskûn bir sahadır. Tarihi Çin Seddi’nden başlayıp Anadolu üzerinden Avrupa’ya giden ticaret ve ipek yolları üzerindedir.

İran ile Turan toprakları arasında Türkmenistan çok stratejik bir bölgedir. Anadolu veya Türkiye coğrafyası ise on beş bin yıldan beri çeşitli milletlerin ve medeniyetlerin yaşadığı ve tarihe gark olduğu, insanlık tarihi kadar eski medeniyetlerin kurulduğu stratejik bir bölgedir.

Her iki coğrafyanın binlerce yıldan itibaren Türkler hakimiyetinde olması tarihi bir hakikattir.

Türkiye Coğrafyası Asya ile Avrupa ve Afrika kıtalarını biri birine başlayan ve tarihi pek çok eski uygarlığa merkezlik yapmış kavşak noktalarının buluştuğu yerdir. Anadolu’nun stratejik önemi çok büyüktür. Türk-Türkmen atalardan miras kalan bu kıymetli ve stratejik öneme her zaman sahip olan değerli ülkelerin ilelebet Türk hâkimiyetinde kalması için nesilden nesile çalışmak ve en yüksekte bayrağı genç kuşaklara emanet etmek gerekir. Dostluk ve kardeşlik ruhu içerisinde Türkiye ve Türkmenistan Anavatan topraklarına sahip çıkmalıdır.

42

KAYNAKÇA

1. Demir, Mustafa. Büyük Selçuklu Tarihi, Sakarya: Sakarya Kitapevi, 2004.

2. Divitçioğlu, Sencer. Oğuz’dan Selçuklu’ya (Boy, Konat ve Devlet). İstanbul: Eren yayınları, 1994.

3. İbn Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye (Büyük İslam Tarihi). Çev. Mehmet Keskin, İstanbul:

Çağrı Yayınları, 1995.

4. İbn’ül-Esir, el-Kamil fi’t-Tarih Tercümesi, İslam tarihi. C.IX. çev. Abdulkerim Özaydın, İstanbul: Bahar Yayınları, 1991.

5. Kafesoğlu, İbrahim. Selçuklu Tarihi. - İstanbul, 1992.

6. Köymen, M. A. Büyük Selçuklu imparatorluğu Tarihi (Kuruluş Dönemi), I, Ankara:

TTK. 1993.

7. Köymen, M. A. Tuğrul Bey ve Zamanı, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1976.

8. Özaydın, Abdulkerim. “Selçuk Bey.” DİA, C. XXXVI. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 2009.

9. Ravendi, Ebu Bekr Necmeddin Muhammed b. Ali b. Süleyman, Rahatü's-Südur ve Ayetü's-Sürur: Gönüllerin Rahatı ve Sevinç Alameti , Çev.: Ahmet Ateş, T.T.K. Yay., Ankara 1957.

10. Sıbt İbnü’l-Cevzi, Mir’atü’z-Zaman fi Tarihi’l-Ayan Adlı Eserindeki Selçuklularla İlgili Bilgiler I. Sultan Tuğrul Bey Dönemi”, c. XVIII. Belgeler Dergisi, Ankara, 1998.

11. Sümer, Faruk. “Selçuklular.” DİA, C. XXXVI. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 2009.

12. Sümer, Faruk. Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri, Boy Teşkilatları, Destanları. İstanbul, 2004.

13. Turan, Osman. Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti. İkinci baskı. İstanbul:

Turan Neşriyat Yurdu, 1969

14. Абу-л-Фазл Бейхаки. История Мас’уда (1030 – 1041) / Пер. А.К. Арендса.

Ташкент, 1962. (Abu’l-Fazl Beyhaki. Masud’un Tarihi (1030-1041) / Trc. A.K.Arends.

Benzer Belgeler