• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Sanat Eğitimi

2.2. Sanat Eğitimi

2.2.5. Türkiye’de Sanat Eğitimi

Tarihsel olarak sanat eğitiminin Türkiye’de nasıl geliştiğine bakılacak olursa cumhuriyet dönemi ile birlikte Türk kültürünü şekillendiren ulus olma bilincinin de etkisiyle birlikte sanat eğilimi ve sanat eğitiminde farklılıklar görülmeye başlanmıştır. Sanatın amaçlarından biri de halka ulaşmak ve halkla bir olmaktır. Bu anlamda el sanatları, halk sanatları ve halkbilim araştırılmaları yapılmıştır. Sanatın bir kültürü oluşturan temel bir öğe olduğu sık sık dile getirilmiştir. Sanat eğitimi sorunları ulusal eğitim sorunlarından ayrı görülmemiştir (Kırışoğlu, 2019, s.41-42).

Cumhuriyet’in ilanından sonra sanat eğitimi alanında yapılan düzenlemelerde batıya doğru bir yöneliş bulunmaktadır. Bu anlamda yapılan düzenlemeye göre verilecek eğitimin akılcı ve yaratıcı olması amaçlanmıştır. Bu amaca ulaşabilmek adına

34

devletin kurulduğu ilk zamanlarda dahi resim, müzik ve farklı sanatsal aktivitelerin aktif kullanıldığı derslere önem verildiği görülmektedir. Bunun yanında atılan bir diğer adım ise Osmanlı Devleti döneminde (1883) kurulmuş olan Sanayii- Nefise Mektebinin ismi değiştirilmiştir. Bu eğitim kurumunun yeni ismi “Devlet Sanatlar Akademisi” olmuştur. Bu kurumun başına daha sonraları Namık Kemal gelmiştir (Altınkurt, 2015, s.2). Cumhuriyet kurulmadan önce açılmış olan İnas Sanayi-i Nefise Mektebi ile Sanayii- Nefise Mektebi birleştirilerek 1927 yılındaGüzel Sanatlar Akademisi olarak hem kız hem de erkek öğrencilere sanat eğitimi vermeye başlamıştır (Türe, 2007, s. 34).

Yukarıdan da anlaşılacağı üzere önceden kabul gören eğitim anlayışının yerine Batı’ya yönelişi destekleyen bir anlayış benimsenmiştir. Bu yönelişin bir sonucu olarak ise okullarda farklı eğitim teknikleri benimsenmeye başlanmıştır.

Ayrıca sanat eğitiminin iyileştirilmesi için neler yapılabileceği konusunda da araştırmalar yapılmıştır. Yapılan bu araştırmalar sonucunda bazı değişikliklere gidilmiştir. Bu bağlamdayeni bir rapor uygulamaya konulmuştur. Bu rapor J.

Dewey’e ait bir rapordur. Rapora göre okulların mekânları, eğitim-öğretim sistemi ve okullarda kullanılan araç ve gereçler gibi konulara değinilmiştir. Raporun sanat eğitimini ilgilendiren kısmı ise aşağıda verildiği gibidir(Kırışoğlu, 2019, s. 42);

1) Okullarda resim ve el işleri atölyeler kurulmalı ve aynı şekilde resim ve el işleri dersleri için gerekli olan araçve gereçler sağlanmalıdır.

2) Yükseköğretime devam etmeyecek veya edemeyecek olan öğrencilere yaşam boyu desteklemek amaçlı bilginin yaşama uygulanması konusunda öğrenciler desteklenmeli ve gerekli el becerileri kazandırılmalıdır.

3) Resim, çizgi ve boya sanatları alanlarında öğrencilerin yeteneklerinin geliştirilmesi hususunun bireysel ve toplumsal yararı üzerinde durulmalıdır.

Bu raporun uygulamaya konulmasının yanında farklı adımlarda atılmıştır. Bu adımlardan birisi de sanat eğitimi alanında yetişmiş bireylerin sayısını fazlalaştırmaktır. Bu amaçla 1910 yılında yabancı ülkelere sanat eğitimi almaları için bireyler gönderilmiştir. Bunlardan birisi de İsmail Hakkı Baltacıoğlu’dur. 1926 yukarıda verilen raporun da etkisiyle Gazi Eğitim Enstitüsü açılmıştır. 1932 yılında Resim-İş bölümü Gazi Eğitim Enstitüsü’ne eklenmiştir. Burada Resim-İş öğretmenleri yetiştirilirken aynı zamanda önemli sanatçılar da Türkiye’ye

35

kazandırılmıştır. Daha sonra bu doğrultuda İsmail Hakkı Tonguç’un önderliği ile hazırlanmış bir müfredat ile birlikte 1927 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’nde

“Resim Öğretmenliği Kursu” açılmıştır ve “resim öğrenme metodu” adı altında dersler verilmiştir. Sanatsal faaliyetlerin ve sanat eğitiminin halk arasında yaygınlaştırılması amacıyla halk evleri kurulmuştur. Bu evlerde halk ile birlikte sanatsal faaliyetlerde bulunulmuştur (Altınkurt, 2015, s.4).

Tüm bunlardan anlaşıldığı üzere sanat eğitiminin ülkenin her yerine yaygınlaştırılması amaçlanmıştır. Bu yaygınlaştırmanın Türkiye’nin her yerine ulaşmasını sağlayan kurumlardan biri de Köy Enstitüleridir. Köy enstitüleri ile köyün gelişimi ve köyde yaşayan kişilerin birçok yönden desteklenmesi amaçlanmıştır. Köy enstitüleri Türkiye genelinde verilen eğitimin özelleştirilmiş halidir denilebilmektedir. Bu bağlamda buralarda verilen eğitimin Türkiye’yi genel anlamda etkileyecek olması önemlidir. Ancak belli bir dönem sonunda bu uygulamadan vazgeçilmiştir. Enstitülere son verilme tarihi ise yaklaşık olarak 1947’dir(Kırışoğlu, 2019, s.43).

Bal’a (1993) göre, Türkiye’de liselerde sanat eğitimi ilk defa 1952 yılında programa dâhil edilmiştir. Programa alınan resim ve müzik gibi sanat dersleri ise, seçmeli hale getirilmiştir. Bu dersler seçmeli olarak verilmeye devam edilmiştir (Akt.,Türe, 2007, s. 37).

Gelişen ve değişen sanat anlayışına ayak uydurmak adına 1960’da Tatbiki Devlet Güzel Sanatlar Okulu açılmıştır. Burada yetiştirilen gençler de sanat eğitimde etkili olmaya başlamıştır. Sanat aktivitelerinin taşralara yayılmaya başlamasıyla Devlet galerilerinin açılması bir zorunluluk haline gelmiştir (Artut, 2013, s.86).

Görüldüğü üzere 1960’lar ile birlikte sanat aktiviteleri konusunda devlet desteği ile birlikte atılan adımların sayısı oldukça fazladır. Özellikle devlet galerinin açılmasının zorunlu hale gelmesi bu dönem için atılan oldukça önemli bir adımdır.

1970’lerde isenüfus yoğunluğu fazlalaşmıştır. Aynı zamanda bilgi alanında yeni gelişmeler ortaya çıkmıştır. Toplumun sanat ve sanatçıya olan yaklaşımında değişmeler yaşanmıştır. Ekonomik, politik, toplumsal ve teknolojik gelişmelerin de etkisiyle resim-iş öğretmeni yetiştirilmesinde yeni bakış açıları benimsenmiştir.

Sanat bir disiplin olarak programlarda yerini almaya başlamıştır. Fakat bu durum aynı zamanda öğretmen açığını da beraberinde getirmiştir. 1972’lerde öğretmen açığı

36

sayısı 3126’yı bulmuştur. Maalesef bu durum alanında yetkin olmayan ve farklı fakültelerden mezun olan öğretmenlerin de bu alanlara atanması gerçeğini ortaya çıkarmıştır (Altınkurt, 2015, s.6).

1989’dan itibaren sanat alanında eğitim veren üniversitelerin sayısının artmasının yanında aynı zamanda güzel sanatlar liseleri de açılmaya başlamıştır.

1992 yılında ise Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığının 25.07.1991 tarih ve 3786 sayılı onayı ile İlköğretim Resim-İş dersi geliştirilmiş ve yürürlüğe konulmuştur. 1997 yılında sanat derslerinde okutulmak üzere kaynak materyaller hazırlanmıştır (Artut, 2013, s.127).

Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı 2006’da ilköğretimde okutulan “Resim-İş” dersi “Görsel sanatlar” ve “Teknoloji Tasarım”

adlı iki derse bölünerek, bu derslerin hedef ve içerikleri de değiştirilmiştir(Aşılıoğlu, 2012, s. 233).

Yapılan tüm bu çalışmalara rağmen resim-iş veya görsel sanatlar dersinden beklenen etki bugün de kendisini gösterememektedir. Açılan bölümlerin çokluğu veya yapılan sempozyumların fazlalığı verilen dersin ve sanat anlayışının kalitesini artırmamıştır. Fakat kaliteli bir sanat eğitimi veya temeline sahip olmayan bireyler ve gençlerin yaratıcılıkları ne yazık ki azalmaktadır. Kırışoğlu’nagöre, ülkede tekrar ulusal sanat eğitimi politikası yürürlüğe koyulmalıdır (Kırışoğlu, 2019, s.46-47).

Bunun ilk adımı olarak 2017 yılında Ankara’da Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi kurulmuştur. 4 fakülte, 1 Enstitü ve 1 Meslek Yüksekokuluna sahip olan üniversite, sanat ile alakalı birçok alanda hizmet vermektedir. Müzik Bilimleri ve Teknoloji Fakültesi, İcra Sanatları Fakültesi, Müzik ve Güzel Sanatlar Eğitim Fakültesi ve Sanat Fakültesinin yanında Müzik ve Güzel Sanatlar Enstitüsüne de sahip olan üniversite yaratıcılık, üretkenlik ve girişimcilik ilkelerini göz önünde bulundurarak sanat ve kültür anlayışını doğru yorumlayabilen bireyler yetiştirme konusunda çalışmalar yapmaktadır (Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi, 2020).