• Sonuç bulunamadı

Topkapı Sarayı Kütüphanesi Revan kısmı No: 1313 (Metin)

AHMED DÜRRİ EFENDİ’NİN HAYATI VE SEFARETNAME NÜSHALARIN’IN HUSUSİYETLERİ

G) Topkapı Sarayı Kütüphanesi Revan kısmı No: 1313 (Metin)

37 varaktan meydana gelen yazma cildinin güzelliği ve kullanılan yazı türü ile elimizdeki en iyi yazmadır. Aharlı ince kâğıt kullanılmıştır. Kitap 215 mm boy ve 140 mm enindedir. Yazılar siyah mürekkep ile talik şeklinde yazılmıştır. Diğer nüshalardan ayrı olarak bu nüsha da önemli cümleler kırmızı mürekkep ile yazılmıştır. Kitabın sonunda ve başında boş sayfalar yer almaktadır. Cildi vişne çürüğü deridir. Ön ve arka kapaklarda semse kullanılmıştır. Semse altın yaldızlı içi çiçek motifleriyle süslenmiştir. Aynı semse motifi miklepte de kullanılmıştır. Ayrıca kapaklarda köşebent ve zencirek de kullanılmıştır. Her sayfada 85 mm uzunluğunda 23 satır bulunmaktadır. Derkenar kullanılmıştır.

Nüshanın ilk varağının üst tarafında “ Saadetlü Ali Ağamın sene 1162 saferül-hayrın yirmi sekizinci pazar ertesi gicesi bir dehtan bâkiz-i ehri vücuda geldi hak-teala ömr tolı ihsan eylise 28 safer sene 1162” cümlesi yer almaktadır. Sayfanın ortasında Revan 1313 no’lu eser olduğuna dair bilgi vardır. Onun altında “Topkapı Sarayı Tahriri Komisyonu” yazmaktadır. Bu yazının üstünde 233/ 34602 rakamları vardır.

Yazma 1/a varağından itibaren varak numaraları kurşun kalem ile günümüz rakamları ile verilmiştir. Bu varağın ortasında mürekkebinin silinmesi nedeniyle okunamayan bir mühür vardır. Onun yanında “Sefâret-i Dürri Efendi Be-canib-i İrân hattı- teallik-i hattı satr 23” yazmaktadır. Sayfanın sağ alt tarafında “TKS. Müzesi Revan sa:1313” yazmaktadır. Başlangıç ve bitiş kısımların diğer nüshalarla benzerlik göstermektedir.

1/a ile 16/a varakları arasında Ahmed Dürri Efendi’nin İran sefaretnamesi, 17/b ile 37/b varakları arasında ise Yirmi Sekiz Mehmed Çelebi’nin Fransa Sefaretnamesi mevcuttur.

170 KARATAY, a.g.e, C. I, s. 283.

Dürri Efendi’nin Sefaretnamesinin sonunda 25 şevval 1140171 senesinde istinsah edildiği yazmaktadır. İstinsah edenin kim olduğu belirtilmemiştir. Yirmi Sekiz Mehmed Çelebi’nin Fransa Sefaretnamesi sonunda ise Mehmed B. Mustafa Sofyevi eliyle muharrem ayının altıncı günü sene 1150 (1137–38)172 tarihinde istinsah edildiği yazmaktadır. Ancak Topkapı Sarayı katalogunda her iki eserin de aynı kişi tarafından ve aynı tarihte istinsah edildiği izlenimi uyanmaktadır. İki eserin istinsah tarihleri arasında 10 senelik bir fark vardır. Bu nedenle bu iki eserin sonradan birleştirip bir kitap hâline getirildiği ihtimali güçlenmektedir. Bu nüsha elimizdeki yazmalar içersinde ikinci en eski tarihli olmasına rağmen diğer nüshalara göre daha iyi durumdadır.

III. Yazma Nüshaların Değerlendirilmesi

Biz Ahmed Dürri Efendi tarafından yazılan İran sefaretnamesinin orijinal nüshasına sahip değiliz. Araştırmalarımız sonucu elde ettiğimiz yedi yazma nüshayı kelime kelime karşılaştırarak içindeki bilgilerin farklılıklarını ortaya koyduk. Yaptığımız karşılaştırma sonucunda yazma nüshalar arasında bilgi bakımından çok büyük farklılılarının olmadığını gördük. Aralarındaki farklarıda tezimizin metin transkribinde gösterdik. Yazmalar arasında farklılıklar daha çok kelimlerin yazılışları ve çok küçük olan bilgi eksiklikleridir. Mesela; R. 1228 ve M 820 nolu yazmalarda bulunan şu bilgiler; hatta ibtidâ sınurlarına dâhil olduğumuzun on ikinci günü Cezire dirler bir kasabalarına uğrâdık mecmu’ ahâlisi Sünni olub içinde cevâmi’ ve mesâcidleri ma’mur ve salah-ı cum’a ve aydın ve sair ibâdetleri aşikâre olmağla bizi iki üç saat mikdârı mesafe istikbâl ve bil-cümle sıbyân ve nisvân ve ahâlileri sancaklar ile karşu gelüb allahümme sall-i âli seyyidinâ Muhammed ve ali âle ve ashâbe deyu bülend avâz ile çağırışub zârı ve feryâd iderek elimize ve ayâğımıza sarılub “sizler Mekke ve Medine hâdimi olan şevketlü azimetlü kudretlü âl-i Osmân padişâhının mübarek cemâl-i bakmalarını görmüşsüz biz sizin yüzünüze bakmak ve elinizi ve ayâğınızı öpmek bize farz-ı ayn makâmındadır ve biz bunı ibâdet ad ve onla tefâhür ideriz deyu ağlaşarak niyaz eylediklerinde alem-ul Allah-ı teâli bizim bağrımız hûn olub bi-ihitiyar bangır bangır ağlaşdık aslında kasaba-i mezbure ilçilerin memri olmayub ehl-i sünnet yüzine hasret olduklarından bizim mulakâtımızı ni’met-i azmi ad idüb üç gün üç gece ikram ve ziyâfetler ile teşyi idüb gönderdiler kasaba-i mezbure sakinlerinden a’ze-i evliya-i elleheddin Şeyh Kitabullah ki meşhur-ı afâkdır anların evlâdlarıyla görüşdük hâlâ yine tarikleri üzre

171 AKTEPE, “ Dürri Ahmed Efendi…”, S. 6, Mart 1968, s. 84. 172 KARATAY, a.g.e, C. I, No: 870,

tekkeye-gâhları ma’mur ve haftada iki gün alenâ zikr-i cehri iderler ve bunlar harc-ı Sünni deyu Şah tarafına senede vâfir akçe virirler hâsılı şimdi memâlik-iAcemin belki sülesi mertebesi müslümandır173, bulunan bu bilgi diğer yazma nüshalarda mevcut değildir. Ancak genel anlamda yazmalar arasındaki bu farklılıklar, sefaretnamenin içersindeki bilgilerin doğruluğuna zarar getirecek nitelikte değildir.

Elimizde bulunan yazmaların hepsi çeşitli tarihlerde farklı kişiler tarafından istinsah edilmiştir. Bunlar arasında R 1228 nolu yazma nüshayı Münir Aktepe en eski tarihli yazma nüsha olarak belirtse de Ahmed Dürri Efendi’nin İran Şahı’na götürdüğü Nâme-i hümâyunun bulunması174 ve 52/a varağıda “Bu nüshalar kendilerinin nüshalarından tahrir olunmuşdur”cümlesinin yer alması nedeni ile H 1432 nolu yazmanın ondan daha önce yazılmış olabileceğini göstermektedir.

Sonuç olarak, elimizde bulunan yedi yazmanın yaptığımız karşılaştırılma sonunda içersinde bulunan bilgilerin bazı ufak farklar dışında aynı olduğunu tespit ettik. Ortaya çıkan bu farklılıklarında sebebi, yazmaların bir kısmının orjinal nüshadan ayrı olarak daha sonraki zamanlarda farklı kaynaklarda bulunan Ahmed Dürri Efendi’nin İran Sefaretnamesi’ninden kopya edilmesinden olduğu ileri sürülebilir.

Yazma nüshalar arasında ortaya çıkan farklılıkları da göz önünde bulundurarak muhtemel olarak düşündüğümüz elimizde bulunan yazmaların hangilerinin birbirinden kopye edildiğini aşağıda oluşturduğumuz bir şema ile gösterdik