• Sonuç bulunamadı

A. Hasta Bilgi Formu

III) eksen I ve C kümesi eksen II ek tanıları açısından karşılaştırılması, s (%)

7. Tartışma ve Sonuç

Bildiğimiz kadarıyla bu çalışma, gebe kadınlar arasında GBOKB’nin klinik özellikleri,

komorbid durumları ve ilişkili etkenlerini araştıran ilk çalışmadır. Bu alanda önceki çalışmaların çoğunluğu bir psikiyatri veya OKB kliniğine ayaktan başvuran hastalarda retrospektif olarak yürütülmüş olup, çalışmamızda araştırılmış olan konularla ilişkili detaylı bilgi içermemektedir. Dolayısıyla bulgularımızın önceki çalışmaların bulgularıyla karşılaştırılmasında güçlükler bulunmaktadır.

Literatürde GBOKB’nin semptomatolojisi konusunda sınırlı veriler bulunmaktadır. Yapılan kesitsel bir çalışmada OKB’li gebe kadınlarda en sık obsesif kompulsif semptomların bulaşma, simetri/kesinlik ve kontrol etme olduğu gösterilmiştir (114). Chaudron ve Nirodi tarafından bu belirtilere ek olarak biriktirme kompulsiyonlarının da en sık belirtilerden olduğu bildirilmektedir (145). Bununla birlikte bu iki çalışmanın OKB örneklemlerinin çoğunluğu OKB’si gebelikten önce başlayan kadınlardan oluşmaktadır. Gebe olmayan OKB’li hastalardan oluşan klinik bir örneklemle yürütülmüş iki yeni retrospektif çalışma bulunmaktadır. Birincisinde Labad ve arkadaşları (97) bulaşma ve temizleme/yıkama semptomlarının OKB’nin perinatal başlangıcı ile ilgili olduğunu bildirmişlerdir. İkinci çalışma Forray ve arkadaşları (146) tarafından yürütülmüş olup; çalışmada, bulaşma obsesyonlarının perinatal başlangıçlı OKB grubunda, başlangıcı perinatal dönemle ilişkisiz OKB grubuna göre anlamlı derecede yüksek olduğu bildirilmiştir.

Çalışmamız bulguları, GBOKB’de en sık belirtilerin bulaşma obsesyonları ve temizle/yıkama kompulsiyonları olduğu yönündeki önceki çalışma bulgularını desteklemektedir. Bu çalışma ayrıca obsesif kompulsif belirtilerin sıklığı yönünden başlangıcı gebelikle ilişkili ve ilişkisiz olan OKB arasında anlamlı bir fark olmadığını göstermektedir.

OKB başlangıcının gebelik haftası ile ilişkisi konusunda toplamı çalışmamızdan daha az sayıda vakayı içeren önceki çalışmalarda OKB’nin genellikle ikinci veya üçüncü trimesterde başladığı bildirilmektedir (97,114). Bu sonuçlar bulgularımız ile kısmen örtüşmemektedir. Örneklemimizde OKB’nin olguların sadece %5’inde gebeliğin üçüncü trimesterinde başladığı ve gebeliğin 28. haftasından sonra herhangi bir başlangıcın olmadığı bulunmuştur. Bulgularımıza göre ilk iki trimester OKB başlangıcı ile daha çok ilişkili görünmektedir.

Bu çalışmada OKB ile gebeliğin ilk gebelik olup olmaması arasında anlamlı bir fark bulunmadı. OKB’li gebe kadınlarda ilk gebelik oranı %30 idi. Neziroğlu ve arkadaşları (95), OKB başlangıcı gebelikle ilişkili olan kadınların yarısında OKB’nin ilk gebelikte ortaya çıktığını bildirmektedirler. Bu bulgular sınırlı sayıda gebeliğin indüklediği OKB vakalarını içeren retrospektif çalışmalar tarafından da desteklenmektedir (94,96,97,114). Bulgular arasındaki bu fark iki faktörden kaynaklanabilir. Birincisi, diğer çalışmalardaki örneklem bir anksiyete veya OKB kliniğine başvuran OKB’li hasta kadınlar arasında yürütülürken, çalışmamız gebe kadınlar arasında yürütülmüştür. İkincisi, önceki çalışmalarda sağlıklı gebelerle OKB’li gebe kadınların gravida yönünden karşılaştırılması bulunmamaktadır.

Kadınların hormonal döngüleri sırasında psikiyatrik bozuklukların gelişmesinin öngörülmesinde bu dönemden önceki ruhsal durum önemli bir yer tutmaktadır. Örneğin, antenatal dönemde duygudurum ve anksiyete semptomlarının doğum sonrası depresyonu yordadığı bildirilmiştir (147-149). Benzer şekilde, bazı yazarlar gebelikten önceki ruhsal problemlerin gebelik sırasında gelişen anksiyete belirtileri ile ilişkili olduğunu bildirmektedirler (150). Şimdiye kadar yapılan çalışmalara göre gebelik öncesi ruhsal durumun OKB gelişmesini etkileyip etkilemediği bilinmemektedir. Bulgularımız, gebelik

öncesi anksiyete bozukluğu varlığının OKB’nin ortaya çıkmasında önemli bir etken olduğunu göstermektedir.

Örneklemimizde OKB’li ve OKB’siz gebe kadınlar arasında OKB’nin aile öyküsü yönünden anlamlı bir fark bulunmazken major depresyonun aile öyküsü OKB’li gebe kadınlar arasında anlamlı düzeyde sık bulundu. Genetik faktörler OKB etyolojisinde önemli bir yere sahiptir (35,37,38). OKB’nin pozitif aile öyküsü GBOKB ile bağlantılı olabileceği düşünülebilir ise de bulgularımız bunu desteklememektedir. Bununla birlikte çalışmamızda aile öyküleri, hastaların aileleri hakkındaki bildirimleri ile tespit edilmiş olup, gebe kadınların birinci derece yakınlarıyla yapılan klinik görüşmelere dayanmamaktadır. Bu durum bulgularımızın yorumlanmasında kısıtlayıcı bir etkendir. Çalışmamızda aile öyküsüne ek olarak bireysel major depresyon öyküsü, ikili analizlerde GBOKB ile ilişkili bulunsa da ileri analizlerde bu değişkenlerin bağımsız yordayıcı bir özelliğe sahip olmadığı bulundu. Diğer yandan bireysel OKB öyküsü GBOKB için bağımsız yordayıcı olarak bulundu. Örneklemimizde geçmişte OKB’si olan kadınların % 75’inde (4 kadından 3’ü) OKB’nin gebelik sırasında yinelediği bulundu. Literatürde OKB ile ilgili veriler olmamasına karşın önceki çalışmalar bireysel depresyon öyküsünün, perinatal depresif bozuklukla ilişkili olduğunu göstermektedir (147,148,151). Benzer şekilde, Felice ve arkadaşları (112), kişisel psikiyatrik öykünün antenatal dönemde anksiyete bozukluklarının geneli için bir risk faktörü olduğunu bildirmektedir.

OKB’li hastaların yaklaşık yarısı en az bir eksen II bozukluk tanı ölçütlerini karşılamaktadır (87,88,133,144). Bazı çalışmalarda obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun %26-36 oranlarıyla en sık görülen eksen II olduğunu bildirilmektedir (86,88,152). Çalışmamızda bu eksen II tanısı GBOKB için bağımsız belirleyici bir etken olarak bulundu. Benzer bulgular postpartum başlangıçlı OKB için de bildirilmiştir (133). Kişilik bozuklukları ve GBOKB arasındaki ilişki bilinmemektedir. Gebe kadınların önemli

bir kısmı anksiyete oluşturan zorlayıcı düşünceler yaşamaktadır (134,153). Abramowitz ve arkadaşları perinatal dönemde zorlayıcı düşüncelerin negatif yorumlanmasının, obsesif inanışlardan obsesif kompulsif semptomlara geçişte aracılık ettiğini bildirmektedirler (154). Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu zorlayıcı düşüncelerin negatif yorumlanmasında yatkınlaştırıcı bir etken olabilir. Bununla birlikte, çalışmamızda GBOKB’li hastalar ile gebelik dışı dönemde OKB’si başlayan hastalar arasında kişilik bozukluklarının oranı yönünden fark bulunmaması, bu kişilik bozukluğunun belirleyici etkisinin GBOKB’ye özgü olmadığını düşündürmektedir. Ayrıca önceki çalışma bulguları doğum sonrası depresyon ve C kümesi kişilik bozuklukları veya özellikleri arasında bir bağlantıyı göstermektedir (155,156,157).

Epidemiyolojik çalışmalar OKB’li hastalarda sigara içme oranın yüksek olduğunu

göstermektedir (158,159). Sistematik bir gözden geçirme, gebelik sırasında depresif belirtilerle sigara içme arasında bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur (160). Bulgularımıza göre sigara içme GBOKB için bağımsız bir etken olarak saptanmış olup, bildiğimiz kadarıyla da çalışmamız böyle bir ilişkiyi gösteren ilk çalışmadır. Doğum sonrası OKB sigara içme ile ilişkisiz görünmektedir (133). Dolayısıyla sigara içme ve GBOKB arasında özgül bir ilişki olup olmadığını tespit etmek için daha geniş örneklemli izlem çalışmalarına ihtiyaç vardır.

OKB % 48-92 gibi değişen oranlarda diğer eksen I bir tanıları ile yüksek komorbidite göstermektedir (12,84,161). Çoğu çalışmaya göre OKB’ye en sık eşlik eden bozukluk major depresyondur (13,73). Bildiğimiz kadarıyla gebelik ve OKB arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalarda özgül eksen I bozukluklarının komorbiditesiyle ilgili bilgi bulunmamaktadır. Genel komorbidite oranı, ayaktan başvuran OKB’lilerle benzer olmakla birlikte, örneklemimizdeki GBOKB’li kadınlar arasında özgül komorbid tanılar içerisinde en sık yaygın anksiyete bozukluğu bulundu. Bu bozukluğun yüksek oranı gebeliğin kendisi

ile ilişkili olabilir ancak bu görüş ileride yapılacak çalışmalar tarafından doğrulanmalıdır. Diğer yandan örneklemimizde gebelikle ilişkisiz OKB’li kadınlara göre GBOKB’si olan kadınlarda major depresyon anlamlı derecede az bulundu. Bu durum GBOKB grubumuzun diğer grubun aksine, ruhsal şikayetleri nedeniyle psikiyatrik yardım için kliniğe başvuranlardan oluşmaması ile açıklanabilir. Toplumda OKB nedeniyle psikiyatrik yardıma başvuranlarda, başvurmayanlara göre major depresyon yaygınlığının daha yüksek bulunması bu görüşü destekler niteliktedir (162).

7.1. Sınırlılıklar

Bu çalışmanın sonuçlarını yorumlarken bazı sınırlılıklar göz önünde bulundurulmalıdır. Birincisi, örneklemimizde gebe kadınlar sadece ilgili polikliniklere başvuran gebelerden oluşmuş olup, toplumdaki tüm gebeleri temsil etmemektedir. İkincisi, ailesel psikiyatrik bozukluk öyküsü hastaların aileleri hakkında verdikleri bilgilere dayandırılmış olup, psikiyatrik tanılar ailelerle yapılan yapılandırılmış klinik görüşme ile konmamıştır. Üçüncüsü, bu çalışma kesitsel olarak yürütülmüştür ve bir izlem çalışması değildir. Her ne kadar genel gebelik süresi bir kişinin hastalık başlangıcını hatırlamasını çok olumsuz etkilemeyecek düzeyde ise de, OKB’nin gebelik başlangıçlı olup olmamasının hastaların geriye dönük verdiği bilgilere dayandırılması dördüncü sınırlılık olarak düşünülebilir. Son olarak, bu çalışmada GBOKB’nin klinik özellikleri ve komorbiditesi psikiyatri polikliniğine başvuran OKB’li kadınlarla karşılaştırılmıştır. Farklılık olup olmadığının belirlenmesinde karşılaştırmanın psikiyatrik yardıma başvurmayan OKB’li kadınlardan oluşan kontrol grubuyla yapılması daha sağlıklı sonuçlar verebilirdi.

7.2.Sonuç

Sınırlılıklarına rağmen, bu çalışmanın bulguları ile bazı çıkarsamalara varmak

mümkündür. Klinik özellikler yönünden, gebelik başlangıçlı ve gebelikle ilişkisiz OKB arasında önemli bir fark görünmemektedir. GBOKB’li kadınların yarısından fazlasında ek

olarak başka duygudurum ve anksiyete bozukluğu görülmektedir. Sigara içen, gebelik başlangıcında bir anksiyete bozukluğu olan, bireysel OKB öyküsü ve obsesif kompulsif kişilik bozukluğu olan gebe kadınlar, bunların olmadığı gebelere göre OKB başlaması yönünden daha fazla risk altında görünmektedir. Bununla birlikte bulgularımızın geniş örneklemli izlem çalışmalarınca da tekrarlanması gerekmektedir.

8. ÖZET

Gebelik Başlangıçlı Obsesif Kompulsif Bozukluk: Klinik Özellikler, Komorbidite ve İlişkili Etkenler

Bu çalışmada gebelikte başlayan obsesif kompulsif bozukluğun (GBOKB) klinik

özellikleri, diğer anksiyete ve duygudurum bozuklukları ile komorbiditesinin araştırılması amaçlandı.

Çalışma üç gruptan oluşturuldu. Birinci gruba obsesif kompulsif bozukluğu (OKB) olan 20 gebe kadın, ikinci gruba 207 sağlıklı gebe kadın, üçüncü gruba ise gebe olmayan 40 OKB’li kadın alındı. Obsesif kompulsif semptomların tipi ve şiddetini saptamak için saptamak Yale-Brown Obsesyon Kompulsiyon Ölçeği (YBOKÖ) kullanıldı. OKB ve diğer anksiyete bozuklukları veya duygudurum bozuklukları tanılarını değerlendirmek için SCID-I/CV (Structured Clinical Interview for DSM-IV / Clinical Version), komorbid C kümesi eksen II kişilik bozukluklarının saptanmasında SCID-II (Structured Clinical Interview for DSM-III-R Personality Disorders) kullanıldı.

GBOKB’de en yaygın obsesyonlar bulaşma (%80) ve simetri/kesinlik (%30), en yaygın kompulsiyonlar ise yıkama/temizleme (%80) ve kontrol etme (%60) olarak bulundu. Gebelik dışı dönemde başlayan OKB’li hastalara göre, GBOKB’li hastalarda semptom şiddetinin daha hafif olduğu, semptomların tipinin ise her iki grupta aynı olduğu görüldü. OKB’li gebelerin 13’ünde (%65) herhangi bir anksiyete veya duygudurum bozukluğu olduğu belirlendi. Bunlar içinde en sık görüleni ise yaygın anksiyete bozukluğu idi. Lojistik regresyon analizi sonuçlarına göre ise gebede sigara içme, gebede geçirilmiş OKB öyküsü, gebeliğin hemen öncesinde bir anksiyete bozukluğunun varlığı ve obsesif kompulsif kişilik bozukluğu GBOKB ile ilişkili bağımsız etkenler olarak bulundu.

Bulgularımız, GBOKB’deki semptomların ve yüksek komorbiditenin gebelik dışı dönemde başlayan OKB ile benzer olduğunu göstermektedir. Ayrıca yukarıda sayılan dört faktörden en az birini taşıyan gebeler, gebelik döneminde OKB geliştirme yönünden daha fazla risk altında görünmektedir.

9. SUMMARY

Pregnancy-Onset Obsessive Compulsive Disorder: Clinical Features, Related Factors The present study examined clinical characteristics, comorbidity with other anxiety and

mood disorders of pregnancy-onset obsessive-compulsive disorder (POCD). To ivestigate related factors to POCD was another aim of the study.

The study sample includes three groups. Twenty pregnant OCD patients, 207 healthy pregnant women, and 40 nonpregnant women with OCD. Type and severity of obsessive- conpulsive symtoms were assessed with the Yale-Brown Obsessive-Compulsive Scale (Y- BOCS). OCD and other anxiety or mood disorders were determined by means of the Structured Clinical Interview for DSM-IV (SCID-I). Comorbid axis II disorders were diagnosed with the Structured Clinical Interview for DSM-III-R Personality Disorders (SCID-II).

The most common obsessions were contamination (80%) and symmetry/exactness (30%), and the most common compulsions were cleaning/washing (80%) and checking (60%) in POCD. The patients with POCD had less severity and similar types of obsessive- compulsive symptoms compared to women with nongravid-onset OCD. Thirteen (65%) of pregnant OCD patients met criteria for a mood or anxiety disorder. Generalized anxiety disorder was the most frequently diagnosed axis I disorder. The logistic regression analysis indicated that the independent factors associated with POCD were cigarette smoking, personal history of OCD, the existence of an anxiety disorder at onset of pregnancy, and obsessive-compulsive personality disorder.

The present study suggests that POCD has a like symptomatology with nongravid-onset OCD, and that has a high comorbidity. Additionally, pregnant women with at least one of 4 factors described above seem to be under increased risk for POCD

10. KAYNAKLAR

1. Öztürk MO. Ruh Sağlığı ve Bozuklukları. 9. baskı. Ankara: Nobel Kitapevi, 2002: 365–74.

2. Aslan H,Ünal M. Obsesif Kompulsif Bozukluk. Köroğlu E. ( editör). Anksiyete monografları serisi III. de Ankara: Hekimler Yayın Birliği. 1995: 101–42

3. Işık E, Işık Taner Y. Çocuk, Ergen ve Erişkinde Anksiyete Bozukluklukları. 1.baskı. İstanbul: Golden Print, 2006: 239-85

4.Insel TR phenomenology of obsessive-compulsive disorder. J Clin Psychiatry 1990: 51 (suppl2):4-8.

5.Obsesif Kompulsif Bozukluk. Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, Yeniden Gözden Geçirilmiş Tam Metin (DSM-IV TR). Köroğlu E (ed.); 2007: 660 – 71

6.Tükel R, Demet MM, Topçuoğlu V. Obsesif kompulsif bozukluğun fenomenolojisi. Tükel R, Alkın T. Editörler. Anksiyete Bozuklukları. Ankara: Türk Psikiyatri Derneği Yayınları 2006: 278-98.

7.Current Psikiyatri Tanı ve Tedavi. Birsöz S, Karaman T (çev. ed.). Ankara: Güneş Kitapevi, 2003: 351–65.

8.Şahin AR, Böke Ö. Obsesif Kompulsif Bozukluk. Güleç C, Köroğlu E. (Editörler). Psikiyatri Temel Kitabı. Ankara: Hekimler Yayın Birliği 2007: 343–52.

9.Sayar K, Uğurad IK, Acar B. Obsesif kompulsif bozuklukta fenomoloji. Psikofarkoloji Bülteni 1999;9: 142-7.

10.Karadağ F, Oğuzhanoğlu N, Özdel O, Ateşçi F, Amuk T. Bir grup OKB hastasında obsesif kompulsif belirtiler: Fenomolojik bir çalışma. 40. Ulusal Psikiyatri Kongresi Bildiri Özetleri Kitabı 2004: 332-5.

11.Tamam L, Saygılı M,Ünal M Obsesif kompulsif bozukluğu olan hastalarda diğer anksiyete bozukluklarının komorbiditesi. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2003; 4(2): 69–80.

12. Tükel R, Polat A, Ozdemir O, Aksüt D, Türksoy N. Comorbid conditions in obsessive-compulsive disorder. Compr Psychiatry 2002; 43(3): 204-9.

13.Rasmussen SA, Eisen JL. The epidemiology and differantial diagnosis of obsessive compulsive disorder. J Clin Psychiatry 1992; 53(suppl 4): 4–10.

14.Yuang YY, Liu CY. Phenomenology of obsessive-compulsive disorder in Taiwan. Psychiatry Clin Ncurosci 2001; 55: 623-7.

15. Foa EB, Kozak MJ, Goodman WK, Hollander E, Jenike MA, Rasmussen SA. DSM-IV field trial: obsessive-compulsive disorder. Am J Psychiatry. 1995; 152 (1): 90-6.

16. Dünya Sağlık Örgütü ICD-10 Ruhsal ve Davranışsal Bozukluklar Sınıflandırılması. Öztürk MO, Uluğ B (çev. ed.) Çuhadaroğlu F, Kaplan İ, Özgen G, Öztürk MO, Rezaki M, Uluğ B(çevirenler).Ankara: Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği Yayını, 1993; 134–7.

17.Rasmussen SA, Eisen JL. Epidemiology of obsessive compulsive disorder. J Clin Psychiatry 1990; 51 Suppl:10-3.

18. Robins LN, Helzer JE, Weissman MM, Orvaschel H, Gruenberg E, Burke JD Jr, Regier DA. Lifetime prevalence of specific psychiatric disorders in three sites. Arch Gen Psychiatry 1984; 41 (10): 949–58.

19. Karno M, Golding JM, Sorenson SB, Burnam MA. The epidemiology of obsessive-compulsive disorder in five US communities. Arch Gen Psychiatry 1988; 45(12): 1094–9.

20. Weissman MM, Bland RC, Canino GJ, Greenwald S, Hwu HG, Lee CK et al. The cross national epidemiology of obsessive compulsive disorder. J Clin Psychiatry 1994; 55 Suppl: 5-10.

21. . Çilli AS, Telcioğlu M, Aşkın R, Kaya N, Bodur S, Kucur R. Twelve-month prevalence of obsessive-compulsive disorder in Konya, Turkey. Compr Psychiatry 2004; 45: 367-74.

22. Deniz F. Manisa İl Merkezinde Obsesif Kompulsif Bozukluk Yaygınlığının ve İlişkili Etmenlerin Belirlenmesi. Uzmanlık Tezi, Celal Bayar Üniversitesi, Manisa, 2005.

23. Demet MM, Deveci A, Deniz F, Taşkın E O, Şimşek E, Yurtsever F. Obsesif kompulsif bozuklukta sosyodemografik özellikler ve fenomenolojisi. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2005; 6: 133-44.

24. Eğrilmez A, Gülseren L, Aydemir Ö, Kültür S. Obsesif kompulsif bozuklukta fenomenolojik özellikler. 3P Dergisi 1995; 3: 9-14.

25. Tezcan E, Millet B, Kuloğlu M. Türkiye ve Fransa’da obsesif kompulsif bozukluk tanısı alan hastaların sosyodemografik, klinik ve görüngüsel özelliklerinin karşılanması. Klinik Psikiyatri Dergisi 1998; 1: 35-41.

26. Cho MJ, Kim JK, Jeon HJ, Suh T, Chung IW, Hong JP, et al. Lifetime and 12- month prevalence of DSM-IV psychiatric disorders among Korean adults. J Nerv Ment Dis 2007; 195: 203-10.

27. Vicente B, Kohn R, Rioseco P, Saldivia S, Levav I, Torres S. Lifetime and 12- month prevalence of DSM-III-R disorders in the Chile Psychiatric Prevalence Study. Am J Psychiatry 2006; 163: 1362-70.

28. Jenike MA. Obsessive-compulsive disorder. Compr Psychiatry 1983; 24: 99-115. 29. Freeston MH, Ladouceur R, Thibodeau N, Gagnon F. Cognitive intrusions in a non-clinical population. I. Response style, subjective experience, and appraisal. Behav Res Ther 1991; 29 (6): 585-97.

30. Sungur MZ. V.Obsesif kompulsif bozukluğun psikoterapisi. Tükel R, Alkın T. Editörler. Anksiyete Bozuklukları. Ankara. Türk Psikiyatri Derneği Yayınları 2006: 363- 82.

31. Tükel R, Demet MM, Topçuoğlu V.Obsesif-kompulsif bozukluğun patogenezi. Tükel R, Alkın T. Editörler. Anksiyete Bozuklukları. Ankara. Türk Psikiyatri Derneği Yayınları 2006. 299-338.

32.Lensi P, Cassano GB, Correddu G, Ravagli S, Kunovac JL, Akiskal HS. Obsessive-compulsive disorder. Familial-developmental history, symptomatology, comorbidity and course with special reference to gender-related differences. Br J Psychiatry 1996; 169 (1): 101-7

33. Aslan H, Ünal M, Alpaslan ZN. Ayaktan İzlenen Obsessif Kompulsif Bozukluk Olgularında Psikososyal Özellikler. NöroPsikiyatri Arşivi 1996; 33(3): 169-76.

34. Pine DS, Mcclure EB. Anksiyete Bozuklukları: Klinik Özellikleri. Sadock BJ, Sadock VA(editörler). Aydın H, Bozkurt A (çev. ed.) Comprehensive Text Book of Psychiatry. Ankara. Sekizinci basım. Güneş Kitabevi. 2007: 1768-80.

35.Demet MM. Obsesif-Kompulsif Bozuklukta Genetik Çalışmalar. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni 2005; 15: 45-52.

36. Nicolini H, Arnold P, Nestadt G, Lanzagorta N, Kennedy JL. Overview of genetics and obsessive-compulsive disorder. Psychiatry Res 2009; 30, 170 (1): 7-14.

37. Pauls DL. The genetics of obsessive compulsive disorder and Gilles de la Tourette's syndrome. Psychiatr Clin North Am 1992;15 (4): 759-66.

38. Pauls DL, Alsobrook JP 2nd, Goodman W, Rasmussen S, Leckman JF. A family study of obsessive-compulsive disorder. Am J Psychiatry.1995; 152 (1): 76-84.

39. Nestadt G, Samuels J, Riddle M, Bienvenu OJ, Liang KY, LaBuda M, Walkup J, Grados M, Hoehn-Saric R. A family study of obsessive-compulsive disorder. Arch Gen Psychiatry 2000; 57 (4) :358-63.

40. Grados MA, Walkup J, Walford S. Genetics of obsessive-compulsive disorders: new findings and challenges. Brain Dev. 2003; 25 Suppl 1: 55-61.

41. Pauls DL, Towbin KE, Leckman JF, Zahner GE, Cohen DJ. Gilles de la Tourette's syndrome and obsessive-compulsive disorder. Evidence supporting a genetic relationship. Arch Gen Psychiatry 1986; 43 (12): 1180-2.

42.Mcmahon FJ, Kasem L Anksiyete bozuklukları: genetik. Sadock BJ, Sadock VA(editörler). Aydın H, Bozkurt A (çev. ed.) Comprehensive Text Book of Psychiatry. Ankara. Sekizinci basım. Güneş Kitabevi. 2007: 1759-62.

43. Zohar J, Insel TR. Obsessive-compulsive disorder: psychobiological approaches to diagnosis, treatment, and pathophysiology. Biol Psychiatry 1987; 22: 667-87.

44. Insel TR, Murphy DL, Cohen RM, Alterman I, Kilts C, Linnoila M. Obsessive- compulsive disorder. A double-blind trial of clomipramine and clorgyline. Arch Gen Psychiatry 1983; 40: 605-12

45.Leonard HL, Swedo SE, Rapoport JL, Koby EV, Lenane MC, Cheslow DL, ve ark. Treatment of obsessive-compulsive disorder with clomipramine and desipramine in children and adolescents. A double-blind crossover comparison. Arch Gen Psychiatry 1989; 46: 1088-92.

46.Flament MF, Rapoport JL, Murphy DL, Berg CJ, Lake CR. Biochemical changes during clomipramine treatment of childhood obsessive-compulsive disorder. Arch Gen Psychiatry 1987; 44 (3): 219-25.

47. Insel TR, Mueller EA, Alterman I ve ark. Obsessive compulsive disorder and serotonin: is there a connection? Biol Psychiatry 1985;20: 1174–85.

48.Thoren P, Asberg M, Bertillson L ve ark. (1980) Clomipramine treatment of obsessive-compulsive disorder, II: biochemical aspects. Arch Gen Psychiatry 37: 1289-94.

49. Eşel E. Obsesif kompulsif bozukluğun biyolojisi. Klinik Psikiyatri 2000; 3: 46- 55.

50.Marazziti D, Pfanner C, Palego L, Gemignani A, Milanfranchi A, Ravagli S, ve ark. Changes in platelet markers of obsessive-compulsive patients during a double-blind trial of fluvoxamine versus clomipramine. Pharmacopsychiatry 1997; 30: 245-9.

51. Zohar J, Kennedy JL, Hollander E, Koran LM. Serotonin-1D hypothesis of obsessive-compulsive disorder: an update. J Clin Psychiatry 2004; 65 (suppl. 14): 18-21.

52.Bastani B, Nash JF, Meltzer HY. Prolactin and cortisol responses to MK-212, a serotonin agonist, in obsessive-compulsive disorder. Arch Gen Psychiatry 1990; 47: 833-9.

53.Lesch KP, Hoh A, Disselkamp-Tietze J, Wiesmann M, Osterheider M, Schulte HM. 5-Hydroxytryptamine1A receptor responsivity in obsessive-compulsive disorder. Comparison of patients and controls. Arch Gen Psychiatry 1991; 48: 540-7.

54.Stern L, Zohar J, Cohen R, Sasson Y. Treatment of severe, drug resistant obsessive compulsive disorder with the 5-HT1D agonist sumatriptan. Eur Neuropsychopharmacol 1998; 8: 325-8.

55.Mundo E, Richter MA, Sam F, Macciardi F, Kennedy JL. Is the 5-HT(1Dbeta) receptor gene implicated in the pathogenesis of obsessive-compulsive disorder? Am J Psychiatry 2000; 157: 1160-1.

56. Stahl SM. Temel Psikofarmaokoloji: Nörobilimsel Temeli ve Pratik

Benzer Belgeler