• Sonuç bulunamadı

Tarihi Çevrelerde Yeniden Değerlendirme Stratejileri

4. ANALİZ YÖNTEMİ

4.1 Tarihi Çevrelerde Yeniden Değerlendirme Stratejileri

Tarihi çevrelerin yeniden değerlendirilmesi konusu bir yandan fiziksel dokunun yenilenmesini, diğer yandan da bina ve mekanların aktif ekonomik kullanımı ile yakından ilgilidir. Buna göre sözü edilen çevrelerin hem fiziksel hem de ekonomik açıdan yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir. Her iki perspektifin de birbirini dengeleyeceği açıktır. Fiziksel açıdan bir yenilemenin kısa vadede olumlu mekanlar yaratabilmekte, ancak bu olumlu yönlerin sürdürülebilmesi için bölgenin ekonomik açıda kendi ayakları üzerinde durabilmesi, kendi bakımını ve konfor şartlarını finanse etmesi şarttır. Başka bir deyişle ekonomik tabanı yeniden yapılandıracak, iyileştirme ve fonksiyonel çeşitliliği destekleyecek stratejilerin tarihi çevrelerin yeniden değerlendirilmeler sürecinde önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir. Bu bağlamda Tiesdell vd’e göre (1996) tarihi çevrelerin üç ana niteliğinin altının çizilmesi gerekmektedir; mekanın vasıfları, eskime ve gelişme baskısının yoğunluğu. Başarılı yeniden değerlendirme örnekleri, etkili organizasyonel, yasal, mali, finansal araçların kullanılmasının yanı sıra, yukarıda sözü geçen bağlamsal vasıfların analitik aşama sırasında doğru biçimde tanımlanmasının, yeniden değerlendirme için uygun stratejik yaklaşımların belirlenmesinde önemli rol oynadığını göstermektedir. (Doratlı, 2000).

Mekanın Vasıfları

Tarihi bir çevre kimliğini tanımlayacak bek çok farklı nitelik gösterebilmekte ve bu anlamı binalarına, sokaklarına, meydanlarına ve insanlarına yükleyebilmektedir. Geleneksel kentlerde kent merkezleri iyi tanımlanmış kent dokusu, mimari açıdan benzersizlik, düzen ve görsel süreklilik gibi olumlu nitelikler taşımaktadır. Bu çevreler

• Kültürel kimlik değeri (zaman, gelenek, süreklilik, politik ve milli değerler) • Nadirlik değeri (tipoloji, form, yapım dönemi, çevredeki binaların tasarımı) • Kaynak değeri (var olan bir konut stoku olma, ekonomik değer)

Gibi niteliklere sahip olabilmektedirler. Eskime

Pek çok tarihi çevrenin başa çıkmak zorunda olduğu bozulma, zayıflama sürecinin altında yatan ana kavram eskimedir. Eskime Lichtfield’e göre (1988), dokunun sağladıkları ve güncel

ihtiyaçlar arasındaki çelişkidir. Buna göre eskime tarihi kentlerin problemlerinin çoğunun dayandığı bir süreç olarak görülebilir. Bir tarihi çevre çeşitli eskime türlerini barındırabilir. • Fiziksel – strüktürel eskime (zaman, iklim, yer hareketleri, trafik vibrasyonu, zayıf altyapı) • Fonksiyonel eskime (tasarımı ve içeriği nedeniyle güncel ihtiyaçlara ve potansiyel

kullanıcıya cevap verememe)

• Konumsal eskime (yapıldığı dönemde kullanıcıların kolayca ulaşabileceği bir konumda tasarlanıp günümüzde bu özelliğini yitirmiş olma, kullanıcı değişimi – sosyal kompozisyonun değişimi, toprak ve gayrimenkul değerleri, kira oranları, dolu-boş oranlarında değişim, uygunsuz kullanımlar, kullanıcı tipi ve niceliğinin değişimi)

• İmaj eskimesi (yapı veya bölgenin algısına ilişkin eskime, trafik sirkülasyonunun rahatsızlık vermesi, gürültü, koku, eski dokuda vibrasyon dolayısıyla çevrenin çekiciliğini kaybetmesi) (Doratlı, 2004)

• Resmi-yasal eskime (fiziksel ve fonksiyonel boyutlara bağlı olarak yapılan kısıtlamalar, örneğin bölgenin koruma bölgesi ilan edilmesi, finansal desteğin eksikliği dolayısıyla bina sahiplerinin gerekli bakımı yapmaması)

Gelişme baskısının yoğunluğu

Gelişme baskısının yoğunluğu fiziksel değişime neden olan faktörlerden biri olarak ele alınabilir ve eskime ile sıkı ilişki içindedir. Fiziksel ve fonksiyonel eskimeye ek olarak ekonomik baskının artması ve bölgede gelişimin beklentilere cevap verecek biçimde hızlı olmaması tarihi çevrenin kentin yeni gelişen bölgeleri ile yarışmasına engel olmaktadır. Bu nedenle bu bölgeleri terk eden kullanıcılar dokunun daha fazla eskimesine neden olmaktadır. “Bazı tarihi bölgeler strüktürel ve çevresel bozulma etkisi altındadır. Bu bozulmalara özellikle sanayiden zanaatkar atölyelerine kadar uzanan bir yelpazedeki ekonomik hareketliliğin neden olduğu gözlemlenmektedir. Kentin genellikle merkezinde ve en değerli noktaları durumunda olan tarihi çevrelerde yeni ekonomik aktivitelerin bu bölgeye yüklenmesi ise yapısal ve altyapısal bozulmayı hızlandırmakta veya ekonomik baskı, yeni teknolojik gelişmeler, değerli alanların tüm potansiyeliyle kullanılabilmesi için eski yapıların yıkımına kadar varmaktadır. Bu noktada büyüyen kenti ne sınırlama ne de koruma işlevini yerine getiremeyen Paris kenti surlarının yıkılması örnek verilebilir.

Önceki bölümlerde de değinildiği gibi tarihi kentsel alanların koruma ve yeniden değerlendirmesi günümüzde kültürel mirasın korunması açısından en önemli kriterlerden biri

haline gelmiştir. Tarihi çevrelerde için plan ve politikaların geliştirilmesi konusunda klasik ve stratejik olmak üzere iki ana yaklaşımdan bahsedilebilir. Tarihi çevrelerin kimliklerinin ve özgün yapılarının sürekliliği düşünüldüğünde bu konuda stratejik yaklaşımın kaçınılmaz olduğu bir gerçektir.

Stratejik planlama bir organizasyonun ne olduğu ve neyi neden yaptığı konularında yol gösteren ve bu başlıkları şekillendiren karar ve faaliyetler üretmek için yapılan disiplinli bir çalışmadır. Stratejik planlama kent plancıları, korumacılar gibi liderlere ve karar verme mekanizmalarına yardımcı olmak için tasarlanmış bir modeldir. Bu tür planlama özellikle özel sektörde kuruluşlara uzun dönem vizyon ve amaçlar ve bu amaçları gerçekleştirmek için kısa dönemli hareket planları sağlamak üzere kullanılmaktadır. Strateji aslında hedefe ulaşmak için gerekli plan anlamına gelse de herhangi bir plan olarak değerlendirmemek gerekir. Strateji kavramı, hedeflere ulaşabilmek için dayanıklılık ve zayıflıkların analizi ve çevrenin neler sunabileceğinin (fırsatlar ve tehditler gibi) belirlenmesine dayanır.

Stratejilerin geliştirilmesi günümüzde sadece iş dünyasında değil, çevrenin hızla değişmesine bağlı olarak pek çok başka alanda da daha önce olmadığı kadar popüler hale gelmiştir. Kent planlama, kentsel tasarım, mimari ve koruma planlaması da stratejik planlamanın kullanıldığı alanlardan birkaçıdır.

Strateji geliştirmenin önemi özellikle “Gelecek için nasıl hazırlanabiliriz?” ve “Nasıl rekabet edebiliriz?” sorularına dayanmaktadır. Bu sorular ilk bakışta iş dünyasında kullanılan stratejik planlama yöntemleri için düşünülmüş gibi de dursa, bu tür bir felsefe yapılan koruma ve yeniden değerlendirme çalışmalarının başarı şansını arttıracaktır. Öncelikle bu çalışma ve sonuçlarının nasıl sürdürülebilirlik ilkesine dayanabileceği, nasıl uzun soluklu sonuçlar getirebileceğini düşünmek kaçınılmazdır. Koruma ve yeniden değerlendirme çalışmaları aslında “geçmişin geleceğini planlamaktır”. (Doratlı v.d., 2004) Bu nedenle koruma ve yeniden değerlendirme çalışmalarının amacı mekanın geleceğe hazırlanması, değerinden kaybetmeden gelecek kuşaklara aktarılmasıdır. Öte yandan yapılan çalışmalar öyle bir sonuç getirmelidir ki kentin bu alanı özgün ve ilgi çekici hale gelsin, kentin diğer alanlarıyla rekabet edebilsin. Bunun nasıl elde edilebileceği de ilgili stratejilerin geliştirilmesine bağlıdır. Bu stratejiler o çevrenin sadece korunmasından öte, fiziksel, fonksiyonel, sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda pek çok faktörün bir araya geldiği, eskimenin bir tehdit olmadığı çözümler üretmek anlamına gelmektedir. Binaların tescillenmesi veya bir bölgenin sit alanı

ilan edilmesi, ilk etapta sadece o binaların yıkılmasını engellemekte, alana dikkatleri çekmektedir. Ancak geleceğe dönük çözümler elde edilebilmesi için bundan fazlasına ihtiyaç vardır. Koruma anlamında bir stratejiden söz edilemez. Koruma planları ise planın yapıldığı bölgenin nasıl ele alındığına bağlı olarak stratejik veya işlevsel olarak adlandırılabilir. Günümüzde koruma planları belli ana başlıklar çerçevesinde, birbirine benzer hatta bazen taklit eder biçimde ele alındığı ve bölgeni özgün karakteri, dinamizmi gerekli biçimde değerlendirilmediği sürece stratejik bir planlamadan söz edilemez.

Benzer Belgeler