• Sonuç bulunamadı

B. Yardımcı DeğiĢkenler

5. SONUÇ

5.1. TARTIġMA

Bu bölümde, incelenen literatür çalıĢmaları tez araĢtırması ile karĢılaĢtırmalı olarak iki aĢamada kısaca gözden geçirilmektedir. 1. aĢamada, yapı proje yönetimi alanındaki SD uygulamaları, 2. aĢamada ise yapılı çevredeki SD uygulamaları değerlendirilecektir.

A BÖLÜMÜ:

Yapım yönetimi alanındaki çalıĢmalarda SD modelleme tekniğinin genellikle zaman ve maliyet değiĢkenleri temel alınarak uygulandığı görülmektedir.

[30]‟da kaynak tahsisi konusunda program planlamasında SD uygulanmıĢ ve çoklu proje organizasyonlarında SD kullanımının etkili bir yol olduğuna karar verilmiĢtir. (Zaman Dinamiği)

[31]‟de yazarlar, proje maliyetine ve süresine dayalı iĢ verimliliğini incelemiĢlerdir. Onların asıl amacı proje performansını değerlendirmektir. Bu nedenle, üretkenliğin nedensel döngülerini oluĢturarak SD'yi kullanmıĢlar ve iĢ verimliliğini etkileyen faktörleri analiz etmiĢlerdir. (Zaman ve Maliyet Dinamikleri)

[32]‟de araĢtırmacılar, KÖO Karayolu projelerinde imtiyaz fiyat kavramını ele almıĢlardır. Projenin maliyetini modellemiĢ ve bir tünel projesinin fiili maliyetiyle karĢılaĢtırmıĢlardır. SD‟nin, projelerde fiyat hesaplamasında ve yatırımcıların ve hükümetin karar verme süreçlerinde faydalı bir araç olduğunu doğrulamıĢlardır. (Maliyet Dinamiği)

[33]‟de net kontrol modelleri geliĢtirmeyi ve modellerin proje iyileĢtirme sürecinde istikrarını sağlamayı hedeflenmiĢtir. Veriler NASA ve TAH-SD modelinden alınmıĢtır. ÇalıĢmanın sonucunda proje performansının minimum veri ile değerlendirilebileceği, ayrıca projelerin ana davranıĢlarının kontrol edilemeyeceği, ancak gözlemlenebilir ve istikrarlı olduğu görülmüĢtür. (Maliyet Dinamiği)

[34]‟de yazarlar, çok projeli matris ortamında kaynak dağılımı bağlamına dayalı çatıĢma sorununun üzerinde çalıĢmıĢlardır. ÇatıĢma gerçeğini tanımlamak ve proje bitiĢ tarihinin

belirsizliklerini incelemek için SD‟yi kullanmıĢlardır. Analizlerin sonunda, çatıĢmanın gerçek olduğuna, fakat çatıĢma türünün değiĢtirilebileceğine kanaat getirmiĢlerdir. Ayrıca, yöneticiler arasında son tarihin kararlaĢtırılabileceğine, dolayısıyla çatıĢmanın da azalacağı yargısına varmıĢlardır. (ÇatıĢma Dinamiği)

[35]‟de yazarlar, davalar için iki farklı yaklaĢım olarak SD modelleme tekniği ve ölçü mili analizini karĢılaĢtırmıĢlar ve böylece projelerdeki zaman gecikmeleri ve maliyet aĢımlarının üstesinden gelmenin etkili yolunu bulmayı hedeflemiĢlerdir. ÇalıĢmanın sonucunda, ölçü milinin talep durumlarında yararlı olduğunu, ancak, SD‟nin, nedensel döngü diyagramları ile davaları daha detaylı analiz ettiğini ve aynı zamanda uzun vadeli tahminler için daha güçlü bir araç olduğunu görmüĢlerdir. (Zaman ve Maliyet Dinamikleri)

[36]‟da araĢtırmacılar, yüklenici ve mülk sahipleri arasında sorun olan inĢaat risk dağılımı stratejilerini incelemiĢlerdir. Nicel ve nitel modeller için risk dağılımı faktörleri ve bulanık sayıları belirlemiĢler ve simülasyondan sonra, proje maliyet seviyesini minimize eden risk dağılımının ideal yüzdesine ulaĢmıĢlardır. Bu süreçler bir tünel projesi ile doğrulanmıĢ ve SD yaklaĢımı, niceliksel risk dağılımı için sağlam bir teknik olarak görülmüĢtür.

[37]‟de yazarlar, hangi jenerik sistem kalıplarının Kenya'daki inĢaat faaliyetlerinde engellere neden olduğunu analiz etmiĢlerdir. Ayrıca, SD yaklaĢımını kullanarak inĢaat sektöründeki yavaĢ büyüme için çözümler üretmeyi amaçlamıĢlar, görüĢmelerden ve Kenya CBS'den toplanan verilerin yardımıyla, inĢaat faaliyetinin çalkantılı davranıĢında tetikleyici kalıpları, gecikme ve büyüme sınırlarıyla dengeleyici bir süreç olarak tanımlamıĢlardır. Makalenin son aĢamasında, belirlenmiĢ sistem arketipleri sorunlarına karĢı çözüm önerileri bulmuĢlardır.

[38]‟de, SD metodolojisi kullanılarak inĢaat sektöründeki nakit akıĢı yönetimi stratejileri üzerine etkili senaryolar araĢtırılmıĢtır. Proje nakdi ve nakit akıĢı optimizasyonu üzerindeki etki faktörlerinin analizi yapıldıktan sonra en etkin senaryolar ortaya koyulmuĢ; SD, planlama ve nakit akıĢı yönetimi için elveriĢli ve uygulanabilir bir yöntem olarak belirlenmiĢtir.

[39]‟de araĢtırmacılar, inĢaat risk yönetimi için etkili bir teknik oluĢturmaya çalıĢmıĢlar ve bu amaç doğrultusunda bulanık mantık entegreli SD modelini oluĢturmuĢlardır. Bir

ekipman modifikasyonu, risk yönetimi uygulamaları için daha uygun bir çözüm olarak görülmüĢ ve ayrıca bulanık-SD yaklaĢımı tatmin edici olarak test edilmiĢtir.

[40], [41]‟de araĢtırmacılar, Asya inĢaat sektöründeki dinamik performans sorununa değinmiĢlerdir. Ġlk çalıĢmalarında, SD simülasyon modelinin parametreler üzerindeki değiĢime karĢı duyarlı olup olmadığını analiz etmiĢler ve modelin dayanıklı olduğuna karar vermiĢlerdir. Diğer çalıĢmalarında ise, ĠEGK politikalarını SD yaklaĢımını kullanarak değerlendirmiĢler ve en uygun politikayı belirlemiĢlerdir.

[42], [43]‟de, inĢaat projelerinde yeniden yapımın etkileri üzerinde durulmuĢtur. Ġlk çalıĢmada, yeniden yapım etkilerinin nedensel döngü diyagramı oluĢturulmuĢ, ikinci makalede de bu geribildirim döngüsü kullanılarak bir simülasyon modeli oluĢturulmuĢ ve farklı senaryolar incelenmiĢtir. ÇalıĢmalar sonucunda, tasarım hatalarını ve dolayısıyla da yeniden yapım sorununu yönetmek için alternatifler içerisinde 'deneyimli personel alma' ve 'tasarım süresini düĢürme' senaryolarının kombinasyonu, en etkili yol olarak kabul edilmiĢtir.

[44]‟de, mimarlık, mühendislik ve inĢaat sektöründe öğrenme sistemi parametreleri incelenmiĢtir. Öğrenme parametreleri arasındaki iliĢkiler SD simülasyonu ile modellenmiĢ, deneyim transferi süreçleri zaman ve gecikme faktörleri göz önüne alınarak değerlendirilmiĢtir. Simülasyon sonrasında, [45]‟de tanımlanan "mental mesafe" parametrelerinin, deneyim oranını ve bu orana bağlı olarak parçalı ve durumsal öğrenmeyi etkilediği görülmüĢtür. Bu nedenle, SD‟nin, deneyim transferi ve iĢbirliğine dayalı öğrenmeyi destekleyen uygun bir yöntem olduğu düĢünülmüĢtür.

[46]‟da, Hong Kong'daki üç firmayı temel alan birden fazla vaka çalıĢması yaklaĢımı ile BYK‟nın geliĢimi incelenmiĢtir. Makalede SD modeli, öğrenme mekanizmasının BYK‟nın geliĢimi üzerindeki etkisini görmek ve çift-döngü öğrenme sisteminde aĢamalı senaryolar üretmek amacıyla geliĢtirilmiĢtir. ÇalıĢmanın sonunda, BYK‟nın SD ile daha iyi kontrol edilebilir bir faktör olduğu görülmüĢtür.

[47]‟de yazarlar, Ġ-GKPS ve SD performansını, daha iyi yönetim oluĢturulması ve inĢaat süreçlerinde doğru bilgi akıĢını edinmek için değerlendirmiĢlerdir. Modelin doğrulanması ve anket sonuçlarına dayanılarak, Ġ-GKPS yatırımlarının, inĢaat uygulamalarında verimliliği sağlayabilecek bir etken olduğu kabul edilmiĢtir.

[48]‟de, arz ve talep arasındaki dengesizlik problemini çözmek için Kore konut piyasasındaki konut arz mekanizması ve politika etkisi analiz edilmiĢtir. Model simülasyonlarının sonucunda SD‟nin, karmaĢık konut arz ve talep problemleri için çözüm üreten bir yaklaĢım olduğuna karar verilmiĢtir.

Tez araĢtırması, literatür çalıĢmaları ile zaman ve maliyet kavramları açısından benzerlik göstermektedir. Ġlk olarak, SD metodolojisi, dinamik oluĢumun temelinde yatan zaman faktörünü incelediğinden, bu araĢtırmadaki simülasyonun zaman aralığı da yaklaĢık 1,5 yıllık bir süreyi kapsamaktadır. ÇalıĢmanın devamında, simülasyon verileri için doğalgaz faturaları alınmıĢ, böylece faturaların yıllık maliyetine bakılarak grafiklerin doğruluğu sağlanmıĢtır. AraĢtırmada her ne kadar zaman ve maliyet kavramları ile benzerlik sağlanıyor olsa da, bu kavramlar tezin ana teması olarak düĢünülmemektedir.

Bunlara ek olarak, proje yönetimi teorisinin içerisinde planlama, tasarım ve uygulama gibi aĢamalar bulunmaktadır. Yeni yapım bina projelerinden biraz farklı olarak, mevcut bina projeleri veya tadilat projeleri daha fazla yönetilmeye ve kontrol edilmeye gereksinim duymaktadır. Bu açıdan bakıldığında, tezdeki mevcut konut tadilatı projesi de diğer çalıĢmalarda olduğu gibi proje yönetimi aĢamalarını gerektirmekte ve bu doğrultuda, doğru tahminler ve karar verme süreçleri için SD modelleme metodolojisine ihtiyaç duyulmaktadır.

B BÖLÜMÜ:

AraĢtırma, inĢaat yapılı çevre uygulamaları ile karĢılaĢtırıldığında, enerji verimliliği kavramına bağlı olarak benzerlikler artmaktadır. Bununla birlikte tez, ele alınan konuyla iliĢkili olarak literatür çalıĢmaları ile farklılıklar barındırmaktadır. Bu bölümün devamında yapılı çevre çalıĢmaları SD metodolojisine dayanarak gözden geçirilmekte, benzerlikler ve farklılıklar ele alınmaktadır.

Literatürdeki yapılı çevre çalıĢmalarının geneli, konut yapısına ve iç mekân sistemlerine dayanan enerji verimliliği olgusunu incelemiĢlerdir. Genelin dıĢında kalan çalıĢmalar ise, kentsel bağlamda CO2 emisyonu sorununu irdelemiĢlerdir.

[49]‟da, kentsel bağlamda sera gazı emisyonlarının azaltılması üzerine çalıĢılmıĢtır. Bu amaca ulaĢmak için, SD ile; yüksek performanslı yeĢil bina inĢaatı, bina tadilatı ve sıfır bina inĢaatı gibi üç farklı politika analiz edilmiĢtir. Simülasyonun sonucunda, sera gazı

emisyonlarının azaltılmasındaki en etkili yöntemin söz konusu politikaların birleĢtirilmesiyle oluĢan politika olduğu yargısına varılmıĢtır. Ayrıca, tadilat temelli senaryoların sera gazı emisyonlarının stabilizasyonunda daha güçlü olduğu görülmüĢtür. [2]‟de araĢtırmacılar, bir konut binasındaki kullanıcı konforunu incelemiĢlerdir. Bunu yaparken, termal, aydınlatma konforu ve hava kalitesi döngüleri oluĢturmuĢlardır. Uygun konfor seviyesine ulaĢmak için konfor-yatırım değiĢkenleri üzerinde çalıĢılmıĢtır. Ġlk konfor temelli analizden sonra, kazan değiĢimi ve temel bir değiĢim yerine bina çeperinde değiĢiklik yapılması gibi pratik politikalar üretilmiĢtir. ÇalıĢmanın sonunda, politikalar SD modeliyle analiz edilmiĢ ve yüksek konfor seviyesi ve düĢük CO2 emisyonu sağlamak için etkili olan iki politikayı içeren kombinasyon politikası

baĢarılı bulunmuĢtur.

[51]‟de Letonya'nın Birinci Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı referans alınarak bina yalıtımı uygulamasına dayalı enerji verimliliği potansiyeli analiz edilmiĢtir. Yapı izolasyonu için simülasyon modeli oluĢturulmuĢ ve simülasyon sonuçlarına göre, planlanan enerji tasarrufuna 2080 yılına kadar ulaĢılabileceği gözlemlenmiĢtir. 2020 yılına kadar arzu edilen tasarrufun sağlanması için ise, ancak ekstra enerji verimliliği politikalarının uygulanması gerektiği anlaĢılmıĢtır.

[52]‟de, SD modeli kentsel bağlamda, CO2 emisyonlarını ve bunların etki politikalarını

hesaplamak için kullanılmıĢtır. Kent yapısının konut, sanayi, ticaret ve ulaĢtırma gibi alt alanları analiz edilmiĢtir. Ġki aĢamalı simülasyonun sonucunda, SD modelinin özellikle planlama aĢamasında ve olası politikalar için karar verme sürecinde CO2 emisyonu

kontrolü için güçlü bir araç olduğu saptanmıĢtır.

[53]‟de, yapıların tasarım ve uygulama aĢamalarında SD modelleme tekniğinin verimliliğini değerlendirmek için, bir hava sistemindeki biyolojik terör saldırısının etkisi incelenmiĢtir. 10 saatlik zaman periyoduna sahip simülasyonun sonunda, filtre değiĢimi senaryosu analiz edilmiĢ ve biyo-ajan parçacıklarının hareketlerinin değiĢtiği izlenmiĢtir. Böylece, SD'nin bina projelerinin karar verme süreçleri için etkili bir yöntem olduğu da görülmüĢtür.

[55]‟de, bir BüyükĢehir Bölgesi'nde, geleneksel ve yeni elektrikli ev eĢyalarını karĢılaĢtıran konut enerjisi verimliliği analiz edilmiĢtir. SD simülasyonlarıyla, elektrikli ev aletlerinin verimliliği için üretilen senaryoların maliyet ve ekonomik koĢullara bağlı olduğuna kanaat getirilmiĢtir.

[3]‟de yazarlar, bir konut binasındaki enerji talebinin azalması ve maliyet tasarrufunu ele almıĢlardır. ÇalıĢma, tadilat uygulaması öncesi öğrenme ve karar verme süreçlerini güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Sorunu analiz etmek için hava koĢulları, yakıt fiyatları, sıcaklık ve yaĢam tarzı değiĢiklikleri incelenmiĢ, simülasyon sonuçlarıyla, yaĢam tarzı değiĢikliklerinin maliyet tasarrufu ve enerji talebinin azalmasında etkili olduğu ortaya koyulmuĢtur. Ayrıca SD‟nin, enerji tüketimi değiĢkenlerini ve muhtemel maliyet tasarruflarını analiz etmek için güçlü bir araç olduğu gözlenmiĢtir.

[56]‟da araĢtırmacılar, Ġngiltere'nin KETCE azaltma sistemini araĢtırmıĢlardır. Makale, KETCE'yi etkileyen parametrelerin ve parametreler arasındaki iliĢkilerin tanımlanmasını amaçlamaktadır. Buna bağlı olarak ilgili değiĢkenlerin nedensel döngü Ģeması ve bazı politikalar oluĢturulmuĢtur. Sonuç olarak çalıĢmada, SD yöntemiyle sistem davranıĢının ve geri bildirim kavramının önemi vurgulanmıĢtır.

Bu araĢtırma, özellikle modele ait nedensel döngü diyagramının oluĢturulmasında, yapılı çevre çalıĢmalarının tümünden referanslar içermektedir ve tüm araĢtırmaları kapsayan bir çalıĢma niteliği taĢımaktadır. Özgün olarak detayda, bina enerji performansının en etkin parametresi olan ısıtma kavramını analiz etmektedir.

5.2. SONUÇ

AraĢtırmada, ısıtma-soğutma parametrelerinin enerji verimliliği üzerindeki etkisi Düzce ilinde bir örnek yapı ele alınarak gözlemlenmiĢ ve elde edilen verilerle, simülasyon yöntemi ile değerlendirilen modelin doğruluğu kanıtlanarak modelin gelecek çalıĢmalar için kullanılabilir olduğu sonucuna varılmıĢtır.

Senaryo 1'in sonucu olarak, ayarlanan sıcaklık 4 derece azaltıldığında, tüketilen doğal gaz miktarında 559.2 cal‟lik bir azalma görülmüĢtür. Sıcaklığın düĢürülmesiyle kullanıcı konforunun azalacağı düĢünülse de, kıĢ aylarında kalın giysiler tercih edilmesi, evin çok kullanılan birimlerinin yaz ve kıĢ Ģartlarına uyarlanması gibi pratik çözümlerle, enerji verimliliği sağlanması yolunda bu algının üstesinden gelinebileceği düĢünülmektedir. Senaryo 2'de, cephede, çatıda ve zeminde yapıldığı varsayılan izolasyonun etkisi ile harcanan doğal gaz miktarında 361.2 cal, yani yaklaĢık olarak % 17.2 oranında bir düĢüĢ gerçekleĢmiĢ ve bu da, daha önce belirtildiği üzere, enerji kullanımında yaklaĢık % 20.8‟lik bir verimlilik meydana getirmiĢtir. Birimlerdeki farklı

artırmak için modelde, sıcaklık ve ısı geçiĢ katsayısı değerleri değiĢtirilerek tüm sistemi etkileyen değiĢiklikler yapılabilir. Ayrıca konutlarda yalıtım yapılması için harcanan ücretlerin, özellikle kıĢ aylarında doğalgaz faturalarındaki düĢük fiyatlarla karĢılanacağı, tedarikçiler ve birçok kullanıcı tarafından doğrulanmıĢtır. Son olarak senaryo 3‟te, ilk iki senaryonun aynı anda uygulanmasıyla, tüketilen doğal gaz miktarında 824.2 cal‟lik bir azalma olduğu, diğer bir ifadeyle, yüzdelik olarak 64,6 oranında ısıtma enerjisi verimliliği sağlandığı görülmüĢtür.

ÇalıĢmanın sonucunda, ısıtma enerjisi tüketiminin büyük bir kısmının doğal gaz kullanımı değerlerine bağlı olduğu düĢünüldüğünde, farklı varsayımların birleĢimiyle oluĢan 3 numaralı senaryonun, enerji verimliliği sağlanmasında daha fazla etkili olduğu görülmektedir.

Benzer Belgeler