• Sonuç bulunamadı

Tanzimat Fermanı’yla BaĢlayan Yeni Dönemde Eğlence Hayatı

Osmanlı Devleti‟nin 1839‟da Tanzimat Fermanı ile geleneksel yapısında köklü değiĢiklikler yapacağını uyruklarına ve dünya kamuoyuna ilan etmesiyle baĢlayan yeni dönemde yalnız devlet değil toplumsal yaĢam da değiĢime uğradı. Kurumlardaki, hukuk düzenindeki, eğitim sistemindeki yenilikler bir zihniyet değiĢikliğini de beraberinde getirdi. Öte yandan Avrupa ile gittikçe yoğunlaĢan ekonomik ve siyasal iliĢkilerde ülkedeki “BatılılaĢma” nın dıĢ dinamiğini oluĢturdu. Doğal olarak böylesi bir ortamın ürünü diyebileceğimiz yeni insan tipinin ortaya çıkması için de belli bir süre gerekliydi. Bu süreçte gözlemlenen bir baĢka husus da toplumsal yaĢamdaki değiĢmenin saraydan baĢlayıp halka doğru katmanlar halinde yansımasıdır. KuĢkusuz bunun da odaklandığı en önemli yer baĢkent Ġstanbul‟du. Bütün bu geliĢmelere karĢın değiĢim hayli yavaĢ olmuĢtur. Suriçi Ġstanbul‟da yaĢayan Müslüman halk, hatta onlarla uyum içindeki Hıristiyan ve Musevi azınlık

için bile Levanten kültürünü temsil eden Galata-Pera kapalı bir kutu, keĢfedilmemiĢ bir kıta gibiydi. GeniĢ halk kesimi hala eskisi gibi yaĢıyor; geleneksel eğlencelerini sürdürüyordu. Ġlkbahar ve yaz aylarında mesirelere, Çırpıcı Çayırı‟na, Kağıthane‟ye, Göksu‟ya gidiyor, ya da öküz arabalarıyla daha uzaklardaki su kaynaklarına, bentlere akın ediyordu. Buralarda herkes kendi arasında eğleniyor, ya da kır bahçelerindeki saz takımlarıyla coĢuyor, Ortaoyunu izleyerek gülüyordu. Kadınlar için tek kapalı eğlence mekanı hamam, çocuklar içinse yılda iki kez kurulan bayram yerleri idi. Erkekler gene eski tarz meyhanelere ve kahvehanelere devam ediyor, buralarda incesaz takımlarını dinliyor, meddah ve Karagöz gösterilerini izliyordu. Müslüman kesim için Ramazan tek eğlence ayıydı. Rumlar ise “büyük perhiz” e girmeden önce ġubat ayında üç hafta süren apukurya (doğrusu apekriya) Ģenlikleri düzenliyor, diğer dinlerden ya da mezheplerden olanlar da kendi dinsel takvimlerine göre kutsal sayılan günlerde bayram eğlenceleri yapıyorlardı.

Kentin diğer kesimlerinde ise ancak 1868‟den sonra belediye örgütü kurulabilecektir. Bu arada Beyoğlu‟nun ana yolu olan Cadde-i Kebir ya da öbür adıyla Doğru Yol (bugünkü Ġstiklal Caddesi) 1856‟da havagazı lambalarıyla aydınlatılmıĢ, geceler daha renklenmiĢti. 1870‟deki büyük yangın Beyoğlu‟nda büyük yıkıma yol açmıĢ, öte yandan belediyeye de cadde ve sokakların yeniden planlanması için olanak yaratmıĢtı. ĠĢte bu yangının ardından tiyatroları, gazinoları, kafe Ģantanları, içkili lokantaları, modern meyhaneleri, birahaneleri, kabareleri, pastahaneleri, her türlü Avrupa malının satıldığı mağazaları, elçilik binaları, sosyal kulüpleri ve görkemli konutlarıyla yeni bir Beyoğlu doğmuĢtu.

Belediyelerin halkı dıĢ yaĢama yönelten hizmetleri de çeĢitlenmiĢ, o döneme kadar Ġstanbul halkının tanımadığı yenilikler ortaya çıkmıĢtır. Bunlardan biri belediye bahçeleridir. Ġlkin Taksim‟de (bugünkü Ġnönü Gezisi‟nin alt kesimi) ve TepebaĢı‟nda açılan bu bahçelerde halk kadınlı erkekli bir arada bulunuyor, bira ya da meĢrubat içiyor, sohbet ediyordu. Ġstanbul tarafında ise At Meydanı'nın (bugünkü Sultanahmet Meydanı) Divanyolu‟na bakan kesimi bu amaçla düzenlenmiĢ ve Millet Bahçesi adı verilmiĢti.

ġekil 2.31. Taksim Bahçesi‟nde Dans, Selahattin Giz.

1876‟da Tanzimat‟ın ilanıyla yurt dıĢından gelen yabancılar, büyük elçilik çalıĢanları, sanatçılar Pera ya da Galata çevresinde yerleĢmeye baĢlamıĢlardır. Bu azınlık Ġstanbul‟un yerli halkı tarafından “Levanten” olarak adlandırılmıĢtır. 1873 senesinde Galata ile Beyoğlu arasında “Tünel” iĢletilmeye açılmıĢtır. 1875‟de Tünel insan taĢımaya baĢlar. Cadde-i Kebir (Ġstiklal Caddesi) boyunca atlı tramvay çalıĢtırılmaya baĢlanır.

ġekil 2.32. Beyoğlu‟nun Eski Bir Görüntüsü, Selahattin Giz.

Tanzimat Dönemi‟nin ilk evresi 1876‟da I. MeĢrutiyetin ilanıyla sona ererken kısa süren bir özgürlük ortamından sonra Ġstanbul “Ġstibdat” olarak anılan, II.Abdülhamit‟in baskıcı yönetimi altında geçecek otuz yıllık yeni bir döneme giriyordu. Bu dönemde Ġstanbul bir ölçüde içe kapanırken, “düvel-i muazzama” denilen güçlü Avrupa devletlerinin elçiliklerinin koruması altındaki Beyoğlu özerk bir bölge gibi geliĢmesini sürdürüyordu. II.Abdülhamit‟in baskıcı yönetiminden en çok etkilenenler tiyatrolardı. Artık oyunlar önce sansürden geçiyor, sonra sahnelenebiliyordu. Dolayısıyla değil siyasal içerikli oyunlar, padiĢahın herkesçe bilinen vehmini (kuruntusunu) tahrik edebilecek her tür diyalog bile yasaklanıyordu. Kahvehanelerden meyhanelere, kafelerden gazinolara kadar her yer hafiyelerce gözetim altında tutuluyor, padiĢahın gözde hafiyesi Fehim PaĢa ise eğlence yerlerinden haraç toplayarak düzenin çarpıklığının simgesi oluyordu.

Ġstanbul, 1908-1913 arasında üç büyük yangın (1908‟de Fatih, 1911‟de Aksaray ve 1912‟de ĠshakpaĢa), bir ayaklanma (31 Mart (13 Nisan) 1909) ve Balkan SavaĢı felaketi sırasındaki büyük göçü yaĢadı. Ardından gelen Birinci Dünya SavaĢı ise Ġstanbul için kıtlık, yokluk, yoksulluk yılları oldu. Gene de bu dönemde eğlence yaĢamına yeni unsurlar, yeni türler katıldı. Kente elektrik bu dönemde geldi. Eğlence

yaĢamını kitleselleĢtiren ve altmıĢ yılı aĢkın bir egemenlik kuracak olan sinemayla Ġstanbul 1908‟de tanıĢtı.

ġekil 2.33. Majik Sineması, Selahattin Giz.

1914 yılında açılan Majik Sineması Sıraselviler Caddesi‟nin baĢında, Taksim Meydanı‟na bakıyordu. Mimarı Ġtalyan Giulio Mongeri olan Majik Sineması birçok isim değiĢikliğine sahne olmuĢtur: Cine Turc, Taksim, The New Taksim, Venus, Venus Theatre ve City Theatre. (Özdamar ve Özlü, 1992)

Birçok ilklere ev sahipliği yapan Beyoğlu halka açık ilk sineme gösterisinin yapıldığı yerdir. 1908 senesinde açılan ilk yerleĢik sinema ile baĢlamıĢ ve günümüzde tamamen sinema salonlarıyla sarılmıĢtır. 19.yüzyılın sonlarında yine ilk gösteriler burada yapılarak tiyatro kültürünün Ģekillenmesine katkıda bulunmuĢtur.

Benzer Belgeler