• Sonuç bulunamadı

Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Tüzel kişiler bakımın- dan bu kuralın istisnası yokken, gerçek kişiler bakımından ticari işlet- me ile ilgili olmadığının diğer tarafa bildirildiği ve durumun ticari iş sayılmaya elverişli olmadığı hallerde adi işin varlığı kabul edilir. Hakim teşebbüsün tacir sayılması sebebiyle de ticari iş karinesinin uygulan- ması gündeme gelecektir. Gerçek kişinin hakim teşebbüs konumunda olması durumunda, tacir sıfatı dolayısıyla uygulanacak ticari iş karinesi

92 Arkan, s. 148, dn 4; Poroy/Yasaman, s. 138. HGK’nın 15.10.1997 T., 1997/9-486

E., 1997/822 K. sayılı kararının eleştirisi için bkz. Poroy/Yasaman, s. 138, 139. İmregün ise, gayelerine ulaşmak için ticari işletme işleten kamuya yararlı olmayan derneklerin ticari işletmeleri ile ilgili olmayan iş ve işlemlerinde ücret ve cezai şartın indirilmesi yasağına tabi olmamaları gerektiği kanatindedir. bkz. İmregün, s. 41.

neticesinde, adi işin varlığı sadece yukarıda sayılan iki halden birinin varlığında kabul edilecektir. Ancak asıl tartışma doğuracak husus, ha- kim teşebbüsün bir tüzel kişi olması halidir. Örneğin bir derneğin var- lığı halinde durum ne olacaktır?

Arslanlı, ticaret şirketlerinin adi sahaları bulunamayacağını, çünkü, Kanun’un ticaret şirketlerinin teessüsü ile ticari bir işlemenin de doğduğu faraziyesinden hareket ettiğini, hukuken ve iktisaden tica- ri bir işletme mevcut olmasa dahi işletmenin varsayıldığını belirttik- ten sonra, şu açıklamalarda bulunmaktadır; “Ticaretle iştigal eden amme hükmi şahıslarında idari ve ticari olmak üzere iki saha bulunabilir. Kezalik gayesine erişmek için ticari şekilde icrai sanat eden cemiyetlerde de ticari ve gayri ticari olmak üzere iki sahadan bahsedilebilir”93. Poroy/Yasaman ise

tüzel kişi tacirin bir dernek olsa dahi adi alanının olmadığını, bütün borçlarının ticari olduğunu, açıklamıştır94.

Tüm bu hususlar çerçevesinde değerlendirme yapıldığında, Ka- nunda aksi yönde bir düzenleme yapılmadıkça bir dernek, vakıf vb tü- zel kişinin ticari işletme işletmese dahi şirketler topluluğunun hakimi olması sebebiyle tacir sıfatını taşıması, onun tüm işlemlerinin ticari iş olması sonucuna bizi ulaştıracaktır. Tüzel kişi hakim teşebbüsün adi sahası bulunmayacaktır.

F- Ticari İşletme Kapsamında Sürdürülen Faaliyetler İle İlgili Diğer Yükümlülükler:

Tacir ticari işletmesini ticaret siciline tescil ettirmekle yükümlü- dür (TTK m. 18/1). Bunun yanısıra işletmesi ile ilgili bir kısım işlemler için de ayrıca tescil yükümlülüğü düzenlenmiştir. Tescilin sonuçları ise TTK m. 36 vd. hükümlerinde sicilin olumlu ve olumsuz etkisi, görünü- şe güven olarak hükme bağlanmıştır. Şirketler topluluğu ile ilgili tes- cil yükümlülüğü ise TTK m. 198’de düzenlenmiştir. Bu hükme göre bir teşebbüs bir sermaye şirketinin doğrudan veya dolaylı olarak belirli oranlarda paylarına sahip olduğu veya payları belirtilen oranların altına düştüğü takdirde, durumu söz konusu işlemin tamamlanmasını takip eden on gün içinde ilgili sermaye şirketine ve yetkili makamlara bildir- mekle yükümlüdür. Bildirimin ticaret siciline tescil ve ilanı da zorunlu

93 bkz. Arslanlı, s. 26. 94 Poroy/Yasaman, s. 76.

olup, sermaye şirketinin internet sitesinde de ilan edilecektir. Aykırılık, ilgili paylara ait oy hakkı da dahil olmak üzere tüm hakların donmasına sebep olacak, dolayısıyla da bu hakların ve hakimiyetin kullanılması mümkün olmayacaktır.95 Sözleşmesel hakimiyetin söz konusu olması

durumunda, hakimiyet sözleşmesinin geçerliliği de ticaret siciline tescil ve ilanı şartına tabidir96. Bu hüküm, tacir olmanın sonuçlarından tica-

ret siciline tescil zorunluluğunun yerini almaktadır. İlave başkaca bir tescil yükümlülüğünden bahsedilmemelidir97. Ancak, hakimiyetin baş-

ka yollarla tesisi için tescil yükümlülüğü düzenlenmemiştir. Bu hallerde ortada bir ticari işletme de bulunmadığından, ticaret siciline tescil yü- kümlülüğünden de bahsedilemeyecektir.

Her tacir ticari defterleri tutmak ve defterlerde ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkileri- ni, her hesap döneminde elde edilen neticeleri ortaya koymak zorun- dadır. Defterler işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında uzmanlara makul bir inceleme ile fikir verebilecek açıklıkta tutulmalı, işletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmeli- dir. (TTK m. 64/1) 213 sayılı VUK m. 172’de ise defter tutacak kişiler

95 “TTK m. 198’de öngörülmüş olan bildirim, tescil ve ilan yükümlülüklerinin tacir

sayılmaya herhangi bir etkisi yoktur“ Aker, s. 288. Her ne kadar TTK m. 198’deki tescil ve ilan yükümlülüğü, TTK m. 18/1’deki yükümlülüğün yerini alsa da, TTK m. 18/1’deki yükümlülüğün de tacir sıfatının kazanılmasına bir etkisinin bulun- maması, TTK m. 195/1(a), 2 hükümlerinde hakların kullanılmasının değil, ha- kimiyet tesis eden haklara sahip olunmasının kriter olarak kabul edilmesi karşı- sında, şirketler topluluğu ilişkisinin ve hakim teşebbüsün tacir sıfatının bildirim, tescil ve ilan ile kazanıldığından bahsetmek olanaklı değildir.

96 Hakimiyet sözleşmesinin geçerliliği için tescil şartının getiriliş sebebi ile ilgili

açıklama için bkz. Okutan, G.: Şirketler Topluluğu, Bankacılar Dergisi, 2011, S. 79, s. 93.

97 Şirketler topluluğu ilişkisinde bildirim, tescil ve ilan yükümlülüğünün öngörül-

mediği ihtimaller, TTK m. 195/1(B) de yer alan “...bir sözleşme gereğince veya başka bir yolla hakimiyeti altında tutabiliyorsa,” ifadesine dayanarak, hakimiyet sözleşmesi dışında kalan bir sözleşme veya başka bir yolla hakimiyetin tesis edil- miş olmasıdır. Bu durumda paylara, oy haklarına, yönetim organına üye seçim hakkına sahip olmak ya da bir hakimiyet sözleşmesi çerçevesinde hakimiyetin tesisi söz konusu değildir. Bunlar dışında kalan bir yolla hakimiyet kurulmuştur. Bu durumda, somut olay dikkate alınarak, hakimiyetin ne surette tesis edildiğinin tespiti suretiyle, ayrıca bir tescil ve ilan yükümlülüğünden bahsedilmesi gerekip gerekmediği tartışılmalıdır.

sayım yoluyla belirlenmiştir; ticaret ve sanat erbabı, ticaret şirketleri, iktisadi kamu müesseseleri, dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler, serbest meslek erbabı, çiftçiler. Hakim teşebbüs şirketler topluluğu iliş- kisi dışındaki faaliyetleri sebebiyle de defter tutma yükümlülüğü altında olabilir. Bu yükümlülüğün doğumuna sebep olacak başkaca bir faaliyeti olmayan, sadece hakim teşebbüs olması dolayısıyla tacir sayılan teşeb- büsün ticari defter tutma zorunluluğu mevcut mudur?

TTK m. 64/1 hükmü tacirin ‘ticari işlemlerinin’ defterlere işle- neceğini hükme bağlamıştır. Bağlı şirket yönetim kurulu, her faaliyet yılının ilk üç ayı içinde, şirketin hakim ve bağlı şirketlerle ilişkileri hakkında bir rapor düzenlemek zorunda olup, rapor doğru ve dürüst he- sap verme ilkelerine uygun olarak düzenlenecektir. (TTK m. 199) Yine ticaret şirketlerinin denetlenmesine ilişkin hükümler arasında hakim ve bağlı şirketler arasındaki ilişkilerin denetimi ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. VUK m. 182 vd.’nda ise tutulacak defterler ve kaydedilecek hususlar düzenlenmiştir. Ancak bu düzenlemelerin hiç biri, topluluğun hakimi olmak dolayısıyla defterlere nelerin kaydedileceğini açıklama- maktadır. Bu hususta başlıca amacı başka işletmelere katılmak olan holdingler tarafından tutulan defterler dikkate alınarak soruna çözüm bulunabilir. Ayrıca hakim teşebbüsün bağlı şirketler üzerinde kontrol sahibi olmak dışında bir iktisadi faaliyetinin bulunmaması ihtimalinde kontrolün ne surette sağlandığı dikkate alınarak defterlere kaydedile- cek hususlar belirlenebilir. Örneğin, iki veya daha fazla şirkette kont- rolü temin edecek ölçüde paya sahip olan hakim teşebbüs, sahip olduğu menkul kıymetleri, bağlı şirketlere olan borçlarını ve alacaklarını tuta- cağı defterlere kaydedecektir.

Tacir olmanın ticari işletme ile ilgili diğer bazı sonuçları, karar- laştırılmamış olsa bile uygun bir ücret isteme, verdiği avanslar ve yaptı- ğı giderler için faiz talep etme ve fatura vermedir. Tacir ticari işletmesi ile ilgili bir iş görmüş ise uygun bir ücret isteyebilecek, verdiği avanslar ve yaptığı giderler için faize hak kazanacak, ticari işletmesi kapsamında bir mal satmış, üretmiş, iş görmüş, menfaat sağlamışsa karşı tarafın ta- lebi üzerine fatura düzenlemesi gerekecektir (TTK m. 20, 21). Hakim teşebbüsün ticari işletmesinin bulunmadığı durumlarda ise, söz konusu yükümlülüklerin varlığından bahsedilemeyecektir.

Faturaya ve teyit mektubuna süresinde itiraz etmemenin netice- leri TTK m. 21/2 ve 21/3’de düzenlenmiştir. Bu neticelerin doğması

için faturayı alan kişinin tacir olmasının gerekli olup olmadığına ilişkin bir açıklık hükümde yer almamakta, doktrinde ise fikir ayrılıkları bu- lunmaktadır98. Hüküm, faturayı ve teyit mektubunu alan kişinin itiraz

etme yükümlülüğünden bahsetmiş, bu kişinin sıfatı ile ilgili bir açıklık getirmemiştir. Hükmün gerekçesinde ise sadece eski hükmün tekrarı ol- duğunun belirtilmesi ile yetinilmiştir. Tacir sıfatına sahip olmayanların dahi fatura ve teyit mektubuna itiraz yükümlülüğünden bahsedilmesi karşısında, tacir sıfatı bulunan hakim teşebbüsün de bu yükümlülüğe tabi olduğunun kabul edilmesi gerekecektir.

2- Her İki Tarafın da Tacir Olması Durumunda Uygulanacak Hüküm ve Sonuçlar:

Benzer Belgeler