• Sonuç bulunamadı

Mesnevînin nüshaları, kütüphane katalogları ve çeşitli kaynaklar taranarak tespit edilmiş; tespit edilen nüshalarda herhangi bir eleme yapılmamıştır. Temin edilebilen bütün nüshalar değerlendirilmiştir. Eserin tenkitli metni hazırlanırken herhangi bir nüsha esas alınmamış; tespit edilen on üç nüshadan ulaşılabilen yedi nüsha, tenkidli metnin hazırlanmasında temel alınmıştır.

Bu yedi nüshanın karşılaştırılması neticesinde bulunan farklar bir havuzda toplanıp belirli bir düzen takip edilerek bir tablo içerisine yerleştirilmiştir. Tabloda metindeki farklılıkların yanı sıra, beyitlerin sıralanma düzeni arasındaki farklar, başlıklar ve derkenarlar da ayrıca gösterilmiştir. Bunu yapmaktaki amaç, nüshalar arasındaki farkları ve ilişkiyi belirgin bir şekilde görebilmek ve tenkidli metnin hazırlanmasında pratiklik kazanmaktır. Ayrıca nüshalar arasında belirlenen ilişki ve farklardan hareketle, nüshaların şeceresinin oluşturulmasında da bu tablonun bir kolaylık sağlayacağı düşünülmüştür.

Metin kurulurken, nüshalar arasındaki farklardan hangisinin tercih edileceği konusunda, olası müstensih hataları da dikkate alınarak, anlamda tutarlılık, gramere uygunluk, vezin gibi başlıca kıstaslara başvurulmuştur. Metne dâhil edilmeyen tüm farklar aparatta gösterilmiştir.

2.1. Tenkidli Metnin Kuruluşunda Dikkat Edilen Bazı Hususlar

1. Türkçe kelimelerin fonetiğinde, dönemin ses özelliklerini en doğru yansıttığı düşünülen Ö nüshası esas alınmıştır. Bu nüshanın esas alınmasının sebebi ise hem

müstensihinin müellifle aynı dönemde ve aynı şehirde (İstanbul) yaşamış olması hem de istinsah tarihi bilinen nüshalardan en eskisi olması dolayısıyladır. Böylece, diğer nüshalarda olabilecek yerel söyleyişlerin veya nüshaların istinsah edildiği devre ait dil özelliklerinin metinden arındırılarak, orijinal metne ait dil özelliklerinin korunması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, Ö nüshasında bulunan bazı kelimelerin ikili kullanımları da değişiklik yapılmadan, metinde olduğu gibi gösterilmiştir: “kendi, kendü”; kuvvetli, kuvvetlü” gibi. Ayrıca -dUK ekiyle yapılan sıfat-fiil ve zarf-fiillerde bazı kelimelerde yuvarlak, bazı kelimelerde de düz ünlülerin kullanıldığı görülür. Bunlar da aynı şekilde aktarılmıştır: “tokunduğı, sarılduğında, bildigim, itdigi” gibi.

2. Ö nüshasında bazı Arapça ve Farsça kelimeler harekeyle gösterilmiştir. Bazı sesler bakımından sözlüklerde gösterilen şekillerinden ayrılan bu kelimeler de nüshada harekelendirilen şekillerine sadık kalınarak aktarılmıştır. Parantez içinde gösterilenler kelimelerin sözlüklerdeki şekilleridir: icr (ecr), mütlâşî (mütelâşî), kişâverz (keşâverz), ‘iyān (‘ayân), mehrecân (mihrcān), “imâret” (emâret), ziber (zebr ya da zibr) gibi.

3. Aşağıdaki beytin kafiyesinden hareketle birinci tekil şahıs iyelik ekleri ünlü uyumuna göre yazılmıştır:

Ol külbe-i ġamda cān-ı zārım

Olmışdı nedāmete mülāzım (507)

4. Elli dokuzuncu beyitte bulunan “bîzâram” kelimesi, Ö nüshasında harekeyle gösterilmiştir. Bundan hareketle, birinci tekil şahıs bildirme ekleri düz-geniş ünlülerle yazılmıştır.

5. Türkçe kelimelerde “b” ile yazılan sonsesler “p” ile transkribe edilmiştir: “hep”, “olup” gibi.

6. Türkçe kelimelerde eklerin fonetiğiyle ilgili olarak metinde bir ipucu bulamadığımız durumlarda kaynaklarda gösterilen, dönemin dil özelliklerine göre hareket edilmiştir.

7. Nüshalardaki farkların gösterildiği aparatın düzeni şu şekildedir: kabul edilen rivayet, bulunduğu beytin numarası ve bu numaraya bitişik olarak, bulunduğu mısra harfle (birinci mısra için a, ikinci mısra için b) gösterildikten sonra kabul edilmeyen rivayetlerden : işaretiyle ayrılmıştır. Kabul edilmeyen rivayetin birden fazla olduğu durumlarda bunlar nüsha adlarıyla birlikte noktalı virgülle, tek olduğu durumlarda ise rivayetten sonra nüsha adları virgülle birbirinden ayrılmıştır. Rivayetlerin harekeli, vasıl işaretli vb. gibi özellikleriyle ilgili olarak yapılan açıklamalar ( ) parantez içerisinde yapılmıştır. Bir mısra içerisinde gösterilmesi gereken birden fazla rivayet varsa bunlar | işaretiyle; bir beytin birinci mısraından sonra ikinci mısraında da gösterilmesi gereken bir rivayet varsa mısralar || işaretiyle birbirinden ayrılmıştır. Eksik ek, kelime veya ibareler −işaretiyle; fazla olanlar ise + işaretiyle gösterilmiştir. Eksik beyitler ise beyit numarası − NÜSHA ADI şeklinde gösterilmiştir. Herhangi bir nedenle okunamayan kelimeler, Arap harfleriyle yazımı mümkün olmadığı durumlarda soru işaretiyle gösterilmiştir. Bunlar nüshadan olduğu gibi kopyalanıp ekler bölümünde bulunan tabloya (Tablo: 3) eklenmiştir. Okunabilip de bir anlam verilemeyen veya birden fazla okunuşu olan kelimeler Arap harfleriyle yazılmıştır. Bir rivayetin nüshalarda derkenar olarak tashihi söz konusuysa bu derkenar ayrıca [ ] parantezi içerisinde verilmiştir. Birden fazla beyti ilgilendiren bir durum söz konusu olduğunda beyitlerin numaralarının arasına kısa çizgi (-) konulur ve numaralardan sonra gereken açıklama yapılır. Eğer bir beytin iki mısraını ilgilendiren bir durum söz konusuysa beyit numarasına bitişik olarak abyazılır ve gereken açıklama yapılır. Örnek uygulama:

15a kabul edilen rivayet (açıklamalar): kabul edilmeyen rivayet [derkenar, tashih] NÜSHA ADI; farklı rivayet NÜSHA ADI | eksik olan kelime: − NÜSHA ADI/ADLARI || kabul edilen rivayet: + fazla olan kelime NÜSHA ADI/ADLARI.

16b

kabul edilen rivayet: kabul edilmeyen rivayet NÜSHA ADI, NÜSHA ADI. 17 − NÜSHA ADI.

18-19 açıklama NÜSHA ADI. 20ab açıklama ya da rivayetler.

21 derkenar NÜSHA ADI || b

kabul edilen rivayet: kabul edilmeyen rivayet NÜSHA ADI. 22 − NÜSHA ADI || a

kabul edilen rivayet: kabul edilmeyen rivayet NÜSHA ADI.

8. Arapça ve Farsça kelimelerde, kelime başında bulunan ön ek ve edatlar kısa çizgiyle ayrılmıştır: “bî-tâb, ne-dîde, der-kâr, fî-vasfike”.

9. Farsça sonekler kelimelere bitişik yazılmıştır: “bendegî, efsûsgerî, gülistân, secdegâh”.

10. Farsça fiillerin geniş zaman köküyle oluşturulmuş kelimelerde bu kök, kelimeden kısa çizgiyle ayrılmıştır: “bed-gû, lâl-kün, nîrû-dih, hikem-nümâ, şûr- efgen”. Ancak “daşten” fiilinin geniş zaman kökü olan “dâr” daha çok yapım eki görevi68gördüğü için kelimelere bitişik yazılmıştır: “haberdâr, rikâbdâr”.

11. Arapça tamlamalarda muzafun ileyhin sonunda bulunan “ﻝﺍ” harf-i tarifinde, okunmayan hemze ( ’ ) işaretiyle gösterilmiş ve kelimeler kısa çizgiyle ayrılmıştır: “kelleti’l-işârât, sâhibü’l-fütûhât”.

12. Bütün nüshalarda, kimi yerde yazılan kimi yerde yazılmayan, Arapça kelimelerin iç seslerindeki hemzeler yazılmış varsayılarak transkripsiyonda gösterilmiştir.

13. “ā” ve “ū” sesleriyle biten Farsça ve Arapça kelimelerle kurulmuş Farsça tamlamalarda izafet kesresinden önce bir “y” ünsüzü eklenmiştir: “fezâ-yı imkân, dârû-yı revân”.

14. Medli okunan kelimeler Farsça asılları gibi yazılmıştır: “âsmân, pâdşâh, âftâb”.

15. Şeddeli okunan bazı Arapça kelimeler vezin gerektirmedikçe şeddesiz yazılmıştır: “Hak, şek”.

68 İsmail Ünver, “Çevriyazıda Yazım Birliği Üzerine Öneriler”, Türkoloji Dergisi, C. XI, S. 1, Ankara, 1993, s. 62.

16. Farsça kelimelerde bulunan vav-ı ma’duleler şu şekilde gösterilmiştir: “hvān, hvāb”.

17. Farsça kelimelerde, araya bazı ek veya edatlar getirilerek iki kelimenin tekrarlanmasıyla oluşturulan kelime guruplarında bu kelime ve ekler kısa çizgiyle birbirlerinden ayrılmıştır: “cûş-der-cûş, leb-â-leb, ser-â-pâ”.

18. Farsça birleşik isim ve sıfatlarda kelimeler arasına kısa çizgi konulmuştur: “pâ-beste, ders-hâne, kalem-tırâş”.

19. Özel isimler büyük harfle yazılmış ve bunlara gelen ekler ’ işaretiyle kelimeden ayrılmıştır. Türkçe kelimelerde düşürülen sesler de aynı işaretle gösterilmiştir.

Benzer Belgeler