• Sonuç bulunamadı

Ticari Temsil Yetkisinin Verilmesinde TTK m 371/7’de Öngörülen

2.2. TTK M 371/7’NİN DİĞER HÜKÜMLER KARŞISINDAKİ DURUMU

2.2.3. Ticari Temsil Yetkisinin Verilmesinde TTK m 371/7’de Öngörülen

Sınırlı temsil yetkisi verilirken yalnızca TTK m. 371/7’de belirtilen yöntem mi uygulanacaktır? TTK m. 371/7 uyarınca sınırlı temsilci atamak isteyen bir şirket, tescil ve ilan edilecek olan iç yönerge yerine, bir vekâletname ile de sınırlı yetkili temsilci atayabilir279. Hatta atanacak olan sınırlı yetkili temsilci sayısı fazla değilse; sicil, noter masrafları, alınacak olan yönetim kurulu kararları bakımından iç yönerge yerine, vekâletname çıkarılması daha uygun olacaktır.

Birçok eleştiriye neden olan TTK m. 371/7 hükmü aslında çok yapılı şirketler için bir avantaj sağlamıştır. Çünkü şirketler, sınırsız yetkili temsilcilere ek olarak, sınırlı yetkili temsilcileri aracılığıyla da dilediği şekilde işlem yapabilmektedir. Yani şirketler adına TTK m. 371/ hükmü işlem kolaylığı sağlamıştır.

Yukarıda belirtilenler ışığında TTK m. 371/7’de belirtilen yöntemin sınırlayıcı olmadığını, bunun yerine vekâletname verilmesi suretiyle de sınırlı yetkili temsilci atanabileceğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla bir şirket konu ve miktar bakımından

277 Yanlı/Okutan Nilsson, s. 31. 278 Yanlı/Okutan Nilsson, s. 31. 279 Yanlı/Okutan Nilsson, s. 35-36.

74

sınırlamak istediği temsilcinin görev ve yetkilerini iç yönergede düzenlemek yerine, vekâletname içerisinde de belirtebilecektir. Örneğin; bir şirkette yönetim kurulu, (A) isimli bir çalışanını tüm bankalarda 50.000 TL’ye kadar işlem yapmak üzere harcama yetkilisi olarak vekâletnamesinde belirtebilir. Bu durumda, konu ve miktar bakımından sınırlamaya konu vekâletnamenin şirket yetkililerince imza edilmesi gerekir. Görüleceği üzere şirketin tescil ve ilan edilecek bir iç yönerge düzenleyerek bu kapsama yer vermesine gerek yoktur. Verilecek olan sınırlı yetkinin görev ve yetki kapsamının geniş olmadığı bir durumda, iç yönergenin tesciline ilişkin sicil harçları, masraflar açısından vekâletname çıkarılması yöntemi şirketler adına daha kolay bir çözüm yoludur.

Yukarıda belirtilenlere ek olarak şirket dilerse iç yönerge düzenlemek suretiyle kendisine temsil yetkisi vermiş olduğu bir kimseye, iç yönergede yer alan kapsama girmeyen herhangi bir konuda da vekâletname verebilir280. Yani şirket iç yönergede belirtilen kapsamda vekâletname çıkarmak zorunda değildir.

Tescil ve ilan edilmiş bir iç yönerge ile vekâletname arasında yer alan farklılıklara aşağıda dikkat çekmek isteriz:

(i) TTK m. 371/7 çerçevesinde ancak ticari vekil veya diğer tacir yardımcıları sıfatıyla atama yapılabilir. Bununla birlikte çıkarılacak olan vekâletnamede, yetkili kılınan kimsenin bu sıfatla atanma zorunluluğu yoktur.

(ii) İster vekâletname, ister tescil ve ilana konu olan iç yönerge uyarınca atanan kimse olsun, atanmış olan bu kimselerden temsil yetkisinin geri alınması noktasında usul farklılığı söz konusudur281

. TTK m. 36/4, “Tescili zorunlu olduğu hâlde tescil edilmemiş veya tescil edilip de ilanı zorunlu iken ilan olunmamış bir husus, ancak bunu bildikleri veya bilmeleri gerektiği ispat edildiği takdirde, üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir.” hükmünü haizdir. Bu hüküm uyarınca, bir şirketin tescil ve ilan edilmiş iç yönergesi uyarınca belirlemiş olduğu temsil yetkisi kapsamını geri almak istemesi halinde öncelikle, atamış olduğu sınırlı

280 Yanlı/Okutan Nilsson, s. 37. 281 Yanlı/Okutan Nilsson, s. 36.

75

yetkili ticari vekili veya diğer tacir yardımcısını ticaret sicilinden terkin ettirmesi gerekir. Terkin sonucunda artık şirket iç yönerge ile atamış olduğu temsilcinin yapacağı işlemlerle bağlı olmaktan kurtulur ve bu yetkinin geri alındığını herkese karşı ileri sürebilir282. Aksi halde şirket, ticaret sicilinden terkini ancak bunu

bildikleri veya bilmeleri gerektiği ispat edildiği takdirde, üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir. Bununla birlikte bir şirketin, vekâletname çıkararak belirlemiş olduğu temsil yetkisi kapsamını geri almak istemesi halinde öncelikle, TBK’da yer alan temsil yetkisinin geri alınmasına ilişkin düzenlemelere uygun davranması gerekir283. Çünkü şirket, vermiş olduğu yetkiyi üçüncü kişilere açıkça veya dolaylı bir biçimde bildirmişse, bu yetkiyi tamamen veya kısmen geri aldığını onlara bildirmediği takdirde, bu yetkinin geri alındığını iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremez284

.

(iii) İç yönerge ile kapsam ve sınırları belirlenmiş olan yetkilerin aşılması durumunda, şirket üçüncü kişilere karşı yetkinin aşıldığını ve yapılan işlem ile bağlı olmadığını ileri sürebilecektir. Şirket bu durumda, üçüncü kişinin yetki sınırını bildiğini veya bilmesi gerektiğini yani müspet vukuf ispat etmek zorunda değildir285

. Çünkü artık şirket iç yönergesi tescil ve ilana konu olmuştur. Vekâletnamede yer alan konu ve kapsamı aşan bir işlemde bulunan temsilci hakkında da şirket, üçüncü kişinin bu durumu bildiğini ve bu nedenle aşılan işlemle bağlı olmadığını ileri sürebilir286

. Ancak şirketin yetki aşımına neden olan işlem yapılırken, temsilcinin vekâletnameyi karşı tarafa ibraz etmiş olduğunu ispat etmesi gerekir287. Dolayısıyla vekâleten gerçekleştirilen tüm işlemlerde, şirketle işlem yapan üçüncü kişilerin vekâletnameyi tamamen incelemiş olması tavsiye edilir.

282

Yanlı/Okutan Nilsson, atanan bu kimsenin ticari temsilci olarak atanmış olması halinde, TBK m. 550 uyarınca, bu kimseye temsil yetkisi verildiği ticaret siciline tescil ve ilan edilmemiş olsa bile, temsil yetkisinin sona erdiği hususunun iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesi için tescil ve ilana konu edilmesi gerektiğini belirtmiştir, bkz. Yanlı/Okutan Nilsson, s. 36, dpn. 73.

283 Yanlı/Okutan Nilsson, s. 36. 284

Geri almanın sonuçlarına ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. İnceoğlu, s. 271 vd.; 525 vd.; 549 vd.

285 Yanlı/Okutan Nilsson, s. 36. 286 Yanlı/Okutan Nilsson, s. 36. 287 Yanlı/Okutan Nilsson, s. 36.

76

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TTK m. 371/7 ÇERÇEVESİNDE YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN HUKUKİ SORUMLULUĞU

3.1. GENEL OLARAK HUKUKİ SORUMLULUK

Borç ilişkilerinin doğal bir sonucu sorumluluk kavramıdır. Sorumluluk kavramı doktrinde farklı anlamlarda ele alınmıştır. Genel olarak sorumluluk kavramını Eren, “edimini ifa etmeyen borçlunun malvarlığının devlet organları aracılığıyla alacaklının el koymasına tabi tutulması” olarak ifade etmiştir288. Buna göre

alacaklı, borcunu yerine getirmeyen borçludan devlet organları aracılığıyla alacağını tahsil edebilmektedir. Akdağ Güney sorumluluğu, “bir kimsenin hukuka aykırı289

bir fiille başkasına verdiği zararı tazmin etmesi veya borçlunun edimini hiç veya gereği gibi getirmemesinden dolayı alacaklının uğradığı zararı tazmin yükümlülüğü” olarak tanımlamıştır290

. Çamoğlu’na göre sorumluluk ise, “ilk anlamıyla borcu, diğer anlamı ile isnad edilebilir olmayı” ifade etmektedir291

. Hukuki sorumluluk müessesesi TTK m. 549 vd. maddelerinde ayrı bir bölümde düzenlenmiş ve genel olarak yönetim kurulu üyeleri ile yöneticilerin, kanundan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olacakları belirtilmiştir. Burada ele alınan sorumluluğun anlamı, yönetim kurulu üyelerinin yahut yöneticilerin, şirket, pay sahipleri veya şirket alacaklılarının muhtemel taleplerinin doğrudan doğruya muhatabı olmasıdır. Sorumluluğun muhatabı olan yönetim kurulu üyeleri; fiili yönetim kurulu üyeleri292, kamu tüzel kişilerinin yönetim kurulundaki temsilcileri,

288

Eren, s. 83.

289

Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilmesi için zarara yol açan fiilin mutlaka hukuka aykırı olması gerektiğine ilişkin bkz. Özge Ayan, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Çerçevesinde Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Sadakat Yükümlülüğü ve Bu Yükümlülüğün İhlalinin Sonuçları, 1. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, s. 228-229.

290

Akdağ Güney, Yönetim Kurulu, s. 270; Eren, s. 83-84.

291 Çamoğlu, s. 9.

292 Fiili yönetim kurulu üyesi hakkında bkz. Pulaşlı, Şerh, s. 2038; Oktay Kılıç fiili yönetim kurulu

77

tüzel kişi şirketin yönetim kurulundaki temsilcileri, belirli grup pay veya pay sahibi ya da azınlığın yönetim kurulundaki temsilcileri veya inançlı yönetim kurulu üyeleri olarak farklılık gösterebilir293. Sorumluluk söz konusu olduğunda

belirtilen bu farklılıkların aslında herhangi bir önemi yoktur.

Anonim şirketlerin, yönetim kurulu üyelerine yöneltecekleri talepler açısından yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun akdi sorumluluk, haksız fiil sorumluluğu294

ya da sebepsiz zenginleşme295 olduğunun tespiti önemlidir. Aşağıda detaylı olarak inceleyeceğimiz sorumluluk davasında yöneltilecek talepler açısından da, bu sorumluluğun tespitinin iyi yapılması önemlidir. Yöneltilecek sorumluluk davasının hukuki nedeni çoğunlukla akdi sorumluluğa dayanmaktadır. Çamoğlu da bu konuda, sorumluluk davasında her ne kadar ortakların ve alacaklıların dava hakları birbirinden tamamen bağımsız nitelik taşısa da, bunların dava haklarının ortaklığın dava hakkı ile sıkı ilişki içerisinde olduğunu belirtmiştir296

.

Yönetim kurulu üyesinin veya yöneticinin sorumluluğundan bahsetmek, ilgili üye veya yöneticinin malvarlığına doğrudan el atılabilmesi anlamına gelir. Böyle bir durumda dava ile veya dava dışı yollardan yöneltilecek olan talep, doğrudan doğruya ilgili üye yahut yöneticiye yöneltilerek, yönetim kurulu üyeleri veya yöneticileri doğrudan tazminat müeyyidesi ile karşılaştırılabilir.

Çalışmamızın konusunu oluşturan TTK m. 371/7 çerçevesinde yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğunu incelemeden önce, esas olarak TTK’da yer alan yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk rejiminin nasıl düzenlendiğini aşağıda inceleyeceğiz.

edilmemiş olmakla birlikte, fiilen yönetim kurulunun karar almasında doğrudan ya da dolaylı olarak etki eden kişi veya kişiler olarak tanımlanmaktır.” şeklinde ifade etmiştir, bkz. Duygu Oktay Kılıç, Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, Yüksek Lisans Tezi, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Diyarbakır 2016, s. 69.

293

Detaylı bilgi için bkz. Pulaşlı, Şerh, s. 2036 vd.

294 Bu husus aşağıda ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.

295 Konumuz dâhilinde yer almadığından inceleme konusu yapılmamıştır. 296 Çamoğlu, s. 111.

78

3.2. GENEL OLARAK SORUMLULUK REJİMİ