• Sonuç bulunamadı

Tehdit Algısı Merkezli Güvenlik Algısı

1.3. Güvenlik ve Algı Boyutu

1.3.1. Tehdit Algısı Merkezli Güvenlik Algısı

Tehdit algısı merkezli güvenlik algısı sınıflaması, güvenliğin bir karşı davranış - tehdide karşı eylem - şeklindeki yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda devlet güvende olmayı başarmayı amaçlarken güvenlikte endişeye, tehdit algısına ve güvenliksizliği azaltmak için girişilen eylemlere dikkat çekmektedir. Giovanni Manunta‟nın güvenlik yaklaşımı bu çerçeveyi temel düzeyde destekler niteliktedir. „‟Bir durumda (Si, situation) malın (A, asset) güvenliği; onu korumak isteyenin (P, protector) harekete geçmesi anlamında tehdidin (T, threat) işlevidir.‟‟90

şeklindeki algılama tavrı güvenliği aslında „‟tehdidin işlevi‟‟ olarak yorumlamaya yani tehdit merkezli bir güvenlik algısı oluşturmaya sebep olmaktadır. Manunta tehdidin algı boyutunda oluşabilmesi için yetenek (C, capability) ve niyetin (I, intent) olması gerektiğini savunmaktadır. Varılan sonuca bunu da eklediğimizde güvenliği; „‟bir edinimin güvenliği onu koruyacak olanın harekete geçmesi

89 Buzan, Security, The State…, s. 204.

90 Jessica Stewart, „‟The Interdependence of Security Studies and Perception‟‟, Journal of Security

anlamında edinime karşı tehdit oluşturabilecek yetenek ve niyette bir işleve sahiplik durumu‟‟ şeklinde ifade etmek gerekmektedir.

Tehdidin yetenek ve niyeti, güvenlik algısı düzeyinde harekete geçirmeye yönelik olarak farklı davranışların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Bu, tehdidin niteliği ile de doğrudan ilişkilidir. Bu bağlamda tehdidi aynı biçimde algılayan aktörler; iş birliği ve karşılıklı bağımlılık şeklinde harekete geçmektedirler. Burada iş birliği simetrik bir karşılıklı bağımlılık oluştururken diğeri güçlü olana sığınma anlamında asimetrik karşılıklı bağımlılık davranışı olarak ortaya çıkmaktadır.91

Simetrik ya da asimetrik bağımlılık davranışları, tehdidin niteliğine göre değişmektedir. Bu hususta asıl önemli olan tehdidin ölçüsü değil, ne tür bir tehdit olduğudur. Tehdidin salt askeri algılanışı yavaş yavaş değişmeye yüz tutmaktadır. Örneğin ulusal tehditler bir devletin vatandaşlarının hayat kalitelerindeki düşüşe ve merkezi hükümet ile sivil hareketlerin işleyişlerini daraltan olaylara endeksli olarak yeniden yapılandırılmaktadır. Bu salt askeri bakış açısının doğal olarak dışında bir durum arz etmektedir. Nye da benzer şekilde devletin güvenliğine yönelik tek tehdidin askeri olmadığını; ona karşı ekonomik, doğal kaynaklar, ekolojik boyut, terörizm, uyuşturucu trafiği vb. olarak sıralanabilecek farklı tehditlerin de mevcut olduğunu vurgulamaktadır.92

Tehdidin niteliğine yönelik olarak Richard Ullman da güvenliğin askeri olmayan tehditleri kapsamında; göç, III. Dünya, fakirlik, nüfus artışı ve salgın hastalıkların da güvenliğe karşı bir tehdit olarak görülebileceğini ifade etmektedir. Ullman bu konuda bir noktaya daha dikkat çekerek kaynakların kıt olmasının kaynak sorununu ortaya çıkardığına, yenilenebilir kaynakların kullanılmamasının da tedariklerle ilgili problemlere sebep olduğuna ve böyle bir durumda da gıdanın dahi tehdit boyutunda bir silah olarak kullanılabileceğine işaret etmektedir.93

Buzan da tehditleri niteliklerine göre; askeri, siyasi, toplumsal, ekonomik ve ekolojik olmak üzere beş kategoriye ayırmakta94

ve böylelikle güvenlik çalışmalarında tehdit algısı

91

Beril Dedeoğlu, Uluslararası Güvenlik ve Strateji, Derin Yayınları, İstanbul 2003, s. 14.

92 Joseph Nye ve Sean M. Lynn-Jones, „‟International Security Studies: A Report of a Conference on

the State of the Field‟‟, International Security, Vol. 12, No. 4, Spring 1988, s. 6.

93 Ullman, a.g.e., s. 28-31. 94

yönünden yapılan diğer çalışmalara yeni sınıflandırmalar katmaktadır. Genel anlamda Ullman ve Buzan‟ın yaptığı açılımlar, genişleyen tehdit boyutu kapsamında çevre, kaynak, yükselen milliyetçilik ve göçü işlevsel tehdit algısı içerisine katmışlardır.95

Bu konuda Barry Buzan, Ole Weaver ve Jaap De Wilde güvenlik konusundaki önemli çalışmalarında şunu ifade etmektedirler:96

‘’Biz güvenlik çalışmalarının savaş ve güç merkezli bakış açısına karşı olarak güvenliğin savaş ve gücün dışında diğer konularla da ilişkili olduğunu… güvenlik gündeminin farklı tehditlere açılmasını… askeri olmayan (nonmilitary) tehditlerin de güvenlikleştirilmesini savunuyoruz.’’

Tehdit algılamasına yönelik benzer algıya sahip olan ya da olmayan her aktör, güvenlik politikalarını algı ekseninde iç güvenlik tehditi, ulusal güvenlik tehditi ve küresel güvenlik tehditi olarak şekillendirmektedir.

Devlet ve bireylerin çıkarları arasında bir denge söz konusudur ve devletlerin yerel düzeyde var olma sebebi, vatandaşlarına güvenlik sağlamalarıdır. Devlet ve birey arasındaki bu çıkar uyumu güvenlik alanında da söz konusudur ve bu bağlamda devletin güvenliği ile bireylerin güvenliği benzer bir durum oluşturmaktadır. Ancak devlet dar bir güvenlik algısına sahipse ulusal güvenlik anlamında vatandaşlarının güvenliğini onlara rağmen koruma tavrı sergileyeceği ihtimali; bireylerde özgürlükleri ve fiziksel emniyetleri konusunda dış tehditlere nazaran daha büyük endişeye sebep olacaktır.97

Bu benzerlik ve endişeyi simetrik ya da asimetrik bir sınıflandırmanın içerisinde göstermek mümkün değildir. Bu konuda temel sınıflandırma David Singer‟ın tehdit algısı konusundaki çok önemli makalesinde tehditlerin siyasi ve askeri yönleri şeklindeki sınıflandırmasıdır. Ona göre tehditlerin silahlanma sebebiyle artması; iç politika anlamında baskıcı ya da güç kullanımına dayalı politikalara sebep olabilir. Dış politika anlamında böyle bir

95 Wyn Richard Jones, Security, Strategy and Critical Theory, Lynne Rienner, Boulder, London 1999,

s. 105.

96 Buzan, Security: A New…, s. 20-23. 97

ayrımın dayanağını, bir „‟şey‟‟in ulusal güvenliğe yönelik tehdit olarak görülmesi; o „‟şey‟‟in yetenek ve niyeti konusundaki (devletin) takdirini oluşturmaktadır.98

Tehdidin algı boyutunda oluşabilmesi için Manunta‟nın gerekli gördüğü yetenek (C, capability) ve niyete benzer bir şekilde Klaus Knorr tehdidi; gerçek ve potansiyel tehditler olarak sınıflandırmakta ve yetenek ile niyete doğrudan olmasa da dolaylı olarak yer vermektedir.99

Güvenlik algılamaları konusunda simetrik ya da asimetrik, askeri olan ya da askeri olmayan, siyasi ya da askeri yön ile gerçek ya da potansiyel tehditler şeklindeki sınıflandırmaların ardından güvenlik temaları şeklindeki sınıflandırma karşımıza çıkmaktadır. Buzan‟ın beş güvenlik temasının (askeri, siyasi, toplumsal, ekonomik ve ekolojik) yanı sıra insan güvenliği, teknolojik güvenlik ve terörizm de bu temalar arasında sayılmaktadır.100

Bu temaların önemi, devletin merkezi olarak güvensizliğinin ya da savunmasızlığının çok farklı alanlardan gösterilmesidir. Buzan tüm devletlerin tehditler evreninde var olduğunu söylemekte; bunu da tehdidin belirsizliğinin101

göstergesi olarak saymaktadır. Ona göre devletler için güvenlik belirsizdir ve diğerlerinin varlığı her birinin güvensiz kılınmasına neden olmaktadır.102

Bu güvensiz kılış şekli temelde bir algı düzeyi oluşturmuştur. Tehdidin algılanış biçimi ona yönelik davranışların da şekillenmesinde bir bağımlılık durumunu oluşturmaktadır. Bu bağımlılık ilişkisinde dikkat edilecek ya da gözden kaçırılmayacak husus, kimliklerin önemli yer tutmasıdır.103

Bu çerçevede ortak kimlikler anlamında ben ve öteki kavramı ile tehdit ilişkisi anlayışı bağımlılık doğurabildiği gibi tehdit boyutunda uyuşmazlık ortaya çıkmasında da belirleyici rol

98 David Singer, „‟Threat Perception and the Armament Tension Dilemma‟‟, Journal of Conflict

Resolution 2, No. 1, 1998, s. 93-94.

99 Knorr Klaus, „‟Threat Perception‟‟, içinde, Historical Dimentions of National Security Problems,

University Press of Kansas, Kansas 1976, s. 78.

100

Mieczyslaw Malee, Security Perception: Whitin and Beyond the Traditional Approach, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, US Navy Postgraduate School, 2005.

101 Barry Buzan, People, States…, s. 140-141. 102 Buzan, a.g.e., s. 1.

103

oynayabilmektedir.104 Özellikle kıt kaynakları benden olmayanla paylaşma(ma) tavrı yeni tehditleri ortaya çıkartabilmekte105, sorunun çözümünde ve bir anlamda güvenliğin yeniden tesisinde uyuşmazlık analizini gerekli kılabilmektedir. Özellikle devletler, kimlikleri güçlü tutmak konusunda zayıflarsa kimlikler parçalara ayrılacak, yeni uyuşmazlıklar ortaya çıkacaktır.106

Tehdit ve savunmasızlık kavramları, uyuşmazlıklar anlamında bunların yönelebileceği noktalara karşı uluslararası ilişkilerde bir ötekileşme107

boyutunu gözler önüne serebilmektedir. Bu durum geleneksel güvenlik anlayışında temel unsurken karşılıklı bağımlılık eksenli politikalarda pek başvurulmayan/ başvurulamayan bir unsur olarak dikkat çekmektedir.

Ancak başvurulduğu noktada uyuşmazlıklar; çıkar, ilişki (düşmanlık hissi, negatif imajlar, mağduriyet egoizmi, eksik iletişim), ideoloji/değer, yapısal (maddi kaynakların adaletsiz dağıtımı, politik sınırlamalar ve kültürel şiddet) ve gerçek dışı uyuşmazlık108

türleri ile tehdidin kendisi olabildiği gibi tehdide yol açan etmenler olarak da karşımıza çıkabilmektedir. Her iki durumda da ona karşı bir eylem geliştirilebilmektedir. Ancak bu hususta önemli olan devletin var olan ya da muhtemel tehdide yönelik ihtiyacıdır. Buzan bu konuda; karşı eyleme ihtiyaç duyulduğu an tehdidin devletin egemenliğinin devamı olarak görüldüğünü; tehdidin gerekli görüldüğü ve olmadığı durumlarda devletin temel Hobbesian fonksiyonunun yok olacağını savunmaktadır.109

Ancak tehdit kavramının devletin varlığını koruma ve sürdürme şeklindeki temel motivasyonuna doğrudan etki ettiği açıkça ortadadır. Güvenlik kavramının varlığını koruma ve sürdürme şeklindeki yorumlanması, bu kavramın incelenmesinde tehdit yaklaşımlarını da aşarak çizilebilecek en geniş sınırı oluşturmaktadır. Çünkü varlığını koruma ve sürdürme alanı güvenliğe karşı içsel ve dışsal tehditlerin yanında

104 Iver B. Neumann, „‟Self and Other in International Relations‟‟, European Journal of International

Relations, Vol. 2, No.2, 1996, s. 154-156.

105 Rekabetçi ortamda kaynakların paylaşımının ortaya çıkardığı çatışmalar konusunda bkz. Ronnie D.

Lipschutz, When Nations Clash, Ballinger Publishing Company, Cambridge 1989, s. 37-66.

106 Ronnie D. Lipschutz, On Security, Columbia University Press, New York 1998, s. 8. 107 Neumann, a.g.e., s. 139-174.

108 Ercan M. Yılmaz, Uyuşmazlık Analizi ve Çözümü, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara 2006, s. 7-25. 109

olası tehditlere karşı algılama ve tahmin boyutunda bir duruşun sergilendiğini göstermektedir.110

Arnold Wolfers da edinilmiş ve uluslararası sistemde değişen değerlere karşı bir tehdit durumu olmayışı olarak ele aldığı güvenlik anlayışında, objektif his olarak edinilmiş değerlere karşı bir tehdit olmayışı ve sübjektif his olarak da değerlere karşı bir saldırı konusunda korkunun olmayışı şeklinde bir güvenlik- tehdit algısı boyutu oluşturmuştur.111

Bu boyut bir anlamda tehdidin psikolojik yönüne etki etmektedir. Açıktır ki tehdit olduğu halde yok gibi hissetmek, yani kendisini güvenlikte değil iken güvenlikte hissetmek başlı başına bir tehlike unsurudur.112

Yine de burada üzerinde önemle durulması gereken husus, hislerin değil Buzan‟ın da vurguladığı gibi tehditlerin belirsizliğidir. Çünkü hisler, ihtimaller ya da matematiksel hesaplar üzerinden yürütülemez; doğrudan kişinin/devletin psikolojik reaksiyonudur.113

Tehditlerin belirsizliği, tehdit merkezli güvenlik algısında yanılgılara sebep olduğundan güvenlik değeri taşıdığı düşünülen hususların her zaman aynı değeri taşımadığını ortaya koymaktadır. Daha önce de ifade edildiği üzere, bir konu güvenlikleştirilebilmekte ve bu hususta sanal tehditler oluşturulabilmektedir. Bu da tehdidin belirsizliğini artırmaktadır. Tehdidin belirsizliği de güvenlik algısı ve harekete geçme anlamında diğer belirsizlikleri ve yanılgıları doğurmaktadır.

Benzer Belgeler