• Sonuç bulunamadı

I. KISIM

3 TELEVİZYON ŞİDDETİ VE ETKİLERİ

Televizyon ve Şiddet İlişkisi Sorunu

Medya etki çalışmalarının belki de en çok üzerinde durduğu çalışma alanı kuşkusuz televizyon içeriği ve şiddet arasındaki var olduğu düşünülen ilişkidir. Televizyonun yaygın biçimde izlenmeye başladığından beri birçok kurum veya araştırmacıyı harekete geçiren temel odak, televizyonun zararlı içeriğidir.

Özellikle çocuklar ve gençler gibi daha kınlgan bir yapıya sahip bireyler üzerinde televizyonun zararlı içeriğinin olası olumsuz etkileri ahlaki bir telaşı da beraberinde getirmiş, bu nedenle, etkilerine dair kapsamlı tartışmalar yapılmıştır.

Yapılan araştırmalann çoğunluğu, televizyondaki şiddeti izlemenin saldırgan davranışı belirleyici olmasa bile nedensel yardımcı bir faktör olduğu görüşünü destekleyen bulgulara sa­

hiptir. Azınlıkta kalan bulgular ise, televizyon şiddeti izlemenin rahatlatıcı bir etkisi bir tür boşalmaya katarsis neden olduğu ya da tamamen kışkırtıcı olduğu şeklindedir (Williams, 2003 :

99-1 02). Bunların yanı sıra televizyondaki şiddet içeriğiyle izleyi­

cilerin saldırgan davranışlan arasında bir ilişkinin bulunmadığı­

nı öne süren ve bulgularıyla bu iddialarını destekleyen çok sa­

yıda başka araştırma da bulunmaktadır.

Televizyon programlannın şiddet yüklü içeriğinin özel­

likle çocuk ve genç izleyiciler üzerindeki etkilerine ilişkin ilk çalışmalar daha çok televizyondaki şiddetin içeriğiyle ilgiliydi.

Televizyon yayınlanndaki şiddet olaylan ile ilgili ilk araştııma­

lar 1 952-53 yıllannda Amerika'da National Association of Educational Broadcasters tarafından yaptınlmış ve bu araştır­

mada yayınların içerikleri incelenmiştir (Comstock, 1 978: 65-70' den aktaran Türkoğlu, 2004: 255). Televizyondaki şiddet ile

ilgili bir diğer ilk önemli örnek, Arnerika'da Head ( 1 954) ve Srnythe'ın ( 1 954) çalışmalarıdır. Tüm bu çalışmalarda 1 950'lerin başlarında televizyon yayınlarında hatırı sayılı ölçü­

de şiddet tespit edilmiştir (Signorielli vd., 1 995: 278).

Amerika Birleşik Devletleri 'nde "Şiddetin Nedenleri ve Önlenmesi Ulusal Kornisyonu"na sunulan, Amerika 'da Şiddetin Tarihi başlığını taşıyan ve şiddet üzerine bugüne değin en kap­

samlı öne sürülen raporda televizyon, "toplumda şiddetin başlı­

ca nedeni olarak görmüyor olsa da, küçük ekranda sunulan şid­

detin niteliği ve miktarı" genel olarak suçlanmaktadır (Halloran, 1 983: 63). Çalışmalarında asıl ilgi alanı kitle iletişim araçları ve şiddet olanların birçoğu genellikle, kitle iletişim araçlarında yer alan şiddet ile şiddet ya da saldırgan davranışlar arasındaki bi­

rebir ilişki ile ilgilenen psikologlardı (Halloran, 1 983: 69). Bir­

çok çalışmada, televizyon ve saldırganlık arasında doğrusal, birebir, ani bir ilişki olduğu yönünde temel varsayımlara sahip olarak birçok deneysel araştırma yürütülmüş, model olarak da temelde daha önce medya etki araştırmalarında belirtilen etki­

tepki modelini benimsemişlerdir. Fakat bu çalışmaların birçoğu yeterli kanıt öne sürememektedir.

Örneğin bu çalışmalardan biri de 1 970'lerin başında yapı­

lan bir çalışma olan Television and Aggression: An Experimen­

tal Field Study ( 1 97 1 ) isimli çalışmadır. Bu çalışmada "şiddet içerikli medyanın etkilerini ölçmek için" yurtlar ve yatılı okul­

lardaki gençler üzerinde bir araştırma yapılmıştır. Altı hafta boyıınca gençlerin yansı yalnızca şiddet içerikli televizyon programı, diğer yarısıysa şiddet içermeyen programlar izletil­

miştir. Zaman geçtikçe şiddet izlemeyen gençler kendi araların­

da ve öğretmenleriyle kavga ederken, izleyen grup "çok daha sakin ve çalışkandı". Araştırmacılar bunun katharsis (arındırma) etkisinden olabileceğini düşünse de, arındırma konusundaki yapılan çalışmalarda uzun etkinin kişiden kişiye ve uzun sür­

mediği tespit edildiğinden başka nedenler üzerinde çalışmışlar

Hasan Hüseyin Taylan

ve sonunda şiddet içermeyen televizyon programlan izleyen grup, şiddet içeren programlar izlettirilmediği için sinirlenmiş­

lerdi. Mutluluk ya da mutsuzluğun şiddet içeren davranışları sergileme konusundaki duyarlık, televizyonda şiddet izleme­

izlememe değişkeninden daha fazla olduğunu bulgulamışlardır (Trend, 2008: 7-8). Trend (2008: 8), medyanın şiddetinin zarar­

sız olmadığını değil, ama göründüğü gibi açıkça olmadığını vurgular. Ona göre (2008), saldırganlık ya da suçun altında yatan sosyal (ya da psikolojik) etkenler, şiddet içeren medyayı

izlemekten daha etkilidir.

Televizyon ve şiddet arasındaki ilişkinin birebir, basit ve doğrusal olamayacağına önemli bir diğer kanıtsa, Amerika Bir­

leşik Devletleri Sağlık Bakanlığının televizyon ve şiddet üze­

rindeki araştırma projesidir. Bu proje, televizyon ile saldırganlık arasındaki nedensellik bağı bulunduğu iddia edenlerin en çok başvurdukları projedir (Halloran, 1 983: 70). "Raporda, televiz­

yondaki şiddet eylemlerini seyretmekle saldırgan davranış ara­

sında ve ancak bazı koşullarda ruhsal olarak saldırgan olmaya hazır kimi çocuklar üzerinde etkisini gösteren bir nedensellik ilişkisinin basit ve geçici niteliğine dikkate çekilmektedir" (Hal­

loran, 1 983: 70).

Televizyon ve suçluluk arasındaki nedensellik bağını onaylamayan çalışmalardan bir diğeri de, Halloran ve ekibinin İngiltere' de yaptıkları bir araştırmadır. Bu çalışmada, suçlularla suç işlememiş yaşıtlarının (aynı sosyo-ekonomik kökene men­

sup) televizyon izleme açısından önemli bir farklılıkları tespit edilememiştir. Birçok ülkede yapılan araştırmalara dayanarak Halloran, kitle iletişimin toplumdaki şiddet düzeyi üzerinde herhangi bir önemli etkisi henüz saptanmamıştır sonucuna varır (Halloran, 1 983: 70). Burada Halloran ( 1 983: 72) kitle iletişim araçlarının etkisini yok saymadığını, sanıldığından çok daha karmaşık ve belki çok daha önemli bir etkileme süreci olarak değerlendirdiğini söyler.

Yaygın bir kitle iletişim aracı olarak televizyonda şiddet ögelerinin bulunması, özellikle gençler ve çocuklar üzerinde onları saldırganlığa yöneltecek olumsuz etkilere neden olabile­

ceği düşüncesine yol açtı. Televizyon izlemek ve saldırgan­

lık/şiddet ilişkisi üzerine yapılan araştırmalar; şiddet görüntüle­

rinin doğrudan davranışta şiddete yol açtığını söyleyememekte­

dir. Televizyon, toplumsal öğrenme araçlarından yalnızca bir tanesidir. Öğrenilen bilginin eyleme geçirilmesi için uygun ve ödüllendirici koşullarının varlığı gerekmektedir (Halloran, 1983: 1 6) . Kitle iletişim araçlarındaki gösteriminden öğrenilen şiddet modelleri, ileriye yönelik olarak davranışa hazırlık biçim­

lerini oluşturmaktadır. İzleyicinin tepkiler darağacında yerini alan bu öğrenilmiş davranış modelleri, benzer bir durumla kar­

şılaşıldığında harekete geçebilmektedir (Türkoğlu, 2004: 254).

Ancak tüm bunlar, televizyondaki şiddetin olumsuz etki­

lerinin olmadığını da söylemek anlamına gelmemelidir. Sadece aradaki ilişki etki-tepki modeli çerçevesinde sosyo-kültürel değişkenlerden bağımsız bir sonuca ulaşmanın zorluğuna dikkat çekilmektir. Uzun dönemli, ekonomik, sosyal ve kültürel de­

ğişkenleri hesaba katan araştırma geleneği de televizyon ve şiddet ilişkisine dair birçok çalışma yürütmüş ve araştırmaların bollaşması ve farklı disiplinlerin oluşturduğu araştırma gelenek­

leri sayesinde birçok kuramsal yaklaşım ortaya çıkmıştır. Söz konusu araştırma gelenekleri merkezinde yürütülen çalışmalar­

da da televizyondaki şiddet imgelerine maruz kalmanın birta­

kım olumsuz sonuçlan vurgulanmıştır.

Televizyon ve şiddet ilişkisinin önemli Sorunlarından biri de şiddetin nasıl tanımlanacağı sorunudur. J. Potter'in belirttiği gibi ( 1 999: 4), medyada şiddet üzerine yazılan birçok çalışmada şiddetin tanımı çok farklılık göstermektedir ve bu durum da bulgular konusunda kafa karışıklığına neden olmaktadır. Kimisi şiddeti, saldırganlık terimiyle açıklamakta; kimisi sadece fizik­

sel saldın ile sınırlandırmakta; kimisi ise, şiddetin geniş

tanımı-Hasan Hüseyin Taylan

nı yapıp, şiddeti, fiziksel, sözel, psikolojik hatta ekonomik bo­

yutlarını da dikkate alarak tanımlamaktadır. Gerbner ve arka­

daşları, şiddeti en basit haliyle, açık ve belirgin bir biçimde başkalarına ya da kendilerine yönelik yaralama ya da öldürme veya yaralamaya ya da öldürmeye teşebbüs etmeye yönelik fiziksel zarar olarak tanımlamaktadırlar (Gerbner vd., 1 980: 1 1 ; Gerbner, 1 994).

Her ne olursa olsun, "şiddet yüzyıllardır hikaye anlatımı­

nın önemli bir unsurudur ve şiddet temaları birçok ulusun mito­

lojisinde, edebiyat ve sanat şaheserlerinde, folklor ve masalla­

rında, opera ve tiyatrolarında bulunmaktadır" ya da masallar, çocukları yetişkinlerin söyledikleri gibi davranmadıkları takdir­

de karşılaşacakları şiddet dolu sonuçlar konusunda uyarır (Trend, 2008: 1 0). Günümüzde artık geçmişin masalları ya da öykülerini anlatan aile büyükleri yerine artık "elektronik bir dev" (Mutlu, 1 999) olan televizyon, çocukları öyküleriy­

le/ninnileriyle/masallarıyla yetiştirmektedir.

2 yaşından 1 8 yaşına gelene kadar gençlerin yaklaşık 1 6 yıl ortalama en az 3 saat televizyon seyrettiği düşünüldüğünde, neredeyse 1 7.000 saat televizyon izlemektedirler. Bu süre zar­

fında da binlerce kez şiddet sahnesine maruz kalmış bulunmak­

tadırlar. Morgan'a göre (2002: 1 1 ) çocuk ya da gençler, bir yıl içinde televizyonda yaklaşık 10.000 şiddet eylemi görmekte;

yüksek okul mezunu olana kadar bir genç, yaklaşık 40.000 ci­

nayet/adam öldürme olayına tanık olmaktadır. ABD Senatosu Adli Kurulunun açıkladığı bir raporda ise ( 1 999 yılındaki ra­

pordan alıntı Trend, 2008: 1 1 ), bir gencin 1 8 yaşına gelene ka­

dar 200.000 simulasyon şiddet hareketi ve 1 6.000 öldürme sah­

nesi gördüğünü iddia edilmektedir. 1 990'larda yayınlanan bir televizyon şiddet çalışması "23 kanal üzerinde 1 8.000 şiddet içerikli sahne - ya da saat ve kanal başına 6.5 vaka- tespit etti".

Çalışmaya göre bir yetişkin günde 4 saat, bir çocuk günde orta­

lama 3 saat televizyon izlemekteydi (Trend, 2008: 1 1).

Benzer biçimde Nielsen raporuna göre, her evde ortalama 7 saat açık kalan televizyonu, yetişkinler ortalama 4,5 saat, en az izleme grubunda bulunan ergen kızlar ise 3,5 saat izlemekte­

dir (aktaran Özer, 2007: 5). Yani rapora göre, ortalama 3 ,5 ile 4,5 saat arasında televizyon seyredilmektedir. Bu arada kişiliği ve kimliği henüz oturma sürecinde (bilişsel gelişim sürecinde) olan gençlerin, yaşamlarında bu kadar zaman ayırdıkları tele­

vizyonun şiddet bakımından tuttuğu yekun ise, Arnerika'da yürütülen bir çalışmada televizyon programlarındaki içeriğin yüzde 6 1 'inin şiddet içerikli olduğu ve özellikle çocukların izledikleri programların da çoğunda şiddet içeren sahnelerin bulunduğu tespit edilmiştir (aktaran Dağ vd., 2005).

Türkiye'de ise, RTÜK'ün (2009) yayınladığı 2008 yılın­

daki verilere göre, hafta içi ortalama 4,3 saat, hafta sonu ise ortalama 4,6 saat televizyon izlendiği tespit edilmiştir. Gençler açısından düşünüldüğünde ise yine aynı araştırmaya göre, 1 5-20 yaş aralığındaki gençler, hafta içi ortalama 4, 1 saat ve hafta sonu ortalama 4,5 saat televizyon izledikleri bulgulanmıştır.

Hafta içi izlenen zaman dilimi ise ana yayın kuşağı olan prime­

time tabir edilen kuşakta, 1 5-20 yaş aralığındaki gençlerin 1 8-2 1 saat arasında yüzde 68, 2 1-24 saat aralığında ise yüzde 63,3 oranında televizyon izledikleri tespit edilmiştir. Hafta sonunda ise, 1 5-20 yaş aralığındaki gençlerin, 1 8-2 1 saat aralığını yüzde 63, 2 1-24 saat dilimi aralığında da yüzde 72 oranında tercih ettikleri ifade edilmektedir. Buna göre, Türkiye' de gençler, günde ortalama 4,3-4,6 saat televizyon izlemekte ve en çok da prime-time izleme kuşağını tercih etmektedirler.

Türkiye' de, televizyonda çocukların en çok seyrettikleri saatlerde gösterilen filmlerdeki şiddet düzeyini araştıran bir çalışmada (Ayrancı vd., 2004), beş özel televizyon kanalında, hafta içi 1 6.00-2 1 .30 ve hafta sonu 09.00-2 1 .30 saatleri arasında yayınlanan 80 filmden, toplam 5 bin 600 saniyenin izlenmesi sonucunda, bu filmlerdeki şiddet oranının yüzde 33. l olduğu,

Hasan Hüseyin Taylan

toplam sürenin yüzde 1 3.8'ini fiziksel şiddetin (vurma, yarala­

ma, öldürme), yüzde 10.9'unu sözel şiddetin, yüzde 8.4'ünü ise psikolojik şiddetin oluşturduğu belirlenmiştir. Benzer bir çalış­

mada ise Özer (2004; 2005c ), 5 büyük televizyon kanalının ana haber bültenlerinde yer alan şiddet içerikli haberlerin oranlarını incelemiştir. Televizyon kanallan arasında farklar bulunmakla birlikte, bu oranın yüzde 30'lan geçtiği görülmüştür. Yine Özer'in çalışmasına göre, kan davası, mafya-devlet ilişkilerini vb. konu alan ve doğrudan şiddet üzerine kurulu olduğu söyle­

nebilecek programlar çok fazladır (Özer, 2005c).

Televizyon Şiddetinin Etkileri

Potter (1999: 26--42), medya şiddetine maruz kalmanın etkileri hakkında önemli bulgulan kısa dönemli etkiler ve uzun dönemli etkiler şeklinde ikiye ayınp, özetlemektedir:

i) Medya şiddetine maruz kalmanın kısa dönemli etkileri:

1 - Medyadaki şiddet tasvirlerine maruz kalmak, izleyici­

lerde şartlı refleksin yitimi aracılığıyla (disinhibition) saldır­

ganlığa yol açabilir. Bu sonuç, medya şiddetiyle ilgili ilk ça­

lışmaların çoğunda bulgulanmıştır. Örneğin, Stein ve Friedrich (1 972) tarafından 3 ile 1 8 yaş aralığındaki 49 kişi üzerinde tele­

vizyon içeriğinin anti-sosyal ve para-sosyal etkileri korelasyon analiziyle test edilmiş ve sonuçlar anlamlı çıkmıştır (r=0. 1 O ' dan 0.32'ye kadar). Aynca çalışmada bütün yaş gruplannda televiz­

yon şiddetine maruz kalmanın saldırganlığı artırdığı gözlenmiş­

tir. Yine benzer olarak Roberts ve Maccoby ( 1985), televizyon­

daki şiddet gösterimlerine maruz kalmak ile izleyicilerin artan şiddet davranışlan arasında nedensel bir ilişki olduğuna dair sonuçlara ulaşmışlardır (aktaran Potter, 1999: 26-27). Ne var ki buradaki elde edilen sonuçlann çoğu deneklerin gerçek dünya­

dan soyutlanarak laboratuar araştırrnalanna dayalı olarak

su-nulmuş olması sonuçların güvenirliği konusunda haklı bazı eleştirileri de beraberinde getirmiştir.

Ani şartlı refleksin yitimi (disinhibition) etkisi, izleyicile­

rin demografik özellikleri, izleyicilerin kişilik ve bilişsel özel­

likleri, izleyicilerin duygusal durumları, medya (televizyondaki) tasvirlerindeki gerçeklik, yapım teknikleri vb. gibi karakteristik­

ler tarafından etkilenir. Örneğin şiddet tasvirlerindeki ödül ve ceza durumu (şiddetin ödüllendirilmesi veya cezalandırılması durumu); suçun ya da şiddet eyleminin yargılanması durumu;

gösterilen şiddetin gerçek olup-olmaması gibi durumlarda izle­

yicinin izlediği şiddet karşısındaki davranışı farklılaşacaktır (Potter, 1 999: 28-36).

2- Medyadaki şiddete maruz kalmak ani korkuya neden olabilir. Bu konuda en iyi incelemelerden birine sahip olan Cantor (1 994) korku oluşturma etkisini, üzüntü ve kaygının duygusal reaksiyonlarıyla birlikte uyarılmanın ani psikolojik etkisi olarak tanımlar (Potter, 1 999: 36).

3- Medyadaki şiddete maruz kalmak, duyarsızlaşmaya yol açabilir. Kısa dönemli olarak, tekrarlayan şiddete maruz kalan izleyiciler, uyanlara alışma sayesinde duygusal tepkiler ve uya­

rılma eksikliği gösterebilir (Potter, 1 999: 3 9).

ii) Medya şiddetinin (televizyon şiddetinin) uzun dönemli etkileri ise:

Medya şiddetine maruz kalmanın uzun dönemli etkilerini ölçmek, kısa dönemli etkilerini ölçmekten daha zordur. Önce­

likle istatistiki olarak ölçmek ve anlamlı bir ilişki bulmak zor­

dur (Potter, 1 999: 39).

1- Medya şiddetine uzun süreli maruz kalma ile kişinin yaşamındaki saldırganlık ilişkilidir. Kısa süreli maruz kalma gibi uzun süreli televizyon şiddetine maruz kalma da bireyin

Hasan Hüseyin Taylan

yaşamındaki saldırgan davranışlarını artırma eğilimindedir (Pot­

ter, 1 999: 40).

2- Medya şiddeti ile toplumdaki şiddeti artırması bağla­

mında toplumdaki şiddet arasında ilişki vardır. Yürütülen ilk çalışmalarda televizyonun bir topluma girmesiyle o toplumdaki suç oranlannın artma eğilimi gözlenmiştir (Potter, 1 999: 4 1 ).

3- Uzun süre çok fazla şiddet gösterimine maruz kalan ki­

şiler, kendilerini kurban olarak görme (victimization) olasılık­

larını abartırlar (Potter, 1 999: 4 1). Kendilerini kurban olarak görme aynı zamanda korku oluşturma etkisiyle paralel değer­

lendirilebilir. Konuyla ilgili çalışmalar daha çok yetiştirme araş­

tırmalarında yürütülmüştür.

4-Uzun süre çok fazla şiddet gösterimine maruz kalan ki­

şiler, şiddeti daha fazla kabullenirler/kanıksar/ar (Potter, 1 999:

42).

J. Potter'in dışında alana önemli katkılar yapmış olan ve Kültürel Göstergeler Projesi ekibinden olan Nancy Signorielli (2005) televizyon şiddetiyle ilgili olarak üç temel etki kabul etmiştir: saldırganlık ve saldırgan davranış; duyarsızlaştırma ve korku. Diğer bir Kültürel Göstergeler ekibinden M. Morgan ise (2002: 1 2) televizyon şiddetini; saldırganlık; duyarsızlaşma ve

"acımasız ve tehlikeli dünya" (mean and scary world) sendromu olarak üçe ayınr. Morgan, korku etkisini acımasız ve tehlikeli dünya sendromu içinde değerlendirken Signorielli ise acımasız ve tehlikeli <lüp.ya sendromunu korku başlığı altında ele alır.

Morgan'a göre (2002: 1 2), televizyon şiddetinin etkileri üzerine çalışan araştırmacılar üç temel hipotezden biri üzerine odakla­

nır:

i) televizyon şiddetine maruz kalmak, izleyicileri daha saldırgan ya da daha şiddetli davranmasına neden olur,

ii) televizyon şiddetine maruz kalmak, izleyicilerine şid­

dete karşı duyarsızlaşmasına neden olur,

iii) televizyona maruz kalmak dünyanın acımasız ve teh­

likeli bir yer olduğu (mean and scary place) inancını eker/yetiştirir.

Aynca tüm bu olumsuz etkilerine karşın televizyonun olumlu etkisinin de olduğu konusunda iddialara sahip katharsis (arındırma) etkisinin de televizyon şiddetinin etkileri literatü­

ründe az da olsa önemli bir yeri vardır. Televizyon şiddetinin etkileri detaylandırılırsa;

Saldırganlık ve Saldırgan Davranış

Televizyon şiddetiyle ilgili en ilgi çeken konulardan birisi, şid­

det içerikli imaj lara maruz kalmanın saldırganlığa neden olup olmadığıydı. Medya şiddet araştırmalarının tarihi boyımca bir­

çok çalışma bu sorunun cevabını aramış, bir kısım araştırmacı­

larca yürütülen çalışmalarda aradaki ilişkiyle ilgili yeterli kanıt varken, bazılarınca aradaki ilişkiye dair yeterli kanıtlar mevcut değildir. Televizyondaki şiddetin saldırgan davranışa yol açtığı­

na dair inanç, geniş biçimde yürütülen birçok çalışmada elde edilen kanıtlarla desteklenmiştir. Bunlardan en önemlilerinden, National Institute of Mental Health ( 1 982) raporunda televiz­

yondaki şiddeti izleyen çocuk ve gençlerin daha fazla saldırgan davranış sergileme eğiliminde oldukları sonucuna varmıştır.

Yine televizyon şiddetinin saldırganlığa neden olduğuna dair kanıtlardan birini sunan Amerikan Psikoloji Derneği (APN1985) de benzer olarak çocuktaki anti-sosyal ve saldırgan davranışın gelişiminde medya şiddetinin önemli bir faktör oldu­

ğu sonucuna varmıştır (Signorielli, 2005: 40).

Televizyon şiddetinin saldırganlığa neden olduğuna dair kanıt sunan ilk çalışmalar genelde psikoloji disiplinin deneysel çalışmalarıydı. Bunlardan ilk çalışmalarda medya şiddetine maruz kalan çocukların şiddeti izledikten kısa bir süre sonra saldırganca davranış sergilediklerini bulmuşlardır. Bunlar gibi

Hasan Hüseyin Taylan

sayısız çalışmada izlenen şiddet gösterimi ile sonrasında mey­

dana gelen saldırgan davranış arasında nedensel ilişki bulun­

muştur {Signo_rielli, 2005: 40). Huesmann ve Miller'in ( 1 994:

1 63) dediği gibi "çok iyi kontrol edilmiş laboratuar araştırmala­

rında çocukların şiddet içerikli görüntüleri seyretmesinin davra­

nışlarını değiştirmesine neden olmasında hiçbir şüphe yoktur".

Buna rağmen aradaki ilişkiye dair kanıtların yeterli olmadığı ve/ya abartıldığı konusunda da bazı fikirler vardır5•

Televizyondaki şiddeti izleme ile saldırgan arasındaki uzun dönemli etkiye ilişkin de önemli kanıtlar vardır. Bunlardan biri de yedi yıl boyunca sürdürülen Eron ve Huesmann 'ın boy­

lamsal (longitudinal) çalışmalarıdır. 1 960 ve 1 982 yıllan ara­

sında yürütülen bu çalışmanın bulgularına göre "genç yaşta şiddet içerikli video programlarına maruz kalan çocuklar ileriki hayatlarında şiddet ve saldırganlığa bu programlara maruz kal­

mayanlardan daha çok eğilim gösterirler" sonucuna ulaşmışlar­

dır (Eron ve Huesmann, 1 98 1 'den aktaran Trend, 2008: 60).

Duyarsızlaşma

Televizyondaki şiddetin bu şiddete maruz kalan izleyicilerin toplumda veya yakın çevresindeki şiddete karşı duyarsızlaşma­

sını artırdığı yapılan bazı çalışmalarca tespit edilmiştir. Bu ko­

nuda laboratuar araştınnalarında film ya da televizyon progra­

mındaki şiddet içerikli gösterimi izleyen çocuk ve yetişkinlerin gösterimden sonra katı ve duyarsız oldukları görülmüştür (Sig­

norielli, 2005 : 43).

Duyarsızlaşma özellikle izleme miktarının artışıyla ilgili­

dir. Çeşitli çalışmalar göstermiştir ki daha fazla şiddet gösterimi izleyen izleyicilerde daha fazla duyarsızlaşma gözlenmiştir (Signorielli, 2005: 43-44). Ayrıca duyarsızlaşma hem kısa dö­

nemli hem de uzun dönemli bir etkidir.

5 Konuyla ilgili bkz. David Trend, Medyada Şiddet Efsanesi, 2008.

Duyarsızlaşmayı Vural ( 1 998: 640), duygu körlüğü ola­

rak tanımlar ve duygu körlüğünü de, kişilerin belli durum ve olaylan kanıksayarak bu durum ve olaylar karşısında duyarsız kalması olarak değerlendirir.

Araştırmalar göstermiştir ki, medya (televizyon) şiddeti­

ne çokça maruz kalma, şiddete maruz kalanlara (şiddet kurban­

lanna) ve gerçek dünya şiddetine karşı duyarsızlaşmaya neden olmakta ve şiddet ortaya çıktığında şiddet mağdurunun adına (duygusal veya eylemsel) harekete geçme olasılığını düşürmek­

tedir (Wartella, Olivarez ve Jennings, 2004: 403).

Korku

Televizyondaki şiddete maruz kalmak izleyicilerde korkuya neden olabilir (Potter, 1999: 1 35). Ayrıca bu etkiler kısa dö­

nemli ve uzun dönemli de olabilir (Signorielli, 2005: 44). Tele­

vizyon şiddetinin bir sonucu olarak ele alınan korku etkisi, uzun dönemli olmak üzere Yetiştirme Kuramı bağlamında değerlen­

dirilmektedir.

Televizyondaki şiddetin uzun dönemli bir etkisi olarak korku, Yetiştirme Kuramınde kendine yer bulur. Yetiştirme Kuramı (Signorielli, 2005 : 44-45), televizyonu çok fazla sey­

Televizyondaki şiddetin uzun dönemli bir etkisi olarak korku, Yetiştirme Kuramınde kendine yer bulur. Yetiştirme Kuramı (Signorielli, 2005 : 44-45), televizyonu çok fazla sey­

Benzer Belgeler