• Sonuç bulunamadı

Anne, Terbiyede Merkezî Bir Yer Tutar

Kur’ân-ı Kerîm, müminlerin anneleri olan Hz. Peygamber’in

(aleyhissalatu vesselam) zevcelerine hitaben, Müslüman kadınlara mühim birkaç düstur vaz eder (mealen):

“(Ey peygamber hanımları!.) Vakarla evlerinizde oturun.

Daha önceki câhiliye döneminde olduğu gibi süslenip dışa-rı çıkmayın. Namazı hakkıyla ifa edin, zekâtınızı verin. Hülasa Allah ve Resûlü'ne itaat edin. Allah sizden her türlü kiri gider-mek, sizi tertemiz yapmak istiyor. Oturun da evlerinizde oku-nan Allah’ın âyetlerini ve Resûlullah’ın hikmetlerini zikredin (anın).” (Ahzab, 33/33-34)

Burada Resûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) zevceleri-ne hitaben bazı temel düsturlar emredilir. Aslında hassaten Resûlullah’ın (aleyhisselam) eşleriyle ilgili olan bu vahiyler 29.

âyetle başlar. Ancak şu anki konumuzu ilgilendiren düsturlar daha ziyade 33 ve 34. âyetlerde yer aldığı için diğerlerinin meallerini buraya almadık.

Ayetlerde emredilen düsturların tahliline geçmeden önce şunu belirtmek isteriz ki, Kur’ân-ı Kerîm'de yer alan âyetler, hususî bir sebebe dayansa bile, kıyamete kadar gelecek olan bütün müminlere hitap eden bir yönü vardır ve taşıdığı hüküm umumîdir. Nitekim bu âyetlerde yer alan düsturların bütün mümine kadınlarla ilgili olduğunu belirtmek üzere, merhum ve mağfur müfessirimiz Elmalılı: “Bütün İslâm kadınlarının da Peygamberin zevcelerinin siyret ve ahlâkını numune ittihaz et-meleri elbette bir hakları ve şerefleridir.” der. (Tefsir, 6, 3891)

284 Nursî, Lem’alar, Yirmi Dördüncü Lem’a, Şahdamar Yayınları, İstanbul-2007, s. 247

Öyleyse burada yer verilen düsturlar, Peygamber hanım-ları için bir vecîbe ise de diğer Müslüman hanımhanım-ları için farz olmaksızın ideal kılınan, uymaya çalışmaları hususunda özen-dirilen, teşvik edilen fevkalade faydalı güzelliklerdir:

1- Câhiliye devrinde olduğu gibi disiplin dışı tavırlarla so-kağa çıkmayıp evde oturmak.

2- Namaz kılıp, zekât vermek gibi temel ibadetler öncelikli olmak üzere, Allah ve Resûlü’nün her çeşit emrini evde yerine getirmek. Evi İslâm’ın her yönüyle yaşanıp icra edildiği bir ma-hal, bir yer kılmak.

3- Evde oturup Allah’ın âyetlerini, Resûlullah’ın sünnetleri-ni zikretmek, anmak, okumak, tezekkür, tefekkür etmek, ince-liklerini araştırmak vs.

Cenâb-ı Hak, bu emirleri niçin verdiğini de açıklıyor: “Allah sizden her türlü kiri gidermek, sizi tertemiz yapmak istiyor.”

Şu halde, yukarıda kaydedilen düsturların yerine getiril-mesi ev halkının temizlengetiril-mesinin, pırıl pırıl olmasının öncelikli sebebidir.

Ayet-i Kerime'deki bir inceliğe dikkat çekmek isteriz: Ha-nımların imkân nispetinde evde oturup Allah ve Resûlü'nün emirlerine uygun hareket etmeleri, sâdece kendilerini değil, aile fertlerini de tertemiz kılacaktır. Zira, şahsını İslâmî irfan çerçevesinde yetiştiren bir kadın, çocuklarını kendine uygun şekilde yetiştirecek ve –bir kısım eksiklikler taşıyacak olan–

kocasına da tesir ederek onu da düzeltecektir.

Atalarımız bu mânaya uygun olarak: “Yuvayı dişi kuş ya-par.” demiştir.

Ayrıca şunu da ifade etmemiz gerekir ki Resûlullah, Ku-reyş hanımlarını överken, onların örnek alınması gereken iki vasfını öne çıkarır:

a- Çocuklarına iyi bakmak b- Kocalarına saygılı olmak

“Kureyş kadınları, deveye binen kadınların en hayırlılarıdır.

(Çünkü) onlar çocuklarına daha iyi bakarlar, kocalarına karşı daha saygılıdırlar.”285

Kocası ölen veya boşanan bir kadının yeni bir evlilik yap-ması, hiçbir kimsenin kınayamayacağı tabiî bir hakkı olduğu halde, Hz. Peygamber, yetimlerini büyütmek üzere evlenme-meyi tercih eden kadını öylesine tebcil eder ki, iki parmağı-nı yanyana tutarak: “Kıyamet günü şöyle beraber olacağız.”

buyururlar.286 Keza gençlere bekar kızlarla evlenmeyi tavsiye ettiği halde, babasının vefatıyla geride kalan kız kardeşlerine annelik yapabilecek bir dul hanımla evlenmiş olan Hz. Câbir'i

(radıyallahu anh) bu düşüncesi sebebiyle takdir eder ve evliliğinin mübarek olması için dua eder.287

4- Ayette zikredilmesi emredilen Allah’ın âyetleri ve Resûlullah’ın hikmetlerinden neler kastedilmiş olabilir?

“Allah’ın âyeti” tabiri çok mânâya gelir. Kur’ân-ı Kerîm'in geniş kullanımı içinde, Allah’ı hatırlatan her şey yani O’nun her bir mahluku bir âyettir. Bu mânada zerreden güneşe, gökteki yıldızlara ve galaksilere kadar her şey Allah’ın âyetidir. Eşya ve kâinatın ahenk üzere tanzimini sağlayan kanunlar Allah’ın âyetleridir. Öyleyse bunlar üzerine yürütülecek her çeşit tefek-küre Allah’ın zikri denilebilir.

Ancak âyette, Resûlullah’ın hanımlarına: “evlerinizde okunan” kaydı hatırlatılıyor. Öyle ise buradaki âyetten maksat öncelikle Kur’ân âyetleridir. Yine âyette geçen “Resûlullah’ın

285 Buhârî, Nikah 12. Enbiya 46; Müslim, Fezâilu’s-Sahâbe 210

286 Beyhakî, Şu’ab 6, 405.

287 Buhârî, Nafakat 12, Müslim, Rada 56.

hikmetleri” tabiri de göz önüne alınınca zikredilmesi emre-dilen şeylerin öncelikle İslâm diniyle ilgili bilgiler, meseleler olduğu anlaşılır. Başta Katâde288 ve İmam Şafiî olmak üzere

(er-Risâle, s. 32) İslâm uleması Kur’ân’da gelen ve Resûlullah’a nispet edilen “hikmet”ten maksadın hadis ve sünnet oldu-ğunu belirtir.

Şu halde ideal manadaki İslâm cemiyetinde Müslüman hanımlar evde boş oturmayacak; âyet, hadis ve onların açık-lamalarıyla meşgul olacak, ilim yapacak, kendini yetiştirecek.

Ailede yetişmekte olan yeni nesli tekniğine uygun olarak, bile-rek eğitecek.

Bilhassa, terbiyesi ve hayata hazırlanması şefkatli alâka-sına emânet edilen yeni neslin güçlü, sağlıklı bir terbiyeye kavuşması için, annenin evindeki terbiyeye yönelik bütün çalışmaları, milletin geleceği ve bekâsı açısından hayatî önem taşıdığı için Resûlullah kadınlara: “Sizlere evlerinizi tavsiye ederim, zira bu sizin cihadınızdır.” buyurmuştur.

(Müsned, 6, 68)

Resûlullah cephede fiilî düşmana karşı can pahasına ya-pılan mücahedeye “küçük”, evde yaya-pılana “büyük” cihat de-diğine göre, Müslüman kadınlar, bu niyetle olmak, sünnete uygun kalmak şartıyla her gün “büyük cihat” yapma sevabına erebilirler. Hem yeni nesillerin hem de bütün olarak milletin istikbali bu cihada bağlı olduğu için, bu hadisin çok hikmet-li, çok hakikatli “ancak bir peygamberin söyleyebileceği” bir söz, bir mahz-ı hakikat olduğuna hükmediyoruz.

Keza, Resûlullah, geceleyin camiye gitmek isteyen ka-dınlara izin verilmesini tavsiye ettiği halde289 başka bazı

288 Bak. İbnu Hacer, F.B. 10, 139

289 Buhârî, Ezan 162, Nikâh 196; Müslim, Salât 134; Nesâî, Mescit 15.

rivayetlerde de- Kadının evinde kıldığı namazın mescitte kıldı-ğından daha üstün, daha sevap olduğunu söylemiştir.290

Hz. Âişe ve Hz. Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) gibi büyüklerin de ihtilaf ettiği "kadın mescide gitmeli mi, gitmemeli mi?" münakaşasına291 şöyle bir te'lif sunulabilir: Sırf ibadet için gitmesi ihtiyatlı karşılansa da dini, ailesi, üzerine düşen vazife-leri ile ilgili faydalı şeyler öğrenmek için gitmelidir.

Ailenin rızkını temin etmek üzere, erkek dışarıda çalışır-ken hanımların evde kalıp ibadetlerle meşgul olması, Allah ve Resûlü'nün emirlerini tezekkür etmesi, bilhassa yeni yetişen neslin, çocukların İslâmî havayı teneffüs etmeleri, öğrenme-leri, İslâmî yaşayışı fiilen gözleriyle görmeöğrenme-leri, dini tabiî olarak yaşamaları için fevkalâde önemlidir. Bunlar yapılmayınca, ev elbette bir okul mânasını taşımayacak ve sabah erkenden git-mek üzere akşamları yatılan bir otel, acıkınca karın doyurulan bir lokanta mahiyetine bürünecektir.

Evlerde zikir meselesinin arz ettiği ehemmiyete dikkat çe-ken başka nasslar da var. Onlara ayrıca yer vereceğiz. Ancak belirtmek isteriz ki buradaki âyetlerde, evlerdeki zikrin öncelik-le –ister istemez– evde daha çok kalma durumunda olan ka-dınlar tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğine, aile halkı için bunun daha önemli olduğuna dikkat çekilmektedir.

Yeri gelmişken akla gelebilecek bir soruya cevap verelim.

İslâm’da kusur aramaya, zannınca kusur addettiği noktaları abartılı olarak propaganda ederek insanları İslâm’dan uzak-laştırmaya çalışan kimseler: “Müslüman kadın hep evde mi kalacak?” nevinden muğâlata (demagoji) yapabilirler.

Böyle bir iddia yok. Âyet-i Kerime’nin ilk muhatapları olan

290 Bak. Müsned, 6/297, 301; Ebû Dâvud, Salat 53.

291 Bak. İbnu Kesîr, Tefsir 5/109.

Ümmühâtu’l-müminîn’den bazıları, Resûlullah’ın vefatından sonra bu âyete atfen nafile hacc ve umreye bile gitmekten sarf-ı nazar ederken, Hz. Âişe gibi hem fakih hem de âyet-i kerîmeyi herkesten iyi anlama durumunda olan bir kimse Ce-mel vakasına iştirak etmiştir.

Âyet, ideali gösteriyor: Bu zâten, tabiatı gereği insanlığın ortak örfüdür. Şartlar gerektirince, elbette ki kadın dışarı da çıkar, meşru dairede çalışmalar da yapar.

Âyet, hanımların evlerdeki boş vakitlerini dinî ilimlerle, Allah’a yaklaşmayı gaye edinen meşguliyetlerle geçirmeleri-ne, yeni neslin yetişmesinde, böylesi bir hayat tarzının önemi-ne dikkat çekiyor.

Şu soruyu sormanın yeridir: İslâm kadınlarına bu şuur ve-rilerek, annelerimiz çocuk bakımı, çocuk eğitimi gibi konular-da bilgilendirilse, yetiştirilse idi konular-daha sağlıklı, konular-daha verimli, karakterce daha güçlü, daha idealist ve daha mazbut ne-sillerimiz olmaz mıydı? Bugün cemiyeti ciddi şekilde huzur-suz eden, sefalete atan tinerciler, kapkaççılar, hırsızlar, hor-tumcular, mafyalar bu kesafete, bu derecelere ulaşır mıydı?

Bu insanlar gökten inmedi, bu vatanın insanları. En yüksek mektep okumuş olanlardan bile zalimlikleri, hortumculukları, ihânetleri sebebiyle memnun değilsek, cemiyetin hastalığını cehalete bağlayıp geçiştiremeyiz de. Evet ortada bir cehalet var ama bu anne-babalarımızın terbiyedeki cehaletlerinden, evlatlarına vermeleri gereken öncelikli bilgileri, ruhi-mânevî terbiyeyi vermemelerinden kaynaklanan bir cehalet. Öyley-se, dışarıdan pompalanan yanlışlıkları bir an önce terk edip çocuklarımızı kendi değerlerimize göre terbiye etmemiz ge-rekmektedir.

Benzer Belgeler