• Sonuç bulunamadı

Türkiye’nin çok ciddi ve tehlikeli bir süreçten

Belgede 18 6 (sayfa 35-38)

geçti¤i belirten Tu¤general

(E) Nejat ESLEN,

“Türkiye’deki yöneticilerin

tezkereyi suland›r›p

etkisini azaltt›¤›n›”

söyledi. ESLEN, “‹çinde

bulundu¤umuz noktada

ayn› psikolojik ve stratejik

etkiyi yakalayabilmemiz

için meclisten yetki alan

hükümetin genelkurmay

baflkan›na politik bir

direktif vermesi gerekir”

fleklinde konufltu.

cek olursak PKK’nın elleri ve par-makları Türkiye’nin içinde. Biz PKK’nın elleri ve parmakları ile Tür-kiye’nin içinde mücadele ediyoruz. Aslında PKK’nın kafası ve beyni, operatif lider kadrosu Irak’ın kuze-yinde bulunuyor. Bu nedenle de Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde hem PKK ile mücadele etmede hem de o bölgedeki diğer çıkarlarını gözetme-de etkin olması gerekiyor. Türkiye sınır ötesi bir harekât yaptığında, PKK’nın buradaki beyin kadrosun-da ve PKK’nın bu bölgedeki üslerin-de etkin olmak için fırsatlar sağlaya-bilir. Ayrıca, Irak sınırının güneyin-de bir güvenlik kuşağı oluşturarak PKK sızmalarını, savunması daha kolay arazilerden önlemeye çalışabi-lir. Türkiye, Irak’ın kuzeyindeki Türkmenlerle ilgili diğer çıkarlarını da buradan gözetebilir. Bu nedenle sınır ötesi harekât ciddi bir öneme sahip. Terörle mücadele sadece aske-ri boyutu olan bir mesele değil, bu konuyu çok boyutlu ele almak şart. Türkiye’nin, askeri yöntemlerle mü-cadeleyi şiddetlendirerek sürdürür-ken, bu konuda sosyopsikolojik, kül-türel ve zamanı geldiğinde de eko-nomik tedbirler alması gerekmekte-dir. Özetle, Türkiye çok ciddi bir sü-reçten geçiyor. Türkiye’nin bu süreci atlatabilmesi için reflekslerini hızla geliştirmesi ve düzgün düşünerek, yaşamsal çıkarlarını koruyabilmek adına gerekli hareketleri yapması gerekiyor.

Tezkerenin sulandırıldığı söyle-diniz. Bunun bizim için ne gibi so-nuçları olabilir?

Tezkere geçtikten sonra Barza-ni’ye, Irak’taki merkezi yönetime, ABD’ye ve PKK’ya bir mesaj vermiş olduk. Bu mesaj ciddiye alındı ve bunun tepkilerini de kısa sürede gördük. O kadar ciddiye alındı ki dünya petrol fiyatları bile yükseldi. Ama ne yazık ki Türkiye’deki yöne-ticiler bunu sulandırdılar. Sulandırı-lınca da etkisi azaldı. İçinde bulun-duğumuz noktada aynı psikolojik ve stratejik etkiyi yakalayabilmemiz için meclisten yetki alan hükümetin genelkurmay başkanına politik bir direktif vermesi gerekiyor. Bu henüz verilmedi. Bu politik direktifle sınır

ötesi harekâttan beklenen politik amaçların belirtilmesi gerekiyor ki, askerler bu amaçları sağlamak için askeri stratejik hedefleri seçip plan-larını ve hazırlıkplan-larını gözden geçi-rerek, gerektiğinde sınır ötesi hare-kâtı yapabilsinler. Bu konuda büyük bir boşluk var. Dışişleri Bakanı Baba-can da yaptığı açıklamada “Biz siya-seti sonuna kadar kullanacağız” di-yerek Türkiye’nin bu konudaki ira-desini iyice sulandırmış oldu.

Tezkere çıkmasına rağmen Gü-neydoğu’dan şehit cenazeleri gel-meye devam ediyor. PKK bu cesa-reti nereden alıyor? Örgüt bize me-saj vermeye mi çalışıyor?

Türkiye üzerinde sınır ötesi hare-kâtı engellemek amacıyla çok yoğun psikolojik harekât uygulandı. PKK’nın eylemlerinin artışını da bu kapsamda değerlendirmek lazım. Bu PKK’nın tuzağıdır dendi. Yani sı-nır ötesi bir harekât yapmamamız için PKK eylemlerini artırıyor dendi. Ben buna inanmıyorum. Aslında biz PKK ile mücadeleyi Cudi ve Gabar Dağı’nda veriyoruz. Orada taktik anlamda üstünlük PKK’da. Biz PKK ile PKK’nın seçtiği alanda çatışıyo-ruz. Oysa biz Irak’ın kuzeyinde PKK ile çatışırsak üstünlük bize geçmiş olacak. Bizim seçtiğimiz alanda PKK ile çatışıyor olacağız. İşte bu şartlarda PKK eylemleri-ni artırarak “ben güçlü-yüm, Irak’ın kuzeyine ge-lirseniz eylemlerimi

artırı-rım” mesajı veriyor. PKK bizi caydır-mak için bu eylemleri artırdı.

Aynı kapsamda devam edecek olursak dendi ki, TSK için Irak’ın kuzeyi batak olur. Bu söz konusu bi-le olamaz. TSK aynı bölgeye defa-larca girdi ve hiç de batağa saplan-madı. Görevini başarıyla yaparak geri çekildi. Tüm bunlar psikolojik harekâtın bir parçası. Türkiye’yi caydırmak için bu harekât dâhilin-de, peşmerge güçleri de bize karşı koyar deniyor. Peşmerge güçlerini de çok fazla ciddiye almamak lazım. Bir de psikolojik harekât kapsamın-da “ABD askerleri ile bir çatışma olur” dendi. Bu kesinlikle doğru de-ğil. Çünkü ABD, Irak’ın kuzeyinden askeri güçlerini çok önce geri çekti. Afganistan’da ve Irak’ta batağa gi-ren ABD silahlı gücü, Türkiye’nin böyle bir harekât yapabileceğini dü-şündüğünden Türkiye’yi karşısına alamaz. Bu nedenle iki ordunun karşı karşıya gelmesi söz konusu bile olamaz. Yine aynı psikolojik ha-rekât kapsamında dendi ki “ekono-mimiz çok kırılgan, spekülasyonlar yapılabilir ve ekonomik oynamalar olabilir”. Yani bu belki bir dereceye kadar doğru olabilir; ancak burada söz konusu olan va-tan savunması ve Türkiye’nin ya-şamsal güven-lik çıkarları. “Ekonomi kı-rılgandır” ar-gümanı

Barzani Türkiye’ye hangi açıdan bakıyor?

Barzani ve Irak’ın kuzeyinde lunan bir kısım Kürtler içinde bu-lunduğumuz durumu kendileri için tarihi bir fırsat olarak değerlendiri-yorlar. Çünkü ABD ile ilişkileri iyi olan Barzani ve Kürtler, Ortado-ğu’nun yeniden şekillenmesini, Kürt devletinin yaratılması ve yaşa-tılması yönünde çok büyük bir şans olarak görüyorlar.

Barzani, PKK’yı bağımsız bir bölge yaratmak için bize karşı koz olarak mı kullanıyor?

Aslında şu an PKK ile Barzani’nin iş birliği içinde olduğu söylenebilir. Bunların her ikisinin de ideali bağım-sız Kürt devletidir. Öncelikle Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurmak, sonra bunu Türkiye, İran ve Suriye’nin içine yaymaktır. Hem Barza-ni’nin hem de PKK’nın bu konudaki hedef ve amaçları örtüşmektedir.

Talabani bir açıklamasın-da “PKK eylemleri bu gece duracak” diyerek PKK ey-lemlerinden haberdar olduk-larını göstermişti. Bundan sonra Türkiye, Talabani ile sürdürdüğü ilişkilerde ne gibi bir yol izlemeli?

Biz Talabani ve Barzani ile zama-nında iş birliği yaptık. Bunlar güve-nilecek insanlar değil. Bugün böyle söyleyip yarın tamamen tersini uy-gulayan bu insanlar, ABD’nin Irak’ta kurduğu kukla yönetimin parçaları-dır. Talabani’yi çevre ülkeler dâhil dünyanın hiçbir devleti ciddiye al-mamaktadır. Suudi Arabistan ve Ür-dün, ABD’ye yakın olduğu halde labani’yi dikkate almamaktadır. Ta-labani bizim de muhatabımız değil-dir. Dün gece televizyon kanalların-dan birinde Talabani ile bir söyleşi yapıldı. İlgili şahıs tarafından Tala-bani’nin PKK ile arabuluculuk

yap-eden insanlar var.

Türkiye bundan sonra nasıl bir yol izlemeli? Sadece askeri operas-yon yeterli olacak mı?

Bu noktada biz meseleye yalnızca PKK meselesi olarak bakamayız. PKK ve Barzani’nin bir enstrüman olduğunu görmeliyiz. Burada mu-hatabımız ABD’dir. Bu alanda Türki-ye ile ABD’nin çıkarları çatışmakta-dır. Soğuk Savaş dönemindeki bir ortamda Türkiye ve ABD ilişkilerin-de iki ülkenin çıkarları çoğu zaman

örtüşüyordu. Ancak şimdi ABD’nin stratejik vizyon ve çıkarları Türkiye ile örtüşmez oldu. Zaman zaman ça-tışır hale geldi. ABD stratejik vizyo-nuna uygun olarak, Avrasya’nın enerji kaynaklarını ve yollarını kont-rol ederek küresel üstünlüğünü sür-dürmek istiyor. Bunun için de bazı ülkelere silahlı gücü ile giriyor. Bi-zim vizyonumuz ise bölgedeki tarihi dengeleri ve istikrarı muhafaza et-mek. Burada iki çıkar tamamen bir-birine ters durumda. Dolayısıyla Bü-yük Ortadoğu Projesi içinde Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurmak isteyen ve bunu da -jeopolitik amaç-ları için- Türk toprakamaç-larına yaymayı amaçlayan ülke olan ABD’dir bizim

ABD’nin enerji yolları üzerin-deki hedefleri ile Rusya’nın çıkar-ları çatışırken; Rusya, İran ile ya-kın ilişkiler kurmaya başladı. So-ğuk Savaş döneminde ABD’nin izlediği Türkiye politikasını, şim-di Rusya mı uyguluyor?

Geçen hafta Rusya’da Aleksan-der Dugin ile bir toplantıya katıl-dım. Dugin’e dedim ki; “Soğuk Sa-vaş döneminde ABD, kenar kuşak üzerinde Sovyetleri çevrelemek için güçlü bir Türkiye’ye ihtiyaç duyu-yordu, onlar için üniter bir Türk devletinin olması önemliydi. Ancak şimdi ABD’nin böyle bir ihtiyacı kalmadı”. Dugin de bu fikrime katıldı. ABD, Brezinski’nin de ifade ettiği gibi “en iyi Rusya’nın üçe bö-lünmüş Rusya” olduğunu düşündüğünden, üstün bir Rus ulus devletini arzu etmi-yor. Ancak Putin gibi kariz-matik bir lidere sahip olan Rusya, petrol fiyatlarındaki artış ile bu tehlikeyi atlattı. Bizim yaşadığımız şartlar şu an Kurtuluş Savaşı dönemin-dekine benziyor. Rusya ile biz aynı coğrafyada yaşıyo-ruz. Kurtuluş Savaşı başların-da bizim stratejik ortağımız Rusya idi. Şimdi tehlikeler ile dolu olan çevremizde Türki-ye ile Rusya’nın Soğuk Savaş döne-mindeki gibi çıkarları çatışan değil de örtüşen bir durumları var. Soğuk Savaş döneminde Rusya’ya karşı Türk - Amerikan çıkarları örtüşüyordu, şimdi ise ABD’ye karşı Türk -Rus çıkarları örtüşüyor. Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi Türk - Rus yakınlaşması kaçınılmazdır.

Türkiye’nin hızla gelişen jeopo-litik belirsizlik ve risklerle dolu So-ğuk Savaş sonrası ortamında ben-zer tehlikeler karşısında Rusya ile iş birliği yapması kaçınılmaz olu-yor. Zaman içinde bu gerçekleşe-cek. Burada Türkiye ve Rusya'nın Soğuk Savaş döneminde erozyona uğrayan karşılıklı güveni yeniden

oluşturması gerekiyor. Bunu da süratle yapmak lazım. Bölgede ABD’nin hedefi sadece Türkiye de-ğil. Aynı zamanda hedefler bizim komşumuz Suriye ve İran. Doğal olarak bizim yine Suriye ve İran'la iş birliği yapmamız gerekiyor. Bü-tün bunları da gerçekleştirebilmek için doğru bir tehdit tanımlaması yapmak şart. Gerçekçi bir tehdit tanımlaması yapamazsak ABD’yi nerede konumlandıracağımızı gö-remeyiz. Aslında Türkiye’nin yeni bir jeopolitik konumu olacak gibi görünüyor. Türkiye, Avrasya ve Ortadoğu’daki konumunu yeni-den belirlemeli. Mevcut tehlikele-ri, ancak benzer tehdit altındaki çevre ülkelerle iş birliği yaparak savuşturabilir.

Bu, Türkiye’nin yüzünü batıdan doğuya çevirmesi gerektiği anlamı-na mı geliyor? Türkiye, geçmişte çı-karlarının ters düştüğü ülkelerle şimdi iş birliği mi yapmalı?

Soğuk Savaş döneminde Türki-ye’ye yönelmiş olan tehditler kuzey-den ve doğudan geliyordu. Soğuk Savaş döneminden sonra ise Türki-ye’ye yönelmiş olan tehlikeler ve tehditler Türkiye’nin içinden, güne-yinden ve batısından geliyor. Bu çok önemli bir farklılık yaratıyor. Türki-ye kendisini bu jeopolitik farklılığa adapte etmeli.

Peki, Türkiye’yi yönetenlerce bu jeopolitik farklılık fark edildi mi?

Bunun farkına varsalar bile bu farklılığı uygulayacak irade oluştu-ramadılar. Çünkü Türkiye’deki yö-netim ABD desteğini kaybederse, iktidarı kaybedeceğini düşünüyor. Türkiye’de AB sürecinde Türki-ye’nin bölünmesini kabullenenler var. Kimi çevreler kayıtsız şartsız AB’ye destek veriyor. Bu da berabe-rinde ödünleri getiriyor. Sonuç ola-rak, Türkiye çok ciddi ve tehlikeli bir süreçten geçiyor. Bu süreci aş-ması, ulus ve uniter devlet yapısını koruması anlamına gelir. Ancak bu-nu muhafaza etmek kolay olmaya-cak. Çünkü küresel ve bölgesel güç-lerin amacı kendi jeopolitik çıkarla-rına göre Türkiye’yi bölmektir. Bu-nun için her türlü vasıtayı

kullanı-yorlar. Biz de yeni tehdit tanımı ya-pıp ulusal güvenlik stratejimizi ge-liştirerek, bunu en kısa zamanda uygulamaya geçirmeliyiz. Bu gü-venlik stratejisini pekiştirebilmek için de kendi çıkarlarımıza yakın ülkelerle mutlaka iş birliği yapma-mız lazım. Bu mesele biraz komp-leks bir mesele. Zaman hızlı çalışı-yor. Türkiye’nin elinde çok güçlü bir silah var. Eğer tehdit batıdan ge-liyorsa Türkiye batıya şu mesajı vermeli “ben jeopolitik konumumu yeniden belirlerim”. Fakat Türki-ye’nin bölünmesi arzusu sadece Türkiye’nin su kaynakları ile ilgili değildir. Bu bölgeden çok önemli

bir enerji güzergâhı olan Bakü – Tif-lis - Ceyhan Boru Hattı geçiyor. Bu-nun kontrolü de oldukça önem arz ediyor. Ayrıca Anadolu’nun doğu-sunda hem büyük Kürdistan’ın parçasını oluşturmak hem de Er-menistan’ı genişletmek istiyorlar. Bunu yaptıkları takdirde Türki-ye’nin Kafkasya, Orta Asya ve Av-rasya ile ilişkisi kesilecek ve güçlü bir Türkiye kendi jeopolitik inisiya-tiflerini kullanamayacak, çok amaç-lı bir şekilde Türkiye üzerinden oyunlar oynanabilecek. Biz de bu oyunları tespit etmeli ve buna göre yeni güvenlik konseptleri ile sürat-le bu süreci atlatmalıyız.

HEM KÜRT’TÜ MEMED HEM DE TÜRK’TÜ HEM ŞIRNAKLIYDI HEM DE KONYALI HEM ETTİ MEMED HEM DE TIRNAKTI

YOKSULDU MEMED YOKSULDU

VE EN BÜYÜK DÜŞÜ SİGORTALI BİR İŞTİ

GÜVERCİN BESLERDİ MEMED GÜVERCİN BESLEMEYİ BİLİRDİ İHANETİ BİLMEZDİ MEMED GÜVERCİNLERİN DOSTLUĞUNU BİLİRDİ VE GÜVERCİNLERİ SEVMEYİ UTANGAÇTI MEMED SIKILGANDI GÜVERCİNLERDEN BAŞKA SEVGİLİSİ OLMAMIŞTI

KADIN ELİ DEĞMEMİŞTİ ELİNE KADIN TENİNİN SICAKLIĞINI BİLMEZDİ MEMED

YAŞAMAMIŞTI HENÜZ AŞKI VE ŞEHVETİ

HARAMA BİLE UÇKUR ÇÖZMEMİŞTİ

CAHİLDİ MEMED YOKSULDU OKUMAMIŞTI

BİLMEZDİ ANLAMINI BÜYÜK OYUNUN PETROL SAVAŞLARININ

TANIMAZDI CORC DABILYU BUŞU VE GONDOLİZE RAYSI VE BİLMEZDİ ANLAMINI BÜYÜK ORTADOĞU’NUN HEM KÜRT’TÜ MEMED HEM DE TÜRK’TÜ HEM ETTİ HEM DE TIRNAKTI

İHANETİ BİLMEZDİ MEMED EN BÜYÜK ASKERDİ BİZİM ASKERDİ

VE BİR GÜN

KÜRT KARDEŞLERİ MEMED’İN HAİN BİR PUSU KURDULAR VE KÜRT KARDEŞLERİ MEMED’İN BÜYÜK OYUN UĞRUNA

MEMEDİ SIRTINDAN KALLEŞÇE VURDULAR

ŞEHİT OLDU MEMED BAYRAK OLDU TOPRAK OLDU DUA OLDU MEMED HEM TÜRKÇE

HEM DE KÜRTÇE AĞIT OLDU VATAN OLDU

YAŞAMADAN ÖLDÜ MEMED ELİ KADIN ELİNE DEĞMEDEN SİGORTALI BİR İŞ EDİNEMEDEN VE ÇOK SEVDİĞİ

GÜVERCİNLERİNE DÖNEMEDEN

İHANETİ BİLMEZDİ MEMED VE GENİŞLETİLMİŞ ORTADOĞU’YU VE MEMED BÜYÜK OYUNUN KURBANI OLDU BEYHUDE BEKLEMEDE ŞİMDİ GÜVERCİNLERİ

ELİ KADIN ELİNE DEĞMEDEN VE YAŞAMADAN ÖLEN

Belgede 18 6 (sayfa 35-38)

Benzer Belgeler