• Sonuç bulunamadı

Tetrarsi Dönemi Portreciliğ

Gaius Aurelius Valerius Diocletianus MS 284 ile 305 tarihleri arasında görev yapmıştır666. Solin yakınlarındaki Dioklea’da doğan Diokletianus, ordu kademelerinde alt tabakadan bir aileye mensup olmasına rağmen yükselebilmiştir667. İlk önemli görevi Aşağı Tuna'nın savunmasından sorumlu olarak Moesia kumandanlığıdır668. MS 282'de yukarı Tuna'daki lejyonlar Carus'u imparator ilan ettiğinde Diokletianus da yeni imparator ile birlikte yönetim kademesinde yükselmeye başladığı görülmektedir. MS 283'de konsül olması sonrasında imparatorluk muhafızlarının süvari bölümünün kumandanlığına getirildi669. Bu dönemde Roma İmparatorluğu’nun yükselen yıldızı Carus'un oğlu Numerian'ın kayın pederi Flavius Aper'di670. MS 283 yılında Carus, Batı'yı en büyük oğlu Carinus'a emanet ederek Numerian, Aper ve Diokletianus ile birlikte Doğu’ya Sasani İmparatorluğu üzerine sefere çıkmıştır671. Carus, Sasanilerin başkentini ele geçirerek büyük bir zafer kazanmış; ancak 665 Kleiner 1992 fig. 350 666 Smith 1867 I, sf. 1011 vd. 667 Drinkwater 2005 sf. 28 668 Smith 1867 I, sf. 1011 vd. 669 Smith 1867 I, sf. 1011 670 Kleiner 1992 sf. 399 671 Bowman 2005 sf. 68-70

anlatılana göre yıldırım çarpması sonucu ölmüştür672. Böylece arkasında yeni Augustus olarak Numerian'ı ve imparatorluk topraklarına geri götürülmesi gereken bir ordu bırakmış oldu. Antik kaynaklar ordunun geri dönüş yolculuğu üzerine imparatorluğun kaderini belirleyen bir olay üzerine bilgiler sunmaktadır. Aper, Numerian’ın hasta olduğunu iddia etti, bu yüzden de imparator kapalı bir arabada seyahate başladı. Askerler gelen kokudan şüphelenerek arabayı açtıklarında Numerian'ın ölmüş olduğunu fark ettiler. Fırsattan yararlanan Diokletianus, Aper'i Numerian'ı öldürmekle suçladı ve askerlerin önünde bizzat kendisi öldürdü673. Hemen akabinde askerler Diokletianus'u imparator seçtiler. Ancak Batı'da bir başka meşru imparator Carus'un büyük oğlu Carinus vardır; Carinus ve Diokletianus Belgrat yakınlarında Margus Muharebesi'nde karsılaştılar. Diokletianus Carinus'u öldürdü ve Roma İmparatorluğu’nun tek yöneticisi oldu674. Diokletian'ın reformları devlet yapısını temelden değiştirmiş ve imparatorluğun ekonomik ve askerî açıdan dengeye oturmasını sağlamış, bu sayede imparatorluk bir yüzyıl daha bütünlüğünü korumuştur.

Diocletianus, imparatorluk makamına dokunulmaz ve korkutucu bir konum vermek ister. Böylece tetrarşiyi kurar; bu sistem, başında Augustus adı verilen iki imparatorun yer aldığı ortak bir yönetim biçimidir675. Roma İmparatorluğu’nu neredeyse yıkılmanın esiğine getiren elli yıldan uzun süren iç dengesizliklerin ardından Diokletianus, konumunu güvenli hale getirerek kayda değer bir basarı sağlamıştı676. Kendisi Roma'nın mevcut devlet yapısının sürdürülemez olduğunu düşünüyordu. Önceki nesillerde yaşanan kargaşaları engellemek ve imparatorluğun devamını sağlamak için bir dizi reform başlatmıştır677.Bu reformların arasında daha kolay yönetilir hale getirmek için imparatorluğun bölünmesi, imparator seçimi için yeni bir sistem, otokratik bir yönetim ve cumhuriyetçiliğin kalan tüm izlerinin temizlenmesi ve enflasyonla mücadeleyi amaçlayan ekonomik reformlar vardı. Diokletianus kendine Dominus

et deus seklinde yeni bir unvan seçti. Ayrıca kendisi Jovius, Maiximian da Herculius unvanını

aldı. Böylece kendilerini Jüpiter ve Herkül ilişkilendirmişlerdi678. Diokletianus mesafeli, izemli, teokratik ve otokratik bir makam yaratmıştır679.

672 Smith 1867 I, sf. 1012 673 Smith 1867 I, sf. 1011 674 Smith 1867 I, sf. 1012 675 Drinkwater 2005 sf. 28-67 676 Bowman 2005 sf. 70-88 677 Liebeschuetz, 1979 sf. , 235–252, pp. 240–243 678 Liebeschuetz, 1979 sf. , 235–252, pp. 240–243 679 Drinkwater 58-66

Diokletianus basa geçtikten sonraki ilk dokuz yılın ardından imparatorluğun tek bir imparator tarafından yönetilemeyecek kadar büyük olduğu sonucuna varmıştı. Ren civarındaki barbar istilaları, Mısır'daki sorunlar ve imparatorluğun iç sorunlarıyla aynı anda basa çıkmak mümkün olmadığını görmüştür. Getirdiği radikal çözüm, haritanın tam ortasından, Roma'nın biraz doğusunda yukarıdan aşağıya düz bir çizgi çekip doğu ve batı olmak üzere imparatorluğu ikiye bölmekti. Bu bölünme kısa vadede kalıcı olmadıysa da MS 395'den sonra gerçekleşecek daimi bölünmeye emsal teşkil etmişti680.

Doğu ve Batı olmak üzere bölünen imparatorlukta kimin imparator olacağı sorusunu yanıtlamak için Diokletianus Tetrarsi ya da "dörtlü yönetim" adı verilen sistemi kurdu. Buna göre Doğu’da bir kıdemli imparator, Batı'da bir kıdemli imparator basa geçecek, bunların yanında da birer ast imparator olacaktı. Roma imparatorlarına verilen çok sayıda unvan içinde en önemlisi Augustus'du. Bu yüzden iki kıdemli imparator Augustus, diğer iki ast imparator ise Caesar unvanını alacaktı. Diokletianus’un tasarladığına göre kıdemli imparatorlardan biri emekli olduğunda ya da öldüğünde Caesar onun yerini alacak ve yeni bir ast imparator seçecekti. MS 292 yılına gelindiğinde Diokletianus sistemi oturtmuş, kendisine Doğu İmparatorluğu’nu seçmiş ve Maximian'a da Batı İmparatorluğu’nu vermişti681. İmparatorluk iktidarı artık iki kişinin arasında bölüştürülmüştü. İkisi de kendilerine yeni başkentler seçtiler. Diokletianus’un kendine seçtiği başkent Nicomedia idi. Eski başkent imparatorluğun kaderinin orduların gücüyle belirlendiği yerlerden çok uzaktaydı. İki imparatorun, imparatorluğu yönetmesini kolaylaştıran bölünme Roma'da kalan senatoyu daha da kenara itmişti. MS 293 yılında Diokletianus ve Maximian Galerius ve Constantius, Caesar olarak atadılar ve vârisleri olarak belirlediler682. Ancak bunlar yalnızca vâris değildi. Her birine kabaca imparatorluğun dörtte biri verilmişti683. Tetrarsi Döneminin ana karakteri tetrakh portreleri üzerinde açık bir biçimde takip edilebilmektedir684. MS Geç 3. yüzyıl ve erken 4. yüzyıl portrecilik geleneği Gallienus, Probus ve diğer imparator portrelerden hatırlayacağımız üzere tasvirlerin detaylandırmalarında geometrik vurgunun artısı ve sembolik bir ifade tarzını beraberinde getirmiştir. Tetrarsi Dönemi bu geleneğin tamamıyla benimsendiği ve imperyal imaja uygun hale getirildiği bir dönemi yansıtmaktadır. Söz konusu imperyal imajda değişim ihtiyacı imparatorun yarı tanrısal bir varlık olarak bir simge gibi kabul edilişi ve devletin kalıcılığı açısından yöneticilerinin insanüstü güçlerinin vurgusunu ortaya koymaktadır. Söz 680 Bowman 2005 sf. 74-78 681 Meischner 1989 sf. 501 682 Smith 1867 I, sf. 1014 683 Bowman 2005 sf. 78 vd. 684 Meischner 1989 sf. 501 vd.

konusu imperyal imaj Augustus Döneminde büyük ölçüde tesis edilmiş olmakla birlikte MS 3 yüzyıl imparatorları kişisel özelliklerinin yansıtılması temel alındığında insani ölçülerle değerlendirilmektedirler.

Diokletianus Döneminden itibaren Roma portreciliğinde meydana gelen kökten değişim, imparatorların tasvirlerinde kişisel özelliklerden sıyrılarak bireyselliğin yok edilmesi pahasına yaratılan simgesel imperyal imajdır685. Tetrarsi yönetiminin Augustus ve Caesarlar’ı portrelerinde birbirlerine olan bağlılıklarını vurgular biçimde, birbirlerinden ayırt edilmesi pek mümkün olmayan tek bir tip ile yansıtılmaya başlanmıştır. Söz konusu durum Tetrarsi Dönemi portrelerinde imparatorların tespiti ve kronolojik zincirde halkaların birbirine bağlanmasında çeşitli problemleri beraberinde getirmiştir. Sadece Tetrarsi Dönemi portrelerinde değil Geç 3. yüzyıl ve Erken 4. yüzyıl portreciliğinin genel anlamda birbirinden ayırt edilmesi benzer sorunlara gebedir. Tetrarsi Döneminde moda olan portre geleneğinin erken oluşumlarını MS 280’li yıllara ait sikkelerde ve madalyonlar üzerinde dahi takip etmek mümkündür. Diokletianus ve Maximianus’un birlikte tasvir edildikleri MS 287 yılına tarihlenen sikkeler üzerinde profilden birbirlerine bakar pozisyonda betimlenen imparatorlar, ortak resmi imajlarına uygun olarak asker kuaförlük stili ve şematik yüz yapısı ile betimlenmişlerdir. Birlikte tasvir edildikleri sikkelerin yanı sıra diğer birçok sikke ve madalyon üzerinde Diokletianus, Maximianus, Galerius ve Constantius Chlorus tek baslarında tasvir edilmişlerdir686. Ancak üzerlerinde lejantları olmadığı varsayıldığında bu yöneticileri birbirlerinden ayırt etmek oldukça zordur. Tüm yöneticiler kısa askeri kuaförlük stilinde, ensenin hemen üzerinde son bulan ve kafatasına yapışık betimlenen saçlar, yine aynı şekilde kısa sakal yapısının yüz anatomisinin takibine olanak tanıdığı bir anlayışta tasvir edilmişlerdir. Oldukça iri betimlenen gözler tek bir yöne bakar pozisyondadır.

Tetrarsi Döneminde sikkeler üzerinde moda olan önemli bir stil ayrılığı portrelerin cepheden tasvir edilmiş olmasıdır. Geçmişte oldukça sınırlı sayıda sikke üzerinde bu durum tercih edilirken Tetrarsi Dönemi yüzün frontal görünüşü imparatorun ikonik imajını yansıtma açısından önem kazanmaya başlamıştır. Dönem, portrelerde mermer dışında porfirinde kullanılmaya başlanması ile de farklılık arz eder. Porfirin, mermere oranla oldukça sert bir kayaç olması islenebilirlik kalitesini azaltır. Kimi uzmanlar Tetrarsi Dönemi portrelerinde şematik yüz hatlarının oluşumunu bu kayacın islenmesindeki zorluğa bağlama

685 Kleiner 1992 sf. 400 686 Kleiner 1992 sf. 400-401

eğilimindedir687. Elbette özellikle bugün Kopenhag’da sergilenen Diokletianus, Galerius ve Chlorus’a ait olduğu düşünülen üç mermer portrede porfir portrelere nazaran daha doğal ancak hala resmi imajı yansıtan özellikler takip edilebilir. Ancak unutulmamalıdır ki söz konusu tasvirlerde geometrikleşme ilk olarak sikkeler üzerinde MS Geç 3. yüzyılda başlamış ve erken 4. yüzyıla tamamıyla egemen olmuştur. Bu bağlamda mermere oranla çok daha ucuz ve bol bulunan porfir üzerine dönemin resmi imajının yansıtılması, materyalin tasvirlere etkisinden ziyade imajın kendine uygun materyal arayışı olarak değerlendirilmelidir.

Diokletianus ve Maximianus portrelerinde en yaygın betimleme ikisinin yan yana ayakta durur vaziyette, biri arkadan kolunu dolayarak eliyle omzunu tutarken diğerinin önden kolunu diğerinin omzuna koyduğu kompozisyondur688. Sikkeler üzerindeki şematik yüz özellikleri tüm portreler üzerinde ilk bakışta göze çarpar. Yine üzerlerindeki asker kostümlerindeki özdeşlik ikiz kardeşler havasını yaratır. Tetrarsi Dönemi kadın portreleri büyük oranda MS 3. yüzyıl kadın portreciliğinin takipçisidir. Yakın bir ifadeye sahip olan saray üyeleri ve aristokratlar yine alnın ortasından iki yana ayrılmış, kulağın arka kısmında toplanan saçların ense üzerinde değişik biçimlerde topuz oluşturduğu kuaförlük stiline sahiptir. MS Geç 3. yüzyıl Erken 4. yüzyıla tarihlenen ve bugün Museo Capitolino’da sergilenen ve Chlorus’un esi Fausta’ya ait olan portre üzerinde tüm dönem özellikleri takip edilebilmektedir.