• Sonuç bulunamadı

Tanzimat Döneminden Önce Osmanlı Devleti’nde Sansür Uygulamaları Osmanlı Devleti’nde ilk matbaa, kitap ve gazete girişimi, azınlıklar tarafından

gerçekleştirilmiş ve azınlıkların bu yöndeki faaliyetleri engellenmemiştir. Nitekim II. Bayezid dönemi ile birlikte matbaanın Osmanlı ülkesinin değişik bölgelerinde yaygınlaşması ve basılan kitaplar, Osmanlı Devleti'nin kendi topraklarındaki basın ve yayın girişimlerinden haberdar olduğunu ve daha da önemlisi bunlara izin verdiğini göstermektedir.70 Ancak, bu dönemde basın ve yayın hareketlerini ele alan hukuki bir düzenleme yapılmamıştır. Devlet eliyle ilk matbaanın kurulmasıyla birlikte, matbaalarla ilgili ilk düzenlemeler yapılmış, dini ilimler içeren kitapların dışında basılacak olan kitapların tayin olunan ulema ve kadı tarafından incelenmesine karar verilmiştir

Arapçave Türkçe dillerinde kitap basmamak ve kışkırtıcı yayın yapmamak kaydıyla azınlıkların basım ve yayın faaliyetlerine karışılmamış ancak bununla birlikte, Ermeni, Rum ve Cizvit matbaaları; siyasi faaliyete giriştikleri, dini propaganda yaptıkları ve mezhep çatışmalarına sebep oldukları gerekçesiyle zaman zaman devlet

68 Nalcıoğlu, Osmanlı’da Muhalif Basının Doğuşu, s. 26. 69 Koloğlu, “Osmanlı Basını: İçeriği ve Rejimi”, s. 82.

70 Ayhan Ceylan, “Tanzimat Dönemi Basım ve Yayımında Hukuki Düzen”, Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları,

26

tarafından kapatılmışlardır.71 Devlet içindeki gayrimüslim cemaatlerin çatışmaları devlet içinde siyasi gerilimlere de sebep olmuştur. Sansür yalnızca gayrimüslim cemaatlerin yayınlarına uygulanmamıştır. XVI. yüzyılda Anadolu’da dini isyanlar ve İran adına Şii faaliyetleri ve propagandası arttığından rafızi kitapları ve bu kitapları taşıyanlar hakkında sert hükümler72 uygulanmıştır. Yine Çorum Beyi’ne yazılan bir hükümde de Kızılbaş’tan (İran) gelen Veli Fakih’in yanında getirdiği 34 adet ciltli rafızi kitabın onun ölümünden sonra kimlere geçmiş ise bulunması ve sahiplerinin hapsedilmesi, fakat bu bahane ile hiç kimseye zulüm ve düşmanlık edilmemesi istenmekteydi.73

XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde devrin siyasi atmosferindeki değişimlerin şüphesiz Osmanlı için de etkileyici yankıları oldu. Bab-ı Âli, Mısır’ın işgali ve Mora İsyanı neticesinde gelişmeleri daha yakından takip etme ve gerekli tedbirleri alma adına basın ve yayını daha yakından izlemiştir. Bu çerçevede azınlıkların devlet aleyhinde faaliyetleri denetim altına alınmış, ilk uyarı, Amerikalıların İstanbul başta olmak üzere Osmanlı topraklarında açmış olduğu bazı okullara yönelik olmuştu. Rum, Ermeni ve Yahudi çocukları “bila ücret” okutmak amacıyla açılan okulda okutulan kitaplar, “sıbyanın ezhânlarını tahvil ve İngiliz mezhebine çevirmek” amacında olduğundan sakıncalı bulunmuş, bu tür ayrılıkçı eğilimin önünün kesilmesi bu hususta Ermeni Patriği’nin de gerekli uyarıları alması kararlaştırılmıştı.74 Hatt-ı Hümayuna cevap niteliğindeki bir tezkirede, zararlı nitelikte kitap basan Ermenilerden birkaçının sürgüne gönderildiği ve bundan sonra böyle bir işe kalkışacak olan olursa derhal inceleneceği ve düzeltileceği ifade edilmiştir.75

Napolyon’un Mısır’ı işgalinin ardından Osmanlı Devleti’ni ekonomik ve siyasi alanda büyük sıkıntıya sokan Yunan İsyanı da, yabancı basın tarafından da

71 BOA, DH.MKT. No. 1371/90, ayrıca bkz. Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, s. 60.

72 Yalnızca kitaplara karşı değil, Safeviler adına faaliyet gösterenler hakkında da “hüsnü tedarik ile ele getürüb

dahi kimesne ifşa eylemeden el altından Kızılırmak’a iğrak” edilmelerine dair hükümler veriliyordu (14 Eylül

1568), Ahmet Refik (Altınay), On altıncı Asırda Rafızîlik ve Bektaşîlik, İstanbul, 1932, s. 46. Aktaran: Ali Birinci, “Osmanlı Devleti’nde Matbuat ve Neşriyat Yasakları Tarihine Medhal”, Türkiye Araştırmaları Literatür

Dergisi, (TALİD) c. IV, sayı VII, 2006, s. 316.

73 Altınay, On altıncı Asırda Rafizilik ve Bektaşilik, s. 54. 74 BOA, H.H. No. 794/36842

27

desteklenmiş ve kamuoyu oluşturularak devlet aleyhinde olumsuz yayınlar sıkıntılara neden olmuştu. Sovienir isimli Yunan gazetesinin 4 Ağustos ve 20 Eylül 1833 tarihli sayılarındaki devlet aleyhindeki yazılarından dolayı şikayette bulunulmuş, gazetedeki “münasib ve itidal hududunu dahi tecavüz ettiği..” söz konusu makaleleri için gerekli yaptırımın uygulanması için uyarıda bulunulmuştur.76 Saltanat aleyhinde yazılara bir başka uyarı ve yayından men etme, bir ay tatil edilmesine rağmen ilk çıkan sayısında “esbab-ı taʻtiline dair yazdığı makalede memleketin emn-ü asayişini

kafil olan usul-i müttehize-i devleti tezyif ve hükümet-i seniyyeyi istihzâ” yani devleti

ve hükümeti küçük düşürdüğü suçlamasıyla tamamen kapatılmasına karar verilen

İkbal Gazetesi’ne yönelik olmuştur.77

Tanzimat öncesi dönemde Avrupa'da çıkan gazetelerin Osmanlı Devleti ile ilgili haberlerinin takip edildiği, özellikle Avrupa ülkelerinde daimi elçiliklerin kurulmasıyla birlikte bu takibin yoğunlaştığı, gerçek dışı haberler dolayısıyla ilgili ülkelerin makamları ile harekete geçildiği ve tekzip için girişimlerde bulunulduğu görülmektedir. Konu ile ilgili bir Hatt-ı Hümayunda, Osmanlı Devleti, Fransa aleyhinde tarafsızlıktan ayrılmamışken, gazetelerin müttefik devletlerin arasını açmak için yazdıkları “eracif”78 haberlerin önüne geçilmesi gerektiği ve gerekli tenbihlerin yapıldığı ifade edilmiştir.79

Nitekim benzer türden takip, matbu eserlerin denetimi için Hariciye Nezareti Teşkilatı'nı düzenleyen ilk nizamnamede de görülebilir.80 Nezarete bağlı kurulan matbuat müdürlüğü bünyesinde, Osmanlı Devleti toprakları içerisinde çeşitli dillerde basılan gazetelerin, dil bilen uzmanlarca incelenmesi asılsız ve devlet aleyhine görülen yazıların tercüme edilerek gerekli cevapların verilmesi ve yazışmaların yapılması amacıyla bir birim oluşturulmuştur. Osmanlı’da Tanzimat öncesi basın yayın faaliyetleri devlet eliyle açılan matbaa dışında çoğunlukla azınlıklar tarafından yürütülmüş, her resmi otorite gibi Osmanlı’da da belli koşullar altında bu faaliyetlere

76 BOA, H.H. No. 960/41185 77 BOA, HSD.CB. No. 2/5

78 Uydurma, düzme, yalan söz. Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Lügat, Aydın Kitabevi, Ankara, 2009, s. 283.

79 BOA, H.H. No. 139/5764

28

izin verilmiştir. Bu dönemde sansür hakkında hukuki bir düzenleme olmasa da arşiv kayıtlarındaki bilgiler pratik usullere başvurulduğunu kanıtlar niteliktedir.

Dünyadaki pek çok gelişim ve dönüşümlere kaynaklık eden Fransız İhtilali başlangıçta Osmanlı’da bir iç sorun olarak algılanmış ve Osmanlı üzerine etkisi ideolojinin benimsenmesinden ziyade diplomatik nedenlerden kaynaklanmıştır.81

Mısır’ın işgali ve sonrasındaki gelişmeler devletler arası politikaları geliştirmiş ve başlangıçta Osmanlı Devleti’nde ihtilalin etkisi programlı bir ıslahattan ziyade şartlar gereği bir etkilenme şeklinde gerçekleşmiştir. Ancak bununla birlikte ihtilalin ideolojik yönünün gayrimüslim unsurlar üzerinde etkili olduğu açıktır.82 Eşitlik, özgürlük, adalet, milliyetçilik gibi kavramların önem kazanmış olması neticesinde 1820 Yunan bağımsızlık hareketi bunun en belirgin örneğidir.

Fransız İhtilali basın etkinliklerinde de belirleyici model olmuştur. 1795’te çıkan

Bulletin de Nouvelles gazetesi ihtilali Fransız halkına tanıtarak gerekli haberleri

iletmesinin yanında, Osmanlı’ya da rejimin ideolojik yönünün tanıtılmasında önemli rol üstlenmiştir. Osmanlı basın tarihinin doğuşu ve gelişimine bakıldığında gazete çıkarma ve sistemin hukuki düzenlemelere kavuşturulmasında Fransız modeli örnek alınmış, ve Fransız etkisi ilerleyen dönemlerde dil, edebiyat, sanat ve sosyal hayatta da hissedilmiştir.

1.3.2. Tanzimat Dönemi Kitap ve Dergi Sansürü ve İlk Yasal Düzenlemeler