• Sonuç bulunamadı

4. ARAŞTIRMA SONUÇLARI

5.2. Hayvan Denemesi

5.2.2. Tokluların performansları

Bir silaj inokulantının etkinliğinin belirlenmesinde çiftlik koşullarında yapılan hayvan denemeleri oldukça önemlidir. Çünkü inokulantların hayvan

etkileri ile bağlantılı olmamaktadır (Muck 1996). Mevcut çalışmada kontrol ile HM ve HT LAB ile muamele edilerek silolanan silajlar her birinde 11 toklunun bulunduğu 33 baş Konya merinosu dişi tokluya adlibitum yedirilmiştir. On dört’er günlük 3 dönem halinde yürütülen çalışmada muamelelerin tokluların CA, GOCAA, GOSKMT, GOKMT ve YDK’rı üzerine olan etkileri incelenmiştir. Denemede, bütün dönemler ve deneme sonunda incelenen parametrelerin ortalama değerleri üzerine muamelelerin etkisi önemsiz olmuştur (P>0.05).

Keady (1998) HM LAB ile yapılmış 13 farklı çalışmada hayvan performansının ortalama % 7 olmak üzere % -2–26 oranında arttığını bildirmiştir. Bir başka bildirişte ise inokulantlarla yapılmış 67 çalışmanın % 28’de silaj KMT’sinde; 15 çalışmanın % 53’de GOCAA’da ve 36 çalışmanın % 47’de SV’de artışlar olduğu bildirilmiştir (Kung 2001).

Homofermantatif LAB’ın kullanıldığı silajlarda fermantasyon ürünü olarak genellikle yüksek düzeyde LA ve düşük düzeyde Aa ve etanol oluşmasının, bu tür silajlarla yemlenen ruminantların KMT’sini arttırdığı ve KMT’deki artışın hem silajların KM ve OM sindirilebilirliğini hem de ruminantların verim performanslarını olumlu yönde etkilediği bildirilmiştir (Filya 2002a ve b).

Bakteriyel inokulant kullanımı ile silaj fermantasyonunun son ürünlerinde meydana gelen değişimlerin hayvan performansına muhtemel olumlu etkileri aşağıda verilmiştir.

 Silaj fermantasyonu sonucu oluşan başlıca fermantasyon ürünleri içersinde LA, rumen MO’sunca en iyi kullanılan fermantasyon ürünüdür. Laktik asidin tersine Aa rumen MO’sunca fermente edilmeyip, doğrudan rumen duvarlarından absorbe edilir. Dolayısıyla fermantasyon sonucu Aa’dan daha ziyade LA oluşumunun, rumen MO’su üzerine olumlu bir etkisi vardır ve bu olumlu etki sonucu ince bağırsakta sindirilen mikrobiyal proteinde az da olsa bir artış sağlanır.

 Silajda Aa ve etanol miktarının artmasının silajın lezzetine ve dolayısıyla yem tüketimine olumsuz etkili olduğu bildirilmiştir. İnokulant kullanımıyla silajda bu

bileşiklerin miktarlarının azalmasıyla yem tüketiminde artışlar olabilmektedir (Muck 1996).

 Koyunlarla yapılmış çalışmalarda azot retensiyonunun kontrol ve inokulantlı gruplarda 8.3 ve 12.8 g/gün olduğu ve bakteriyel inokulantlarla muamele edilmiş silajların NH3-N konsantrasyonlarının önemli derecede düştüğü (% 35) ve silajda düşen NH3-N konsantrasyonu ile vücutta tutulan azot miktarının artmasının inokulantların silajda proteolizi azaltması sonucu olduğu bildirilmiştir (Jones 1995). İnokulant ilavesiyle silajın azot formunda küçük değişiklerin olması yani gerçek proteinlerin korunarak daha düşük seviyede NH3-N teşekkülü hayvanının protein retensiyonunu artırmaktadır (Muck 1996; Jones 1995).

İnokulantların silaj fermantasyonuna olan olumlu etkilerinin aynı zamanda hayvan performansını da olumlu yönde etkilemesi beklenir. Ancak, inokulantların hayvan performansına etkileri, fermantasyon üzerine olan etkileri ile her zaman uyumlu yada bağlantılı olmamaktadır. İnokulantlı silajlara hayvanların göstermiş oldukları tepki, inokulantların fermantasyon ürünlerinde ve pH’da yapmış oldukları değişiklerden daha fazla olabilmektedir. İnokulant kullanımıyla KM sindirilebilirliğinde bir artış olduğunda hayvan performansında da artışlar gözlenmiş, ancak KM sindirilebilirliğinin inokulant kullanımından etkilenmediği ve inokulant kullanımıyla fermantasyon ürünlerinde bir değişikliğin olmadığı bazı çalışmalarda da benzer artışlar gözlenmiştir (Muck 1996).

Silaj katkı maddesi olarak kullanılan bakteriyel inokulantların hayvanlarda muhtemel bir probiyotik etkisinin olduğu ancak bu etkinin nasıl olduğunun henüz açıklanamadığı bildirilmektedir. Bu konuda ortaya konulan bir hipotez, belirli LAB’ın rumen MO’ları ile birbirlerini etkileyerek rumenin işlevini ve hayvanın performansını artırdığıdır (Weinberg ve ark. 2003). Diğer bir hipotez ise inokulantlarda kullanılan LAB’ın bakteriosin gibi bazı antimikrobial maddeler üreterek silajdaki zararlı MO’nun gelişimini engellediğidir (Weinberg ve ark. 2003, Muck 1996).

Laktik asit bakterilerinin probiyotik bir etkisinin olup olmadığının araştırılması amacıyla yapılan çalışmalarda (Weinberg ve ark. 2003, Weinberg ve ark. 2004a, Weinberg ve ark. 2004b), öncelikle bu bakterilerin rumen sıvısında (RS) canlı kalıp kalamayacakları ve hangilerinin daha iyi gelişebileceklerinin tespiti amaçlanmıştır. Bu çalışmalarda 10-12 farklı ticari inokulant glukoz ilave edilerek yada edilmeden kullanılmıştır. Araştırmaların sonucunda ticari inokulantlarda kullanılan LAB’ın RS’da canlı kalabildikleri, pH ve UYA bileşimleri gibi bazı parametrelerde değişikler yaparak RS’da değişimlere neden oldukları, bu değişimler ve inokulant LAB’ı ile rumen MO’su arasındaki interaksiyonlar konusunda yapılacak çalışmaların bazı inokulantlarla görülen performans artışlarının açıklanmasına yardımcı olacağı bildirilmiştir.

Bu nedenlerle HM LAB kullanılmış silajların hayvan performansını olumlu yönde etkilemesi beklenmektedir. Mevcut çalışmada 42 günlük deneme sonunda HM LAB içeren silajla beslenen toklular, kontrol ve HT LAB içeren silajla beslenen toklulardan sırasıyla 1.2 ve 3.3 kg daha fazla silaj KM’si tüketmişlerdir. Bu silaj KMT değerleri kontrol ve HT LAB’ı grubun ortalama silaj KMT’ne bakıldığında bu grupların sırasıyla, 1.3 ve 3.9 günlük silaj KMT’sine tekabül etmektedir. Ancak gruplar arasında bütün dönemlerde deneme sonunda bu farklılıklar rakamsal olmuş, istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır (P>0.05).

Ayrıca araştırma sonuçlarında dikkat çekici diğer bir husus, deneme süresince dişi tokluların GOCAA değerlerinin düşük olmasıdır. Bu sonuçlar mevcut çalışmanın bir besi denemesi olarak planlanmamasından dolayı toklulara yedirilen kesif yem miktarının düşük olmasından dolayı beklenen bir durumdur. Mevcut çalışmanın sonuçlarına benzer şekilde, Meeske ve Basson (1998), 210 lt’lik silolarda silolanan HM LAB+enzim karışımı inokulantla muamele ettikleri mısır silajını ortalama CA’rı 26.4 kg olan 14’er baş erkek merinos kuzuya 60 gün süreyle yedirmişlerdir. Deneme sonunda kontrol ve inokulantlı silajı tüketen kuzuların deneme sonu CA, silaj KMT ve GOCAA sırasıyla, 39.8 ve 41.1 kg; 708 ve 784 g; 239 ve 255 g olarak bulunmuştur (P>0.05). Araştırma sonucunda kontrol ve inokulantlı silajı tüketen kuzuların deneme sonu CA’larındaki 1.3 kg farktan dolayı inokulantlı silajı tüketen kuzularda besi süresinin 5 gün kısaldığı, besi süresinde kuzu başına 2.5 kg konsantre

yem ve 5 kg daha az silajın tüketildiği bildirilmiştir (P>0.05). Erkek merinos kuzu ve toklularla yapılan diğer çalışmalarda da HM LAB katılarak hazırlanmış mısır (Filya ve ark. 2003) ve yonca silajlarının (Kurtoğlu 2001) merinos kuzu ve tokluların KMT, TCAA, CAA ve YDK değerlerini etkilemediği bildirilmiştir.

Heterofermantatif LAB ile muamele edilerek hazırlanmış silajlarda oluşan yüksek Aa’den dolayı hayvan performansının olumsuz etkilenebileceği bildirilmektedir (Kung 2001). Hayvanlarda SKMT, silajda artan NH3-N, LA, bireysel UYA, toplam UYA, toplam fermantasyon asitleri içeriğinden olumsuz, SÇK içeriğinin artan miktarından olumlu etkilendiği bildirilmiştir (Huhtanen ve ark. 2002). Ancak süt ineklerinde LB ile muamele edilmiş yonca silajı (Kung ve ark. 2002) ve arpa silajı (Taylor ve ark. 2002) ile yapılan çalışmalarda süt ineklerinin KMT, SV ve süt bileşenleri olumsuz etkilenmemiştir. L. buchneri ile muamele edilmiş mısır silajı ile kuzularda yapılan bir çalışmada da kuzuların KMT’si ve GOCAA değerlerinin LB ilavesinden olumsuz etkilenmediği bildirilmiştir (Ranjit ve ark. 2002). Mevcut çalışmada HT LAB içeren silajla beslenen grubun TCAA ve GOCAA kontrol grubundan yaklaşık olarak % 14 daha düşük olurken, tüm dönemler ve araştırma sonu GOSKMT’de, bu grupta en düşük olmuştur. Ancak gruplar arasında bütün dönemlerde ve deneme sonundaki bu farklılıklar rakamsal olmuştur (P>0.05).

Benzer Belgeler