• Sonuç bulunamadı

2. JEOLOJİK ÖZELLİKLER

2.2. Tektonik Özellikler

Araştırma sahasının yukarıda belirtilmeye çalışılan farklı jeolojik dönemlere ait formasyonların, farklı dönemlerde meydana gelen tektonik hareketlerle kıvrıldığı, kırıldığı, yükseldiği ve bu olaylar sırasında çeşitli şekillerde ve derecelerde metamorfizmaya uğradığı söylenebilir.

Istranca masifi her ne kadar Kaledonien ve Hersiniyen orojenezlerinden etkilenmiş olsa da temelde Alp orojenezi sonucunda meydana gelmiştir. Istranca masifi büyük çoğunlukla Alp orojenezi dâhilinde meydana gelmiş, Alpin yapıya sahip bir masiftir. Fakat Mesozoik çökellerinin devamlılık arz etmemesi, geniş aralıklar ile birbirinden ayrılışı nedeniyle (örneğin bütün Mesozoik katların bulunmayışı, Lias ve Dogger ile Üst Kretase ayırt edilebildiğine göre) ve özellikle Üst Kretase depolarının sığ deniz depolarına karşılık gelen bir karakter arz etmesinden dolayı, masifin sabit bir saha olmaktan ziyade oynak bir jeosenklinal durumunda olduğuna işaret etmektedir. Yani Paleozoikten beri bir jeosenklinal mevcut olsa bile, zaman zaman yükselme ve alçalmalar olmuş, bu yüzden bugün Mesozoik serileri tam olarak oluşamadığı gibi, alçalmalar esnasında ancak bir kenar deniz fasiyesinde depolar meydana gelmiştir.

Istranca masifinin kenar kısımlarında diskordant Eosen tabakaları bulunmaktadır bu durum jeosenklinal safhasının Eosenden önce bittiğini göstermektedir. Bu safhanın bitişi ve Alpin orojenezin başlamasıyla masifi teşkil eden seriler kıvrılmışlardır.

Masifin üzerini kısmen örten Eosen tabakalarının diskordant durumunu Eosen’den önce bir aşınma devresi Eosen transgresyonu esnasında masifin yüksek kısımlarında devam etmiş olmalıdır. Söz konusu aşınma sonucunda kenar kısımların alçaltılması ve bu kısımların tektonik hareketlerle alçalması ile Eosen transgresyonu meydana gelmiştir. Bu transgresyon bütün masifi örtmemiş ve yüksek olan orta kesimi denizin üzerinde kalmıştır. Bu sahada aşınmanın devam etmiş olması muhtemeldir. Eosende masifin kuzey ve güneyinde daimi alçalma sahaları belirmeye başlamış olmalıdır. Bunlar güneyde Ergen Havzası, kuzeyde Karadeniz ve batısında Burgaz çukurudur. Alp orojenezinin paroksizma evresi Post Eosen’den sonra

(Oligosen’de) gerçekleşmiştir. Bu paroksizma evresinde, sıkışık kıvrımların ve şaryaj örtülerinin meydana geldiği düşünülmektedir18.

Alp orojenezi ile başlayan şiddetli yükselmeler sonucunda Istranca Dağları’nda başlayan aşınma faaliyeti, muhtelif devreler halinde birbirini takip etmiştir. Aşınmanın sonucunda meydana gelen depolar, kuzeydeki ve güneydeki çöküntü sahalarını doldurmaya başlamıştır. Söz konusu çöküntü sahalarını dolduran depoların diskordans olarak bulunuşu bu kenar sahaların oynak olduğunu ve mevzi yükselme ile alçalmaların yaşandığını göstermektedir. Bu diskordanslar Istranca Dağları’nda birbirini takip eden aşınma devrelerinin ayırt edilmesinde önemli rol oynamaktadır. Bu devrelerde masif içerisinde biriken tortul kütlelerin bulunmaması burasının yine yüksek bir saha durumunda olduğunu gösterir. Bu yüksek saha güney ve kuzeydoğusunda bulunan göl ve deniz karakterine sahip kısımlara önemli ölçüde tortul malzeme temin etmiştir. Bu safhada bu yüksek saha geniş ölçüde aşınmaya uğramıştır. Bu devreyi kapatan yeni bir yükselme Pliosen başında olmuştur. Bunun sonucunda masifin üzerinde ve kenar kısımlarında Pliosen kum ve çakıl depolarının birikmesine neden olan yeni bir aşınma devresi başlamıştır. Bu devre Pliosen sonu ve Kuaterner başında meydana gelen son yükselme ile kesilmiştir. Kuaterner’de, içinde bulunduğumuz yeni aşınma devresi masif üzerinde etki etmeye başlamıştır. Bunun sonucunda masiften koparılan parçalar, Pliosen kum-çakıl depoları olarak çevre çukur sahalarda birikmeye başlamıştır.

Kuaterner’de meydana gelen glasiyal ve interglasiyal devreler sonucunda taban seviyesinde değişmeler olmuştur. Bu durum masifin kenar kısımlarında aşınma faaliyetlerini hızlandırmıştır. Araştırma sahamızın bulunduğu masifin orta kesimlerinde (Yüksek Istrancalar) ise bu yeni devreye ait aşınma faaliyeti aralıksız devam etmekte ve bu hareketlerle aşınmanın temposu zaman zaman artmakta ve zaman zaman azalmaktadır.

Araştırma sahası geniş ölçüde tektonik hareketlerden etkilendiği için, büyük ölçüde metamorfizmaya uğramıştır. Araştırma sahamızda meydana gelen metamorfizma sonucunda iki farklı tipte metamorfik seri oluşmuştur. Granit

intrüzyonları, araştırma sahasındaki en geniş metamorfik seriyi oluşturmaktadır. Söz konusu granitik intrüzyonlar sahada, batolit, lakolit ve filon meydana getirmiştir. Örneğin Demirköy civarında çok geniş bir yayılışa sahip olan granitler bir lakolit’e aittir19.

İkinci metamorfik seriyi oluşturan yeşil kayaçlar, genellikle gabrolardan ibaret olup Demirköy’ün kuzeydoğusunda yer almaktadır. Kahverengi ve yeşil renkte olan ve Istranca masifinin temelini oluşturan kristalen şistleri kat eden bu formasyon, masifin oluşumu sırasında jeosenklinalin içerisinde meydana gelen mağma enjeksiyonuna ait olmalıdır.

Sonuç olarak Istranca Masifi oluştuktan sonra bir yüksek saha karakterini kazanmıştır. Bundan dolayı geniş aşınmaya uğramış ve buradan koparılan parçalar kuzeyinde ve güneyindeki çukur sahalarda depolanmaya başlamıştır. Bu büyük aşınma faaliyeti, masifin geniş ölçüde ortadan kaldırılmasına neden olmuştur. Gerçekten bugün masif üzerinde geniş sahalarda, ancak temeli teşkil eden gnayslara rastlanmaktadır. Masifin sürekli yükselen bir özellik göstermesinin sonucu olarak, aşınma devrelerinin ilerleyip, aşınma hızının azaldığı zamanlarda ise yükselmenin daha ağır bastığı anlaşılmaktadır. Ancak yükselmenin hâkim duruma geçmesi ile beraber, aşınma temposu da hızlandığından, bu durum yeni bir aşınma devresinin başlamasına neden olmaktadır. Bu farklı aşınma devrelerinin en yenilerine ait izler ve bunların meydana getirdikleri aşınım yüzeyleri bugün Istranca Dağları’nda gözlenmektedir. Bunların deforme olmuş ve yükselmiş olmaları yukarıdaki görüşü desteklemektedir20.

19 Pamir, H.N. - Baykal, F., 1947, Istranca Masifinin Jeolojik Yapısı. Türkiye Jeoloji Kurumu Bülteni, C:1,

Sayı:1, sf. 18, İstanbul.

III. BÖLÜM: