• Sonuç bulunamadı

Türkiye, eski Dünya karalarının (Asya, Avrupa, Afrika) birbirine en çok yaklaĢtığı yerde yer alan stratejik öneme sahip özel bir ülkedir. Söz konusu karaların fiziki ve beĢeri iliĢkileri Türkiye toprakları ile mümkün olmaktadır. DOĞAN AY' ın(2001,29) tabiriyle; Türkiye “anakaralararası geçiĢ bölgesi yani eski Dünya karaları köprüsü”dür. Matematiksel konum itibariyle de orta kuĢak-ıhman iklim (subtropikal iklim kuĢağının Akdeniz iklim sektörü) bölgesindedir.

Yukarıda kısaca belirtilen uygun coğrafi konum özellikleri neticesinde ülkemiz, yüksek bir turistik potansiyel bölgenin odak merkezi durumundadır. Ancak bu potansiyel henüz değerlendirilememiĢtir. Kara, deniz, demir ve hava yolları bağlantıları ile ticari ve turistik aktivitenin geliĢtirilebileceği konumdaki Türkiye, bu konuda da henüz istenilen baĢarıyı yakalamamıĢ, köprü (birleĢtirici-geçiĢ) özelliğini pek kullanamamıĢtır.

Dünya ülkeleri arasında orta büyüklükteki ülkemiz, uç noktaları arasındaki mesafeler itibariyle turistik çekim merkezi olmaya müsait durumdadır. Türkiye'yi N-S veya E-W yönlerinde kat etmek, farklı yöreler ve özellikleri ile turistik zenginlikler sunar. DeğiĢik yörelerde çeĢitli çekicilikler ülkemiz sınırları içerisinde bir aradadır. Bu büyüklükteki bir alanda bu kadar çok turistik çeĢitlilik bulmak imkân haricindedir.

Ülkemiz denize sınırı olan amfibi bir devlettir. Karasuları ve kara sınırları karĢılıklı geçiĢleri engellemeyen aksine geçiĢ kolaylığı sağlayan özelliktedir. Gümrük

kapıları ve boğazları ile birleĢtirici-etkileĢim sağlayan köprü görevini görmekte, diğer ülkelerin denizler vasıtasıyla dünyaya açılma fırsatı vermektedir. Çok uzun(8333km) deniz kıyılarına sahip olması dolayısıyla plaj ve yat turizmi(mavi yolculuk) gibi deniz turizmi açısından elveriĢlidir.

Ülkemiz ortalama yükseltisi fazla olan(1132m) yüksek bir ülkedir. Genel olarak E-W yönünde geniĢ yaylar çizerek uzanan sıradağlarla çevrelenmiĢtir. Anadolu‟nun doğusuna doğru sıkıĢıp birbirlerine iyice yaklaĢmıĢlardır. Volkanik kökenli dağlar, yer yer kendini göstermektedir. III. Jeolojik Zaman tektonik hareketi Alp orojenezi ile oluĢan dağlarımız, çeĢitli kırılma-kıvrılma, alçalma, faylanmalar ve volkanik faaliyetlerle günümüz Ģeklini almıĢlardır.

Ülkemiz yer Ģekillerinin turistik potansiyel ile yakın iliĢkisi vardır. Dağcılık ve dağ sporları anlamına gelen Alpinizm faaliyetleri bakımından ülkemiz yüksek potansiyele sahiptir. Bazı dağlarımızda kıĢ, bazılarında yaz turizmi geliĢmiĢ; bazılarında ise her ikisi birlikte geliĢmiĢtir. Trakking, kayak, yayla, sayfiye gibi çeĢitli amaçlarla dağlarımızdan yararlanılmaktadır.

Dağların temiz havasının güçlendirici ve koruyucu özellik göstermesinden doğan klimatizm yani iklimle tedavi turizmi açısından zengin potansiyele sahip ülkemiz, bu konuda henüz istenilen seviyeye ulaĢmamıĢtır. Yaylalar, son yıllarda turizme açılmak suretiyle klimatizm konusunda biraz ilerleme sağlanmıĢsa da yeni bir kavram olan ekoturizmde almamız gereken uzun bir yol önümüzde mevcuttur.

Volkanik ve tektonik yapı bakımından zengin ülkemizde, mineral bakımından zengin termal kaynaklar da fazlaca yer kaplamaktadır. Termalizm olarak adlandırılan bu turizm çeĢidinde, sıcak ve soğuk sularla tedavi yapılmaktadır. Tıbbî turizmin bir Ģeklidir.

Ülkemiz, dünya ölçüsünde yapılan iklim sınıflandırmasına göre kıtaların batı tarafında görülen subtropikal iklim kuĢağının Akdeniz iklim sektörü dâhilinde yer alır. Hava kütleleri açısından yapılan sınıflandırmaya göre de, orta enlem iklimleri grubuna girmekte olup yazın tropikal, kıĢın ise tropikal ve polar hava kütlelerinin etkisi altında kalmaktadır. Bu nedenle ülkemiz, hava kütleleri açısından geçiĢ kuĢağı üzerinde yer almaktadır(ATALAY, 1997, 117).

Ġklim elemanları ve iklim elemanlarının ortalamaları yani iklim tipi, ülkenin turistik çekici-itici gücüdür. Bu açıdan iklimle turizm faaliyetleri arasında doğrudan ve yakın bir iliĢki vardır. Hatta bir ülkenin turizminin geliĢmesi iklimi ile paralellik gösterir. Basit bir yargıyla, denize kıyısı olup sıcak iklimin görüldüğü ülkelerde yaz turizm çeĢitleri; dağlık, karlı ve soğuk iklimin görüldüğü ülkelerde ise kıĢ turizm çeĢitleri geliĢme eğilimindedir. Zaten “iklim imparatorluğu, bütün imparatorlukların birincisidir” der Montesquieu-1748- iklimin önemini belirtmek için.

Ülkemiz iklimi, gerek yerĢekilleri gerekse coğrafi konum itibariyle dört mevsimin görüldüğü hatta aynı anda yaĢandığı bir özellik gösterir. Ocak ayı sıcaklık

ortalamaları, güney ve güneybatı kıyılarında 100

C ile 50 C‟lik ılık özellikler gösterir.

Ġç kesimlerde 00

C ile -50 C arası değerler göstermektedir. Doğu Anadolu Bölgesi ise

daha düĢük değerlerle temsil edilmektedir. KıĢ mevsiminde sıcaklıkların düĢük değerlerde seyretmesi turizmi olumsuz etkilemektedir. Çünkü turistlerin çok büyük

bir oranı kıĢ mevsimini değil de sıcaklığın yüksek olduğu yaz mevsimini tercih etmektedirler.

Temmuz ayı sıcaklık ortalamaları, yüksek değerlerdedir(100 C ile 300 C). Erzurum-Kars Bölümü ve yüksek dağlar dıĢında her yörede bu değerlere rastlanılmaktadır. Yaz mevsiminde bahsi geçen değerler ve bol güneĢli günler dıĢ turizm aktivitesini teĢvik etmektedir. Ġç ile kıyı kesimler arsında kıĢ durumunda olduğu gibi yaz mevsiminde de farklılıklar mevcuttur. Bu farklılıklar sayesinde dağlık yörelerimiz ve plato alanlarımızdaki yaylacılık faaliyetleri özellikle iç turizmi geliĢtirmiĢtir. Son yıllarda ise dıĢ turizme az da olsa hizmet vermektedir.

Bunların yanında güneĢli gün sayısı, deniz suyu sıcaklıkları ve kar örtüsü kalınlıkları gibi iklim olayları da turizme yön veren diğer özelliklerdir. Akdeniz ve Ege kıyıları güneĢli gün sayısının fazla ve deniz suyu sıcaklıklarının yüksek olduğu dolayısıyla yaz turizminin geliĢtiği bölgelerimizdir. Akdeniz ve Ege kıyılarında deniz suyu sıcaklığı 180 C ile 200 C arasında yıllık ortalama seyir göstermektedir. Bu da 150 ile 250 gün kadar denize girme, yüzme, kum banyosu ve su sporları yapma olanağı vermektedir. Söz konusu bölgelerimizde yıllık 3000 ile 3200 saat güneĢlenme süresi de deniz turizmini olumlu etkiler. Kar kalınlığı (en az 50 cm olmalı) ve karın yerde kalıĢ süresi (en az iki ay yerde kalmalı) turizmi ilgilendiren diğer klimatik olaylardır.

Ülkemiz gerek flora zenginliği, çeĢitliliği ve gerekse endemik-relikt bitkiler açısından(3000'den fazla endemik bitki) potansiyel turistik varlığa sahiptir. Ormanlarımız (muhtemelen prehistorik devrelerden beri-DOĞANAY, 2001, 46-) insanların tahribatı neticesinde kıyı bölgelerimize çekilmiĢlerdir. Günümüz rakamlarıyla ülke yüzölçümünün % 24'ü ormanla kaplıdır.

Bitki örtüsü millî parklar ve Ģehir parkları ile turistik açıdan önem kazanır. Millî parklar, yüksek bir doğa turizm potansiyeline sahip, son yıllarda önem kazanan ve WTO tarafından da 2020 yılına kadar önemi artacağı söylenen pazar çeĢididir. Ülkemiz doğal millî parklar konusunda da henüz istenilen seviyede değildir.

Akarsular ve göller açısından zengin ülkemizde, bazı akarsular tamamen sınırlarımız içinde akmakta bazıları ise sınıraĢan özelliktedir. Akarsularımızın çoğunun dağlık-yüksek alanları aĢması özelliği ile rafting ve kano sporları açısından potansiyeli mevcuttur(Çoruh gibi). Ayrıca çağlayanlar(çavlan-Ģelale) açısından zengin özellikteki bazı akarsularımız da turistik potansiyel oluĢturmaktadır.

Dünya genelinde büyük bir göle sahip olmayan ülkemizde, turizm aktivitesini destekleyecek potansiyele sahip göllerlimiz mevcuttur. Bunlardan bazıları manzara oluĢturması (Uzungöl), bazıları doğal barınak olması (KuĢ Gölü) ve bazıları da doğal oluĢum itibariyle (Nemrut Krater Gölü) turistik çekim merkezi durumundadırlar.

4.2.2. BeĢeri ve Ġktisadi Coğrafya Elemanları 4.2.2.1. Nüfus ve YerleĢme

Ülkemiz nüfusu oldukça hızlı artmaktadır(yıllık doğal nüfus doğal artıĢ hızı %2). Toplam nüfus itibariyle komĢuları ve Ortadoğu ülkeleri arasında en büyük olanıdır. Yıllara göre nüfus artıĢı turizm çeĢidi olarak iç turizmi daha çok etkilemiĢtir.

Nüfus artıĢıyla orantılı olarak iç turizmin yıllar itibariyle artma eğiliminde olduğu göze çarpmaktadır. Bu artıĢta hiç Ģüphesiz ekonomik düzeyin yükselmesi,

sanayi toplumuna geçmekte olması ve birçok insanımız için turizmin lüks değil ihtiyaç durumuna gelmesinin rolü vardır.

Ülke nüfusu arttıkça, iç turizme katılan nüfus da büyümektedir. Gerekten de 1950'de nüfusumuzun sadece %1.6'sı iç turizme katılmıĢken, 1990'da bu pay %17'yi buluyordu. Gelecekte bu payın, nüfus artıĢına paralel olarak daha da yükseleceği kesindir(DOĞANAY, 2001, 52)

Turizm sezonlarında ticari faaliyetler turistik bölgelerde yoğunluk kazanmaktadır. Söz konusu canlılıkta dıĢ turizm kadar iç turizmin de etkisi hissedilir derecededir. Hatta son yıllarda, yabancı turist oranının fazla olduğu bazı merkezlerimizde(Antalya, Kapadokya gibi) yerli turist oranında belirgin artıĢlar gözlenmiĢtir.

AĢırı kentleĢmenin getirdiği yoğunluktan ve gürültüden uzaklaĢıp yoğun iĢ temposundan kurtulma da turizme katılmanın bir baĢka nedenidir. ġehirleĢme ve Ģehir nüfusunun artıĢı neticesinde yurdumuzda iç turizm faaliyetleri artmıĢtır.

4.2.2. Ekonomik Özellikler

Turizm dünyada bir çok insana iĢ olanağı sağlayan temel istihdam kaynaklarındandır. Günümüz rakamlarıyla(2003 yılı) ülkemizde turizmdeki istihdam oranı toplam istihdama oranı % 5.10'dur. Ancak turizmde istihdam konusundaki en önemli sorun, nitelikli iĢgücü bulmadır. ġunu da belirtmekte fayda olacaktır; yaklaĢık son yirmi yıl içerisinde turizm eğitimi veren eğitim kurumları artmıĢtır.

Turizm sektöründe en önemli hizmetlerden biri ulaĢımdır. Ülkemize gelen turistlerin % 70.9'u havayolu ulaĢımını kullanmaktadır. Havayolları konusunda Avrupa Birliği standartlarına yakın olduğumuz halde karayolları için aynı Ģeyleri söyleyemeyiz. 1983 yılından sonra hız verilen otoyol çalıĢmaları ile Avrupa otoyol sistemine entegre olunmaya çalıĢılmaktadır.

Denizyolları giderek önem kazanan bir ulaĢım sistemidir. Bu geliĢmede limanların, sayısal ve teknolojik olarak artması ile denizaĢırı iĢletilen gemilerimizin artması etkili olmuĢtur. Demiryollarımız geliĢmesini Cumhuriyet'in ilk yılları(Ġmparatorluğun son dönemleri) gibi devam ettirememiĢ ve her bölgemizde olmasına rağmen standart açısından geride kalmıĢtır.

Benzer Belgeler