• Sonuç bulunamadı

Trabzon’da Kolera ve Kadri Paşa’nın Aldığı Tedbirler

3.5. Trabzon’da Sağlık

3.5.1. Trabzon’da Kolera ve Kadri Paşa’nın Aldığı Tedbirler

3.5. Trabzon’da Sağlık

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.” Zamanın bütün zenginliklerine ve Osmanlı İmparatorluğunun tahtına sahip olan ve Trabzon’da doğumlu olan Kanuni Sultan Süleyman; sağlığın elde edilen tüm nimet ve zenginliklerden daha üstün olduğunu çok anlamlı bir şekilde bu şiirle dile getirmiştir.228 Bu durumun farkında olan Osmanlı padişahları ve devlet yöneticileri Trabzon’da sağlıklı bir ortamın olması için büyük gayret göstermiştir. Özellikle Trabzon’a dış kaynaklar aracılığıyla yayılan kolera salgınının şehirde kayıplara yol açmaması için devlet yöneticileri üzerine düşen görevi yapmaya çalışmıştır. Bu yöneticilerden biri 1892 yılında Trabzon’a vali olarak atanan Kadri Paşa’dır. O kolera salgınıyla mücadele etmiş ve bir yönetici olarak Trabzon’da sağlık sorunlarını önlemeye çalışmıştır. Böylelikle halkın refah ve huzurunu sağlamıştır.

3.5.1. Trabzon’da Kolera ve Kadri Paşa’nın Aldığı Tedbirler

Osmanlıca belgelerde “illet-i kolera”, illet-i âdiyye” veya” “illet-i mahûf” olarak adlandırılan kolera, epidemi-pandemi229

halini alabilen, insanlarda akut başlangıçlı bulantısız kusma ile karın ağrısız şiddetli ishal, kısa sürede su ve elektrolit kaybına bağlı olarak gelişen ve kısa sürede müdahale edilmezse oldukça öldürücü olan bir enfeksiyon hastalığıdır.230

1883’te Koch tarafından bulunan ve hastalığın etkeni olan Vibrio cholera, kirli içme suları ve yiyecekler aracılığıyla ağız yoluyla alınmasından iki üç gün sonra belirtilerini gösterir. Hastalık, mikrobun mideden geçerek bağırsaklara yerleşip çoğalmasından meydana gelir. Çeşitli yollarla yayılabilen Vibrio cholera, düşük sıcaklıklarda yaşayabildiği gibi, ılık ve nemli ortamları çok sever ve bu şartlarda kolayca çoğalabilir. Kolera mikrobu en rahat suyla yayılır. Koleranın bulaşması, genellikle dolaylı

227 Albayrak, a.g.e., s. 226.

228

http://www.bilimvesaglik.com/saglik/saglik-nedir-sagligin-onemi.html (10.03.2014)

229 Epidemi, salgın hastalığı ifade eder. Pandemi ise çok geniş bir alanda pek çok kişiyi yakalayan kıtalar arası salgındır.

230 Abdulkadir Gül, “XIX. Yüzyılda Erzincan Kazasında Salgın Hastalıklar (Kolera, Frengi, Çiçek ve Kızamık), A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, (41), 2009, s. 241.

yollardan yani, kıyafet, yiyecek, banyo ve özellikle de tuvalet aracılığıyla gerçekleşir. Bir pislik hastalığı olan kolera illetinden korunmanın en önemli yolu kişisel hijyendir.231

İlk olarak Hindistan’da Ganj Nehri kıyılarında ortaya çıkan ve önceleri sadece bu bölgede hüküm süren kolera, buradan çeşitli vasıtalarla yayılarak epidemiler ve pandemiler oluşturmuş, XIX. Yüzyıl’da hemen hemen bütün dünyayı kasıp kavuran bir hastalık olmuştur.232

1892 yılında kuzeybatı Hint eyaletlerinde ortaya çıkan ve farklı noktalardan dünyanın birçok bölgesine yayılan kolera salgını, Hicaz’dan hac yoluyla Osmanlı topraklarına bulaşmış ve 1894 yılı yaz aylarında neredeyse tüm Anadolu’yu sarmıştır.233

1892 yılında İran’da inanılmaz derecede tahripkâr olan kolera bu ülkeden Hazar’ın batı kıyılarına ve Kafkasya’ya ulaşmış; Bakü’de Gümrü’de ve Batum’da etkili olmuştur. Kolera’nın Batum’a varması Türk makamlarını kolera’nın Osmanlı topraklarına yayılmasını önlemek için tedbirler almaya yöneltmiştir. Bu amaçla Hopa’da bir tahaffuzhane234, sınır boyundaki diğer mahallelerde de kordonlar235

tesis edilmiş, ahalinin bir taraftan diğerine geçmesine müsaade edilmemiş, Rusya hududunda tahaffuz mevkii olarak iki kapı oluşturulmuş ve bölgeye yakın bir mevkide bulunan 4. Ordu’da vazifeli birkaç doktor geçici olarak buralarda görevlendirilmiştir. Diğer taraftan, Rusya’dan gelen deniz vasıtalarının yoğunluğu nedeniyle, Trabzon vilayetinin de deniz yönünden koleraya karşı korunması için önlemler alınmıştır. Trabzon’daki Polathane Tahaffuzhanesi, Rusya’dan gelecek deniz taşıtlarının karantina müddetlerini geçirmeleri için kullanılmıştır.236

231

Mesut Ayar, Osmanlı Devleti’nde Kolera Salgını: İstanbul Örneği (1892–1895), İstanbul: Kitabevi Yayınları, 2007, s. 4.

232 Sacit Uğuz, “1895 Tarsus Kolera Salgını”, History Studies Prof. Dr. Enver Konukçu Armağanı, 2012, s. 438.

233

Mehmet Ak, “19. Yüzyılda Antalya’da Kolera Salgını”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, IV (17), 2011, s. 258.

234 Bulaşıcı hastalıkların ortaya çıktığı zamanlarda, karantinada bulundurulacak hastaların belli bir müddeti geçirmek için ikametlerine tahsis edilen yerlere tahaffuzhane denilmiştir. Bkz. Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, 3, İstanbul: MEB Yayınları, 1993, s.373.

235 Hastalığın ortaya çıkış yerinden dışarı yayılmasını engellemek ve aynı yerde imha edilmesini sağlamak amacıyla yapılan karantina usulünün dar kapsamlı başka bir versiyonudur. Hastalığın çıktığı ev, hastane veya kışlalarda bu uygulama yapılmaktadır. Şehirde şüphe duyulan bütün vakaların ortaya çıktığı yerler ablukaya alınmaktaydı. Bu kordon süresi genellikle on gündü. Kordon döneminde kordon içerisinde bulunanların iaşe ve diğer temel gereksinimleri giderilirdi. Kordon oluşturulduktan hemen sonra, kolera illetine yakalananların evleri, hastanın kullandığı eşyalar ve elbiseler sıhhi kurallara uygun bir şekilde dökümü yapılarak sayılır ve temizlenirdi. Bkz. Gül, a.g.m., s. 247.

236

XIX. yüzyılda Trabzon, ithalât ve ihracat limanı konumundaydı. Bu dönemde Kerç, Şekvetil, Faş, Sohum, Batum, Hopa ve Trabzon liman ve iskeleleri arasında deniz ticareti yapılmıştır. Trabzon vilâyeti dâhilindeki limanlar Anadolu’nun sevkiyât limanı konumundaydılar. İran’dan hareket eden tüccarlar, Beyazid hududundan Anadolu’ya giriş yapıp Erzurum’a geliyorlardı. Sonrasında tüccarların bir kısmı Erzincan ve Sivas üzerinden İstanbul’a diğer kısmı Trabzon’a gidiyordu. Bu yol aynı zamanda salgın hastalıkların güzergâhını oluşturmaktaydı. Nitekim kolera Erzurum, Trabzon ve Sivas vilayetlerine bu yolla bulaşmıştır.237

1892–1893 yıllarında Trabzon’a sirayet eden koleranın yayılması alınan tedbirler sonucunda kısa zamanda önlenmiştir. Şehirde ekseriyatla romatizma, humma-yı tifoidi, ender olarak da olsa difteri ve cildi bazı hastalıklar görülmüştür. Bu dönemde Trabzon’da sillü’r-rie yani veremin görüldüğü kabul edilmiştir. Tıpçılar ölümlerin yüzde altmışının bu hastalıktan olduğunu rivayet etmiştir. Evlilikle geçim derdinin meydana gelmesi ile sürekli mısır ve hamsi tüketilmesi bu hastalığın oluşumunda sebep olarak gösterilse de bazı tıpçılar bu durumun aksini iddia etmiştir.238

Trabzon’da kolera’nın görülmemesi için önlemler alınsa da kolera mikrobunun Batum’dan Trabzon’a bulaşması önlenememiştir. Trabzon, sıcak ve nemli ortamlarda kirli sular vasıtasıyla bulaşan kolera mikrobunun kısa sürede üremesi ve yayılması için oldukça elverişli bir iklime sahip olmuştur. İlk kolera vakası ve ölümleri 24 Temmuz 1892’de Polathane’de görülmüştür. Polathane Tahaffuzhanesinde karantina müddetlerini geçirenler arasında, ilk etapta 4 kişi ölmüştür. Babıâli, Trabzon’da hastalığın yok edilmesi ve bu amaçla gerekli olan her şeyin yapılması için Sıhhiye Nezareti’ne ve Trabzon’a emirler göndermiştir. Trabzon’daki sağlık işlerine nezaret etmek üzere, Sıhhiye müfettişi Vitalis Efendi ile birlikte dört askeri doktor 30 Temmuz’da Trabzon’a gönderilmiştir. Sonrasında Trabzon, Samsun, Giresun, Ordu ve Ünye’de istihdam etmek üzere beş doktor daha gönderilmiştir. Ayrıca Miralay Tabip Yusuf Zeki, Binbaşı Halim ve Mabeyn cerrahlarından Mustafa Efendi de kolera hakkında kendi buluşları olan ilaçları tecrübe etmek üzere Polathane Tahaffuzhanesinde görevlendirilmiştir. Polathane’de doktor sayısı arttığı için doktorlardan üçü Hopa Tahaffuzhanesine gönderilmiştir.239

237 Nedim İpek, “Trabzon’da Kolera (1892–1895)”, Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih-Dil-Edebiyat Sempozyumu Bildirileri 3–5 Mayıs 2001, 1, 2002, s. 400.

238 TVS 1898, s. 174.

239

Hastalığın Trabzon Vilayetine bulaşması, Anadolu’nun kuzeyindeki kıyı bölgelerinin kolera illetinden korunmasını gerekli kılmış; bu amaçla ikinci bir kordon tesis edilmiştir. Yeni tayinlerle birçok masrafa yol açan ikinci kordonda, Trabzon Vilayeti’nden deniz yoluyla civar vilayetlere gidecekler için ihtiyaten alınan beş günlük karantina uygulanmıştır. Sıhhi önlemlerin yanında, karantinaların ve bulaşık mahallerin güvenlik işlerinin sağlanması için yeni atamalar yapılmıştır. Bu amaçla Polathane Tahaffuzhanesinin Trabzon ve Akçaabat’la temasının engellenmesi için bir komiser, dört polis memuru ve otuz zabıta görevlendirilmiştir.240

Koleranın kordon’da bulunan askerlere bulaşabilme ihtimali düşünülmüş ve 1 Eylül 1892 tarihinde alınan kararla yolcularla karışmaları yasaklanmıştır.241

Amerikan gazetelerinden biri olan The Morning Call’ın “Trouble In Trebizond” başlıklı haberine göre 1892’de koleraya karşı Türk memurlar tarafından sıhhı düzenlemeler yapılmış ve bu durum Trabzon’da ciddi bir rahatsızlık meydana getirmişti. Neredeyse 1500 kişi karantina yerinde242

alıkoyulmuş ve bu kişiler sıhhi kordondan kaçma teşebbüsünde bulunmuşlardı. Askerler rahatsızlığı bastırmak amacıyla olaya müdahale etmişti. İlk yaylım ateşinde yedi kişi ölmüş ve çok sayıda insan yaralanmıştı. Sonrasında insanlar paniğe kapılmış ve karantina yerine kaçmıştı.243

Aynı haber diğer bir Amerikan gazetesi olan The Record-Union’da “Serious Disturbances in Turkey” adlı haber başlığı altında yayınlanmıştı.244

Bu haberde verilenlerle The Morning Call gazetesindeki bilgiler birebir örtüşmekteydi.

Osmanlı Devleti Rusya’dan kolera’nın Trabzon’a yayılması ihtimaline karşı önlemler almıştır. Kafkasya’dan Osmanlı topraklarına gelenler 10 gün karantinaya tabi tutulmaya başlamış ve Rusya’nın tüm Karadeniz sahillerinden çıkan gemiler için de tıbbi muayene uygulamasına geçilmiştir. Bu dönemde Osmanlı idaresi, Rus topraklarıyla karşılıklı gidiş gelişlerin engellenmesini sağlayan askeri gözetleme kayıklarının ihtarlarına

240 Ayar, a.g.e., s. 64-65.

241 BOA, BEO, 61/4510.

242 Karantina yeri Osmanlıcada “karantinehane” olarak isimlendirilmiştir. Karantinehane: Bulaşıcı ve salgın hastalık olan bir yerden gelen yolcularda hastalığın bulunup bulunmadığını tespit etmek üzere şehir halkından ayrı olarak bir müddet nezaret altında bulundurulmak üzere yaptırılan yerler hakkında kullanılan bir tabirdir. Hastalıklı yerlerden gelenler geldikleri yerlerdeki hastalığın cinsine ve çeşidine göre burada kalırlar ve sonra şehre girerlerdi. Pakalın, a.g.e., 2, s. 199.

243 “Trouble In Trebizond”, (12.08.1892), The Morning Call, 8.

244

uymayanlara ve bu görevli muhafaza müfrezelerinin üzerine ateş açanlara mislince karşılık verilmesine karar vermiştir. Ancak hemen sonra, bu uygulamanın Rusya ile Osmanlı Devleti arasında savaş çıkmasına sebep olabileceği düşünülmüş ve iki devletin karşılıklı müzakerelerde bu tip konularda ortak bir politika yürütmelerine karar verilmiştir. Ayrıca sınırın Osmanlı tarafında tesis edilen Hopa ve Polathane Tahaffuzhanelerinde ileride izdiham olabileceği hesaba katılmış ve Rusya ile meselenin görüşülüp buna göre o taraftan yoğun bir şekilde yolcu gönderilmemesi istenmiştir. Eylül başında Polathane’de kolera olayların arkası kesilmiştir. Ancak, 12 Eylül de Trabzon şehrinde birkaç gün sonra da Rize de yeni kolera vakaları görülmeye başlanmıştır. Bu vakalar da 10 gün devam etmiş, sonrasında kesilmiştir.245

15 Eylül 1892’den itibaren Trabzon’da kolera hastalığının yayılmaması için gerekli tedbirler alınmaya başlanmıştır. Bu amaçla şehrin etrafına bir kordon kurulmuş, Trabzon Vilayeti’nden kara yolu ile civar vilayetlere gidecekler için ihtiyaten alınan on günlük karantina uygulanmıştır. Ayrıca hastalığın deniz yolu ile bulaşmaması için Trabzon’a dışarıdan kayık ve gemi gelmesi yasaklanmıştır.246

Bu süreçte Polathane Tahaffuzhanesinde kolera ile alakalı bir aydır olay yaşanmamıştır. Salgın kaybolma derecesine gelmişken Trabzon’da yeterli doktor bulunmaması ya da vakaların seyrekleşmesinden sonra görevlilerin vazifelerine gerekli özeni göstermemesinden ötürü Ekim sonlarında Trabzon’da tekrar ortaya çıkmıştır. Bu olay üzerine yeniden önlemler alınmaya başlanmıştır.247

11 Kasım 1892’de Trabzon’da koleranın Trabzon’da tekrar yayılmasından dolayı kolera hastalığı ile mücadele için neler yapılması gerektiği merkezden gelen emirle Trabzon’a bildirilmiştir. Kolera hastalığı ile mücadele için Mektubi Kalemi Mümeyyiz-i Sanisi Tevfik Bey ile Mektubi Kalemi Mümeyyiz-i Salisi Ahmed Bey’in bilirkişiler olarak Trabzon’a gönderilmiştir. Bu kişiler Trabzon’da koleranın bulaşmasını önlemek amacıyla şehir sularının, helâ ve sokakların temizlenmesine yönelik çalışmalar yapmıştır.248

13 Kasım 1892’de Trabzon’daki kolera münasebetiyle iki yüz otuz bir nefer jandarma olarak istihdam edilmiştir.249

Trabzon şehrinde temizliğe ve ahalinin içeceğine ve hastalığın sirayetinin önlenmesine dair tedbirlerin tamamıyla icrasına itina edilmesi tekrar hatırlatıldığı halde ikinci defa koleranın meydana çıkması merkezi rahatsız etmiştir. Bundan dolayı 15 Kasım 1892’de sıhhiye ve hükümet memurları

245 Ayar, a.g.e. s. 65–66. 246 BOA, BEO, 70/5240. 247 Ayar, a.g.m., s. 66. 248 BOA, DH. MKT. 2019/34. 249 BOA, BEO, 105/7803.

görevlerini dikkatli yapmaları yönünde uyarılmış ve merkezden Trabzon vilayetine irade-i seniyye gönderilmiştir.250

1892 yılında kolera hastalığı hakkında Avrupa’da yapılan inceleme ve deneylerde kolera mikrobunun akarsularda bulunduğu tespit edilmiştir. Merkez, araştırma sonuçlarına binaen 25 Kasım 1892’de kolera hastalığının görüldüğü Trabzon, Bitlis, Elazığ, Edirne, Erzurum ve Van şehirlerine birer irade-i seniyye göndermiştir. Gönderilen irade-i seniyede halka kuyu ve pınar sularının içilmesi, bol bol çay içilmesi, çay bulunamaz ise adaçayı içilmesine yönelik görevlilerin tavsiyeler vermesi emredilmiştir.251

Trabzon şehriyle Erzurum ve Van vilayetlerinin hududa yakın bazı mahallerine sirayet eden koleranın yayılmasını engellemek amacıyla 24 Aralık 1892’de Nezaret Müsteşarı başkanlığında Kimyager Bonkofski Bey ile Selanik Hastahanesi doktorlarından Kolağası Hasan ve Dersaadet Gureba Hastahanesi doktorlarından Cemal Efendinin içinde bulunduğu bir komisyon kurulmuştur.252

Bu komisyon Trabzon ve çevresinde bir daha kolera dehşetinin yaşanmaması için Serkimyager ve Sıhhıye Genel Müfettişi olan Bonkowski Paşa’nın başkanlığında Trabzon’a yollanmıştır. Bonkowski Paşa, koleranın Trabzon’da yerleşme ve yayılma sebeplerinin tamamen ortadan kaldırılması için Trabzon’da bir buçuk ay kalmıştır. Trabzon’da kolera bir müddet münferit vakalar şeklinde görülmeye devam etmiştir.253

1892 yılı içerisinde Trabzon’da meydana gelen kolera Trabzon vilayetini olumsuz yönde etkilemiştir. Uygulanmaya başlanan karantina tedbirleri sonucu, karşılıklı geçişlerin engellenmesi ve karantina bölgelerinde belirli müddetler beklenmek zorunda kalınması doğal olarak bölgedeki ekonomik ve ticari hayatı sekteye uğratmıştır. Özellikle geçimlerini sağlamak için Rusya sahillerine gidip gelmek zorunda olan balıkçı ve nakliyeciler zor duruma düşmüştür.254

Ayrıca mahkemeler de kolera korkusundan neredeyse tamamen kapanmıştır. Kolera, adlî görevlilerin, avukatların ve davacıların çok hızlı hareket etmesine sebep olmuş ve bu günlerde pek çok davacının şikâyetleri de ihmal edilmiştir.255

250 BOA, BEO, 106/7895. 251 BOA, BEO, 112/8338. 252 BOA, BEO, 127/9498. 253 Ayar, a.g.m., s. 67. 254 Ayar, a.g.m., s. 63. 255

1893’ün başında Trabzon’da kolera hastalığı tekrar ortaya çıkmıştır. 5 Şubat 1893’de Dâhiliye Nezaretinden gelen telgrafa göre kolera illetinin Trabzon’da tekrar çıkması üzerine şehirde önlemler alınmıştır. Bu dönemde Trabzon’da şehrin suları temizlenmiş, kanalizasyon çalışmaları yapılmış ve bu tedbirleri gerçekleştirmek için de Trabzon’a iki görevli memurun uğramasına karar verilmiştir.256

Trabzon’da ekim sonuna kadar görülen bu hastalık, 14 Kasım 1893’ten itibaren, ilkinden çok daha etkili başka bir kolera dalgası şehri sarsmaya başlamıştır. 30 Kasım günü 35’i sivil ve 6’sı da askerler arasında olmak üzere 41 vukuat ile 17 ölüm gerçekleşmiştir. 1894’ün ilk günlerine kadar devam eden Trabzon kolerası esnasında, 403’ü sivil ve 16’sı da askerlerden olmak üzere 419 kişi bu hastalığa yakalanmış; 265’i ahaliden ve 5’i de askerlerden olmak üzere 270 kişi yaşamını yitirmiştir. Trabzon şehrinde salgın sürerken, Sürmene Limanında kordon altında tutulan gemiler vasıtasıyla geçmiş olması muhtemel bir salgın da Sürmene ve köylerinde görülmüştür. Ayrıca Trabzon’da kolerayı önlemek için 22 Kasım’da açılan Hamsiköy Tahaffuzhanesinde de birkaç kolera vakası ve ölümü gerçekleşmiştir. Bundan sonra, 1894 bahar aylarına kadar bu havalide başka koleralı hasta görülmemiştir.257

Trabzon’da koleranın dışında 1900’lü yılların başında bir dönem kabakulak salgını ve kuşpalazı hastalıkları görülmüştür. Sürmene’nin bazı köylerinde çocukların ölümüne sebep olan kabakulak salgını alınan tedbirler sonucunda önlenmiştir. Trabzon vilayetinde nadiren görülen kuşpalazı hastalığına yakalananlar ise serumla tedavi edilmiştir.258

256

BOA, DH. MKT 2049/39.

257 Ayar, Osmanlı Devleti’nde Kolera Salgını: İstanbul Örneği (1892–1895), Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2005, s. 84.

258 Sezgin Demircioğlu, Tarihin Ayak İzleri Osmanlı Belgelerinde Trabzon, Trabzon: Trabzon Belediyesi Kültür Yayınları, 2008, s. 246.

SONUÇ

23 Ağustos 1843’te üst düzey bir bürokratın oğlu olarak dünyaya gelen Kadri Paşa döneminin şartlarına göre nispeten geleneksel eğitim almış bir Osmanlı valisidir. Tanzimat döneminin Batılı ve Batıcı kurumlarıyla pek fazla münasebeti bulunmayan Kadri Paşa’nın bürokratik eğitim süreci geleneğe uygun olarak daha çok Kalemiye sınıfı içinde gerçekleşmişti. Oysa Tanzimat paşalarının önemli bir kısmı Tercüme Odası kökenli olup Batı dilleri ve kültürüyle temas halinde yetişmişlerdi. Bu yönü ile o, Sulatan II. Abdülhamit’in tipik bir ikinci dönem bürokratıydı. Yani Kadri Paşa’nın aldığı formasyon onu her şeyden önce düzen kurucu ve muhafaza edici bir bürokrat yanıyla öne çıkarmıştı. Zira ona göre toplumsal düzenin, başka bir ifade ile devlet otoritesinin bulunmadığı yerde ülkeyi ve insanları kalkındıracak hiçbir yeniliğin hayata geçirilmesi mümkün değildi. Dolayısıyla II. Abdülhamit döneminin genel eğilimlerini yansıtan otoriter bürokrat kimliği onun belirgin vasfı haline gelmişti. Bunun haricinde Tanzimat kurumları ile görece az irtibatlı olması, Avrupa ile temasının da diğerlerine göre sınırlı olması anlamına geliyordu. Gerçi kaynaklarda Fransızca öğrendiği bilgisi bulunmaktadır. Ancak bunun derecesinin ne olduğu ve Fransız siyaset, düşünce ve kültürü ile hangi düzeyde ilişkiye girmesini sağladığı meçhuldür. Hayatı boyunca hiçbir Avrupa ülkesinde bulunmamış olan Kadri Paşa’nın Avrupa ile temasını ne derecede vakıf olduğunu bilmediğimiz Fransızca ve görev yaptığı süre içinde görüştüğü Batılı diplomat ve seyyahlar oluşturmaktadır. Şu halde o, Batılılaşmak isteyen bir ülkenin Batı’yı neredeyse hiç bilmeyen geleneksel bir valisidir. Üstelik Arapça ve Farsçaya hâkimiyeti ileri derecedir ve bu yönü ile de klasik İslâm-Osmanlı bilgi ve düşünce sistemine daha hâkimdir. Sonuç olarak Kadri Paşa çözülme döneminin otoriter eğilimlerini temsil eden tipik bir son dönem Osmanlı valisi, daha da özelleştirilirse II. Abdülhamit valisi olarak tanımlanabilir. Yani bir bakıma o, Sultan II. Abdülhamit’in taşradaki izdüşümüdür.

Kadri Paşa kariyer hayatında başarılı bir kişiliğe sahipti. O, kendisine Sultan II. Mahmut ve Abdülmecit dönemlerinde Maliye ve Evkaf Bakanlığı yapan babası Hacı Ethem Paşayı örnek aldığından olsa gerek aile geleneğini devam ettirmeyi tercih etmiş,

kariyer hayatına maliyede başlarken, Trabzon vilayetinin valisi olarak kariyer hayatını tamamlamıştır.

Kadri Paşa, çocukluk çağı diyebileceğimiz on üç yaşında iken 1856’da mektubî-i maliyede stajyerlik görevi ile memuriyet hayatına başlamıştır. Dokuz yıl sonra 1865’de Tahsilât-ı Maliye Komisyonuna kâtip olmuştur. 1867’nin başlarında 2000 kuruş maaşla Esham-ı Umumiye Emaneti Tahrirat Müdürlüğü’ne tayin olmuştur. Kadri Paşa, Haziran 1875’te 5000 kuruş maaşla aynı Emanet’in Muavinliğine, 1878 yılının başlarında ise 7000 kuruş maaşla Maliye Nezareti Muavinliği’ne ve 1879’un son aylarında 7500 kuruş maaşla Divan-ı Muhasebat Azalığına atanmıştır. 1883’ün Mayıs ayında 6000 kuruş maaşla Aydın Vilayetine defterdar tayin edilmiş ve ilk taşra görevine başlamıştır. Bir yıl sonra mesleğindeki başarısının bir işareti olarak üçüncü rütbeden bir kıt’a Nişan-ı Osmanî almıştır. O, 1885 baharında adada çıkan olayları incelemek için birkaç aylığına Sisam’a gönderilmiş ve bu isyanın bastırılması için büyük çaba göstermiştir. Kadri Paşa mesleğindeki başarılardan dolayı zaman zaman ödüllendirilmiştir. 1886 senesinin Ağustos-Eylül aylarında ikinci rütbeden mecidiye nişan-ı âlisi ve 10 Ocak 1888’de ikinci rütbeden nişan-ı âli Osmanî almıştır.

Altı yıl Aydın’da defterdarlık görevi yapan Kadri Paşa, Maliye Nazırı olan Agop Paşa ile geçimsizliğinden dolayı 1889’da bu görevinden alınmış ve 1891 Şubatında meclis-i malmeclis-iye azalığı aracılığıyla Dersaadet Malmeclis-iye Müfettmeclis-işlmeclis-iğmeclis-ine taymeclis-in edmeclis-ilene kadar boşta kalmıştır. O bu görevi üç hafta bile yapmadan görevinde tekrar terfi etmeyi başarmış ve Maliye Nezareti Müsteşarı olarak göreve başlamıştır. Bu görevinden sonra 21 Nisan 1892’de on beş bin kuruş maaşla Trabzon Valisi Ali Bey’in yerine göreve gelen Kadri

Benzer Belgeler