• Sonuç bulunamadı

TELEVİZYON SEKTÖRÜNÜN ÖZELLİKLERİ

Türkiye’de televizyon yayıncılığı, sinema sektöründeki gibi, değişen-dönüşen sosyal, ekonomik ve özellikle teknolojik şartlara uyum sağlamak zorunda kalmıştır. Teknolojik bir icat olan televizyonun gelişim tarihinde özellikle teknolojik gelişmeler belirleyici olmuştur.

Çekim ve yayın süreçlerinde gerçekleşen teknolojik yenilikler, televizyonun sadece toplumla kurduğu ilişki biçimlerinde değil, aynı zamanda kendi gelişim tarihiyle, program içeriği ve akışı ile kurduğu özdönüşümsellik ilişkisinde de belirleyici bir rol oynamıştır.

Aynı değişim ve dönüşüm sürecini Türk televizyonculuğu tarihinde de gözlemlemek mümkündür. 1968 yılında sınırlı bir kapasite ile başlayan bant teknolojisine dayalı televizyon yayıncılığından 1980’li yıllarda renkli yayına kısmi geçiş yapılmış, 1990 yılından itibaren özel kanalların açılmasıyla kanal zenginliğine kavuşulmuş, uydu ve kablo yayıncılığının gelişmeye başladığı görülmüştür.

2000’li yıllarda özel kanal sayısı hızla artarken, tecrübe edilen dijitalleşme süreci ve telekomünikasyon teknolojilerinde ortaya çıkan yeniliklerle birlikte televizyon yayıncılığı anlayışı daha da çeşitlenmiş, Digiturk, D-Smart, Teledünya ve Tivibu gibi dijital yayın platformları vücut bulmuş, pay-tv uygulamalarına geçilmiş ve nihayet televizyon, telekomünikasyon ağının internet ve mobil iletişim araçları gibi diğer alanlarına entegre olmuştur. Bu entegrasyon sürecinde, televizyon üzerinden internete bağlanmak mümkün olduğu gibi, internet veya mobil iletişim araçları üzerinden televizyon programlarını izlemek, hatta aynı ağa kablo veya sensörler vasıtasıyla internete bağlanabilen nesneleri eklemek ve işlevselleştirmek mümkün hale gelmiştir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)i verilerine göre Türkiye’de 2016 yılı itibariyla, 162 kablolu ve 396 uydu TV olmak üzere toplam 558 lisanslı kanal bulunmaktadır.

İnsan ve nesneleri zaman ve mekân sınırlarını aşacak biçimde aynı ağın işlevsel bir hücresi olma durumuna indirgeyen bu sibernetik inşa sürecinde televizyon, önceki bağımsız ve merkezi konumunu nispeten yitirmeye başlamış, nüfuz gücünü telematik ağın diğer iletişim araçlarıyla paylaşmak zorunda kalmıştır. Bu durum, bütün dünyada olduğu gibi elbette

i http://www.rtuk.gov.tr/ (2016)

Türkiye’de de, televizyon algısını, gerçeklik algısını ve tasavvurunu, izleme alışkanlıklarını, bilgilenme biçimlerini ve tüketim alışkanlıklarını değiştirmiş, yeni kültürel çevrelerin oluşmasına ve nihayet etik değer yargılarının dönüşmesine yol açmıştır.

Bu değişim dönüşüm sürecinden sadece izleyici değil, belki ondan da önce televizyonun kendisinin etkilendiği muhakkaktır. Zira, sibernetik inşanın telematik ağında işlevselliğini ve nüfuz gücünü korumaya çalışan televizyon, program tasarımı, yapımı, tanıtımı ve gösterimi aşamalarını yeniden yapılandırma ve biçimlendirmek zorunda kalmıştır. Dış çekim kameralarının dijitalleşmesi, ucuzlaması, internet üzerinden örülen telekominakisyon ağına bağlanabilmesi, kurgunun dijitalleşmesi, özel efektlerin gerçek stüdyo dizaynın yerini almaya başlaması, mobil telefon üzerinden canlı görüntü aktarabilen bağlantıların kurulabilmesi, sosyal medyanın yayınlara veya tersine yayınların sosyal medya ve mobil iletişim araçlarına entegrasyonu, televizyonun kendini yeniden konumlandırımasını zorunlu kılmıştır. Nitekim bu süreçte yüzlerce uydu kanalının yanında youtube gibi dijital ortamlarda da yayın imkânının sunulması rekabet şartlarının, yapım, pazarlama, reklamcılık anlayışının ve yayın politikasının değişmesine yol açtığı görülmektedir. Televizyon kanalları program içeriklerini ve akışlarını magazin, haber, belgesel, dizi, sinema fillmi, müzik, spor başta olmak üzere belirli alanlara odaklanarak yeniden düzenlemişler ve kendi aralarında ayrışmaya gitmişlerdir.

Türk televizyon kanallarına bakıldığında, uydu üzerinden yayın yapan 400’e yakın kanal bulunduğu, fakat bunlar arasında önde gelen büyük kanalların, magazin-dizi-eğlence ve haber-tartışma-belgesel alanlarına odaklandıkları, nihayet haber ve dizi kanalı olarak ayrıştıkları görülmektedir. Kanalların kendi aralarındaki ayrışmasını ve ekonomik güçlerini belirleyen en önemli etkenlerin başında reklam pastasından aldıkları pay gelmektedir. Zira resmi devlet kanalları dışında kanalı kuran firma ne denli güçlü olursa olsun, reklam geliri olmayan bir yayının uzun süre sürdürülebilmesi imkânsız gözükmektedir. Televizyon kanallarının reklam gelirlerini belirleyen en önemli unsur ise televizyonun izleme oranlarını ölçen reyting sistemidir. Bu çerçevede, program yapım süreçlerini, program içeriklerini, yayın akışını etkileyen ve özellikle diziler başta olmak üzere programların izlenme oranlarını ölçen reyting sisteminin kısaca değerlendirilmesi önem arz etmektedir.

B. TELEVİZYON SEKTÖRÜNÜN ÖZELLİKLERİ

Türkiye’de televizyon yayıncılığı, sinema sektöründeki gibi, değişen-dönüşen sosyal, ekonomik ve özellikle teknolojik şartlara uyum sağlamak zorunda kalmıştır. Teknolojik bir icat olan televizyonun gelişim tarihinde özellikle teknolojik gelişmeler belirleyici olmuştur.

Çekim ve yayın süreçlerinde gerçekleşen teknolojik yenilikler, televizyonun sadece toplumla kurduğu ilişki biçimlerinde değil, aynı zamanda kendi gelişim tarihiyle, program içeriği ve akışı ile kurduğu özdönüşümsellik ilişkisinde de belirleyici bir rol oynamıştır.

Aynı değişim ve dönüşüm sürecini Türk televizyonculuğu tarihinde de gözlemlemek mümkündür. 1968 yılında sınırlı bir kapasite ile başlayan bant teknolojisine dayalı televizyon yayıncılığından 1980’li yıllarda renkli yayına kısmi geçiş yapılmış, 1990 yılından itibaren özel kanalların açılmasıyla kanal zenginliğine kavuşulmuş, uydu ve kablo yayıncılığının gelişmeye başladığı görülmüştür.

2000’li yıllarda özel kanal sayısı hızla artarken, tecrübe edilen dijitalleşme süreci ve telekomünikasyon teknolojilerinde ortaya çıkan yeniliklerle birlikte televizyon yayıncılığı anlayışı daha da çeşitlenmiş, Digiturk, D-Smart, Teledünya ve Tivibu gibi dijital yayın platformları vücut bulmuş, pay-tv uygulamalarına geçilmiş ve nihayet televizyon, telekomünikasyon ağının internet ve mobil iletişim araçları gibi diğer alanlarına entegre olmuştur. Bu entegrasyon sürecinde, televizyon üzerinden internete bağlanmak mümkün olduğu gibi, internet veya mobil iletişim araçları üzerinden televizyon programlarını izlemek, hatta aynı ağa kablo veya sensörler vasıtasıyla internete bağlanabilen nesneleri eklemek ve işlevselleştirmek mümkün hale gelmiştir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)i verilerine göre Türkiye’de 2016 yılı itibariyla, 162 kablolu ve 396 uydu TV olmak üzere toplam 558 lisanslı kanal bulunmaktadır.

İnsan ve nesneleri zaman ve mekân sınırlarını aşacak biçimde aynı ağın işlevsel bir hücresi olma durumuna indirgeyen bu sibernetik inşa sürecinde televizyon, önceki bağımsız ve merkezi konumunu nispeten yitirmeye başlamış, nüfuz gücünü telematik ağın diğer iletişim araçlarıyla paylaşmak zorunda kalmıştır. Bu durum, bütün dünyada olduğu gibi elbette

i http://www.rtuk.gov.tr/ (2016)

Türkiye’de de, televizyon algısını, gerçeklik algısını ve tasavvurunu, izleme alışkanlıklarını, bilgilenme biçimlerini ve tüketim alışkanlıklarını değiştirmiş, yeni kültürel çevrelerin oluşmasına ve nihayet etik değer yargılarının dönüşmesine yol açmıştır.

Bu değişim dönüşüm sürecinden sadece izleyici değil, belki ondan da önce televizyonun kendisinin etkilendiği muhakkaktır. Zira, sibernetik inşanın telematik ağında işlevselliğini ve nüfuz gücünü korumaya çalışan televizyon, program tasarımı, yapımı, tanıtımı ve gösterimi aşamalarını yeniden yapılandırma ve biçimlendirmek zorunda kalmıştır. Dış çekim kameralarının dijitalleşmesi, ucuzlaması, internet üzerinden örülen telekominakisyon ağına bağlanabilmesi, kurgunun dijitalleşmesi, özel efektlerin gerçek stüdyo dizaynın yerini almaya başlaması, mobil telefon üzerinden canlı görüntü aktarabilen bağlantıların kurulabilmesi, sosyal medyanın yayınlara veya tersine yayınların sosyal medya ve mobil iletişim araçlarına entegrasyonu, televizyonun kendini yeniden konumlandırımasını zorunlu kılmıştır. Nitekim bu süreçte yüzlerce uydu kanalının yanında youtube gibi dijital ortamlarda da yayın imkânının sunulması rekabet şartlarının, yapım, pazarlama, reklamcılık anlayışının ve yayın politikasının değişmesine yol açtığı görülmektedir. Televizyon kanalları program içeriklerini ve akışlarını magazin, haber, belgesel, dizi, sinema fillmi, müzik, spor başta olmak üzere belirli alanlara odaklanarak yeniden düzenlemişler ve kendi aralarında ayrışmaya gitmişlerdir.

Türk televizyon kanallarına bakıldığında, uydu üzerinden yayın yapan 400’e yakın kanal bulunduğu, fakat bunlar arasında önde gelen büyük kanalların, magazin-dizi-eğlence ve haber-tartışma-belgesel alanlarına odaklandıkları, nihayet haber ve dizi kanalı olarak ayrıştıkları görülmektedir. Kanalların kendi aralarındaki ayrışmasını ve ekonomik güçlerini belirleyen en önemli etkenlerin başında reklam pastasından aldıkları pay gelmektedir. Zira resmi devlet kanalları dışında kanalı kuran firma ne denli güçlü olursa olsun, reklam geliri olmayan bir yayının uzun süre sürdürülebilmesi imkânsız gözükmektedir. Televizyon kanallarının reklam gelirlerini belirleyen en önemli unsur ise televizyonun izleme oranlarını ölçen reyting sistemidir. Bu çerçevede, program yapım süreçlerini, program içeriklerini, yayın akışını etkileyen ve özellikle diziler başta olmak üzere programların izlenme oranlarını ölçen reyting sisteminin kısaca değerlendirilmesi önem arz etmektedir.

Televizyon ve Reyting Sistemi

Son dönemde medyatik araçların çeşitlenmesine ve özellikle dijital medyanın hızlı yükselişine rağmen televizyonun merkezi konumunu muhafaza ettiği görülmektedir. Televizyon, çeşitli medya araçları arasında toplumsal algı üzerindeki nüfuz gücü itibarıyla etkinliğini sürdürdüğü gibi, aynı zamanda gerçekleşen reklam yatırımlarının toplamından aldığı pay bakımından da ilk sırada yer almaktadır. Televizyona doğrudan verilen reklamlar Avrupa ve Amerika başta olmak üzere dünyada ortalama % 40 oranlarında seyrederken, Türkiye’de televizyon yayıncılığının reklam yatırımlarının toplamından aldığı pay % 50’nin üzerindedir. Dijital medya reklamcılığının Avrupa ve Amerika’da olduğu gibi Türkiye’de de hızla geliştiğini, ancak dijital ortamda yayınlanan reklamlarda dahi dijital medyaya aktarılan, örneğin dizi film gibi, televizyon yayınlarının önemli bir payı olduğunu vurgulamak gerekmektedir.

Televizyon yayıncılığının en önemli gelir kaynaklarının başında reklamlar gelmektedir.

Televizyon kanalları reklamları yayınladıkları programlar için almakta ve yayın akışını oluşturan segmentlerin içinde veya aralarında yayınlamaktadır. Reklam verenler için elbette yayınlanan programın izlenme oranı önem arz etmektedir. Yayınların izlenme oranlarının belirlenmesinde program içeriği, yayın günü ve saati belirleyici olmaktadır. Bununla birlikte yayınların izlenme oranlarının adil ve güvenilir biçimde ölçülmesi gerekmektedir. Zira reklam verenler, hangi kanalda ve programda reklamların yayınlanacağına dair kararlarını kanal ve programların izlenme oranlarına, bir başka ifadeyle reyting verilerine göre vermektedir. Aynı şekilde televizyon kanalları da reklam fiyatlarını, programın yayın günü ve saatini de dikkate almakla birlikte büyük oranda reyting ölçümü verilerine göre belirlemektedir. Kısaca ifade etmek gerekirse, reyting ölçümüyle belirlenen izlenme oranları, televizyon kanallarının reklam toplamından aldığı payı belirleyen önemli bir unsurdur.

Türkiye’de televizyon kanallarının izlenme verilerinin tespiti, Rekabet Kurulu’nun 02.11.2009 tarihli kararıyla tüzel kişilik kazanan Televizyon İzleme Araştırmaları A.Ş. (TİAK A.Ş.) tarafından yapılmaktadır. Televizyon izleme oranlarını belirlemek üzere, 2011 yılı Aralık ayına kadar AGB Nielsen firmasıyla çalışan TİAK A.Ş., 2011 yılında TNS- Kantar Medya ile sözleşme imzalamış, panel tasarımı ve kurulumun tamamlanmasından sonra, 2012 Eylül ayından itibaren reyting ölçümlerini gerçekleştirmektedir.

T AK’ın görevlendirmesiyle TNS- Kantar Medya tarafından gerçekle tirilen reyting ölçümleri, ba ımsız bir teknik denetim komitesi taraından denetlenmekte ve süreç, kanalların reklam yayınlama faaliyetlerinin uyması gereken kurallarını belirleyen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından gözetlenmektedir.

Ölçümler, TNS-Kantar Medya tarafından 40 il ve 9 bölge üzerinden, 4.200 civarında de i en panellerde bulunan 5 ya üzeri üyelerin izleme verilerinin sese duyarlı people meter cihazlarıyla tespiti suretiyle yapılmakta ve sonuçlar T AK A. ’nin hissedarları arasında yer alan kanallara aktarılmaktadır.

Ölçüme tabi olan evrenin olu ması maksadıyla panel üyelikleri belirlenirken, TÜ K’den alınan adres havuzu ve Türkiye Ara tırmacılar Derne i (TÜAD) tarafından belirlenen Sosyo-Ekonomik Statü (SES) de erleri esas alınmak suretiyle Veri Tabanı Ara tırması (VTA) gerçekle tirilmektedir. Günümüzde e itim ve gelir düzeyi esas alınarak belirlenen SES de erleri, reyting ölçümü için kurulan panellerin evren de erlerinin te ekkülüne zemin olu turmaktadır. Olu an evren de erlerinin toplam nüfusu ne ölçüde temsil etti i sorusu, aynı zamanda, panel kurulumunun SES de erlerine uygun biçimde dengelenmesine i aret etmektedir. Bu SES de erlerine göre belirlenen gruplardan hiçbirinin di erine göre imtiyazlı olamayaca ı anlamına gelmektedir. Gelir ve e itim düzeyine göre A, B, C1, C2, D ve E eklinde kategorize edilen grupların içinden, örne in A veya AB yahut D, grubunun reyting ölçümünün a ırlıklandırılmasında hiçbir imtiyaza sahip olmaması gerekmektedir. Panel evreninin tamamının SES de erlerini dengeli bir biçimde yansıtabilmesi için, VTA çalı masının ve panel seçiminin, toplumun belirli bir kesimine de il, tabanın uç sınırlarına dayanacak biçimde tamamına yayılması gerekmektedir. VTA çalı masının ve panel seçiminin yalnızca nüfusu 20.000 üzerinde olan yerlerde yapılmasının, Türkiye’nin gerçek SES de erlerini tam anlamıyla yansıtmayaca ı açıktır. Bu sebeple RTÜK tarafından alınan kararlara istinaden son dönemde nüfus yo unlu u ön artı uygulanmamakta, köylere dahi panel kurulabilmektedir. Bu durum elbette, önceki dönemlerde uygulanan nüfus yo unlu u artı dolayısıyla AB grubunun panel evrenindeki nispeten yüksek olan de erinin dü mesine yol açmaktadır.

Televizyon ve Reyting Sistemi

Son dönemde medyatik araçların çeşitlenmesine ve özellikle dijital medyanın hızlı yükselişine rağmen televizyonun merkezi konumunu muhafaza ettiği görülmektedir. Televizyon, çeşitli medya araçları arasında toplumsal algı üzerindeki nüfuz gücü itibarıyla etkinliğini sürdürdüğü gibi, aynı zamanda gerçekleşen reklam yatırımlarının toplamından aldığı pay bakımından da ilk sırada yer almaktadır. Televizyona doğrudan verilen reklamlar Avrupa ve Amerika başta olmak üzere dünyada ortalama % 40 oranlarında seyrederken, Türkiye’de televizyon yayıncılığının reklam yatırımlarının toplamından aldığı pay % 50’nin üzerindedir. Dijital medya reklamcılığının Avrupa ve Amerika’da olduğu gibi Türkiye’de de hızla geliştiğini, ancak dijital ortamda yayınlanan reklamlarda dahi dijital medyaya aktarılan, örneğin dizi film gibi, televizyon yayınlarının önemli bir payı olduğunu vurgulamak gerekmektedir.

Televizyon yayıncılığının en önemli gelir kaynaklarının başında reklamlar gelmektedir.

Televizyon kanalları reklamları yayınladıkları programlar için almakta ve yayın akışını oluşturan segmentlerin içinde veya aralarında yayınlamaktadır. Reklam verenler için elbette yayınlanan programın izlenme oranı önem arz etmektedir. Yayınların izlenme oranlarının belirlenmesinde program içeriği, yayın günü ve saati belirleyici olmaktadır. Bununla birlikte yayınların izlenme oranlarının adil ve güvenilir biçimde ölçülmesi gerekmektedir. Zira reklam verenler, hangi kanalda ve programda reklamların yayınlanacağına dair kararlarını kanal ve programların izlenme oranlarına, bir başka ifadeyle reyting verilerine göre vermektedir. Aynı şekilde televizyon kanalları da reklam fiyatlarını, programın yayın günü ve saatini de dikkate almakla birlikte büyük oranda reyting ölçümü verilerine göre belirlemektedir. Kısaca ifade etmek gerekirse, reyting ölçümüyle belirlenen izlenme oranları, televizyon kanallarının reklam toplamından aldığı payı belirleyen önemli bir unsurdur.

Türkiye’de televizyon kanallarının izlenme verilerinin tespiti, Rekabet Kurulu’nun 02.11.2009 tarihli kararıyla tüzel kişilik kazanan Televizyon İzleme Araştırmaları A.Ş. (TİAK A.Ş.) tarafından yapılmaktadır. Televizyon izleme oranlarını belirlemek üzere, 2011 yılı Aralık ayına kadar AGB Nielsen firmasıyla çalışan TİAK A.Ş., 2011 yılında TNS- Kantar Medya ile sözleşme imzalamış, panel tasarımı ve kurulumun tamamlanmasından sonra, 2012 Eylül ayından itibaren reyting ölçümlerini gerçekleştirmektedir.

T AK’ın görevlendirmesiyle TNS- Kantar Medya tarafından gerçekle tirilen reyting ölçümleri, ba ımsız bir teknik denetim komitesi taraından denetlenmekte ve süreç, kanalların reklam yayınlama faaliyetlerinin uyması gereken kurallarını belirleyen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından gözetlenmektedir.

Ölçümler, TNS-Kantar Medya tarafından 40 il ve 9 bölge üzerinden, 4.200 civarında de i en panellerde bulunan 5 ya üzeri üyelerin izleme verilerinin sese duyarlı people meter cihazlarıyla tespiti suretiyle yapılmakta ve sonuçlar T AK A. ’nin hissedarları arasında yer alan kanallara aktarılmaktadır.

Ölçüme tabi olan evrenin olu ması maksadıyla panel üyelikleri belirlenirken, TÜ K’den alınan adres havuzu ve Türkiye Ara tırmacılar Derne i (TÜAD) tarafından belirlenen Sosyo-Ekonomik Statü (SES) de erleri esas alınmak suretiyle Veri Tabanı Ara tırması (VTA) gerçekle tirilmektedir. Günümüzde e itim ve gelir düzeyi esas alınarak belirlenen SES de erleri, reyting ölçümü için kurulan panellerin evren de erlerinin te ekkülüne zemin olu turmaktadır. Olu an evren de erlerinin toplam nüfusu ne ölçüde temsil etti i sorusu, aynı zamanda, panel kurulumunun SES de erlerine uygun biçimde dengelenmesine i aret etmektedir. Bu SES de erlerine göre belirlenen gruplardan hiçbirinin di erine göre imtiyazlı olamayaca ı anlamına gelmektedir. Gelir ve e itim düzeyine göre A, B, C1, C2, D ve E eklinde kategorize edilen grupların içinden, örne in A veya AB yahut D, grubunun reyting ölçümünün a ırlıklandırılmasında hiçbir imtiyaza sahip olmaması gerekmektedir. Panel evreninin tamamının SES de erlerini dengeli bir biçimde yansıtabilmesi için, VTA çalı masının ve panel seçiminin, toplumun belirli bir kesimine de il, tabanın uç sınırlarına dayanacak biçimde tamamına yayılması gerekmektedir. VTA çalı masının ve panel seçiminin yalnızca nüfusu 20.000 üzerinde olan yerlerde yapılmasının, Türkiye’nin gerçek SES de erlerini tam anlamıyla yansıtmayaca ı açıktır. Bu sebeple RTÜK tarafından alınan kararlara istinaden son dönemde nüfus yo unlu u ön artı uygulanmamakta, köylere dahi panel kurulabilmektedir. Bu durum elbette, önceki dönemlerde uygulanan nüfus yo unlu u artı dolayısıyla AB grubunun panel evrenindeki nispeten yüksek olan de erinin dü mesine yol açmaktadır.

Bu geli me, gerçekle tirdi imiz Film Yapımcıları Çalı tayı’ndai da gözlemledi imiz üzere, dizi yayıncıları ve yapımcıları arasında tartı maya yol açmı tır. Bazı yapımcılar, AB grubunun panel evrenindeki de erinin dü mesi, bir ba ka ifadeyle reyting ölçümündeki a ırlı ının azalmasının, daha çok C ve D gruplarına hitap etmeye ba layan dizilerin kalitesinin dü mesine ve dolayısıyla ihracat anslarının azalmasına yol açtı ını iddia etmektedirler. Oysa, gelir ve ö renim düzeyi estetik zevk derecesinin mutlaka yüksek oldu unu göstermemektedir. Estetik niteli i belirleyen gelir ve ö renim düzeyinden daha çok etik, sanat ve kültür de erleridir. Bu çerçeveden bakıldı ında, evren de erlerinin a ırlıklandırılmasının AB grubu lehine düzenlenmesini talep etmek, Türkiye’nin gerçeklerine uyumu gözetmekten ziyade elitist ve dı lamacı bir tavır sergilemek anlamına gelmektedir.

Kaldı ki, AB grubu de erlerinin yüksekli inin, örne in Binbir Gece veya Muhte em Yüzyıl gibi dizilerin ihracat ba arısına zemin hazırladı ını iddia etmek güçtür. Zira bu durumda Dirili Ertu rul dizisinin ihracat ba arısının sebeplerini belirlemek zorla acaktır. Bununla birlikte Gümü gibi reyting ba arısı göstermemi dizilerin dahi ihraç edilebildi i bilinmektedir. Demek oluyor ki, dizi ihracatı, evren de erlerindeki AB grubunun a ırlı ından ziyade, etik-estetik düzey, kültür, sanat ve bölge politikalarıyla alakalı bir durumdur. Kaldı ki, dizi filmlerin Türkiye genelinin gerçek estetik, etik ve kültür de erleri ortalamasına yakla ma çabasının, onları intihal ve taklit mantı ından ziyade, ta ıyacakları estetik kimlik iddiası bakımından daha özgün ve samimi bir tavır geli tirmeye yöneltmesi muhtemeldir.

Ayrıca evren de erlerinde AB grubunun a ırlı ının yüksek tutulması, Türkiye’nin SES de erlerinin oldukça de i ken ve dinamik bir sürece tekabül etti i gerçe iyle de örtü memektedir. Nitekim yıllar arasında kar ıla tırma yapıldı ında AB grubunun panel evrenindeki a ırlı ının de i ti i görülmektedir. Örne in, T AK resmi rapolarına göre, AB grubunun 2012 panel evrenindeki a ırlı ı % 11,30, DE grubunun % 29,20 iken, 2014 yılında

oranı yükselerek % 12,93, DE grubunun oranı ise yeniden dü ü göstererek % 28,73 düzeyinde gerçekle mi tir. Aynı dönemde, orta gelir seviyesine ve sınırlı bir reklam harcama kapasitesine sahip izleyici kesimini temsil eden C1 grubunun evren a ırlı ının % 20 ile % 24, C2 grubunun % 32 ile % 35 arasında bir de i im gösterdi i anla ılmaktadır.

i stanbul Ticaret Üniversitesi Film Yapımcıları Çalı tayı, 31 Mayıs 2016.

AB grubunun oranı düşüş göstererek % 10,72, DE grubunun oranı yükseliş göstermiş ve

AB grubunun oranı düşüş göstererek % 10,72, DE grubunun oranı yükseliş göstermiş ve

Benzer Belgeler