• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de 23 Nisan ilk milli bayram olarak

Belgede ÜLKEMİZİN BAŞI SAĞOLSUN (sayfa 87-90)

1921 yılında ilan edilmiş, 1935’ten itibaren

“Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” adı ile

kutlanılmaktadır. Saltanatın kaldırılması,

Mevlit kandiline denk düştüğü için ikisi bir

arada Hakimiyet ve Viladet Bayramı adıyla

ikinci bayram olarak 362 sayılı kanunla

24 Ekim 1923 de kabul edilmiş; 1935’te

yürürlükten kaldırılmıştır.

nelik fikirlerimizi kamuoyuna sunmak istiyoruz.

Türkiye’de 23 Nisan, Ulusal Ege-menlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanılmaktadır. Dünyanın her ta-rafından çocukların davet edile-rek ağırlanması ve türlü etkinliklere katılmaları ülkenin tanıtımı için çok güzel bir etkinliktir. Ancak bu bay-ramın iki özelliğinden birincisi olan “ulusal egemenlik” kavramının içi rejim uygulamalarımızla, sözlerimizle ve yazılarımızla hakkıyla doldurul-malıdır. Hem çocuklara sevdirmek anlamında hem de bu ilkenin ülke

siyasetinde hakim kılınması hususun-da Türkiye’de hususun-daha ciddi tanıtımlar ve uygulamalar yapılmalıdır. “Haki-miyet kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi TBMM duvarında kalmamalı, rejimi-miz dünyanın en iyi demokrasilerin-den biri haline gelmelidir. Bayramın ikinci olarak Çocuk Bayramı özelliği hatırlanınca da birçok eksikliklerimiz vardır. Atatürk’ün bu günü çocuk-lara bayram oçocuk-larak emanet ettiği-ni gururla söylemek güzel de, Türk çocukları “bayram benim neyime” Türküsünü söyler gibi bir hayat yaşı-yorsa, durup arkamıza bakmalı ve

biz nerede hata yaptık diye sormalıyız. Nüfusunun büyük kısmı çocuk ve genç olan Türkiye’de bebek ölümleri, beslenmeleri, eğitimleri vs. konularda yapılan indekslerde dünya ülkeleri arasındaki yerimizi daha yukarılara çekecek çalışmalar acilen yapılma-lıdır. Gerek demokratik haklar gerekse çocuklar ve gençlerle ilgili indekslerde çok zayıf yerlerde olduğumuzu üzülerek yazmak durumundayız.4

19 Mayıs için de benzer durumlar söz konusudur. Gençliğin eğitimi, beslenmesi, kullan-ması gereken haklar ve sair sorunları konularında ciddi ve bilimsel çalışmalar yapılıp sonuçlarında çözüm için harekete geçilmelidir. Gençliğe, spora ve benzer konulara ilişkin indekslerde de aynı kötü durum bir vakıadır. Madem gençlik bayramımız var gençler de “bayram benim neyime” diyecek duruma düşürülmemelidir. Fakat dünya gelişmişlik skalasında yerimiz sekseninci-doksanıncı sırada iken gençler hangi bay-ramı kutlayacaktır? Burada vurgulanmak istenen, Atatürk’ün bu iki günü çocuklara ve gençlere bayram olarak emaneti bizim için bir fırsattır. Dünya çocukları geliyor ve herhalde iyi hatıralarla Türkiye’den ayrılıyorlar. Dolayısıyla iyi bir tanıtım oluyor. Basit bir araştırma bile Türk çocuklarının iyi yerlerde olmadıklarını gösterdiğine göre, bunu

ya-TARİHTEN SAYFALAR

bancılar da öğrenebilmektedirler. Bu eksiğimizi giderirsek hem tanıtımdan beklenen başarı yakalanır, hem de çocuklarımız geleceğe daha güvenle hazırlanır. İmkanlar öl-çüsünde yapılabilecekler ihmal edilmemelidir. Bu alanda son yıllarda bazı güzel geliş-meler olmaktadır. Mesela ilkokul öğrencilerine süt dağıtılması, gençliğin ve çocukların dengeli ve yeterli beslenmesi için iyi bir uygulamadır.

Bizim 19 Mayıs’ın kutlanması hakkında yıllardır savunduğumuz bir düşüncemiz var-dır ki5, burada onu tekraren yazmak gerekiyor: Bu bayram bir Gençlik Olimpiyatına dönüştürülmeli, bu olimpiyat her yıl Samsun’da düzenlenmelidir. Türk gençliği bilim, sanat, kültür, spor ve benzeri alanlarda yabancı akranları ile yarışmalı, sürekli buna hazırlanmalıdır. 19 Mayıs günü başlayacak olan müsabakalar bir hafta, gerekirse iki hafta sürmeli, özellikle kültür, sanat ve sporun her dalında dünyanın en iyi gençleri ile gençliğimiz yarışarak gerçek kalkınmışlık yerimizi görmeli, eksiklerimizi de görerek ona göre kendimize çekidüzen vermeliyiz. Bu yarışmalara hazırlanma zorunluluğu bu alanlarda gençliğin daha iyi eğitilmesine vesile olacağından bu da bir kazanç olacak, Türkiye spor, sanat, kültür ve benzeri alanlarda daha da gelişecektir. Ayrıca Türkiye’nin tanıtımı, turizm gelirleri ve Atatürk’ün hatırasının yaşatılması gibi konularda iyi bir faaliyet yapılmış olacaktır. Bunu yaparken gençlerle ilgili indekslerde de duru-mumuzu düzeltmeliyiz.

Kaynakça

1 Remzi Oğuz Arık, Coğrafyadan Vatana, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1983, s.11-17.

2 Dursun Ali Akbulut, “Samsun’un “Gazi Günü” ya da 19 Mayıs Bayramı” Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 1999 Sayı 12/1, s. 1-8. 3 Akbulut, s. 2-4.

4 İnsani Gelişme İndeksi, bebek ölüm oranları indeksi ve benzeri indeksler, çocuk ve gençlerin eğitimden sağlığa, hukuki haklardan beslenme-ye kadar birçok alanda 160 küsur ülke içinde 51. ile 103. sıralar arasında bulunduğumuzu göster-mektedir.

5 Fahri Sakal, “Ondokuz Mayıs: Tarihi Anlamından Hareketle Kutlanılmasına Yönelik Bazı Düşün-celer” 19 Mayıs ve Milli Mücadele’de Samsun Sempozyumu, 20-22 Mayıs 1999, Bildiriler, Samsun 2000, s. 341-346

6 Tanpınar’ın Beş Şehir adlı eseri bu alanda güzel bir örnektir.

Türk tarihi devasa bir mazi ve adeta insanlık tarihinin büyük bir bö-lümüdür. Onun içinde eskilerin milli mefahir dediği nice gurur say-faları, nice büyük hatalar, dostluklar ve düşmanlıklar vardır. Bunlar günümüz aydınlarına ve gençlerine çok iyi öğretilmeli, hataların in-karına gidilmeden, milli mefahir başkalarını kızdıracak bir üsluba so-kulmadan anlatılmalıdır. Bunlar doğrudan iyi yazılmış tarih kitapları ile olacağı gibi, yukarıda anlatıldığı üzere edebiyat ve sanat eserleri üzerinden de yapılabilir. Özellikle bu son şık iyi değerlendirilmelidir. Unutulmamalıdır ki, bugün dünyada Türkleri seven tarihimizden do-layı sevmekte, sevmeyen de çarpıtılmış tarihimizden dodo-layı sevme-mektedir.

Sonuç

Tarih, kitaplarda anlatıldığı şekliyle sıkıcı bir alan olabilir. Öncelikle bundan dolayı onu sevdirmek için türlü yollar aranmalıdır. Tarihte-ki önemli günler, Tarihte-kişiler, olaylar, kurumlar, zihniyet ve uygulamalar

günümüze ışık tutacak şekilde belli aralıklarla anılırken bununla ye-tinilmemeli, roman, şiir, tiyatro, opera, bale, senaryo, heykel, resim vs diğer sanatlar vasıtasıyla tarih canlandırılmalı, diğer bir ifade ile geçmiş çağlar güncele taşınmalıdır. Yahya Kemal “biz bu tarihi şiir-leştiremedik, onu destanlaştıramadık” derken haklıydı. Kaldı ki o bü-yük şair nesir ve şiirlerinde tarihi en çok ve doğru kullanan sanatçıdır. Bilindiği gibi “kökü mâzide olan âtîyiz” ifadesiyle tarih şuurunu anlat-mıştır. Onun kültürel çizgisinde bulunan A. Hamdi Tanpınar da aynı şekilde tarihi yazılarında yaşatmıştır.6 Bu tür kitaplara, tarihi filmlere, oyunlara ve anıtlara önem verilmelidir. Son yıllarda yapılan tarihi filmler -bazı eleştiriler almış olmalarına rağmen- tarihe ilgiyi o kadar artırdı ki, müze ziyaretlerinde ciddi artışlar yaşanmaktadır

Tarihi günler ve bayramlar 23 Nisan ve 19 Mayıs örneklerinde oldu-ğu gibi uluslararası bayram ve olimpiyat olarak kullanılırken buradan beklenen yararın oluşması için çocuk ve gençlerimizin durumu dün-ya ülkeleri arasında daha iyi yerlere çıkarılmalıdır. Bunlar başarılırsa hem tarih bilinci gelişecek, hem de tarih millete yük olan değil, milli ve güncel sorunların çözümünde bir yardımcı manivela olacaktır.

Belgede ÜLKEMİZİN BAŞI SAĞOLSUN (sayfa 87-90)

Benzer Belgeler