• Sonuç bulunamadı

5. BİTKİSEL TASARIMIN TEMEL İLKELERİ

5.1 Bitkilerin Görsel Özellikleri

5.1.3 Tekstür

Tekstür, bitkilerin ya da bitki gruplarının görsel açıdan sahip olduğu pürüzlü ya da yumuşak görünümler olarak nitelendirilir. Yaprak ve dal büyüklüğü, dalların gövdeye çatılışı, genel mimari yapı ve bitkinin gözleyen kişiye uzaklığı tekstürü etkileyen konulardır (Robinson, 1940). Diğer bir tanımlamaya göre ise tekstür; herhangi bir bitkinin gözle görülebilen veya hissedilebilen yüzey kalitesidir. Tekstür; parçaların, şekil ve büyüklüklerinin bir sonucu olarak ortaya çıkar (Yıldızcı, 1988). Peyzajda tekstür; gözlemci tarafından gözlenen bitkinin uzaklığına bağlıdır. Tekstür, eğer görüş mesafesi sadece tüm bitkiler ya da ağaç topluluklarıyla çalıların arasındaki bitki örtüsü farklılıklarının görülebileceği kadar uzaksa, tek tek çalıların, ağaçların ya da ağaç topluluklarının kapladıkları alana, hacimlerine bağlı olacaktır. Farklı dokulardan oluşan bir bitki grubu gözlemciye daha canlı ve daha ilginç gelebilir ancak çok fazla çeşitlilikte, karmaşa ve fazla hareketlilik oluşturur (Robinson, 2004).

Tekstürün özelliklerinden bahsederken önemli bir nokta unutmamalıdır. Bitkisel tasarımda dengeli biçimde kullanılması gereken bu özellik, gerçek ya da hayali bir aksın bir tarafında yoğun kullanıldığı takdirde, diğer tarafta karşısındakini dengeleyecek şekilde kullanılmalıdır. Kaba tekstürün yer aldığı bir tasarım, onu görsel miktar bakımından dengeleyecek orta ve ince tekstürlerle birlikte düşünülmelidir (Şekil 5.23) (Leszczynski, 1999).

Yaprakların yüzey kalitesi ve tekstürleri budama ile değiştirilebilir. Şekil 5.24 ‘te görülen örnekte, budanmış çit bitkisi kütlesi çevresinden soyutlanmış ve karanlık bir görünüm sergilerken, budanmayan kitle daha yumuşak ve açık renkli bir görünüme sahiptir.

Şekil 5.23 : Bitki kompozisyonlarının renk, ölçek ve büyüklük açısından birbirini dengelemesiyle tasarımda uygunluk sağlanmaktadır (Leszczynski, 1999).

Şekil 5.24 : Budanmış ve budanmamış çit bitkilerinin tekstür üzerinde yarattıkları görünüm farklılıkları (Leszczynski, 1999).

Tekstür mevsim değişiklikleriyle yakından ilişkilidir. Yapraklı ağaçlar, kışın verimsiz ve seyrek görünürken, yazın kaba tekstürlü bir görünüme kavuşurlar (Şekil 5.25). Yazın yapraklıyken ince bir tekstüre sahip olan bir bitki, kışın yaprakları döküldüğünde dallanma yapısı nedeniyle daha kaba bir tekstüre sahipmiş izlenimi verebilir (Morris, 1946). Çiçek ve meyve büyüklüğü, biçim ve renk kompozisyonu mevsimsel tekstür görünümünü etkiler. Bu nedenle, kompozisyon çalışmalarında mevsimsel periyodik değişimler göz önünde bulundurulmalıdır (Leszczynski), 1999).

Şekil 5.25 : Mevsim değişimlerine bağlı olarak görülen tekstür farklılıkları (Leszczynski, 1999).

Forma benzer biçimde tekstür de görüş mesafesine bağlı bir kavramdır. Ortalama bir mesafeden bakıldığında, bitkilerin yaprak ve dallarının büyüklük ve ve biçimleri görsel tekstürlerini oluşturmaktadır. Yapraklar genişledikçe ve dallar kalınlaştıkça tekstür kabalaşır. Bitkiden uzaklaştıkça dalların ve yaprakların görsel etkileri yavaş yavaş kaybolur ve tepe tacı küme halindeki yaprak örtüleri olarak algılanır. (Şekil 5.26) (Robinson, 2004).

Geniş ve net biçimde birbirinden ayrılmış dallar daha kaba tekstürlü görünürken, görüş mesafesi arttıkça grup halindeki bitkilerin yerleşimi ve tekli kullanılan bitkilerin konumu tekstürün niteliğini belirlemeye başlar. Araları mesafeli olacak şekilde yerleştirilen bitki grupları ya da soliter bitkiler peyzajda daha kaba tekstürli görünüme sahip olur (Robinson, 2004).

Şekil 5.26 : Uzaklığa bağlı olarak görülen tekstür farklılıkları (Leszczynski, 1999). Tekstür, ışığın kalitesi ile göz ve obje arasındaki uzaklığa veya atmosferin derinliğine bağlı bulunmaktadır.

Dokunun gözleyici üzerinde kesinlikle psikolojik ve fiziksel bir etkisi vardır. Bitkisel tasarımda kaba dokulu bitkiden ince dokulu bitkiye doğru bir gelişme uzaklık, derinlik izlenimini yaratır. Bitkilerdeki doku olgusu ışık yansıması açısından da önemlidir. Parlak yapraklı açık renkli bitkiler ışığı yansıtırlar, aydınlık parlak bir mekân yaratırlar (Yıldızcı, 1988).

Dokunun ölçekle de ilişkisi vardır. Küçük alanlarda ince, büyük alanlarda kaba dokulu bitkiler kullanılmalıdır. Küçük alanda kaba dokulu bir bitki katı görünecek ve görünen büyüklüğü azaltacaktır (Yıldızcı, 1988).

Bitkiler genel olarak ‘ince’, ‘kaba’ ve ‘orta’ tekstürlü olmak üzere üç grupta sınıflandırılmaktadır.

 İnce tekstürlü bitkiler, küçük yapraklı, ince dallara ve gövdelere sahip bitkilerdir. Gleditsia triacanthos (Gleditya), Acer palmatum (Japon Akçaağacı), Pinus strobus (Veymut çamı), Spirea vanhouttei (İspirya-Keçi sakalı) ince tekstürlü bitkilere örnek verilebilir (Şekil 5.27). Bu bitkiler, peyzajda yumuşak ve narin görünüme sahip olup, farkedilebilirlikleri kaba tekstürlü bitkilere göre çok azdır. Ayrıca küçük yapraklarının miktarı ve dallarının yoğunluğundan dolayı kolay algılanabilir silüete sahiptirler (Booth, 1996).

Bu özelliklerinden dolayı, özellikle mekân biçiminin korunmak istendiği formel (düzenli) tasarımlarda tercih edilirler. Kaba tekstürlü bitkiler gözlemciye yaklaşan bir his yaratırken, ince tekstürlü bitkiler gözlemciden uzaklaşan etki uyandırırlar. Bu nedenle kapalı ve dar mekânları ferah ve geniş göstermek için ince tekstürlü bitkilerden yararlanılabilir (Robinson, 2004).

Şekil 5.27 : İnce tekstürlü yaprak ve ibre örnekleri (URL-2, 2010).

Küçük yaprakları ve sık dallarının miktarına bağlı olarak yumuşak, keskin, belirgin bir sınır çizgisine sahiptir. Hatta bazı ince dokulu bitkilerin doğal yapısı kesilmiş, budanmış görünümü verir. Sonuç olarak bu bitkiler; düzenli, kesin, belirli, formal karakterler oluşturmak için kullanılır (Engstrom, 2005).

 Orta tekstürlü bitkiler, orta büyüklükte yaprak, dal ve gövdeye sahiptir. Kaba tekstüre göre daha az şeffaf ve silüet etkisi bakımından güçlüdür. Örnek olarak Melia azedarach L. (Tesbih ağacı) verilebilir (Şekil 5.28). Bitki örtüsünün büyük kısmı orta tekstürlü bitkilerden oluştuğu için kompozisyonda en fazla kullanılması gerekli tekstür türüdür. Kaba ve ince tekstürlü bitkiler arasında geçiş oluşturmalarından dolayı kompozisyonda birleştirici rol oynarlar (Booth, 1996).

Şekil 5.28 : Orta tekstürlü yaprak örneği (URL-21, 2010).

 Kaba tekstürlü bitkiler, geniş yapraklı, kalın ve yoğun dallara sahip bitkilerdir. Platanus occidentalis (Batı Çınarı), Aesculus hippocastaneum (At Kestanesi), Pinus nigra (Karaçam), Magnolia soulangeana (Yaprak Döken Manolya), Rhodendron sp. (Ormangülü) gibi bitkiler kaba tekstüre sahiptir (Booth, 1996). Kolaylıkla görülebilen, koyu renkli ve dikkat çekici özellikler taşıyan kaba tekstürler ince ve orta tekstürler arasında baskınlık kurarak dikkat çeker ve tasarımın ‘odak’ noktası haline gelebilirler. Bu yüzden kompozisyonda dengeli biçimde kullanılmaları gerekir. Güçlü ve baskın olmaları gözlemcide kendisine yaklaşıyormuşcasına bir etki yaratarak mekânı olduğundan daha küçük algılanmasına neden olur. Kaba tekstürlerin küçük ve kapalı mekânlarda aşırı miktarda kullanımları ‘klostrofobik’ (sıkışmışlık) etki yaratabilir (Şekil 5.29) (Booth, 1996).

Şekil 5.29 : Kaba tekstürlü yaprak örnekleri (URL-2, 2010).

Sonuç olarak; bitkisel kompozisyonun dikkat çekici ve hoşa giden özellikte olması için bu üç tekstür türünün dengeli biçimde kullanılması gerekmektedir. Tekstür çeşitliliğinin az olması durumunda ortaya çıkacak monoton etkiye karşın, aşırı çeşitlilik de karmaşaya neden olacaktır. Kaba ve ince tekstürler arasında yapılan ani

Bitkisel kompozisyonda dengeli biçimde kullanılması gereken tekstür, tasarımı oluşturan farklı gruplar arasında birbirini dengelemelidir. Kaba tekstürlü bir bitki kullanıldığı zaman orta ve ince tekstürlü bitkiler belirli oranlarda tasarıma katılmalı, ince tekstürün yoğun kullanıldığı yerlerde ise orta ve kaba tekstürlerle dengelenmelidir (Booth, 1996).

Benzer Belgeler